Bülent Eczacıbaşı şaşırttı


Vitra seramik sektörünün üst gelir grubuna pozisyonlanan markası. Son dönemde mimarlara yönelik "iyi mimarlık" kampanyası ile de çok başarılı bir iletişim gerçekleştiriyor. Geçen hafta beni şaşırtan bir şey oldu. Vitra'nın halkla ilişkiler etkinliğine Bülent Eczacıbaşı'nın da destek verdiğini gösteren haberler gazetelerde yer aldı. Eczacıbaşı kalkmış Frankfurt'a gitmiş, Vitra standını gezmiş yanına da Eczacıbaşı Holding üst yönetiminin tamamını almış. Vallahi bravo. Bülent Eczacıbaşı'nın bu tavrı "ben ortalarda fazla görünmeyeyim nazar değer" ya da "bu da benim işim mi" diyerek sessiz ve derinden gitmeye çalışan tüm patronlara örnek olmalı. Devir iletişim devri. Fırsat buldun mu her yerde görüneceksin ve de gerekli olan her yerde görülebilir olmak için ekiplerine gereken desteği vereceksin. Tebrikler Eczacıbaşı, dersin için! Namet'in haber kılıklısını beğendim Namet'in "advertorial" (haber kılıklı reklam) taktiğini beğendim. Fabrikadan görüntülerle "önce hijyen" vurgusu yapıyor ve şarküteri gibi tüketicinin kafasında çok soru olan alana dalıp oradan sivrilmeye çalışıyor. Daha önce aynı taktik uygulamayı Maret ile Banvit denemiş ve başarılı olmuştu. Ünlüler biraz daha iyi kullanılsa Namet daha iyi öne çıkardı. Eee sonra Sompo? Müjde! Son günde bir de Japon sigorta şirketimiz oldu: Sompo Japan Sigorta. Reklamlarında Japon savaşçı var, amblemin önünde eğiliyor. Metinde de Sompo'nun 122 yıllık köklü, güçlü 5 kıtada, 28 ülkede hizmet veren şirket olduğu söyleniyor. Bunun üzerine de şöyle bir sonuç çıkarılıyor: Sahne bizim. Ben de diyorum ki "Eee sonra?" Sonrası yok. Reklamverenler! Allah aşkına paranızı sokağa atmadan önce iki kere düşünün. Reklamlarınıza önce bir mesaj koyun, bu mesajın da pazarda çalışacağından emin olun! Kiminle konuşuyorsun Sompo! Önce bir daha bir düşün sonra yaptığının ne kadar yanlış olduğunu göreceksin! Bu ülke insanı Japonlar'a sigortacılık konusunda tapıyor da biz mi bilmiyoruz! Japonya bizim için "sıfır hata" ülkesi, disiplin ülkesi. Senin damarın burada. Bilmem anlatabildim mi? Anlatamadım mı? Daha fazlasını yazıp da elini güçlendirmemem haksız rekabete girer! Sen iyi bir düşün bakalım. Effie'de jüri sorunları Effie 2011 ödül töreni geçen hafta yapıldı. TV programı çekimim nedeniyle bu yılın ödül törenine katılamadım ama tüm dedikodular minik kuşlarım sayesinde bana ulaştı. Yaratıcılığa değil "etkinliğe" ödül veren Effie her geçen gün iyileşiyor, daha nitelikli hale geliyor. Effie'nin zorluğu jüri değerlemesinden kaynaklanıyor. Effie'de jüri üyesi olabilmek için sadece "yaratıcılık", sadece "strateji", "sadece "araştırma" konusunda yetkin olmak yetmiyor. Tüm bu üç alanda yetkin olmak gerekiyor ki gerçekten hak edenlere ödül verilsin. Yani Effie'de başvuru dosyası okumak doktora tezi okumak kadar yetkinlik gerektiren bir iş. Bildiğiniz üzere doktora tezi jürilerine çoğunlukla profesörler, eğer yeterince o o alanda profesör yoksa doçentler girebiliyorlar. Effie başvurularını değerlemek için de o alanın gerçekten uygulamadaki "prof"u olmak gerekiyor. Ne yazık ki jüriye baktığımda her zaman bu standardın tutturulduğunu söyleyemeyeceğim. Bu nedenle bu yıl da ödül alan işlerde bazı gariplikler var. Örneğin Pepsi'nin Seda Sayan'lı promosyon kampanyası. Finansal sonuçları kağıt üzerinde iyi olabilir ama Pepsi bir anda "yandım Allah" diye niye Kenan İmirzalıoğlu'na geçiş yaptı acaba? Elde edilen "satış"ın sürdürülebilir oluşu Effie'nin en önemli kriteri. Öyle olmasa bu yarışmayı sadece hedef verdiğinizde "anasını bile satabilecek" (1) satış departmanları arasında düzenlemek gerekmez mi? Reklametre (12-19 Mart 2011) TV İlk Beş 1.Kararsız Sevgili (Fiat Punto Evo) 2.Maçkolikler (Arçelik televizyon) 3.Kader kısmet (Anadolu Emeklilik) 4. Kobe Bryant (THY) 5. Hijyen (Namet) Gazete İlk Beş 1.Ottamare (Sinpaş) 2.İyi Mimarlık (Vitra) 3.Yeniden Yaratım (Mercedes-Benz) 4.Üç Elma (Adapark) 5. Eylül (Audi A1) İInternet İlk Beş 1) Coca Cola-Efsane 80'ler (Facebook) 2) Patos-Bir Beren'e Sormak Lazım (www.birberenesormaklazim.com) 3) Avea-Futbolun Delisiyiz (www.futbolundelisiyiz.com) 4) gnçtrkcll-Bu mu Bu mu ( bumubumu.gnctrkcll.com) 5) Arko Men-Omuz Omuza (Facebook) Özgür Karaçak'tan İnternet'ten Özgürce İbrahim Tatlıses'in yan odası Bu hafta İbrahim Tatlıses'in başına gelen üzücü olay Türkiye gündemine damga vurdu. Ne Japonya'daki nükleer santral sızıntısı ne ülkemize kurulacak nükleer santral ne de Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'un Avrupa yakasına 82. ili kuracağını açıklaması, İbrahim Tatlıses'in önüne geçemedi. İşte tam bu olaylar yaşanırken Twitter üzerinde, İbrahim Tatlıses'in yan odasında yatan hasta olduğunu söyleyen bir adam ortaya çıktı. Bir anda çığ gibi büyüyen bir takipçi kitlesi peşine takıldı. Ve tüm bilgileri ondan almaya ve sosyal medya üzerinden herkese yaymaya başladılar. Özellikle de ünlü sanatçılar bu işe ciddi çanak tuttular. Aradan 24 saat geçtikten sonra bu tweetleri atan genç bir video yayınladı ve söylediklerinin yalan olduğunu söyleyip, insanlarla dalga geçtiğini açıkladı. Hatta ona inananların manyak olup olmadıklarını bile sorguladı. İzlemek isterseniz video şu linkte mevcut. (http://www.youtube.com/watch?v=xOJoRkkNBn8) Bu olaydan çıkarılacak 2 önemli ders var; 1) Böyle hastalıklı bir şey yapmak için sağlıklı düşünme yeteneklerinden yoksun olmak gerekir. 2) İnternette okuduğunuz her şeye sorgusuz sualsiz inanmamak gerekir. Ama böyle bir olayın yaşanmış olmasının çok büyük faydası var. Belki de artık insanlar bu aldatılışlarını hatırlayarak, kimi markalar için internette yapılan karalama kampanyalarının da gerçekliğini sorgulamaya başlarlar.
<< Önceki Haber Bülent Eczacıbaşı şaşırttı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER