BAŞBUĞ'A İNANALIM MI?


Fikret Bila yine bir İlker Başbuğ röportajı patlattı. Milliyet de sürmanşete çekerek hakkını(!) verdi o röportajın. Bir gazete ve gazeteci için Başbuğ röportajı güzel bir iş sayılabilir. Çünkü röportaj yapılan kişi son günlerin en çok konuşulan bir kaç isminden biri. O şahıs, Türkiye’nin kritik bir dönemecinde yaşanan 367 krizinin baş aktörlerinden biri olmakla suçlanıyor. İş güzel olmasına güzel. Ama nedense o röportajı görünce soru sormadan da geçemiyor insan. Akla gelen ilk soru şu: “Röportaj talebi, Bila’dan mı geldi, yoksa Başbuğ’dan mı?” Elbette böyle bir soru sormak için geçerli sebepler var. Mesela 2008’den bu yana Başbuğ’un ne zaman başı sıkışsa ya da bir şeyler söylemek istese, Bila onunla röportaj yaptı. Ropörtaj yapmadığı zamanlarda da, onun düşünce ve sözlerini yine Bila’nın kaleminden okudu Türkiye… Hepimiz hatırlarız; Başbuğ göreve geldikten bir süre sonra Balıkesir’de kürsüye çıkıp, halkı fena şekilde azarlamıştı. O sert konuşmanın ardından Başbuğ beklemediği bir tepkiyle karşılaştı. Gazeteciler, yazarlar ve STK’lar Genelkurmay Başkanı’nı eleştirdi. O zaman da yazı yazmıştı Bila. “Bağırdı ama sebebi var” şeklinde özetlenebilecek bir yazıydı o. Zaten o yazıdan sonra okuyucular ve gazeteciler “Bila Başbuğ’un basın danışmanı gibi” yakıştırmaları yapmıştı. Şimdi Google’da “Fikret Bila ile İlker Başbuğ’u” yan yana yazıp bir arama yaptığınızda, karşınıza sayfalar dolusu sonuç çıkıyor ve bir gazetecinin bir kişi hakkında iki yıla kaç yazı ve röportaj sığdırılabildiğini görebiliyorsunuz. İşte bu yüzden her ne kadar Bila “Başbuğ röportaj konusunda isteksizdi” dese de, son mülakat, bir gazetecilik başarısını değil Başbuğ’un basın açıklamasını akla getiriyor. Röportajın içeriğine gelince… Görevde olduğu dönemde çok konuşmuştu Başbuğ. Hem Bila’ya hem de diğer gazetecilere ve hatta doğrudan kamuoyuna. Fırkateyn’de bile açıklama yapmıştı Başbuğ. O dönemde de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adını, yetki ve gücünü kullanarak hükümeti ve meclisi işlemez hale getirmeye çalışan askerlerle ilgili iddialar vardı. En meşhurları Millete Komplo Planı ve Balyoz’du. Millete Komplo için kağıt parçası, Balyoz için de “Allah Allah diyen ordu cami bombalar mı” demişti Başbuğ. Özetle hepsini yalanladı o planların. Başbuğ’a göre Poyrazköy’den çıkan Lav silahları da işe yaramaz birer boruydu sadece. Ancak, O ne dediyse aksi çıktı, neye “yalan”, “iftira” dediyse doğruluğu ispatlandı. Kağıt parçası dediği planların orjinali de bulundu, Balyoz’un gerçek bir darbe planı olduğu Askeri hukukçular tarafından da doğrulandı. Artçı sarsıntıları ise hala devam ediyor. Bila’ya verdiği son röportajda da önceki açıklamalarından farklı bir şey söylemedi Başbuğ. “Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmemesi için elimizden geleni yaptık” demedi. İddiaların bu dönemde gündeme getirilmesini manidar, etik ve gerçek dışı buldu. Hem de ortada 367 krizi gibi bir gerçek, meclise girmeyen partiler ve işini yapamamış koskoca bir meclis dururken. O herkesi alıştırdığı üzere, hakkındaki iddiaları yalanladı. Bunu da alışık olduğumuz Bila röportajıyla yaptı. Şimdilik süreç alışık olduğumuz üzere devam ediyor. Bakalım son aşama da olacak mı? [email protected] twitter.com/@nadirkilic
<< Önceki Haber BAŞBUĞ'A İNANALIM MI? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER