TFF'nin avukatı değilim


Bazı gazetelerin spor sayfaları, bazı televizyonların spor programları artık canımı sıkmaya başladı. Gündem hep şike soruşturması. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bağırış, çağırış, kavga, gürültü. Bir tek küfür etmedikleri kalıyor. Suçlama üstüne suçlama. Birbirlerinin boğazlarına sarılıyorlar. Futbol Federasyonu ipin ucunda. Hedef tahtası halinde. Saldıran saldırana. Futbol Federasyonu'nun avukatı hiç değilim. Ancak her şeyin bir ölçüsü bir sınırı var. Geçen hafta yazdım bir kez daha vurgulayayım: "Top taca atıldı" lafına bir yerde katılırım. Ancak Federasyon yeni belge ve bilgilere ulaşmadan, kişilere savunma hakkı tanımadan herhangi bir karara nasıl varabilir? Çok bilenler diyor ki, "Koparın kafaları, verin ebedi boykotları, düşürün takımları." Oh ne güzel! Ahkam kesmek ne kadar da kolay. Herkes savcı, polis, hakim... Herkes Etik Kurulu Üyesi, Futbol Federasyonu Başkanı ve üyesi... Herkes ulema. Galatasaray'ın bildirileri de can sıkıyor. Olaya dar açıdan bakıyorlar. Yanlış yapıyorlar. Futbol Federasyonu'nun işinin çok ama çok zor olduğunu bir kesim neden hiç görmüyor veya görmezlikten geliyor? O bol keseden atanlar bir de kendilerini Etik Kurulu'nun ve Futbol Federasyonu'nun yerlerine koysunlar bakalım. Dışarıdan gazel okumak güzel. İşin içine girdiniz mi görürsünüz dünyanın kaç bucak olduğunu. Hepimiz kaosun bir an önce sona ermesini istiyoruz. Belirsizlik hepimizi kahrediyor. Sezon 9 Eylül'de başlıyor. Artık maçlara odaklanmak istiyoruz. Lütfen biraz sessizlik. Çok yoruyorsunuz bizi. NEREDE BOBO KUYRUĞUNDAKİ KULÜPLER? Sonunda ülkesine döndü. Ne oldu, hani pek çok kulüp Bobo için kuyruktaydı? Nerede bu kulüpler? Nerede astronomik transfer teklifleri. Beşiktaş'ın yıllık 1.8 milyon eurosuna burun kıvırdı, tafra koydu. Sonunda Cruziero'nun 800 bin eurosuna boyun eğmek zorunda kaldı. Bobo demiş ki, "Artık değişiklik yapma zamanı gelmişti. Ailem ile görüştüm ve Brezilya'ya dönmeye karar verdim." Hayır Bobo, talep ettiğin yıllık 2.5 milyon euroluk transfer ücreti, geçtiğimiz sezon içerisindeki bitmek bilmeyen sakatlıkların ve seyahatlerden geç dönmelerin nedeniyle Beşiktaş seni bıraktı. Gerçek aynen bu. Kendi kuyunu kendin kazdın. Kendin ettin kendin buldun. Fazla havalandın. Eşinle birlikte twitter'da saçmaladın. Kulübünün yöneticilerini suçladın. Vazgeçilmez olduğunu düşündün. Beş buçuk yıl, 227 maç, 97 gol... İstatistik olarak oldukça iyi. Ancak akıllarda daha çok son sezon kalır. Geçtiğimiz sezon takımına hiç elin değmedi. Ayrıca kulüpler artık 3-5 yılda vitrinlerini değiştirmek istiyorlar. Bunda da yerden göğe kadar haklılar. Bu düşünce de senin gönderilmende rol oynadı. Oynadığın süre içerisinde (son yıl hariç) notun olumlu. Ancak hiçbir zaman yılda 2.5 milyon euro alacak bir oyuncu olamadın. Quaresma'yı, Simao'yu, Guti'yi, Almeida'yı kendinle ölçme yanlışına düştün. Onlarla aynı kategoride olmadığını göremedin. Kapris yaptın. Sevgili Bobo verdiklerin için teşekkürler. Umarım yeni takımın Cruziero'da çok daha başarılı olursun. MUSLERA VE GUTI Dünyanın en iyi 7. kalecisi olarak gösterilen Galatasaray'ın yeni transferi Muslera, daha ilk röportajında, "Hedefim dünyanın en iyi kalecisi olmak" dedi. Hedef belirlemek işte buna denir. Adam eşek yüküyle para alarak Galatasaray'a geliyor. Dünyanın en iyi 7. kalecisi seçiliyor. Ve bulunduğu yeri yeterli görmüyor. En tepeye çıkıp oturmak istiyor. Muslera'nın bu sözleri çok hoşuma gitti. Bu yapıdaki adamlar tuttuklarını koparırlar. Şimdiden söyleyebilirim ki Muslera, antrenmanlarda en çok çalışan oyuncu olacaktır. Maçları daima yüksek konsantrasyon ile oynayacaktır. Özel yaşantısında anormal dikkatli davranacaktır. Profesyonelliğin gerektirdiği her şeyi en ince ayrıntısına kadar yerine getirecektir. Aslında transfer yapılırken futbolcunun yukarıda sıraladığım niteliklere sahip olup olmadığına öncelikle bakmak gerekir. Sadece para için gelen, ideali hedefi bulunmayan, profesyonellik ruhuna sahip olmayan oyunculardan hiçbir kulüp hiçbir şey elde edemez. Guti'nin geçtiğimiz sezonun ikinci yarısındaki durumu içler acısıydı. Büyük maestro yürüyerek de alkış toplayacağını zannetti. Kısa sürede büyük hayal kırıklığına uğradı. Sezonun ilk yarısında tribünden Guti'ye yağan sevgi seli, bir anda kesildi. Futbol işte böyle bir oyun. Verdiğin sürece alırsın. Veremezsen devre dışı kalırsın. Bakalım Guti bu sezon hangi çizgide olacak. Ve de bakalım Muslera, 7. sıradan yukarılara doğru tırmanışa geçebilecek mi? Doğrusu ben Guti yönünden umutsuzum. TERİM OKŞAMASINI DA BİLİR KULAK ÇEKMESİNİ DE Saha içinde problem, saha dışında problem. Antrenörünün kafasında hep soru işareti. Acaba ne gibi bir arıza çıkaracak kuşkusu. Bu sözlerim Galatasaray'ın yeni transferi Engin Baytar için. Trabzonspor dayanamadı ve sonunda "Yolun açık olsun" dedi. Çözemedi Engin'i. Daha önceki kulüpleri de çözememişti. Daha önceki kulüplerinden de yarattığı olaylar nedeniyle dışlanmıştı. Yetenekli mi yetenekli ama yaramaz mı yaramaz. Yaramazlığın ötesinde haşere, agresif kolay tepki koyan biri. Profesyonellik bu tür haylazlıkları taşımaz. Engin'in sıkıntısı işte bu. Yani profesyonelliğin bilincinde olmamak. Hangi kulüp göze alır böyle bir futbolcunun sorumluluğunu. Galatasaray aldı, daha doğrusu Fatih Hoca aldı. "Ben Engin'i yola getiririm" düşüncesiyle transferi gerçekleştirdi. Terim değişik insandır. Zoru başarmayı sever. Hocanın şu sözleri tam bir ders niteliğinde: "Affedilebilir, idare edilebilir cinsten hatalar halledilir. Teknik adamların sabırları anlayışları çok fazladır. Yeter ki limit zorlanmasın." Terim sporcu psikolojisinden iyi anlar. Okşamasını da bilir, kulak çekmesini de. Engin, "Galatasaray'da kendimi ispatlayacağım. Sorunlu olmadığımı göstereceğim" dedi. Haydi bakalım umarım öyle olur. Artık top Engin'de. Kalıcı olmasını beceremezse kaybolur. Aklını kullanır, kendisine çeki düzen verirse Galatasaray onun için "Son durak" da olabilir. YEDİ SOKAK KÖPEĞİ Güiza dört sokak köpeğini özel uçakla ülkesine götürmüş. Geride bıraktığı diğer 3 sokak köpeğini de daha sonra yine özel uçakla aldıracakmış. Vay be! Halal olsun! Güiza demek ki bu denli duygusal, bu denli sevgi dolu. Fenerbahçe'ye hiçbir şey vermedi, veremedi. Futbolunu sevmedim, sevemedim. Ancak bu yönü müthiş. 3 yıldır İstanbul'da yaşayan Güiza sahipsiz 7 köpeğe evinin kapılarını açmış ve bakımını üstlenmiş. Ülkesine giderken de köpeklerini unutmamış. Komşuları Güiza için, "Futbolculuğu tartışılır ama insanlığı büyükmüş" yorumunu yapmışlar. Gerçekten de çok doğru bir yorum. Ah ne olur hepimiz hayvanlara Güiza'nın yarısı, 5'te biri, 10'da biri kadar ilgi gösterebilsek. Şu kavurucu sıcaklarda hiç değilse bir tas suyu onlara çok görmesek. Teşekkürler Güiza. Senin bu asil ve fedakar davranışını hiçbir zaman unutmayacağız.
<< Önceki Haber TFF'nin avukatı değilim Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER