İtiraflar ve hezeyanlar-1


Bu seferki itiraflar J.J.Rousseau'nun değil Işık Koşaner'in. Koşaner'in itiraflarının edebi değeri olmasa da, siyasi önemi oldukça fazla. Ses kaydındaki itiraflar ve hezeyanlar, merak edilen pek çok şeyi ortaya koydu. Hem de Genelkurmay perspektifiyle... Ergenekon ve Balyoz yaltakçıları, her zamanki gibi konuşmanın vahametine değil, nasıl sızdığına odaklandılar. Sahiplerinin kepazelikleri bir bir ortaya dökülüyor ya. İllegal ortam dinlemesi olsa da, konuşmadaki vahamet tüm millet, demokrasi ve istikbal için hayati bir önem taşıyor. Her gerçek, hukuki delil değildir ama bu durum hakikat ağacının yapraklarını sarartmaz. 1- Toz kondurmak istemeyen karargâh gazetecileri üzülecek ama Genelkurmay'ın 30 yıllık terörle mücadelesinin ağır hata ve ihmallerle dolu olduğu birinci ağızdan kabul edilmiş oldu. Düşünebiliyor musunuz bir ordu kendi döşediği mayınların yerini bile bilmiyor. Çukurca faciasındaki Tuğg. Zeki Es'le Tümg. Gürbüz Kaya arasındaki telefon konuşması sızmasa, bermutat "PKK'nın döşediği mayın patlamasıyla şehit oldu" diye vereceklerdi evlatlarımızı kucağımıza. Böyle "dost mayını" ve "dost kurşunları"yla kaç evladımız şehit oldu, daha kaç tanesi olacak bilmiyoruz. 2- Karakolların teröristi davet eden bir cazibe arz ettiği, hatalı yapıldığı, Dağlıca, Gediktepe, Hantepe facialarındaki sorumsuzluk ve koordinasyonsuzluk kabul edilmiş oldu. Mevziye silahını bırakıp kaçan komutanlardan bahsediyor Koşaner. Üstelik bu sorunu münferit bir olay olarak değil bir emir komuta birlik zafiyeti olarak ifade ediyor. OYAK kamu kurumu olduğunda ikramiyelerinden kesilecek %15 için mücadele verdiğinizi söylerken, mevziye silahını bırakarak kaçan hainlerin TSK'dan ihracı için gereken işlemleri yaptın mı Paşa? Heron ihanetindeki üsteğmen ve yarbay nasıl terfi etti? Koskoca Ergenekon davasında bile sona yaklaşılırken 4 senedir Heron soruşturmasında hâlâ mesafe katedilemedi. Ordu içinde böyle hainleri barındırırken, Çanakkale ve İstiklal Harbi neslinden utanmadınız mı? "Yağmasak da esip gürleyelim" öyle mi? Asırlar, bu vatan ve millet için tebessüm ederek can verenlerin destanlarıyla dolu. Onlar şimşek gibi çakarlar, rahmet gibi yağarlardı. Bu aziz millet, destanlarını Harbiye mezuniyetleriyle yazmadı. Kahramanları ve liderleri tarih ve millet yetiştirir, Harbiye değil. Bizim atalarımız sizin gibilerin kafasıyla hareket etseydi hâlâ Söğüt'te koyun otlatıyor olurduk. Ne Osmanlı bilirdik ne de üç kıtanın rüzgârlarını. Ama yine de kim çoban kim düşman bilirdik Paşa! Gölge etmeyin yeter! 3- Koşaner asker-polis ilişkisine kafayı fena takmış. Sebebi işi bilmemesi. Evet, Genelkurmay Başkanı olan birisi bile rutin bir vatandaş edasıyla "polisin tutuklama yapması"ndan bahsedebiliyor. Ne diyor Koşaner? "Polisin askeri tutuklaması gücümüze gidiyor... Bizimkiler suçlarını örtbas etmek için önce söylemiyorlar. Karakola gidip de sopa yemeye başlayınca ben askerim diyor. İş işten geçiyor." Polis askeri tutuklamıyor ki Paşa! Tutuklamayı hâkim yapar. Polis kendi inisiyatifiyle değil, savcının emriyle soruşturma konusu herkesi normal prosedürde yakalar ve gözaltına alır. Polis müneccim mi ki, kimliğini göstermeyen kişinin asker olduğunu bilsin? Madem "karakolda subay sopa yiyor", savcılığa kaç tane suç duyurusunda bulundunuz? "Ağrı'da polise arkadaşlar haddini bildirdiler" diyor Paşa. Ağrı'da yaşanan neydi, "polisin haddi nasıl bildirildi" acaba? 4- Balyoz ihaneti, Koşaner tarafından "1. Ordu'nun günahı" olarak doğrulanmış oldu. Tuhaf ki, Koşaner Balyoz darbesini değil, her zamanki Genelkurmay refleksi gibi Balyoz belgelerinin sızmasını "esas rezalet" olarak kabul ediyor. "Namerdin eline malzeme verdik" diyor. Malzemeler milletin, savcının ve hâkimin elinde. Suç ve ihanet malzemeleri. Namertlik ve alçaklık, darbe yapanlara ve bu ihanete tevessül edenlere mahsustur. İhaneti soruşturanlara, haber yapanlara ve ayıplayanlara değil. Bu millet bağrından çıkanları da iyi tanır, bağrına hançer saplayanları da...
<< Önceki Haber İtiraflar ve hezeyanlar-1 Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER