Fransız Ahmet


Hatırlar mısınız, bilmem... Hürriyet’in, 13 yaşında sosyalizmle tanışmış ve hemen sosyalist olmuş yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, bir vakitler genel yayın yönetmenliği yapıyordu. Hatırlayın... Hem Radikal’i yönetiyordu ve kitlelere “demokrasinin faziletlerini” öğretiyordu, hem de “demokrasi karşıtlığı” temelinde örgütlenmiş Posta gazetesine vaziyet ediyordu. Bir ara Milliyet’i de yönetti. Milliyet’teyken müthiş yaratıcı başlıklar atıyordu. Mesela, BİT yolsuzluğuna bulaşmakla suçladığı sütun komşusu Ahmet Hakan Coşkun için, “Ahmet Hakan coşmuş” şeklinde bir manşet atmıştı. Harika bir iş çıkarmıştı. Bu “harika işi” eleştiren bir yazı yazdığımı hatırlıyorum. Gerçi “coşmakla” suçlanan arkadaş, vakit saat tamam olunca coşkusunu başka alanlara taşıdı, vaktiyle kendisine gadredenlerle kol kola girip eski mahallesine ateş etmeye başladı ama “bu kadarcık sapma olur” diyelim... Mehmet Yakup durmadı... Peş peşe attığı yaratıcı başlıklarla, adeta gazeteciliğin kitabını yeniden yazdı. Bir “Fransız Ahmet” başlığı vardır mesela... Klasikler arasındadır. Hayır, bu başka Ahmet... Taraf gazetesinin genel yayın yönetmeni ve her şeyi olan Ahmet Altan... Konu şu: Ahmet Altan, Almanya’da katıldığı bir konferansta Türk erkekleri için güya “bizim ahmaklar” ifadesini kullanıyor ve Türklerin lahmacun alışkanlığını eleştiriyor. Haber sonradan yalanlanacaktır, Mehmet Yakup Yılmaz’ın önemli bir gazetecilik ilkesini çiğnediği ortaya çıkacaktır ama “Fransız Ahmet” etiketi de yapışıp kalacaktır. İşte, ne olduysa, “usta gazeteci” Mehmet Yakup Yılmaz’ın “yaratıcı” başlığından sonra oldu: O günlerde İstanbul Üniversitesi’ndeki bir “etkinliğe” davet edilen Ahmet Altan, kendilerine “Atatürkçü” diyen bir grup öğrencinin saldırısına uğradı. Saldırganlar bir yandan “kaçmakta olan” Ahmet Altan’a taş ve yumurta atıyor, bir yandan da “Fransız Ahmet, defol okulumuzdan” diye bağırıyordu. Bu olayın görüntüleri, sadece Fatih Altaylı’nın yönettiği Kanal D’de yayınlandı. Bu “hiçbir yerde yayınlanmamış” ve büyük bir habercilik başarısını yansıtan görüntülerin yorumunu Cumhuriyet gazetesi yazarı Orhan Bursalı’dan okuyalım: “Örgütlü, kovalamacalı bir saldırıydı izlediğim... Saldırılan, üzerine gelen şiddet dalgası karşısında doğal olarak şaşırıyor; bir yandan kaçmaya ve öte yandan da kolları ve elleriyle kafasını korumaya çalışıyor. (...) Kanal D ‘amatör kamera’ çekimlerini müthiş montajlamış; hız var, ‘korkak’ bir Ahmet Altan var, saldırganın vahşi eylemi var, aptal ve geri zekalılar için filmin üstelik üç kez üst üste tekrarı var. ‘Etki’ yaratıyor yayıncı...” Bu kıssadan çıkardığımız hisse şu: Bir yazar, davetli olduğu üniversitede saldırıya uğruyor ama “şiddet” konusunda hassas olması gereken medya kuruluşları (ve yazarlar), saldırganlarla ilgili en ufak bir rahatsızlığı dile getirmiyor. Bilakis, “Fransız Ahmet” diyerek, onlara “hedef” ve “yol” gösteriyor. Diyeceksiniz ki, “Sayın yazar, dokuz yıl önce meydana gelmiş bir olayı hatırlatmanın gereği nedir? Gereği ne ki, yararı ne olsun?” Gereğini bilmem ama yararı sayılmayacak kadar çok. Mehmet Yakup Yılmaz’ın “etik ve ilke” kokan yazılarını okuyun, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER