Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr.

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şahin: -Suriyedeki dönüşümü hiçbir devlet tek başına gerçekleştirecek durumda değil. Bu ortak bir irade gerektiriyor. Maalesef hem bölgedeki ülkeler hem de küresel aktörler bu iradeyi gösteremiy


BURSA (A.A) - Metin Aktaş - Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Şahin, Türkiyenin Suriyedeki dönüşümü tek başına yapacak durumda olmadığını belirterek, Suriyedeki dönüşümü hiçbir devlet tek başına gerçekleştirecek durumda değil. Bu ortak bir irade gerektiriyor. Maalesef hem bölgedeki ülkeler hem de küresel aktörler bu iradeyi gösteremiyor dedi.
     Doç. Dr. Şahin, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Amerikada tekrar başkan seçilen Barack Obamanın bundan sonra Suriye konusunda daha fazla şeyler yapacağına yönelik beklentilerin ancak sınırlı ölçüde gerçekleşebileceğini, Afganistan ve Irak deneyimlerinin ardından ABDnin ayağını yorganına göre uzatmayı tercih ettiğini söyledi.
     ABD dış politikasında, Suriyenin birinci öncelikle yer almadığını ifade eden Şahin, şunları kaydetti:
     ABDnin sadece seçimden dolayı Suriye meselesi ile ilgilenmediğine yönelik bir anlayış vardı fakat bu yeterli bir yorum değildi. ABDnin Ortadoğu politikasında birkaç yıldır bir değişiklik var. ABD mümkün olduğu kadar Ortadoğuya askeri olarak angaje olmak istemiyor. 2011 aralık ayında Iraktan askerlerini çekti ve 2014de de Afganistandan askerlerini çekmek istiyor. Söz konusu iki ülkede bir şey yapamazken ABD, Suriye gibi askeri angajmanları daha güçlü bir ülkeye askerlerini göndermeyecektir.
     Ayrıca Suriye meselesi Amerikanın dış politikasında birinci sırada değil. Ancak uluslararası kamuoyunu daha fazla hareketledirebilir veya muhaliflere bugüne kadar verdiği desteği daha da arttırabilir. Bunun en bariz göstergesi Dohadaki Suriyeli muhalifler toplantısıdır. Aslında bu toplantı için ABD inisiyatif aldı. Çünkü Suriyedeki muhalefet ABDnin istemediği yere doğru gidiyordu. Çünkü şiddetin içinde ABDnin istemediği durumlar ortaya çıkıyor. Selefi ve El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide gibi örgütler her geçen gün Suriyede güçleniyor. Bu hem ABDnin Ortadoğuda istemediği bir durum hem de İsrailin güvenliği için en büyük tehlikelerden bir tanesi. Ben Dohadaki toplantının kontrolden çıkmak üzere olan muhaliflerin tekrar kontrolde tutulması için yapıldığını düşünenlerdenim. Bu açıdan önümüzdeki süreçte ABDnin ve Batının Libyadaki tavrını Suriyede göstereceğini tahmin etmiyorum.
    
     -Esedin gitmesi çok zor, kalması imkansız-
    
     NATOnun, Suriyeye yakın gelecekte müdahale etmeyeceğini, fakat üyesi olarak Türkiyenin ciddi bir tehditle karşı karşıya kalması durumunda kendi üyesini de savunmakla yükümlü olduğunu dünyaya göstermek isteyeceğini anlatan Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:
     Nitekim bugün çok sorulan Türkiye, Suriye ile savaşacak mı savaşmayacak mı sorusu yanlış bir sorudur. Yani Türkiye kiminle savaşacak- Orada bir ordu var ve halkla savaşıyor. Türk ordusu orada ne yapacak- Bu soruyu şöyle sormak lazım; Türkiye Suriyeye girecek mi girmeyecek mi- Eğer bugüne kadar girmek isteseydi yüzlerce bahane oluşmuştu. Türkiye bu sürece batılı müttefiklerinin ortak hareket etmediğini ve Suriye konusunda ciddi tereddütlerin olduğunu gördü. Ayrıca bölgedeki Arap ülkeleri de Suriye meselesine, ağırlığından dolayı müdahil olmak istemiyor.
     Ancak durum nihai olarak şunu gösteriyor ki; Esedin gitmesi çok zor, kalması imkansız. Bu durumu şöyle açıklıyorum; hem Suriye içerisinde hem bölgede Esedin gitmesini isteyen büyük bir çoğunluk var. Belki, İran ve Irakta Başbakan Maliki dışında da bütün Arap coğrafyası Esed gitsin diyor ancak taşın altına elini koyan yok. Uluslararası alana baktığımızda da Rusya ve Çin dışında neredeyse dünyadaki tüm devletler Esedin meşruiyetinin kalmadığını biliyor ve gitmesini istiyor. Harekete geçme konusu geldiği zaman ise bir hareket yok. Onun için gönülsüz çoğunluk diyorum buna. Ama gönüllü azınlık Esedin kalması için varını yoğunu ortaya koyuyor. Bu yüzden Esedin gitmesi isteniyorsa gönülsüz çoğunluk gönüllü azınlıktan daha cesur olmalıdır. Gönülsüz çoğunluk, gönüllü azınlık kadar cesur olmadıkça Esedin gitmesi çok zor.
    
     -ABD güç topluyor-
    
     George Bush döneminde Afganistan ve Irak savaşları ile ABDnin gücünü ve prestijini boşa harcadığını ifade eden Şahin, Obamanın ilk döneminde bu durumun telafisi için çalıştığını söyledi. Başkan Obamanın bu politikasını ikinci döneminde de sürdüreceğini anımsatan Doç. Dr. Şahin, şöyle konuştu:
     Bush döneminde ABD gücünü boş yere sarf etti. Bir güç dağılması yaşadı. ABD bu süreçte hem ekonomik hem de prestij olarak çok fazla yıprandı ve bunun karşılığını alamadı. Obamanın ilk döneminde bu güç toplanması için uğraşıldı, bu süreç ikinci dönemde de devam edecek. Buna güç konsülüdasyonu da diyebiliriz. Suriye, Afganistan ve Irak gibi değil, angajmanları daha güçlü olan bir ülke. Bu açıdan 2001de Afganistana müdahale edilirken devleti olmayan, 1979dan beri savaşan bir yere müdahale edildi. 2003te müdahale edilen Irak ise 1991den bu yana zaten yıpratılmıştı ama daha yıpranmamış bir Suriye var. Bu yüzden ABDnin hem askeri angajmanları güçlü olan hem de diğer savaştığı ülkelere kıyasla yıpranmamış bir ülkeye gelip asker koyacağını zannetmiyorum. Suriyedeki değişim muhaliflerin üzerinden gerçekleştirileceği için uzun sürecek. Seçimden sonra ABDden ve Batı tarafından El Kaidenin eline geçmemesi şartı ile muhaliflere yapılacak teknik desteğin yanı sıra belki silah desteği artabilir.
    
     -Suriyedeki dönüşümü hiçbir devlet tek başına gerçekleştirecek durumda değil-
    
     Özgür Suriye Ordusunun (ÖSO) Esed rejimi ile savaştığını, ancak ÖSOyu destekleyen ülkelerin kendi ulusal çıkarlarından ötürü sürecin uzadığını söyleyen Doç.Dr. Şahin, sözlerini şöyle tamamladı:
     ÖSO, Esedi götürmeye çalışıyor. Fakat ÖSOyu destekleyenler kendi çıkarlarını da gözettiği için bu süreç uzuyor. Bu tabii Esedin ülkeyi yönettiği anlamına da gelmez. Suriyedeki mesele ayrıca Iraktaki yönetimin daha otoriter olmasına sebep oldu. Ayrıca yanı başımızda istikrarsız ve otoritesiz devasa bir alanın oluşması terör olgusu üzerinden Türkiyeye karşı operasyon yapmak isteyen devletlere müthiş bir alan sağlar. Türkiyenin Esed gitsin çabası aslında otorite boşluğundan doğacak istikrarsızlıkların önüne geçmek. Türkiye doğu ve güney sınırlarını olabildiğince güvenli hale getirmek için uğraşıyor.
     Şu da bilinmeli ki Türkiye, Suriyedeki dönüşümü tek başına yapacak durumda değil. Suriyedeki dönüşümü hiçbir devlet tek başına gerçekleştirecek durumda değil. Bu ortak bir irade gerektiriyor. Maalesef hem bölgedeki ülkeler hem de küresel aktörler bu iradeyi gösteremiyor. Suriye meselesi, Arap Baharının Gordion düğümü oldu. Türkiyenin bu düğümü kesmesi istendi ama bunun bir maliyeti var. Bu düğümü hep birlikte keselim diyorlar ama kimse buna yanaşmıyor. Türkiyede bence bunu hissetti ve bu sorunu kendinden uzak tutmaya çalışıyor.
    
     Yayıncı: Doğan Sarıtaş
<< Önceki Haber Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER