TÜSİAD Başkanı Boyner: (3)

TÜSİAD Başkanı Boyner: (3) -Gelişmiş ekonomilerde büyümenin yavaşladığı bir dönemde, rakiplerimiz de dış talep yetersizliği nedeniyle büyüme sorunları yaşamaya başlamışken, yoğun bir rekabet içerisinde, ülkemizin rekabet gücünü ve


BURSA (A.A) - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Gelişmiş ekonomilerde büyümenin yavaşladığı bir dönemde, rakiplerimiz de dış talep yetersizliği nedeniyle büyüme sorunları yaşamaya başlamışken, yoğun bir rekabet içerisinde, ülkemizin rekabet gücünü ve ihracat performansını arttırmanın ciddi bir seferberlik, odaklanma ve planlama gerektirdiğini hepimiz görüyoruz dedi.
     Boyner, TÜSİAD ve Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği (BUSİAD) tarafından BUSİAD Evinde düzenlenen Dış Politikadaki Gelişmeler ve Ekonomik Görünüm konulu panelin açılışında yaptığı konuşmada 9. Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program ve 2012 yılı Hükümet Programının Türkiye için iddialı bir vizyon taşıyan, kapsamlı hazırlıklar olduğunu söyledi.
     Bu programları desteklediklerini dile getiren Boyner, şöyle devam etti:
     Bu belgeler Türkiyeyi orta halli ve orta demokrasili bir ülkeden, 1. ligdeki ekonomik ve demokratik standartlara taşıyabilmek adına bir yol haritası niteliğini taşıyor. 2012 yılı Hükümet Programı TBMMnin oyu ile kabul edilen ve hükümeti o program ile sorumlu tutan bir belge. Diğerleri de Bakanlar Kurulu ve benzeri kapasitelerle çıkartılmış belgeler. Bu resmi belgeler ile devlet kendini topluma karşı bağlar, yasama programını belli bir süreçle ilişkilendirir, kendisine devredilmiş gücü öngörülebilir nitelikte kullanacağını beyan eder ve bu anlayış bir süreklilik arz eder.
     Boyner, hükümetlerin bu tür belgeleri uygulamak ve uygulayamadığı yerlerde de topluma dönüp nerede, neden eksik kaldığını anlatmak durumunda olduğunu anlatarak, şunları kaydetti:
     İşte çoğulcu ve katılımcı demokratik rejim ve demokrasilerdeki hiç değişmeyecek toplumsal kontratın özü budur. Bugün, siyasal düzlemi işgal eden popüler gündemin maddelerinin, biraz önce sizlere sunduğum devlet gündemini belirleyen belgeler ile ilişkisini kurmakta güçlük çekiyorum. Çoğulcu, katılımcı demokrasiden aynı şeyleri anlıyor olduğumuzdan emin olmamız gerekiyor. Her hafta, siyasal düzlemi gündemin polemikleri ile doldurursak, Anayasa gibi hayati derecede uzlaşmaya ve birlikteliğe ihtiyacımız olan, yeni büyüme modelini aramaya ve hatta yaklaştığımızı düşündüğümüz şu kritik evrede, toplum kesimlerini kısır tartışmalar ile ayrıştırırız ve yorarız.
     Bireysel hak ve özgürlükler, üreme iradesi, demografi gibi konuların bilimsel temelleri ortaya konulmadan, zaman zaman tüm toplum kesimlerini hayrete ve hayal kırıklığına düşürerek, ölçüsüz şekilde tartışıldığını savunan Boyner, şunları kaydetti:
     Demokrasi kültürü ile ilgili beklentilerimiz için tahminim sabırla beklemeye devam edeceğiz ancak, tüm toplum kesimleri olarak yüksek standartlı bir demokrasi için mücadeleye devam edeceğiz. Korkarım, ikinci sorunun temelinde kadının ekonomik, sosyal ve siyasal alanının henüz arzu ettiğimiz noktada olmadığı gerçeği yatmaktadır. Kadının toplum içindeki rolünü erkek ile aynı seviyeye taşıyamazsak, toplumumuzun gelişimi, refahımız, huzurumuz ve gelecek nesillerin mutluluğu tehlikeye girecektir. Ne toplumumuzu, ne de herhangi başka bir toplumu tek kanatla uçurmak mümkün değildir. Bu çerçevede mücadeleye tüm gücümüz ile devam etmek görev ve sorumluluklarımız içindedir.
    
     -Uluslararası ekonomik ve siyasi riskler-
    
     Boyner, kısır tartışmalarla yıllardır sanayicilere ve vatandaşlara haksızlık edildiğini belirterek, şunları kaydetti:
     Süratle devlet yetkililerini, siyasilerimizi, siyasi partilerimizi, kanaat önderlerimizi, sivil toplum kuruluşlarımızı, hem Türkiyenin iç meselelerine çözüm üretmeye, hem etrafımızda artan uluslararası ekonomik ve siyasi riskleri bertaraf edebilecek programlarına odaklanarak iş görmeye davet ediyorum. Toplumun tümünü ilgilendiren ve bu nedenle olağanüstü önceliğe veya partiler-üstü niteliğe sahip yeni bir konu gündeme gelecek ise veya gerekli ise bu konuyu öncelikle bilimsel temellerde tartıştırmak ve toplumu ayrıştırmadan, germeden insanı ve vicdanı öne koyan çözüm yolları bulmamız gerekiyor. Devletten vatandaşların beklediği öncelikle budur. Devletler ne görev ve sorumluluklarının aşağısında kalabilirler, ne de kendilerini aşan alanlara girmeye hak sahibidirler.
     Boyner, son 10 yıldır, makro ekonomik çerçevedeki sorunların Türkiye ekonomisi üzerindeki ağırlığı azalmaya başladıkça, büyüme sorununa ilişkin daha yapısal ve derin temelli meselelere eğilmeye başladıklarını belirterek, Belki kısa dönemli sorunların ekonomi gündemindeki ağırlığının azalması, belki de dönemsel çözümlerin bir politika tercihi olarak anlamlı bir etkisinin kalmaması bizleri uzun döneme bakmaya zorlamakta ifadelerini kullandı.
    
     -Türkiyenin sorunları-
    
     Türkiye son yıllardaki başarısının yanı sıra bir takım sorunlarının da bulunduğunu anlatan Boyner, şu bilgileri verdi:
     Bunların başında, yurt içi tasarruflarımızın yetersizliği, dolayısıyla büyümenin dış kaynak ihtiyacı geliyor. Diğer yandan, ithal enerji bağımlılığımız bize büyük faturalar çıkarmakta. Dünyanın en hızlı büyüyen üç ekonomisinden biri olmayı başarıyoruz, ancak mevcut yapıda ihracatımızın ithalatı karşılama oranımız düşük ve ileri teknoloji ürünleri ihracatı açısından görece oldukça gerilerde bir konumdayız. Bu konular, Ar-Ge, inovasyon ve eğitim alanında büyük atılımlar gerektirmekte.
     Boyner, geçmişe oranla Türkiyenin daha güçlü ve gelişmiş olduğu bir dönemde, oldukça kritik bir dönüşüme ihtiyaç bulunduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
     Bir yandan, istihdam ve üretimde büyük sorunlar yaşamadan uzun dönem ortalamasını aşmayan büyüme hızlarını bir süre de olsa devam ettirmek, diğer yandan da üretimimizi ihracata yönelterek, daha düşük tüketim büyümesi ile iç dış talep arasında bir dengeleme sürecini yönetmemiz gerekiyor. Üretimin ihracat sektörlerine yönelmesiyle birlikte, yatırım ve istihdamın da bu sektörlere yönelmesi, bu dönüşüm ve dengeleme sürecinin farklı bir boyutu olarak karşımıza çıkacak. Tabii, biz bu dönüşüm için çabalarken, Avrupa ekonomileri, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerdeki sorunlar, bizim açımızdan sürecin zorluğunu ve belirsizliğini giderek daha da arttırmakta. Özellikle, gelişmiş ekonomilerde büyümenin yavaşladığı bir dönemde, rakiplerimiz de dış talep yetersizliği nedeniyle büyüme sorunları yaşamaya başlamışken, yoğun bir rekabet içerisinde, ülkemizin rekabet gücünü ve ihracat performansını arttırmanın ciddi bir seferberlik, odaklanma ve planlama gerektirdiğini hepimiz görüyoruz. Ayrıca, rekabet gücümüz açısından, dünya enerji fiyatları, dolar Avro paritesi nedeniyle dış ticarette karşılaştığımız olumsuz dış ticaret haddi eğilimleri gibi riskleri de yönetmek durumundayız.
    
     -AB üyeliğinin hala değerli olduğunu düşünüyoruz-
    
     Boyner, dış dünya ile ilgili sorunların sadece ekonomi ile kısıtlı olmadığını aktararak, şunları belirtti:
     Dış politika alanında dikkatle izlemeye çalıştığımız konuların başında, Orta Doğu ve özellikle Suriyedeki durum ve Avro krizi sonrası ABnin siyasal haritasında meydana gelen değişikliklerin küresel siyasi ve ekonomik dengeler üzerindeki etkileri geliyor. Diğer yandan, ABdeki gelişmeler Türkiye açısından müzakere süreci anlamında da önem arz etmekte. Her ne kadar, AB projesini göz ardı etme yönünde çeşitli eğilimler söz konusu olsa da, TÜSİAD olarak, ülkemizin demokratik standartlarını yükseltme perspektifinde, AB üyeliğinin hala değerli olduğunu düşünüyoruz.
     Boyner, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin gündemlerindeki yerini korumaya devam ettiğini kaydederek, ABDde seçim süreci ve ABDnin dünya politik gündemiyle etkileşimi dikkatle izlemeye çalıştığımız konular ifadelerini kullandı.
     (Bitti)
    
     Muhabir : Halil İbrahim Başer
     Yayıncı : Doğan Sarıtaş
<< Önceki Haber TÜSİAD Başkanı Boyner: (3) Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER