Bu maddeler madende uygulanıyor

Meclis'te yeniden görüşülecek olan Petrol Kanunu'ndaki tartışmalı maddeler tekrar düzenleniyor.

Bu maddeler madende uygulanıyor

Üniter devleti tehdit ettiği gerekçesi ile Köşk tarafından veto edilen maddenin ise maden sektöründe bir yıldır uygulandığı ortaya çıktı. Meclis'te kabul edilen Petrol Kanunu'nu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in 'ulusal güvenlik' gerekçesiyle veto etmesi, petrol üretimini tartışmaya açtı. 'Devlet payının yüzde 50'sinin petrolün çıkarıldığı ilin özel idaresine aktarılması' ve 'yabancı paylarının artırılması' tartışmanın odağında yer aldı. Sezer, yasa ile 'üniter devlet yapısını tehdit edeceği' ve 'petrolde yabancıların belirleyici hale geleceğini' öne sürüyor. Kanunu hazırlayan Enerji Komisyonu Başkanı Soner Aksoy ise il özel idaresine pay verilmesiyle yerel yönetimlerin imkanlarını artırmayı amaçladıklarını belirtiyor. Maden Kanunu'nda da aynı hükmün bulunduğunu ifade eden Aksoy, "Maden gelirlerinde devletin payının yüzde 50'si il özel idaresine aktarılıyor." diyor. Aksoy, petrolün yabancı şirketlerin kontrolüne geçeceği iddiaları üzerine ise yerli-yabancı bütün şirketlerin Ticaret Kanunu'na tabi olduğunu ve ayrıcalıkları bulunmadığını hatırlatıyor. Petrolün tamamını bile yurtdışına çıkarmanın mahzuru olmadığını savunan Aksoy, "Bunun adı ihracattır." ifadesini kullanıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 'Ülke petrol kaynaklarının hızlı, sürekli ve etkili bir şekilde aranmasını, geliştirilmesini ve üretilmesini sağlamak' amacıyla geçen ay Türk Petrol Kanunu'nu çıkardı. Kanun, Türkiye'de petrol arama ve üretim faaliyetlerinin düzenlenmesi, yönlendirilmesi, teşvik edilmesi, denetlenmesi, arama ve üretim için gerekli bilgilerin ve verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve kullanıma sunulmasına ilişkin usûl ve esasları kapsıyor. Yeni kanun, 1954 yılında çıkarılan Petrol Kanunu'nda yer alan birçok konuyu baştan sona değiştiriyor. Cumhurbaşkanı Sezer ise kanunu, ulusal çıkarlara uygun olmadığı gerekçesiyle geçen hafta veto etti. Sezer, 2, 4, 9 ve geçici birinci maddelerinin bir kez daha görüşülmesi için yasayı Meclis'e iade etti. Üretilen petrol ve doğalgazın ne kadarının ülke ihtiyacı için kullanılıp, ne kadarının ihraç edileceğinin yasada düzenlenmediğini ifade eden Sezer, bu ürünlerin bir bölümünün ulusal güvenlik ve ulusal çıkarlar gereği ülke ihtiyaçları için ayrılmasının zorunlu kılınmadığını belirtti. Sezer, yasanın stratejik önemdeki bir ürün konusunda yabancı devletlerin belirleyici olmasının önündeki engelleri kaldırdığını, bunun da ulusal güvenlik için risk oluşturduğunu öne sürdü. Cumhurbaşkanı, veto gerekçesinde yasadaki düzenlemelerin, uluslararası kriz dönemlerindeki enerji ihtiyacının giderilmesine olumsuz etki yapacağını savundu. Sezer, petrol ve doğalgaz üretiminden alınan devlet payının yarısının işletme ruhsatının bulunduğu ilin özel idaresine verilmesinin de, üniter devlet yapısına zarar vereceği görüşünde. Sezer'in veto gerekçeleri, Türkiye'de petrol çıkarılması konusunu tartışmaya açtı. Tartışmaların temelinde, 'Türkiye'nin petrol zengini ülke olup olmadığı' konusu yatıyor. Bazı kesimler ülkede zengin petrol yatakları bulunduğunu ifade ederken, resmî verilerde ise Türkiye, gerçekte petrol zengi bir ülke değil. Devlet Planlama Teşkilatı Dokuzuncu Kalkınma Planı Petrol ve Petrol Ürünleri Özel İhtisas Komisyonu, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) verilerine göre, üretilebilir kalan petrol rezervi 40-47 milyon ton. Tamamı çıkarılsa bile Türkiye'nin yaklaşık 31 milyon ton yıllık tüketiminin bir buçuk katına denk geliyor. Yurtiçi üretiminin yüzde 70'ini TPAO yaparken, şirketin 2005 yılı üretimi 2,2 milyon ton olarak gerçekleşti. Geri kalan üretim ise yerli-yabancı özel şirketler tarafından yapılıyor. Bunun yanında Türkiye'de ham petrol üretim maliyeti varil başına ortalama 8 dolar. Bu rakam dünya kara ortalamasında 5,62, deniz ortalamasında ise 7,55 dolar. Resmi verilere göre 2006'da Türkiye'de 2,2 milyon ton ham petrol, 896 milyon metreküp doğalgaz üretildi. Bu rakamlar geçen yılın ilk yarısında; 1 milyon ton petrol ve 461 milyon metreküp doğalgaz olarak gerçekleşti. Türkiye'nin üretilebilir doğalgaz rezervleri ise 8,6 milyar metreküp. Yeni Petrol Kanunu'na yöneltilen eleştirilerin başında gelen 'Devlet payının bölüşülmesi (kanun petrol ve doğalgaz üretiminde yüzde 2-12 arası devlet hissesini öngörüyor) ile ülke petrollerinin yabancıların eline geçeceği' iddiasına Meclis Enerji Komisyonu Başkanı Soner Aksoy bir anlam veremiyor. Cumhurbaşkanı'nın veto gerekçelerini komisyonda ciddi şekilde dikkate alarak tartışacaklarını ifade eden Aksoy, kanunun ruhunda serbest piyasa ekonomisi anlayışının yattığını belirtiyor. Petrolün çıkarıldığı il özel idaresine devlet payının yüzde 50'sinin aktarılmasında amacın yerel yönetimleri güçlendirmek ve imkânlarını artırmak olduğunu vurgulayan Aksoy şöyle konuşuyor: "Bu madde, Maden Kanunu'na uyum sağlamak için eklendi. Çünkü, daha önce çıkardığımız Maden Kanunu'nda aynı madde var. Maden gelirlerinde devletin payının yüzde 50'si il özel idaresine aktarılıyor." Aksoy, petrolün yabancı şirketlerin kontrolüne geçeceği iddilarına ise şöyle cevap veriyor: "Serbest piyasa ekonomisindeyiz. Yerli-yabancı fark etmez, petrolü üreten yüzde 100'ünü yurtdışına çıkarsın, müşteri bulabilirse. Bunun adı da ihracattır. Veya iç pazara satsın. Ayrıca, Türkiye'deki bütün yabancı şirketler Türk Ticaret Kanunu'na tabidir. Hiçbir yabancı firmaya, yerli firmalara tanınanların üstünde ayrıcalık verilmemiştir, TPAO dahil. Biz kanunla sektörde dengeyi sağladık. Kaldı ki, askeri ihtiyaçlar gibi stratejik durumlar için petrolün bir kısmının içeride rafinaj edilmesi zorunlu." 'Teşvik vermezsek kimse gelmez' Aksoy, Türkiye'nin petrol zengini bir ülke olmadığını kaydederek, yabancı şirketlerin teşvik gerekçelerini şöyle sıraladı: "Milyonlarca ton petrolümüz yok. Bu nedenle bir sınır, kısıt koymanın anlamı yok. Petrol zengini olsak, günde 100 bin varil üretsek, bunun yüzde 20'sini şirkete versek bile yine âbâd olurlar. Bizim az bir petrolümüz var, kaliteli değil, 5 bin metre gibi denizin veya yerin dibinde ya da dağın tepesinde. Teşvik etmezseniz bu petrolü kimse çıkarmaz. Yani bir kuyudan 100 varil petrol çıkacak, yarısını devlete verdi mi, 50 varil adamı kurtarmaz ki. Biz, teşvik için devlet payını düşürdük. Türk ekonomisine katkı sağlasın diye." Dünya Enerji Ajansı 2023'te enerjiye 20 trilyon dolar harcanacağını hesaplıyor. Bunun petrole gidecek 4 trilyon dolarının 1 trilyonu da yeni petrol sahaları keşfi için harcanacak. Aramanın kolaylaştırılması olumlu, ama 'güvenlik' de dikkate alınmalı İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Abdurrahman Satman, yeni yasayla yabancıların Türkiye'de petrol aramasının kolaylaştırılmasını olumlu bulurken, Cumhurbaşkanı'nın 'ulusal güvenlik' endişelerine de hak veriyor. Petrolün stratejik bir ürün olduğuna dikkat çeken Satman, "Memleket ihtiyacı konusu net olmalı. Silahlı Kuvvetler gibi kamu kurumlarının ihtiyacı dikkate alınmalı." görüşünü dile getiriyor. Devlet payının yarısının özel idarelere verilmesi konusunun da tartışılmasını isteyen Satman, "Petrolün yüzde 90'ı Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde. Devlet payının yüzde 50'sinin petrolün çıktığı il özel idaresine aktarılması, ülke kaynaklarının eşit adaletli dağıtılması açısından bazı sakıncalar doğurabilir. Çünkü, petrol stratejik bir ürün, ülkenin ortak malıdır." açıklamasını yapıyor. Satman'a göre kanunun bazı avantajları şöyle: Yabancıların çalışmaları kolaylaştırılıyor. Ruhsat, sermaye, personel ve teknoloji transferi işlemleri hızlanıyor. Diğer önemli bir konu da, ruhsat alındıktan sonra üretim yapma konusunda daha duyarlı olunması. Ruhsatın gereğinin yerine getirilmemesi halinde iptali veya geri alma söz konusu. Yeni kanunu en çok eleştirenlerin başında Petrol-İş Sendikası geliyor. Sendika bu konuda eleştirilerden oluşan geniş bir çalışma yaparken, Başkan Mustafa Öztaşkın, "Türkiye'nin eşitsiz gelişmesine neden olur." gerekçesi ile kanunun uygulanmasına karşı çıkıyor. Sendikanın yasa ile ilgili eleştirileri şöyle: Petrol daha çok ticari faaliyet olarak öne çıkarılıyor, stratejik önemi görmezden geliniyor. Kanunda petrol kaynaklarının 'millî menfaatlere' uygun olarak değerlendirilmesi ve 'memleket ihtiyacı' tanımlarına yer verilmiyor. Uluslararası petrol şirketlerine önemli avantajlar sağlanıyor. TPAO'nun ruhsat konusundaki avantajı kaldırılıyor. Türkiye kamuoyunda uzun yıllar tartışma konusu olan petrol zenginliği konusuna son olarak TPAO Genel Müdürü Osman Dinç açıklık getirmişti. 'Türkiye'nin petrol denizi üzerinde yüzdüğü ve yabancı şirketlerin kuyuları betonla kapattığı' iddialarını gerçek dışı bulan Dinç, "Türkiye petrol zengini bir ülke değil ve hiçbir şirket 10 yıl çalışıp, 50 milyon dolar yatırım yaparak, petrol bulup, sonra da kuyuyu betonla doldurmaz. Petrolün varlığı, tamamen jeolojik yapı ile ilgili bir durum. Aktı, sızdı, koptu, üstünü kapattılar." diyor. Dinç, "Irak, İran ve Suriye'de var, bizde niye yok?" iddialarına da Ürdün örneğini veriyor: "Ürdün, Arabistan ve Irak gibi iki petrol deryası arasında bir ülke ama, petrolü yok." Bakan Güler: Yasayı daha iyi izah etmeliydik Enerji Bakanı Hilmi Güler, veto edilen Petrol Yasası'nın 'yabancıya peşkeş' olmadığını söyledi. Gerektiği kadar açıklama yapılamadığını ve yorumun daha iyi yapılması gerektiğini kabul eden Güler, Sezer'e konuyla ilgili bilgi verildiğini aktardı. Yasanın Köşk'ün eleştirdiği bölümlerinin Enerji Sanayi ve Ticaret Komisyonu'nda tekrar görüşüleceğini ifade eden Enerji Bakanı, "Amacımız dinamik ve geleceğe yönelik bir yasa idi. Herhangi bir menfilik söz konusu değil. Bu çalışmalar açıklandığı zaman konu daha iyi anlaşılacak." dedi. ZAMAN
<< Önceki Haber Bu maddeler madende uygulanıyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER