Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan 5 maddelik açıklama!

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı başkanı Mustafa Yeşil son günlerde Hizmet Hareketi ile ilgili gündemde yer alan konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan 5 maddelik açıklama!

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Başkanı Mustafa Yeşil, Türkiye'de son dönemde demokrasi ve hukuk devleti konusunda kaygı verici gelişmelerin yaşandığını söyledi. Yeşil, "En üst düzeydeki siyasilerce dile getirilen, nefret suçu oluşturan söylemlerle toplum gerilmekte ve kasten kutuplaştırılmaktadır." dedi. GYV Başkanı Mustafa Yeşil, Swissotel'de basın toplantısı düzenledi. Türkiye'de son dönemde demokrasi ve hukuk devleti konusunda kaygı verici gelişmelerin yaşandığını kaydeden Yeşil, "İfade özgürlüğün sınırlandırılması, teşebbüs hürriyetinin engellenmesi, özel hayatın dokunulmazlığını ihlal eden yasa dışı dinlemeler, anayasal suç olan fişlemeler, yargısız infaz niteliğindeki kitlesel tasfiyeler, medyaya yapılan baskılar, gazetecilerin susturulması, ayrımcılık, medyanın ihale alan iş adamları yolu ile dizayn edilmesi, internete getirilmek istenen yasaklar, YÖK'ün akademisyenleri memurlaştırma gayretleri, iş adamlarına yapılan baskı ve tehditler, artan tehdit dili, vatan haini söylemleri, yargıyı hükûmetin kontrolüne alma çabaları, ülkemizi demokratik hukuk devleti olmaktan çıkaracaktır." şeklinde konuştu. - "TOPLUMUN FARKLI KESİMLERİ ADETA ŞEYTANLAŞTIRILMAKTA" Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının sağlıklı bir biçimde yürütülmesini engelleyen siyasi müdahale ve açıklamalarla hukukun üstünlüğünün çok büyük bir darbe aldığını belirten Yeşil, "Anayasanın yargı bağımsızlığını düzenleyen ve emreden 138. Maddesi fiilen rafa kalkmıştır. En üst düzeydeki siyasilerce dile getirilen, nefret suçu oluşturan söylemlerle toplum gerilmekte ve kasten kutuplaştırılmaktadır. Siyaseti bir savaş ve siyasi farklılıkları da düşman cepheler olarak gören bir anlayışla toplumsal barışa büyük zarar verilmektedir. Toplumun farklı kesimleri ötekileştirilmekte, düşmanlaştırılmakta ve hatta şeytanlaştırılmaktadır. Bütün bunlardan dolayı ülkenin huzuru, istikrarı ve ekonomisi büyük risk altına girmiştir. Demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayan bu durum, Türkiye'deki bütün vatandaşların ve toplumsal kesimlerin ortak sorunudur." ifadelerini kullandı.  İŞTE GYV'DEN YAPILAN 5 MADDELİK AÇIKLAMA Mustafa Yeşil, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Antidemokratik ve hukuk dışı gidişatın, sadece Hizmet Hareketini değil, iktidarı yönlendiren oligarşik yapıya mutlak itaat ve biat etmeyen diğer siyasi, sivil, ideolojik, etnik, ekonomik, mezhepsel ve dini gruplara yöneleceğini tahmin etmek zor değildir. Bu bağlamda; "HİZMET HAREKETİ'NE KARŞI LİNÇ KAMPANYASI YÜRÜTÜLÜYOR"
1- Memleketteki anti-demokratik gidişatın bir parçası olarak Hizmet Hareketine yönelik yoğun bir linç kampanyası yürütülmektedir. En üst düzeydeki yetkililer ve hükûmete yakın medya tarafından sıkça zikredilen 'paralel yapı, ananas cumhuriyeti, örgüt, çete, darbeci, casus, in, Haşhaşi, âlim müsveddesi, içi boş veli, sahte peygamber, kula kulluk yapanlar' gibi öfke ve nefret içeren itham, hakaret ve iftiralarla nefret suçu işlenmektedir. Dikkatleri yolsuzluk soruşturmalarından uzaklaştırmayı amaçlayan bu tür şeytanlaştırmalar, kışkırtmalar ve linçlerin yakın tarihimizde nasıl acı sonuçlar doğurduğu açıktır. Kefen giyen insanların "öl de, ölelim" diye slogan atmaya başladığı, resmi sıfata sahip bazı kişilerin "ürpertici devlet geleneklerinden" ve "devlet için evlatların feda edilmesinden" bahseder olduğu bu ülkede, tarihteki acı olayların tekerrürü akıllara gelmektedir. "CUMHURBAŞKANI'NI GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ"
2- Anayasal düzen, güçler ayrılığı, yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünün riske girmemesi adına Sayın Cumhurbaşkanını göreve çağırıyoruz. Kendilerinin yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarında yaşanan hukukun işlevsiz hale getirilmesi yönündeki müdahaleleri araştırmak üzere anayasanın verdiği tüm yetkileri kullanması kamuoyunun beklentisidir. Ülkenin ve devletin birliğini temsil eden Sayın Cumhurbaşkanının bu süreçte sergileyeceği yapıcı ve proaktif yaklaşım, toplumsal barışın dinamitlenmemesi, ülkenin bir kaosa sürüklenmemesi, ülkenin önemli bir kesiminin siyasi, medyatik ve toplumsal bir lince tabi tutulmaması ve hepsinden öte adaletin temini adına elzemdir ve aciliyet kesbetmektedir.  "PARALEL YAPIYLA İLGİLİ HÜKÜMETİN BELGESİ VARSA YARGIAT TESLİM ETİSİN"  3- Yolsuzluk ve rüşvetten tutuklu bulunanlar için dahi masumiyet karinesi esas iken Hizmet Camiasının, en üst düzey isimler tarafından mesnetsiz iddialarla ötekileştirilip hedef gösterilmesi haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir durumdur. Paralel yapı, çete, örgüt gibi iddialarla ilgili eğer somut ve inandırıcı deliller var ise, hukuk zemininde ele alınıp inceleme yapılması demokratik hukuk devletinin gereğidir. Hatırlanacağı üzere Ağustos ve Aralık 2013 aylarındaki açıklamalarımızda; "hükümetin elinde delil varsa bir an önce yargıya teslim etmesini" çok açık ve net bir şekilde talep etmiştik. Yargıya mevzu teşkil eden bu iftiraların hiç bir delil öne sürülmeden defalarca tekrar edilmesi evrensel hukukta ciddi bir yeri olan nefret suçudur. "İÇİŞLERİ BAKANININ İFADELERİ SİYASİ TARİHİMİZİN EN TALİHSİZ BEYANLARI OLARAK HATIRLANACAK" 4- Son günlerde Camia hedef alınarak kullanılan nefret dilinin nice kanaat önderleri yetiştirmiş olan ortak geleneğimizi, bir arada yaşama idealimizi, toplumsal barışımızı ve vicdanları örseleyip tahrip ettiği aşikârdır. Vakfımızın Onursal Başkanı Muhterem Fethullah Gülen'in kim olduğunu, ideallerini, söylemlerini ve hepsinden önemlisi yaşayışını, altmış yıldan bu yana başta Erzurumlu hemşehrileri olmak üzere, yurt içi ve yurt dışında milyonlarca insan çok iyi bilmektedir. Yakın zamanda başka bir iftirası ile dikkat çekmiş olan İçişleri bakanının devlet terbiyesi ve nezaket sınırlarını aşıp hakaret ve nefret diliyle kullandığı ifadeler siyasi tarihimizin en talihsiz beyanlarından biri olarak hatırlanacaktır. "HİZMETİN 'ÖRGÜT' KAPSAMINA ALINMASI YÖNÜNDE ŞÜPHELER GÜÇ KAZANMIŞTIR" 5 - Vakfımızın 13 Ağustos 2013 tarihli açıklamasında yer alan; 'gerekirse hareketi iki polis bir savcı ile terör örgütü kapsamına sokarız" iddiaları hala yetkili ağızlarca yalanlanmamıştır. Bazı hükûmet yetkililerinin ve medya aktörlerinin pervasızca kullandığı tahrik edici dil, akıllara karanlık senaryoları getirmektedir. Kasten arttırılan gerginlikle toplumsal tahriklere zemin hazırlanmaktadır. Bu provokatif yollarla birilerinin, bizce asla tasvip edilmeyecek tepkiler vermesi sağlanarak, Hizmet Camiasının terör örgütü kapsamına alınması yönünde "şartların olgunlaştırılmak" istendiğine dair şüpheler güç kazanmaktadır. Camianın gönüllülerinden böyle bir tepki gelmesi beklenmeyeceğine göre, suni olarak provokatif eylem ya da eylemlerin organize edilmesinden ülkemiz adına endişe duyuyoruz. Akıllardan çıkarılmamalıdır ki, Camianın gönüllüleri, muarızları kendilerine hangi kabul edilemez üslup ve metotlarla muamele ederlerse etsinler, anayasal çerçeveden ve demokratik hukuk devletinin sınırlarından asla ayrılmayacaklar, hiçbir zaman gayri meşru yollara da tevessül etmeyeceklerdir. Müspet hareketi şiar edinmiş olan Hizmet Camiası, ülkesini seven dürüst ve onurlu her bireyin yaptığı/yapacağı gibi hakkını ve hukukunu savunmaya devam edecek, ancak karanlık senaristlerin oyunlarına ve kışkırtmalarına, Allah'ın izni ve inayeti ile gelmeyecektir."
SORU VE CEVAPLAR

-Örgüt kavramı ile kastedilen şey Hizmet Camiasına yönelik bir söz ise, bu kıyafetin bu bedene uymayacağı ortadadır. Hukuk dışı bir takım bilgi ve belgeler üretilecekse bu tüm Türkiye adına büyük bir cinayet olacaktır. Unutulmamalı ki Camia iktidarın demokratik zeminlerden uzak olduğu dönemlerde de bu iftiralara uğramış ve beraat etmiştir. Buna rağmen örgüt ve çete kavramlarının tekrar ortaya atılması, hukuki bir gerekçe değil, tamamen bir algı yönetimine matuf unsurlar olduğunu görüyoruz.

-Sayın Cumhurbaşkanı'nın görevleri hukukta bellidir. İlgili tasfiyeler, fişlemelerle vb.. ile ilgili Sayın Cumhurbaşkanımız çeşitli araştırmalar yapabilir. Yasaların Cumhurbaşkanı'na verdiği hakları kullanmasının gerektiği hatta vaktinin geçmekte olduğunu düşünmekteyiz. 

-Algı inşası ve kara propagandaya yönelik çeşitli ses kayıtları ortaya çıktı. Süleyman isimli şahsı ben 30 yıllık Hizmet hayatımda ne gördüm ne de tanıyorum. Bu zatın ilgili ses kayıtlarıyla ilgili Muhterem Hocaefendi'nin avukatlarının yaptığı açıklama ile bu kişinin Hizmetle bir ilgisinin olmadığı dile getirildi. Ayrıca Sayın Gülen'in kim istifa edecektir kim kalacaktır yönünde bir gündemi hiçbir zaman olmamıştır.

-Hocaefendi'nin ABD'de kalması ile ilgili kendi ifade ve açıklamaları olmuştur. Gerek Başbakan'ın gerek başka siyasilerin kendisini ülkeye davet ettiğini biliyoruz. Bugün yaşadıklarımız, Hocaefendi'nin geri dönme noktasındaki tereddütlerinin haksız olmadığını bize gösterdi. 

-Hizmet 50 yıllık süreç içerisinde ilkelerinden hiç bir zaman vazgeçmemiştir. 17 Aralık'tan sonra AK Parti çok farklı söylem ve kavramlarla karşımıza çıktı. Ama hizmet yine insan hakları, hoşgörü ve kardeşlik diyor. Hükümetin, 11 yıldır 'yanılmışız, fark etmemişiz, içimize sızılmış' gibi inkar eden ve görmemezlikten gelen bir durumda olması esef verici bir durumdur.

-Hükümet 11 yıldır kimin tuzluk kimin ekmeklik olduğunu fark edemedi de 17 Aralık'tan sonra mı fark etti?  

-Kaygımız şahsi değil. Zümrevi de değil. Kaygımız demokratik ilerlemelerin kaybı, toplumsal kaos ve ekonomik kriz kaygısıdır. Savaş ve kavga iki eşit yapı arasında olur. Biz sivil bir yapıyız. Elbette tavsiye, teklif ve önerilerimiz olacaktır. Bu talepleri gerçekleştirecek olan da iktidardır.  İktidar herhangi bir sivil yapıyı tahribata yönelmişse bu, bu ülkede demokrasinin kalmadığının göstergesidir. Konu olan şahsi bir kaygımız ya da Hizmetimizle ilgili bir korkumuz değil, sürecin sonunda ortaya çıkan kaostur.

-Çok ciddi çelişkileri iç içe yaşıyoruz. Biri Cumhurbaşkanı'nın dinlenmesi meselesidir. Başbakan'ın ofisine böcek konulmasında belli bir tarafa suçlamalar yöneltilmişti. Yargıtay ise bir açıklama yaptı ve bize yapılan bir şikayet yada başvuru yok dedi. Demek ki bu bir algı oyunuydu.

-Sayın Gülen'in avukatları Fethullah Gülen'in son altı aydır dinlendiğini açıkladı. Bunun üstüne siz miting meydanlarında Cumhurbaşkanı'nın dinlendiğini ve yapılan yasadışı kayıtlardan bahsedeceksiniz.. Bu bir çelişkidir...

-Camia hakkında kullanılan ifadeler bir kaç yıl önce başlayan suçlamaların sonucudur. 

-Suikast iddialarının gündeme gelmesi son derece kaygı vericidir, ürkütücüdür. Biz Hizmet olarak her türlü şiddet olaylarına karşı olduğumuzu ve desteklemediğimizi dile getirdik. Şiddet dili kullanmadan, nefret dili kullanmadan anlaşma, görüşme sonuca ulaşma yolunu kullanmamız lazım. Biz sivil bir yapı olarak, birlikte yaşama kültürünü tesis etmek için çalışıyoruz. 

-Hukuk elbette paralel yapı ile de işlemelidir. Hizmet yaptığı faaliyetlerin hepsini kamuoyu önünde şeffaf bir şekilde yapmıştır. Gazete köşelerinde tehdit dili kullanan küçük kalemler var. Biz bunlardan neden endişe edelim? Biz bu tarz söylemleri 28 Şubat'ta yaşadık, biz bu seslere itibar etmiyoruz. Biz yine illede demokrasi diyoruz. Birileri varsın yıpratma dili, propaganda dili kullansın. Bu dili kullananların sesleri nasıl daha önce yok olup gittiyse şimdi bu söylemleri yapanların sesleri de gidecektir.

-Konuya hukuk perspektifinden bakmazsanız istediğiniz tanımlamaları yapabilirsiniz. Neocon tabiri Hizmet ile telifi yapılmayacak bir tabirdir. 

-Milletvekilleri şirazeden çıkmış söylemlerine daha ne ekleyebilirim diye hakaret dilini kullanmakta adeta yarışıyorlar. Vekaletlerini temsil ettikleri insanlara karşı bunun saygısızlık olduğunu söylemek istiyorum. 

-11 yıldır tanıyamadığı insanları 17 Aralık sabahında Neocon olarak mı tanımıştır? 'Badem bıkıylı neoconlar' kavramının altını dolduracak belge ve bilgileri varsa buyursun ortaya koysunlar.

-İktidar mensupları masum insanlara hakaret diliyle saldırmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı Gül'ün kucaklayıcı, tarafsız temsili nedeni ile biz kendisinden böyle bir talepte bulunuyoruz. 

-Bugün yaşanan ekonomik durum TÜSİAD'ın dile getirdiği hukuk zeminindeki sıkıntılardan kaynaklanmaktadır. Bu ülkede hukuku işlemez hale getirirseniz ekonomiyle ilgili bir başka suçlama unsuru aramanıza gerek yok. Güvensizlik ortamında tabi ki yabancı sermaye de Türkiye'de yatırım yapmakta tereddüt edecektir.  

-Ülke meseleleri twitter'da konuşularak çözülmüyor. Hizmetin AK Parti gibi sosyal medyada kadrolu elemanlarının olması söz konusu değildir. 

-Hizmet Suriye konusunda Kimse Yok Mu vesilesiyle üzerine düşeni yapmaktadır, Suriye meselesine reel çözüm projeleriyle bakmaktadır. 

-Demokratik seçimle gelmiş bir hükümeti bertaraf etmek söz konusu olamaz. Hizmet Hareket'inin savaştan yana olması söz konusu değildir. 'Hizmet Çözüm Sürecine karşıdır' söylemi bir de bir kara propaganda söylemidir. 
  
<< Önceki Haber Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan 5 maddelik açıklama! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER