İşte namlunun ucundaki generaller

Türkiye'nin en çok satılan haftalık haber dergisi AKSİYON, Namlunun ucundaki dört yıldızlı generaller'i kapak yaptı.

İşte namlunun ucundaki generaller

CHP’nin başlattığı ‘zırhlı araç tartışması’ ilginç gelişmelere yol açtı. Genelkurmay, iddialara cevap verirken, Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın 4 suikasttan kurtulduğunu resmen deklare etti. Aslında apoletlilere suikast girişimlerinin yakın tarihinde birçok benzer hikâye saklı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) en tepesindeki isimleri hedef alan suikast girişimleri son günlerin önemli tartışmalarından biri oldu. CHP, emekli olacak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a zırhlı araç alınmasını eleştiri konusu yaptı. Genelkurmay Başkanlığı, bu eleştiriye verdiği resmî cevapta, Büyükanıt’ın 4 kez suikasttan kurtulduğunu da açıkladı. Bunun üzerine bugüne kadar sadece iddia bazında konuşulan komutanlara yönelik suikastlar gündeme geldi. Son on yılda Genelkurmay başkanlarına yönelik girişimleri masaya yatıran güvenlik uzmanlarına göre, ‘emir komuta hiyerarşisini bozmaya çalışan’ oluşumlar öne çıkıyor. ‘Genç subaylar’ ya da terör örgütlerinin hedefi hâline gelen Genelkurmay başkanlarının hikâyeleri Doğan Güreş’i zehirleme girişimiyle başlıyor. ORGENENRAL GÜREŞ VE KOMUTA KADEMESİNİ ZEHİRLEYECEKLERDİ 4 Kasım 1992’de dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin Fisunoğlu, 1. Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ve 3. Kolordu Komutanı Korgeneral Hikmet Köksal, İstanbul Hasdal’daki 26’ncı Zırhlı Tugay’ı denetlemeye gitti. Güreş Paşa, bu denetim sırasında PKK’nın zehirleme girişimine maruz kaldı. Dönemin A haberleri'>GATA Komutanı Ömer Şarlak, yıllar sonra olayı şöyle anlattı: “Erlerle birlikte yenen yemekten sonra komutanlar kahve istedi. Güreş Paşa bir yudum aldı. Fisunoğlu, kokusunu beğenmedi, ‘içmeyin’ dedi. Karadayı Paşa aldığı yudumu tükürdü. Tuğgeneral Habil Küçük bir yudum içti, boğazında yanma hissetti. Zehirli kahveden bir damla enjekte edilen kobay fareler 4-5 dakika içinde öldü. Kahveleri pişiren iki asker, ikramdan sonra firar etti.” Olaydan sonra Tugay’a MİT ve Emniyet’ten gelen uzmanlar incelemede bulundu. Kahvelere zehir koyan erlerin daha sonra bir çatışmada öldüğü anlaşıldı. PKK terör örgütünün elebaşısı Abdullah Öcalan’ın sorgulanması esnasında da söz konusu suikast girişimiyle ilgili ilginç bilgiler ortaya çıktı. Ergenekon terör örgütü iddianamesinin ek klasörleri arasında yer alan Öcalan tutanaklarına göre, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in kahvesine zehir katarak öldürmeye çalışan askere talimatı Avrupa’dan Cemal kod adlı Murat Karayılan verdi. Bu asker daha sonra PKK’ya katıldı, Gaziantep bölgesinde çıkan bir çatışmada öldürüldü. Bu olaydan sonra yemeklere zehir testi yapan Gıda Müfreze Komutanlığı adıyla bir denetim birimi oluşturuldu. TATBİKATTA GİZEMLİ MERMİ Bir başka suikast hadisesi Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun başından geçti. 1998-2002 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan Kıvrıkoğlu’na, bu göreve gelmeden önce Kara Kuvvetleri Komutanı iken suikast planlandığı çok sonra ortaya çıkacaktı. ‘Kod Adı Darbe’ ve “Ergenekon’un Çöküşü” adlı kitapların yazarı Zihni Çakır, Ergenekon soruşturması kapsamında verdiği ifadesinde, “1997’de Kıbrıs’ta yapılan Toros-2 tatbikatında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’na suikast düzenlendi.” diyordu. Tatbikatın son gününde (5 Kasım 1997), protokol çadırında tatbikatı izleyen Albay Vural Berkay göğsüne saplanan bir kurşunla hayatını kaybetti. O tarihte bu olay gazetelere “Kıbrıs’ta ateşli gün”, “Kıbrıs’ta acı kaza”, “Suikast şüphesi” ve “Albayın şüpheli ölümü” başlıklarıyla yansıdı. Tatbikattaki sır ölüm 11 yıldır gizemini koruyordu. Yazar Çakır’ın Ergenekon iddianamesine yansıyan ifadesinde, olayın Kıvrıkoğlu’na yönelik suikast girişimi olduğu açıkça belirtiliyor. Kıbrıs’taki tatbikatı cumhurbaşkanı, başbakan ve savunma bakanının da izlemesi gerekirken, üçünün de orada olmamasını kuşku verici bulan Çakır, edindiği bilgilere dayanarak, olayın bir kaza olmadığını, ‘silahı yanlışlıkla ateş aldı’ denilen yüzbaşının Kanas’la (suikast silahı) bilinçli olarak ateş ettiğini iddia ediyor. “Amaç Kıvrıkoğlu’nu öldürmekti.” diyen Çakır, suikastçı olduğu ileri sürülen yüzbaşının olayın hemen ardından askerlikten firar etmesine ve hâlen bulunamamasına dikkat çekiyor. Olayın ardından gündeme getirilen suikast iddiaları, TSK komuta kademesindeki terfilere dayandırılmıştı. O dönemde Genelkurmay başkanı olmasına kesin gözüyle bakılan Kıvrıkoğlu’nun ölmesi hâlinde, yerine dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in geleceği öne sürülmüştü. Böylece, 28 Şubat’ın kudretli paşalarının önü açılacak, Kıvrıkoğlu ekibi tasfiye edilecekti. Çakır’ın bir başka iddiası da şu: 28 Şubat sürecinde Genelkurmay’da iki general birbirine silah çekti. Komuta katında yaşanan olayda, bir orgeneral ile bir tümgeneral birbirlerine silah çeker. Tartışma yatıştırıldıktan sonra komuta katına silahla girmek yasaklanır. Çakır’a göre, mezhebe dayalı çatışmanın ürünü bu olayın hedefi de Kıvrıkoğlu’ydu. ÖZKÖK’Ü DE 3 KEZ HEDEF ALDILAR Nokta dergisinin yayımladığı, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’e ait darbe günlüklerinden sonra eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün de hedef hâline geldiği ortaya çıkacaktı. Özkök, 2003-2004 yıllarında Orgeneral Şener Eruygur’un bazı kuvvet komutanları ile planladığı Ayışığı ve Sarıkız isimli darbe girişimlerine karşı çıkarak demokratik rejimin devamını sağlayan isimdi. İddialara göre Özkök üç suikast girişiminden kurtulmuştu. İlk girişim Siirt’te yaşandı. Ergenekon iddianamesinde yer alan bilgilere göre, Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde Hilmi Özkök’e Siirt’te suikast planlandı. Ancak Paşa son anda kurtuldu. Taraf gazetesi, Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Hayrullah Mahmut Özgür’ün Beşiktaş’taki evinde ele geçirilen belgelere dayanarak verdiği haberde, 2000-2002 döneminde Özkök’e hazırlanan suikastı şöyle anlattı: “Kara Kuvvetleri Komutanı iken Siirt’te öldürülmeye çalışılan Hilmi Özkök’ün başarılı olması istenmiyordu. Siirt’te birlik denetimleri sırasında helikopterinden parça sökülerek sabotaj yapılacaktı; ancak olaydan haberdar olan Özel Kuvvetler personeli, Özkök’ün denetlemelere bir başka helikopterle gitmesini sağlayarak suikastı engelledi. Özel Kuvvetler, dürüst ve rüşvete bulaşmamış bir komutan olduğu gerekçesiyle Özkök’ü bilgisi dışında korumaya almıştı. Sabotaj yapılan helikopter kalkıştan iki dakika sonra acil iniş yaptı. Özkök’ün bindiği helikopter ise sorunsuz şekilde Diyarbakır’a indi.” ZEHİRLENMEYE KARŞI SEFER TASLI TEDBİR Orgeneral Özkök’e yönelik ikinci suikast girişimi Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturmasından sonraya (Şubat 2004) rastlıyor. Bu girişim, dönemin ABD Ankara Büyükelçiliği görevlilerince (Martin Rollinson) ihbar edildi. Özkök’e yakın bir kurmay subay aracılığıyla iletilen bilgilerde geçen suikast girişiminin içeriği ile ilgili bilgiler henüz netleşmedi. Üçüncü suikastın ise İngiltere’den gelen bir telefon ihbarıyla engellendiği iddia edildi. Yine Taraf gazetesinde yer alan habere göre, telefon ihbarını alan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi hemen durumu Genelkurmay Başkanlığı’na iletti. Özkök, bu suikasttan da kurtulurken, kamuoyuna hiç bilgi verilmedi. Fakat Özkök’ün etrafındaki koruma kalkanı artırıldı. Emniyet İstihbarat’ı harekete geçti, Ankara Merkez Garnizon Komutanı Tümgeneral Fehmi Büyükbayram, Özkök’ün kullandığı güzergâhı değiştirdi ve yoğun önlemlerle girişimi önledi. Özkök’ün suikast girişimleri haricinde zehirlenme hadiselerine karşı da tedbirler aldığı ortaya çıktı. Radikal gazetesinden Murat Yetkin’in yazdığına göre, Özkök, bir dönem karargâha evinden eşinin yaptığı yemekleri sefer tası ile taşımıştı. İki hafta sonra emekliliğe ayrılacak olan Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın da 4 kez suikast girişiminden kurtulduğu, 5 Ağustos günü yapılan Genelkurmay açıklamasında ortaya çıktı. 4 SUİKAST İDDİASI RESMî KAYITLARA GİRDİ Büyükanıt 4 kez suikasttan kurtulmuştu. Bunun ilki, 1996’da 30 Ağustos törenlerinde gerçekleştirilmek istenmişti. Büyükanıt’a yönelik ikinci suikast girişimi, Hakkâri’de askerî birlikleri denetlemeye gittiği (2005) güzergâhta uzaktan kumandayla patlatılacak 14 kilo C4 ele geçirilmesiyle ortaya çıktı. 23 Mayıs 2007 akşamı Ankara’nın Ulus semtindeki Anafartalar Çarşısı önündeki patlama da üçüncü iddia olarak kayıtlara girdi. Dördüncü suikast girişimi ise Ergenekon soruşturması sırasında tespit edildi. İşçi Partisi’nde ele geçirilen bir CD’de dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt’ın İzmir ve Balıkesir ziyaretlerine ait (2005) koruma planları ele geçirildi. Özkök’e olduğu gibi Büyükanıt’a da Ayışığı ve Sarıkız darbe planlarında yer ayrılmıştı. Özden Örnek’in günlüklerinde “Yaşar’ı zehirlemeye kadar planlar hazırlanmış” ifadesi de bir başka zehirleme ve suikast hikâyesine işaret ediyordu. Genelkurmay başkanlarına yönelik bu suikast, zehirleme, bombalı saldırı iddialarının bir kısmı taraflarca paylaşıldı. Ancak olayların detaylarının çoğu istihbarat kayıtlarında saklı kaldı. (Katkı sağlayanlar: Nursel Dilek, İbrahim Doğan, Behram Kılıç) TUĞG. BAHTİYAR AYDIN, KANAS’LA ÖLDÜRÜLDÜ Tuğgeneral Bahtiyar Aydın 1993’te Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanlığı’na atandı. Aynı yılın 22 Ekim günü Diyarbakır Lice Asayiş Bölük Komutanlığı binası önünde suikasta uğradı. Aydın, Kanas marka keskin nişancı tüfeği ile başından vurulmuştu. Birkaç saat sonra Asayiş Komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı ve yardımcısı Tümgeneral İlker Başbuğ’un bir helikopterle olay yerine inmesi ise dikkat çekmişti. Ergenekon kapsamında ifade veren bir gizli tanık, olay sırasında bölgede olduğunu ve Aydın’ı kendilerinin şehit etmediğini ileri sürdü. ERGENEKON’U İLK AÇIKLAYAN PAŞA DA SUİKAST KURBANI 1970’lerin sıkıyönetim komutanlarından Tümgeneral Memduh Ünlütürk, 7 Nisan 1991’de İstanbul-Üsküdar’da evine gelen üç kişinin kurşunlarına hedef oldu ve hayatını kaybetti. Terör örgütlerince “Kontrgerilla’nın lideri” olarak anılan Ünlütürk 12 Mart döneminde işkenceli sorguların yapıldığı ve kontrgerilla kadrolarının ilk kez ortaya çıktığı Ziverbey Köşkü’nün komutanı olarak tanınıyordu. Ergenekon davasının tutuksuz sanıklarından araştırmacı-yazar Erol Mütercimler, Ergenekon örgütünün adını ilk açıklayan kişinin Ünlütürk olduğunu iddia ediyor. TEMEL CİNGÖZ VE İSMAİL SELEN AYNI GÜN CEZALANDIRILDI! Tuğgeneral Temel Cingöz, Batman, Mardin, Hakkâri, Elazığ ve Bitlis’te uzun yıllar görev yaptı. 1988-1990 yılları arasında Siirt’te Jandarma Alay Komutanlığı görevini üstlendi. Güneydoğu sorununa yaklaşımı sertti. Cingöz’ün, koruculuğun yaygınlaşması için kullandığı yöntemler de eleştirildi. Adana Bölge Jandarma Komutanı olan Cingöz, 23 Mayıs 1991 günü suikasta uğradı. Yeni Baraj Mahallesi’ndeki evinden otomobiliyle göreve giderken silahlı dört kişi tarafından çapraz ateşe alındı. Ağır yaralanan Cingöz, tüm müdahalelere rağmen 27 Mayıs’ta şehit oldu. Cinayeti planlayan ve işleyenlerden Sinan Uğur sahte kimlikli Adnan Temiz, Dev-Sol örgütüne ihanet ettiği gerekçesi ile cezaevindeyken öldürüldü. Aynı gün (23 Mayıs 1991) Ankara’da da emekli Korgeneral İsmail Selen suikasta kurban gitti. Olağanüstü Hâl Bölge Komutanlığı görevinde bulunan Selen Paşa, ölümünden yaklaşık bir yıl önce Hulki Cevizoğlu’na bölge ile ilgili verdiği röportaj sebebiyle hükûmet yetkilileri ile ters düşmüştü. Nitekim bölgedeki uygulamaları üzerine Güneydoğu’daki komutanlık görevinden de alınmak istendi. Emekli olduktan sonra Ankara’ya yerleşen Paşa, Güneydoğu’daki vatandaşların devletin yanında olmadığını iddia ediyordu. ORAMİRAL KAYACAN’I EMEKLİ OLDUKTAN 18 YIL SONRA VURDULAR Oramiral Kemal Kayacan 1969-72 döneminde Donanma Komutanlığı yaparken, aynı zamanda Gölcük bölgesi sıkıyönetim komutanıydı. 1974’te Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak emekli oldu. Daha sonra, CHP’den siyasete girdi. 1977 seçimlerinde Ankara milletvekili seçildi. 12 Eylül darbesinden sonra hiçbir görev almadı. 29 Temmuz 1992’de Göztepe’deki evinde silahlı saldırıya uğradı ve hayatını kaybetti. Kızı Fatoş Hataylı Aksiyon’a verdiği bir röportajda, babasının emekli olduktan sonraki 18 sene içinde hiçbir tehdit almadığını söyledi. 12 Mart döneminde, ihtilalcilerle Mahir Çayan liderliğindeki Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu Cephesi arasındaki bağlantıyı sağlayan Binbaşı İbrahim Keskin, 20 Mart 1996 günü Siyah Beyaz gazetesinde yayımlanan sözlerinde Kayacan’ın DEV-SOL’un hedefi olmasını anlayamadığını kaydetti. Kayacan’ın Ergenekon terör örgütü hakkında bilgi sahibi olduğu için öldürüldüğü iddia ediliyor. ALBAY RIDVAN ÖZDEN İÇİN OTOPSİ YAPILMADI Rıdvan Özden, Nisan 1994’te İl Jandarma Alay Komutanı olarak Mardin’e atandı. Ağustos’ta albay rütbesini aldı. 3 ay sonra görevden dönerken Mardin ili sınırlarında resmî aracına pusu kuruldu. Kısa süren çatışmadan yara almadan kurtuldu. 13 Ağustos 1995’te eşini arar ve bir çatışmaya gideceğini söyler. Eşi Tomris Hanım, o telefon görüşmesinden sonra eşinden bir daha haber alamaz. Ertesi sabah, “Elim bir kaza sonucu Rıdvan Albayımızı kaybettik” haberi verilir. Resmî ölüm tarihi 14 Ağustos olarak açıklanır. Öldüğünde yanında iki askeri daha vardır. 48 saat sonra cesedi olay yerinden alınır. Başından vurulmuştur. Ancak eşi bu olaydan şüphelenir. Beyin cerrahı eniştesi kurşun deliğinin başın sağ ense yanında olduğunu tespit eder. Aile otopsi ister. Bu talep kabul edilmez. Resmî makamlar Özden’in PKK’lılar tarafından vurulduğunu açıklar. Ölüm raporunda ise sol kaşının 6 santim üstünde bir kurşun deliğinden söz edilir. MİT MÜSTEŞARI ADNAN ERSÖZ’ÜN KATİLLERİ BULUNAMADI Harp Okulu mezunu Adnan Ersöz, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde çeşitli kademelerde görev yaptı. Orgeneralliğe yükseldi. 1978’de emekli olduktan sonra Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı’na atandı. Aralık 1979’da istifa etti. 13 Kasım 1991 tarihinde İstanbul’daki evinde teröristlerin silahlı saldırısına maruz kalarak hayatını kaybetti. Kayıtlara geçen faili meçhul cinayetlerden biri de 9 Ocak 1991’de emekli Yarbay Ata Burcu’nun şehit edilmesiydi. Burcu’ya yapılan silahlı saldırıyı TİKKO üstlendi. MİT MENSUBU HİRAM ABAS’I YAKINI MI ÖLDÜRDÜ? MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas faili meçhul cinayetler içinde en çok dikkat çekeni. 26 Eylül 1990 tarihinde öldürüldü. Mayıs 1967’ye kadar İstanbul’da çeşitli kademelerde müfettişlik görevinde bulunan Abas, daha sonra MİT’te çalışmaya başladı. Batum, Atina ve Beyrut’ta görev yaptı. 1978’de Namık Kemal Ersun cuntasının tasfiyesinden sonra kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. 1983’te ikinci kez MİT’e döndü. 1988’de yayımlanan MİT raporu olayında sorumlu görülerek, raporu kaleme alan Mehmet Eymür’le pasif göreve alınmak istenince, ikinci kez teşkilattan ayrıldı. Eski MİT İstanbul Bölge Müdürü Nuri Gündeş, Aktüel Dergisi’ne verdiği bir röportajda Hiram Abas ile ilgili olarak, “O kendine çok güvenirdi. Silahşordu, bir yakınına vurdurmuş olabilirler. Çünkü yakınını görürse ona silahla davranmaz. Silah ticareti yapıyordu o zaman. Silah satıyordu yani.” açıklamasında bulundu.
<< Önceki Haber İşte namlunun ucundaki generaller Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER