Sendikalara sert çıktı, polisi savundu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında milletvekillerine hitap etti.

Sendikalara sert çıktı, polisi savundu

Bütün dünyanın ve milletimin gözü önünde bir süreç yaşandığını, milletin bu durumu hakkaniyetle değerlendirdiğini ifade eden Başbakan Erdoğan,"Hayatın her aşamasını önemli bir sınav olarak gören, her dakikasını sorumluluk duygusuyla geçiren insanlar olarak, içinden geçtiğimiz süreci de aynı hassasiyetle değerlendiriyoruz. Bütün gücümüzle Türkiye'nin bu günlerini de kazanca dönüştürmek için gayret ediyoruz. Tek temennimiz, bütün şartlarda milletimizin emanetini hakkıyla taşımak, hizmet için çıktığımız bu yolda, heyecanımızı yitirmeden ülkemize hizmet etmektir. Tek amacımız, milletimizle aynı istikamette yürümek, adaleti, merhameti, hakkaniyeti en üst düzeyde tutmaktır. Memleket sevdasıyla çıktığımız bu yolda en temel önceliğimiz milletimizin iradesini en yüksekte tutmak, demokratik ve ekonomik istikrarı gözetmektir. Üzülerek söyleyelim ki krizler üreterek siyaset yapmayı alışkanlık haline getirenler, iktidarı zaafa düşürmek için ülkenin zaafa düşmesini kendileri için bir fırsat olarak görmektedirler. Türkiye'yi küçük düşüren bir tek görüntü, bir tek fotoğraf ortaya çıktığı zaman, bu negatif tabloyu kendi siyasetleri için bir kazanç, bir imkân sayıyorlar. Türkiye'nin küresel rekabette elde ettiği sayısız başarı, kırdığı rekorlar ise onları hiç ilgilendirmiyor. Ekonomi onları ilgilendirmiyor, milli güvenlik onları ilgilendirmiyor, uluslararası ilişkiler onları ilgilendirmiyor. Hükümetimiz, başından beri izlediği siyasetin gereği olarak gözünü hiçbir zaman toplumun tamamının menfaatlerinden ayırmadı, ayırmayacaktır. Önceliğimiz daima Türkiye oldu, daima Türkiye olacaktır" Erdoğan, kendilerine göre, devletin ve milletin menfaatlerinin; devletin milletle gücünü birleştirmesinde ve aynı istikamete yürümesinden geçtiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Siyasetin temel görevi, asli misyonu da millet ile devletin bu güç birliğini sağlamaktır. Bizim siyasetimizin ana misyonu budur. Bu güç birliğinden rahatsız olanların varlığı bizi doğru bildiğimiz yolda yürümekten alıkoymayacaktır. Bu siyaset anlayışını milletimiz de bizimle paylaştığı için, her ilde, her bölgede toplumsal merkezin en güçlü partisi olarak AK Parti'yi çıkarması da bundandır. En büyük toplumsal desteğe sahip olmamız da bundandır. Biz, hiçbir zaman ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, çatışmacı siyaset tarzlarına tevessül etmedik, bundan sonra da tüm Türkiye'yi kucaklayan, kuşatan siyaset tarzımızı sürdüreceğiz. Sivas'ın ötesine geçemeyenler, 'Biz Türkiye'yi kucaklıyoruz' diyemezler. Ama 81 vilayeti, ilçeleriyle ayırt etmeksizin adım adım dolaşanlar, bu milletle birleşmiş, milletle beraber ayrım yapmadan hep beraber el ele devlet-millet kaynaşmasını ortaya koyarak geleceğe yürüyen kadro olmuştur. İşte, bu kadro AK Parti'dir. Çünkü biliyoruz ki Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünün yegâne şartı, AK Parti'nin takip ettiği birlik siyasetidir. Çünkü inanıyoruz ki Türkiye'nin bir bütün olarak kalkınmasının, bir bütün olarak demokratikleşmesinin yegâne şartı, AK Parti'nin yürüttüğü hürriyetçi demokrasi anlayışıdır. Ne yazık ki Türkiye'de siyasi rekabet her zaman icraatlar, projeler üzerinden yapılmıyor, siyaset bir uzlaşı zemini olarak görülmüyor. Türkiye'nin terör ve şiddet eliyle politik kutuplaşma yoluyla, sınıf ve zümre siyasetiyle, bölge siyasetiyle, kavim-kabile siyasetiyle, zaafa uğraması bu ülkede kimsenin, ama kimsenin hayrına değildir. 6 yıldır ısrarla dile getirdiğimiz bu gerçeği umuyorum ki siyasi rakiplerimiz de en kısa zamanda anlayacaklardır. Zira Türkiye'de halkın istediği birliktir, bütünleşmedir. Ayrışma değildir." Konuşmasında terörle mücadele konusuna değinen Erdoğan, terörle mücadelenin çok boyutlu şekilde devam ettiğini belirtti. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 1-2 Mayıs tarihlerinde Irak'ın kuzeyine yönelik gerçekleştirdiği sınır ötesi hava harekatına ilişkin bilgi veren Erdoğan şunları söyledi: "Bu harekâtta terör örgütü ciddi kayıplar verdi. Terörle mücadelemizi kararlılıkla, çok boyutlu olarak devam ettiriyoruz. Olay sadece askeri alanda sürdürülen bir mücadele değil. Askeri tedbirlerin yanı sıra siyasi, kültürel, diplomatik ve ekonomik araçları da etkili şekilde kullanmayı sürdürüyoruz. Terör örgütüne içerde ve dışarıda yalnızlaştırma konusunda ciddi adımlar atıyoruz. Bölge insanımızı daha çok kucaklamayı amaç edinin hükümetimiz bu noktadaki çalışmalarını hızla sürdürüyor. Etnik köken, din, mezhep ayrımı olmadan herkesin kendini 1. sınıf vatandaş hissettiği, kültürel farklılıkların zenginlik saydığımız bir ortamı hızla geliştirmek zorundayız. Bu konudaki en önemli sorumluluk demokratik siyasete düşmektedir. Demokratik bir düzende hangi şartların ürünü olursa olsan teröre meşruiyet addedilemez. Irak’ın merkezi hükümeti ile yoğun ilişki içindeyiz. Diplomatik zeminin gelişmesine büyük önem veriyoruz. Kuzey'deki Kürt gruplar dâhil Irak'taki tüm gruplarla istişarenin sürdürülmesi amacındayız. Heyetimiz tüm gruplarla temaslarda bulunmuş ve olumlu görüşmeler yapmıştır. Hava ve kara harekâtlarına Irak'ta bulunan grupların olumsuz yaklaşım içine girmemesi bu görüşmelerin, temasların ürünüdür. Terör örgütünün istismar etmeye çalıştığı bölgeler arasındaki eşitsizliği gidermek için çalışıyoruz. İşsizlik Fonu'ndan GAP'a pay aktarılacak. GAP’a 2008 yılında fondan 1.3 milyar YTL verilecek. Özelleştirme Fonu'ndan da 1 milyar YTL aktaracağız GAP'a. Bu adım bölgede çok ciddi bir sıçramayı beraberinde getirecektir. Erdoğan, konuşmasında 1 Mayıs'ta İstanbul'da yaşanan olaylara da değinerek şunları söyledi: "1 Mayıs, 58 ilimizde kutlandı. Buralarda şenlik ikliminde geçerken kısmen Ankara'da ve İstanbul'da yaşananlar bugünün anlamına ters bir durum ortaya çıkardı.1 Mayıs kutlamaları ile ilgili bir izin sorunu hiçbir yerde yaşanmamıştır. Kim yasalarca belirlenen gösteri alanında kutlama yapmak istediyse izin verilmiştir. Kimse halkımızı aldatmaya kalkmasın. Her şey yasalarla belirlenmiştir. Ben isteğim yerde istediğimi yaparım anlayışı illegal örgütlerinin işidir, legal örgütlerin değil. Yasalara aykırı olarak ortaya koyan emrivakiler, gereksiz gerilimler yaşanmasına neden olmuştur. İstanbul’da yaşanan olaylar 1 Mayıs'ın anlamına aykırı sonuçlar doğurmuştur. Huzur içinde kutlanması gereken 1 Mayıs o yanlış manzaraları ortaya çıkarmıştır. Taksim ve civarında kimler vardı? Çatışmayı, sendikal mücadele zanneden sendikacılar, 1 Mayıs'ı istismar etmek isteyen illegal örgütler, Türkiye'nin manzarasını karartmaya çalışan odaklar vardı. O gün taksim civarında olmayan bir kesim vardı; Emeği ile geçinen işçi kardeşlerimiz o gün kısmen vardı. Gözaltına alınanların çoğu işçi ve emekçi değildi. Polise taş atan, molotof kokteyli atan, camı çerçeveyi indirenler arasında işçi ve emekçi yoktu. Ankara’da da yine bu kişiler olay çıkardı ama Tandoğan'da niye bir şey olmadı? Onlar işçi değil miydi? Medya niye Tandoğan'daki kutlamaları gündeme getirmedi de Sıhhıye'deki olayları gündeme getirdi. Onlar işçi değil miydi? Onlara koydukları isim de şu: Onlar AK Parti yanlısı. Kavga, gürültü yoksa AK Parti yanlısı, kavga, gürültü varsa onlar AK Parti karşıtı... İstanbul halkının günlük yaşantısını olumsuz etkileyerek her türlü teyakkuza imkân hazırlayarak propagandalarını daha kalıcı hale getirmek için çalışıyorlar. Şu ana kadar kimse bunlarla bir Başbakan görüşmedi. İlk defa ben görüştüm. Kendilerine ricada bulundum. Taksim’de bir anma toplantısı yapın ondan sonra mitinginizi ilan edilmiş alanlar da yapın dedim. Ben de bakanımı göndereyim dedim. Sendikalar '1 saat buna müsaade et Taksim'de bu işi bitireceğiz diyor. Sayın başkan kaç kişi olacaksınız diye soruyorum; 30–35 bin kişi... Sen 30–35 bin kişiyi Dolmabahçe'den yürüyüşe geçirsen onları bir saatte Taksim Meydanı'na getiremezsin. Biz bu işlerin içinden geldik. Orada sembolik törenini yaparsın, daha sonra bütün kitleni izin verilen alanda toplarsın. Gerçi kitleleri de yok ki... Görüyorsunuz 500 kişiyi Şişli'de toplayamadılar. Ondan sonra iptal ettik dediler. Gördünüz önde sendikaların arkada illegal örgütlerin pankartları vardı. Bunların isimlerini de verdik sendikalara. Maskelileri gördünüz. Torbalar içinde taş ve sopaları gördük. Bütün fatura polise kesiliyor. Kim bu polis? Nedir polise olan bu düşmanlık? Hatalar olabilir doğrudur ama böyle bir süreç başladığı zaman orada bazı şeyler kontrolden çıkıyor. Bu zemini hazırlayanlara kimse bir şey sormuyor, polise yükleniyor. Gerekli çalışmalarda yapılıyor. Bakanlığımız inceleme başlattı. 1 Mayıs olayı İstanbul halkının yaşam düzenin bozmaya yönelik adımdı. Dürüst olan Kazlıçeşme'ye, Çağlayan'a gider. Müsaade verilemez miydi diye sorular soruyorlar. Kusura bakmasınlar böyle bir süreç başlamış olsaydı bütün sivil toplum örgütleri ve siyasi partilere Taksim Meydanı'nda toplantı yapma hakkı doğardı. Devletin belli alanı korumak kutsallaştırmak gibi bir amacı yok. Bizim amacımız hukuku korumak vatandaşın güvenini sağlamaktır. Kimse keyfiliği hukuksuzluğu demokratik bir tavır olarak gösteremez.1 Mayıs'ı normalleştirmek için elimizdeki fırsatları heba ettiler. Tüm dünyada sendikal mücadele kavgacı değil barışçıl duruş kazandı artık. Bizdekilerine bakıyorsunuz kameraların karşısına geçip faturayı millete kesiyorlar. 1977'den beri kapalı Taksim...21 hükümet geldi geçti. Bugüne kadar bu iş gündeme gelmedi ama şimdi gündeme geldi. Çünkü AK Parti iktidarı iş başında. Bunun iktidarına gölge düşürmek lazım. Yapılan iş bu. AK Parti iktidarı hiçbir zaman işçinin emekçinin karşısında olmamıştır. Nemaları ödedik biz. Böyle bir iktidar mı işçilerin karşısında olan?"
<< Önceki Haber Sendikalara sert çıktı, polisi savundu Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER