Türk silahlı milletleri !

“Yaşı kaç olursa olsun, 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz.”

Türk silahlı milletleri !

Bu sözler, geçtiğimiz hafta bir cinayete kurban giden gazeteci Hrant Dink’in eşi Rakel Dink’e ait. Cinayetten kısa bir süre sonra yakalanan tetikçi Ogün Samast’ın henüz 17 yaşında olması, Dink’in üç el ateşle kaldırımın üzerine serilen cansız bedeni kadar dehşet uyandırdı. Dünya ülkeleri arasında silah bulundurma ve kullanımında dördüncü sırada olan Türkiye’de, düğün, eğlence, maç ve benzeri törenler sonrasında atılan kurşunlarla insanlar ölüyordu; ancak son olay gösterdi ki, silahlar bu kadar yaygınlaştığında, peynir-ekmek gibi tüketildiğinde, çocukların eline, cinayet amacıyla, verilebiliyor. 2 milyonu kayıtlı olmak üzere 7 milyon silah bulunan, cinayetlerin yüzde 60’ının silahla işlendiği ve faillerin yüzde 50’sini de gençlerin oluşturduğu ülkemizde, bireysel silahlanma, ‘çocuk katillerin’ doğmasına ve çoğalmasına da öncülük ediyor. Devlette olan her bir silaha karşılık sivilde 5 silahın olması da olayın diğer bir vahim boyutunu oluşturuyor. Bu tabloda, Trabzon’daki Santa Maria Katolik kilisesinin rahibi Andrea Santaro’yu öldüren 16 yaşındaki O.A.’dan sonra, 17 yaşındaki Ogün Samast, memleketinden kalkarak İstanbul’a gelip hiç tanımadığı Hrant Dink’i vuruyor. Bireysel silahsızlanma üzerinde çalışan Umut Vakfı, olayın siyasi cinayet boyutunun ötesine bakıyor ve, “Hiç birimiz olayın diğer bir boyutuna bakıp önlem alma zamanının gelip geçmekte olduğunu fark etmeyeceğiz.” çağrısını yapıyor. Olaydan hareketle, ne kadar derin, politik, hatta uluslararası boyutta olursa olsun, silahların yaygınlaşması ve silahlanma kültürüne dikkat çekmek istedik. Rahip Santaro cinayeti, Danıştay saldırısı ve arkasından da Hrant Dink olayı, siyasi cinayetler, bu cinayetlerin işlenme ortamları ve katilleri konusunda yeni bir tartışma alanı açtı. Danıştay saldırısının faili Alparslan Arslan hariç, diğer iki katilin henüz reşit olmayan gençler olması, günlük olaylar sonucu işlenen cinayetlerin ötesinde arka planı olan cinayetlerin de gençler tarafından işlenmesi ciddi bir tehlikenin sinyallerini veriyor. Olayın vahim boyutunu da, silahlanma kültürünün gittikçe arttığı, ciddi boyutlarda bir silahlanmanın olduğu bir ortamda, bu silahların gençlerin eline geçmesi oluşturuyor. Yapılan araştırmalara göre 7 milyon silahın bulunduğu tahmin edilen Türkiye’de sivillerdeki silahlar, kolluk kuvvetlerinin 5 katına çıkıyor. Sivil ve kolluk kuvvetlerindeki silahın bire bir oranında kalması gerektiği bu durumda, sivildeki rakamın çok yüksek olması bireysel silahlarla ilgili sorun olduğunun en büyük göstergesini teşkil ediyor. 2 milyon ruhsatlı silahın bulunduğu Türkiye’de, ruhsatlı silahların ruhsatsız silahlara oranı ise bire üç oranında geçiyor. Toplam 7 milyonluk silah ise nüfusa oranlandığında on kişiye bir silah düşüyor. Cinayetlerin yüzde 60’ı ateşli silahlarla; ancak büyük oranda ruhsatsız olanlarla işleniyor. Bu oranlarla Türkiye, ABD, Arjantin ve Brezilya’dan sonra ateşli silah kullanımı ve silahların insan hayatını tehdit etmesinde dördüncü sırada yer alıyor. Çeşitli sebeplerle her yıl 3 bin kişi ateşli silahlarla öldürülüyor. Bakırköy Psikiyatri Tedavi ve Araştırma Merkezi (BAPAM) Koordinatörü Dr. Ayhan Akcan’ın araştırmasına göre insanların yüzde 70’i ‘kendini koruma ve güvenlik’ gerekçesiyle silah bulunduruyor. Ancak, yine bu silah almak isteyen kişilerin yüzde 35’i öfke kontrolünde zorlanıyor ve her an silah kullanabilecek bir ruh haline sahip. Bu tablo üzerinden, bireysel silahlarla ilgili verilerin Türkiye için endişe uyandıracak boyutlarda olduğunu söylüyor Dr. Ayhan Akcan. Erişkinlerdeki silahların gençlerin de içinde bulunduğu riskli gruplara geçtiğini belirten Akcan, faili meçhul veya siyasi cinayetlerin artmasıyla silahların sayısının artışı arasında bir paralellik olduğunu düşünüyor. Bireysel silahlanmaya karşı kampanya yürüten Umut Vakfı Başkanı Nazire Dedeman endişesini, “Bizim en büyük korkularımızdan biri, Arjantin ve Brezilya’da olduğu gibi kişilerin sesini duyurma amacıyla katliamlara başlayacağı.” sözüyle aktarıyor ve bunun önüne geçmek için, silahın kültürün vazgeçilmez bir unsuru gibi sunulmasından vazgeçilmesini istiyor. Yargıtay Cumhuriyet eski Savcısı Ahmet Gündel, silahların yaygınlaşmasının hem basit cinayetleri hem de siyasi cinayetleri artıracağını belirterek, “Bunu günlük olaylarda da böyle algılamamız lazım. Küçük boyutlu bir tartışma, tarafların üzerinde silah yoksa yumruklaşma veya küfürleşmeye gider, eğer varsa ölümle biter.” diyor. Silah verilecek kişilerin sayısının mümkün olduğunca azaltılmasını isteyen Gündel, ruhsatsız silahların teslimi için etkin bir af düzenlemesine ihtiyaç olduğunu söylüyor. Psikiyatrist Cemal Dindar’a göre, silahlanmanın artışı kadar, bedenlerini silah gibi kullanan gençlerin yetiştirilmesi asıl irdelenmesi gereken konu. Dindar, silahı yücelten her türlü etkinliğe karşı yekvücut karşı çıkılmasını istiyor. Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi, siyasi cinayetlerin sebebi, toplumsal altyapısı, katillerin ruh dünyaları elbette sadece ‘bireysel silahlanma’ya bağlanacak kadar basit değil. Ancak, silahın ve silahlanma kültürünün ciddi anlamda yaygın olduğu bir yerde zeminin buna uygun hale getirildiğini de göz ardı etmemek gerekiyor. Umut Vakfı’nın önerileri Silah akışı ve ticareti konusunda net bir denetim politikası oluşturulmalı Silah ve mermiler izlenmeli ve işaretlenmeli Talebin azaltılması için çalışmalar yapılmalı Mevcut yasalar etkin olarak uygulanmalı Silah bırakmaya özendirici yöntemler geliştirilmeli Barış kültürü öne çıkarılmalı Şiddet içermeyen sorun çözme yöntemleri eğitimin her aşamasında sürekli, etkili, sistemli olarak öğretilmeli; öfke yönetimi ve uzlaşma eğitimi verilmeli Silahlanmayı özendirici/övücü davranışlar ifşa edilmeli, kınanmalı ve izlenmeli Silah ile ilgili söylenceler yeniden üretilmemeli Şiddet kurbanları, bir arada ve görünür olarak, bilinçlendirmeye katılmalı Barışçıl, yaratıcı, hoşgörülü eğlence kültürü oluşturulmalı Silaha gerek duyma nedenleri araştırılmalı Kendini silahsız savunma yolları öğretilmeli (balkona demir koyma, vb.) Silaha sahip olmanın ‘hak’ olmadığı bilinci yaygınlaştırılmalı Silaha sahip olmanın güven değil, risk oluşturduğu bilinci aşılanmalı. Arjantin veya Brezilya olmaktan korkuyoruz Nazire Dedeman (Umut Vakfı Başkanı): Dünya genelinde yapılan araştırmalar, silah sahibi olma özentisinin özellikle 24 yaş altı gençlerde çok yoğun olduğunu gösteriyor. Gençler silah ile ergenlik ritüelini tamamlayacaklarını, daha çabuk büyüyeceklerini sanıyorlar ve bu nedenle silah kullanmaya veya sahibi olmaya özeniyorlar. Silahların artmasıyla birlikte faili meçhul olsun olmasın cinayetlerin artacağı kesin. Türkiye’de yaklaşık 8 milyon 200 bin silah var, kasten veya kaza sonucu olan ölümler son yıllarda artış göstermekte. Bizim en büyük korkularımızdan biri, on yıl önce Arjantin ve Brezilya’da olduğu gibi kişilerin kendilerini kanıtlama, sesini duyurma amacıyla katliamlara başlayacağı. Bunun önüne geçmek için, silahın kültürümüzün vazgeçilmez bir unsuru gibi sunmaktan vazgeçilmesi gerekir. Sorun, sosyal, hukuki ve ekonomik açıdan çok boyutlu olarak ele alınmalı. Ruhsatsız silahların ruhsata bağlanmasının yanı sıra silahını teslim etmek isteyenler için de bir yol geliştirilmeli. Gençlerin silah haline getirilmesi sorgulanmalı Dr. Cemal Dindar (Psikiyatrist): Bizim sosyokültürel arka planımızda, at-avrat-pusat üçlüsü anımsanırsa erkekliğin ifadesinde silahın önemli bir simge olduğu kolaylıkla anlaşılır. Yine de siyasal cinayetleri birey çerçevesinde anlamak güçtür. Asıl sorunumuz henüz on sekiz yaşını doldurmamış genç bedenlerin silah haline getirilmiş olmasıdır. Bizim yaşam alanlarımıza girmiş olan silah sayısı gün geçtikçe artıyor ve bunların öyle ya da böyle patlayacağı, oyunun kurallarını belirleyenlerce patlatılabileceği açık. Hem bireysel silah sayısının hem silah haline gelmiş ve öfkesine hedef arayan kişilerin arttığı toplumlarda bu tür cinayetleri işleyebilecek kişileri bulmak kolaydır, bu toplumların da bu cinayetlere sahne olmak konusunda yatkınlıkları vardır. Kişilik rahatsızlıklarından muzdarip ya da öfke kontrolünü sağlayamayan kişilere silah ruhsatı verilmemelidir. Yine de, kameralar önünde silah talimi yapan vekilleriyle, her düğünü cenazeye çevirenlerle, şöleni silahla süsleyenlerle dolu bir toplumda, silahı yücelten her türlü etkinliğe yekvücut karşı çıkılmalıdır. Bilinç düzeyi artırılmalı Doç. Dr. Mustafa Kibaroğlu (Uluslararası İlişkiler Uzmanı): Özellikle ABD’de ve birçok ülkede şartların yumuşatılması sebebiyle toplumların önemli bir oranı en az bir silaha sahip olmaktadır. Türkiye’de de Özal döneminde çıkarılan yasa ile silah edinme sayısı muazzam bir artış gösterdi. Ancak, gelişmelerin silahların kolay ulaşılır olmasından kaynaklandığını söylemek biraz zorlama olur. Bu gibi cinayetlere girişenlerin, şartlar ne olursa olsun bir şekilde silaha ulaşmaları mümkündür. Tüm dünyada küçük ve hafif silahların yayılması olarak tanımlanan çok ciddi bir sorun var. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana on milyonlarca insan bu silahlarla öldürüldü. Bu konuda BM Silahsızlanma Araştırmaları Enstitüsü (UNIDIR) onlarca yayın hazırladı. Sorunlar yumağı şeklindeki bu konuya çözüm bulmak zor; çünkü birçok boyut işin içine giriyor ve çözüm için çok yönlü uluslararası işbirliği gerekiyor. Bu konuda suça meyilli olan veya suç işlemeye girişenleri silahtan uzak tutmak veya engellemek imkansız gibi görünüyor. Ancak bilinç düzeyi artar ve vatandaşların silah taşıma istekleri azalırsa kazara işlenen planlanmamış silah kullanma koşulları azalabilir. Failler, silahı her şekilde bulur Av. Abdurrahman Bayraoğlu (İstanbul Barosu Bireysel Silahlanmaya Karşı Mücadele Çalışma Grubu Başkanı): Hrant Dink cinayetine bu şekilde bakarsak, basit-bireysel bir olay gibi algılanır. Oysa bu cinayet, örgütlü ve sistematiktir. Silahların artması ile bunun bir ilgisi yok. Kaçak silah taşımak da suç, bunları toplamadığınız zaman suça göz yumuyorsunuz demektir. Öte yandan faili meçhul ya da siyasi cinayetler için bireysel silahlanma gerekmez. Failler bir şekilde bulur silahlarını. Siyasi cinayetler başka bir dünyadır, başka bir boyuttur. Herkes cinayeti bir boyutundan tutuyor. Üstü tam olarak açılamadan unutuluyor. Oysa toplumda herkesin bir parça sorumluluğu vardır bunda. Silahların çocuklara geçmesi problemli Dr. Ayhan Akcan (Bakırköy Psikiyatri Tedavi ve Araştırma Merkezi (BAPAM) Koordinatörü): Erişkinlerdeki silahlar, riskli grupların eline geçtiği zaman çok ciddi problemler yaşanır. Bu riskli gruplardan biri de gençlerdir. Bu, papaz Santaro cinayetinde de Dink cinayetinde de gerçekleşti. Faili meçhul ve siyasi cinayetlerin artmasıyla silahlanma artışı arasında bağlantı kurulabilir. Türkiye’deki cinayetlerin yüzde 60’ında silah kullanılıyor. Gençlerde ise 28 yaş altı ciddi problemdir; çünkü silahlı cinayetlerin yüzde 50’si bunlar tarafından işleniyor. Psikiyatrik muayene ile de bunun sağlıklı olması mümkün değil. Türkiye’de silah alanların sadece yüzde 14’ü muayeden geçiyor. Bu çok ciddi özel bilirkişilik, maliyet ve ekip meselesi. Bu inceleme özel merkezlerde psikolojik testlerle yapılmalıdır. Bugün insanların yüzde 70’i kendini güvende hissetmek ve caydırıcı olmak için silah alıyor. Oysa bunun gerçekle bir ilgisi yok. Silahlar insanın canını, malını korumuyor. Can ve mal güvenliğinden dolayı başvuranların oranı yüzde 14. Ancak bu ispat edilebilmeli. Silahla ilgili suçların cezasının artırılması lazım. Sertifikalandırma sistemi de çok sağlıklı olmalı. Silahlanma artarsa cinayetler de artar Ahmet Gündel (Yargıtay Cumhuriyet Eski Savcısı): Silahlanma hem siyasi cinayetleri hem de diğerlerini artırır. Özellikle bu silahların genç insanların eline geçmesi daha da artırıcı bir faktördür. Silah sayısında ne kadar artış varsa cinayetlerin sayısında da o kadar artış olur. Bunu günlük yaşamda da böyle algılamamız gerekiyor. Küçük boyutlu bir tartışma, tarafların üzerinde silah yoksa küfürleşme veya yumruklaşmaya gider. Taraflardan birinin üzerinde silah varsa ve özellikle de gençse sonu ölümle bitiyor. Bunun önüne geçmek için silah verilecek kişilerin sayısını mümkün olduğunca azaltmak lazım. Bir kişi silah almak için devlete başvuruyorsa yaptığı iş silah bulundurmayı gerekli kılmalı. Sayı sınırlandırılmalı, devlet için bundan alınan harç ve vergiler gelir kapısı olmamalı. Türkiye’de bir izinli silahlar bir de kaçak silahlar var. Geçmişte zaman zaman aflar çıkarıldı. Ben bugün için böyle etkin bir af düzenlemesine ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. EMİNE DOLMACI - Zaman Pazar
<< Önceki Haber Türk silahlı milletleri ! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER