'Kürtçe liselerde seçmeli ders olsun'

“Kürt Ergenekon” kitabı kamuoyunda ses getiren Şamil Tayyar, Kürt sorununun çözümü için kritik evreyi gelecek 6 ay olarak gösterdi.

'Kürtçe liselerde seçmeli ders olsun'

Tayyar’a göre, Mayıs ayına kadar demokrasi ve güvenlik arasındaki ince ayar tutturulup süreç iyi yönetilirse çözüm yolunda önemli mesafe alınabilir. “PKK’nin Kürt sorunu yoktur. Kürtlerin PKK sorunu vardır” diyen Tayyar’a göre, Türkiye artık eylem döneminde. Bunun için, temel hak ve özgürlük alanları yeniden imara tabi tutulmalı, ilave tedbirler eklemlenmeli. Seçim barajı 7 ya da 8’e düşürülebilir. Anayasa’nın beşinci maddesine veya hukuk tekniği bakımından uygun görülen bir başka maddeye, farklı kültürlerin varlığını güvence altına alan bir hüküm eklenebilir. Kürtçe, yaygın kullanılan diğer ana dillerle birlikte lisede seçmeli ders haline getirilebilir. PKK, ETA gibi silah bırakma kararı alırsa, 300 civarındaki yönetici kadronun başka ülkelere dağıtılmasına fırsat sağlayıp diğerleri için “af” önerisi tartışmaya açılabilir. Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar'ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle: -Çarpıcı iddialara yer verdiğiniz son kitabınız ‘Kürt Ergenekon’ hayli ses getirdi. Kürt sorununa kafa yoran bir gazeteci ve yeni siyasetçi olarak, önümüzdeki dönemi nasıl görüyorsunuz? -Önümüzdeki 6 aylık dönemi, Kürt sorununun çözümünde kritik bir evre olarak değerlendiriyorum. Türkiye mayıs ayına kadar demokrasi ve güvenlik arasındaki ince ayarı tutturarak süreci iyi yönetebilirse, Kürt sorununun çözümüne dair önemli mesafe kat edebilir. -Türkiye ne yapabilir? -Önce şu temel tespiti yapmakta yarar var; PKK, Kürt sorununun istenmeyen çocuğudur. PKK’nın Kürt sorunu yoktur, Kürtlerin PKK sorunu vardır. Bölge, PKK vesayeti altındadır. Bu vesayeti ortadan kaldırmak için PKK’nın enerji kaynağı Kandil’in dağıtılması birincil şarttır. Kandil’i dağıtmak sorunu tümden çözmez ama PKK’yı DHKP-C, TİKKO gibi marjinalleştirir. Şu anda PKK’nın 6-7 bin civarında eli silahlı dağ kadrosu var. İstanbul başta olmak üzere şehir merkezlerine dağılan 20 bin civarında ise şehir kadrosu mevcuttur. Sempatizan düzeyinde ise 200 bin PKK’lıdan söz edilebilir. Bu sayı, korku katsayısına bağlı olarak arttırılabilmektedir. Enerji kaynağı söndürülürse bu yapı çöker ve örgüt marjinalleşir. O nedenle, periyodik olarak kış döneminde gündeme getirilen ateşkes numaralarına aldırmadan PKK ve KCK operasyonları kesintisiz olarak sürdürülmelidir. Devlet içindeki derin unsurlar tasfiye edildikçe demokratikleşmenin önü nasıl açıldıysa, PKK’yı minimize etmeden Türkiye’nin büyük devlet olması asla mümkün değildir. -Demokratikleşmenin güvenlik boyutu ihmal edilmeden sürdürülmesi gerektiğini söylüyorsunuz. PKK ve KCK operasyonları sürerken Türkiye başka ne gibi adımlar atmalı? -Türkiye reformları PKK’nın dayatmasına bağlı olarak değil toplumsal taleplere bağlı olarak şekillendirmelidir. PKK endeksli çözüm arayışı sorunu sadece derinleştirir, talepleri sonsuzlaştırır ve bağımsız devlet hayalini körükler. Gelinen nokta, çözüm önerilerinin tartışıldığı bir evreyi çoktan geçti. Türkiye, neredeyse bir asırdır, yakın tarihte ise 30 yıldır bu sorunu tartışıyor. Artık eylem zamanıdır. AK Parti iktidarı döneminde genişletilen temel hak ve özgürlük alanları yeniden imara tabi tutulmalı, ilave tedbirler eklemlenmelidir. - Yeni Anayasayı mı kastediyorsunuz? -Bu konu oldukça kapsamlıdır, ama bir kaçını şöyle sıralayabiliriz; 1-Anayasanın beşinci maddesine veya hukuk tekniği bakımından uygun görülen bir başka maddeye, farklı kültürlerin varlığını güvence altına alan bir hüküm eklenebilir. 2-Farklı dil ve lehçede tanınan yayın hakkı, anayasal güvence altına alınabilir. 3-Kürtçe, yaygın kullanılan diğer ana dillerle birlikte lisede seçmeli ders haline getirilebilir. 4-Yüzde 10 olan seçim barajı yüzde 7 veya 8’e çekilebilir. 5-PKK, ETA gibi silah bırakma kararı alırsa, 300 civarındaki yönetici kadronun başka ülkelere dağıtılmasına fırsat sağlayıp diğerleri için “af” önerisi tartışmaya açılabilir. 6-Yerel yönetimler güçlendirilerek başkanlık sistemine kapı aralanabilir. -Ya Abdullah Öcalan’ın durumu… -Öcalan’ın kaderi PKK’nın elindedir. Hiçbir siyasi iktidarın, PKK silahları bırakmadan ve akan kan durmadan Öcalan’ın İmralı’daki pozisyonunu değiştirebileceğine inanmıyorum. -Radikal önerilerde bulunuyorsunuz, sizce bu düzenlemelerin hayata geçirilme şansı nedir? -Aslında toplum radikal çözüme hazır, bu olgunluğa ulaşıldığını düşünüyorum. Sorun, siyaset mekanizmasında… Muhalefet, Kürt sorununu, iç siyaset malzemesi olmaktan çıkarır ve çözüme pozitif katkı sağlarsa, yeni anayasa, umut olabilir. Burada atlanmaması gereken temel kaide şudur; eğer ben bu düzenlemeleri yaparsam kan durur diye düşünüp PKK ve KCK operasyonlarını askıya alırsanız, büyük hayal kırıklığı yaşarsınız. Çünkü, 36 ülkede örgütlenmiş ve farklı ülkelerin taşeronluğuna soyunmuş bu örgüt için öncelik, Kürt sorununun çözümü değildir. Güvenlik zafiyeti doğurmadan demokratikleşme hamlelerini sıralamak gerekir. Bir taraftan PKK’yı ezeceksiniz diğer taraftan istismar alanlarını ortadan kaldıracaksınız. 2002 yılından itibaren PKK nasıl siyasallaşma faaliyetlerini silaha sarmaladıysa, Türkiye de demokratikleşme adımlarını güvenlik tedbirleriyle güçlendirmelidir. -PKK’nın dış bağlantıları nasıl koparılacak? -Tabi, sorunun dış boyutu ayrıca değerlendirilmelidir. Soğuk savaş dönemi geride kaldı. Bu dönemin sonunda oluşan tek kutuplu (Amerika odaklı) küresel denge de yeniden bozulmaya başladı. Türkiye’nin yeni küresel oyundaki konuşlanma koordinatları, PKK ile mücadelenin seyrini doğrudan etkileyecektir. Kabul etmek gerekir, terör, hala uluslar arası ilişkilerde önemli bir enstrümandır. Türkiye, tarihin akış yönünü iyi tayin edip ona göre pozisyon alırsa, PKK’nın dış bağlantılarını daha kolay çözebilir. -Size göre Türkiye yeni denklemde nasıl bir pozisyon almalı? -Dar Ortadoğucu bir dış politika anlayışı, Türkiye için doğru bir tercih olmaz. Misal, Gazze’deki insanlık dramına kayıtsız kalmayalım ama Hamas’ın hamisi de olmayalım. Türkiye gücünü ağırlıklı olarak doğu ve batı arasındaki köprü rolünden alıyor. Sabit ayağımız Anadolu’da olmalı, hareketli ayağımız iki yönü de çevrelemelidir. -Ahmet Hakan gibi bazı yazarlar ‘iktidar milletvekilisiniz konuşacağınıza yapın’ şeklinde eleştiriler yöneltiyor, ne diyeceksiniz? -Bu konulara kafa yoran ve düşünen bir yazar olarak değerlendirmelerimi kamuoyuyla paylaşıyorum. Kaldı ki, AK Parti içinde herkes aynı düşünmek zorunda değildir. Herkes fikrini söyler, değerlendirilir, sonuçta ortaya çıkan parti kararına uyarsınız. “Hayır ben uymam” derseniz, o zaman bu partide ne işiniz var? Ayrıca Ahmet Hakan, benim parti içinde cesaretimi test edeceğine Aydın Doğan karşısında cesaretini test etse daha isabetli olur. “Çok ağır olur” diyorsa, Aydın Bey’den vazgeçelim, Enis Berberoğlu’na karşı birazcık dik dursun yine yeter. T24
<< Önceki Haber 'Kürtçe liselerde seçmeli ders olsun' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER