İşte Erdoğan'ın merakla beklenen konuşması

Başbakan Erdoğan, 4. Olağan Büyük Kongresi'nde yaklaşık 2,5 saat süren bir konuşma yaptı.

İşte Erdoğan'ın merakla beklenen konuşması

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin Ankara Spor Salonu'nda düzenlenen 4. Olağan Büyük Kongresi'ndeki konuşmasına Sezai Karakoç'un "Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine" adlı şiirini okuyarak başladı. Erdoğan'ın "Sevgili, en sevgili, ey sevgili \ Uzatma dünya sürgünümü benim \ Ülkemdeki kuşlardan ne haber vardır \ Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır \ Aşk celladından ne çıkar \ Madem ki yar vardır \ Yoktan da vardan da ötede bir var vardır \ Hep suç bende değil \ Beni yakıp yıkan bir nazar vardır \ O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır \ Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır \ Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır \ Geceyi onaran bir mimar vardır \ Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır \ Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır \ Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır \ Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır \ Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır \ Sevgili, en sevgili, ey sevgili..." dizelerini okuduğu sırada salondakiler gözyaşlarını tutamadı. Erdoğan'ın da konuşmasının başında selamlarını iletirken, özellikle Mekke ve Medine'yi andığı sırada gözlerinin dolduğu görüldü. Erdoğan'ın konuşmasından başlıklar - Rabbime bize bu heyecanı, bu coşkuyu yaşattığı için hamd ediyorum. Ülkemize, milletimize, halka hizmet aşkı veren Allah'a hamd ediyorum. Hepsinden öte bize böyle bir muhabbet bahşettiği için, bize böyle yol arkadaşları bahşettiği için, kardeşlerimle birlikte yol yürümeyi bahşettiği için Rabbime sonsuz kere hamd ediyorum. - Bu salonda Türkiye var. 81 vilayet, 75 milyon var. Edirne'nin Meriç ilçesi Akıncılar köyünden, Kars'ın Digor ilçesi Uzunkaya köyüne, Muğla'nın Datça ilçesi Cumali köyünden Hakkari'nin Şemdinli ilçesi Yaylapınar köyüne kadar, Sinop'tan Mersin'e, Van'dan İzmir'e kadar bu aziz vatan toprağı üzerinde nefes alıp veren her bir kardeşimi gönülden selamlıyorum. Bu salonda Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar, Avrupa, Afrika var. Bu salonda kardeşlik var. Bugün insanlığın, dünyanın kalbi bu salonda atıyor. Sizin yürekleriniz tüm dünyaya umut dağıtıyor. - Bugün buradan Suriye'nin tüm kahramanlarını saygıyla selamlıyorum. Dera'ya, İdlib'e, Rakka'ya, Halep'e, Şam'a orada bağımsızlık mücadelesi veren insanlık mücadelesi veren kardeşlerimi yürekten selamlıyorum. Kudüs'ü hasretle selamlıyorum. Bu muhteşem salondan sevgililer sevgilisinin şehri Medine'yi, kıblemiz Mekke'yi hürmetle selamlıyorum. Avustralya'dan Brezilya'ya kadar yeryüzündeki tüm halklara dostluk ve dayanışma mesajlarımı iletiyorum. - Bugün sevincimize sevinç katan Mısır Cmhurbaşkanı sayın Muhammed Mursi'yi, Kırgızistan Devlet Başkanı Atambayev'i, Irak Meclis Başkanı Nuceyni'yi, Sudan Devlet Başkanı Ali Osman Taha'yı, Irak Cumhurbaşkan Yardımcısı sayın Tarık Haşimi'yi, Irak Bölgesel Yönetim Başkanı Sayın Mesut Barzani'yi, Bosna Hersek Devlet Başkanı'nı, Lübnan eski Devlet Başkanı'nı, Almanya Eski Şansölyeyi, Tunus El Nahda hareketi liderini, Filistin Hamas lideri sayın Halid Meşal'i selamlıyorum. - Bu teşkilat tüm övgüleri hak ediyor. 14 Ağustos 2001'den beri çalışan tüm gönüldaşlarımı selamlıyorum. Kardeşlerim elbetteki kadın kollarımızı bugün hassaten selamlıyorum. Anadolu'yu Trakya'yı adeta bir oya bir nakış gibi işleyen kadın kollarımıza bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Terken Hatun'un, Nilüfer Hatun'un, Hayme Ana'nın, Nene Hatun'un ve Halime Çavuş'un yol arkadaşları, gönüldaşları, onlar kadar yürekleri millet sevdasıyla çarpan hanım kardeşlerimi selamlıyorum. Onlar yeri geldi kapı kapı dolaşarak fakiri buldular, gurebayı buldular yardım eli uzattılar. - Bu hareket en çok gençlerin omuzlarınızda yükseldi. Dava taşını gediğine sizler koydunuz. Umudumuz olan gençler bugün sizleri samimiyetle selamlıyorum. Siz, Fuzuli'nin, Mehmet Akif'in, Necip Fazıl'ın, Nazım Hikmet'in, Sezai Karakoç'un dizelerinin aktığı o çeşmelerden gönül dünyanızı beslediniz. - Sınır karakollarında gözünü değil, gönlünü namlunun ucuna koyarak vatanının nöbetini tutarak genç Mehmedleri, Mehmetçikleri, askerimizi, polisimizi, özellikle selamlıyorum. *** Erdoğan, Mehmet Akif'in Çanakkale Şehitlerine şiirinden dizeler okudu. - Şehitlerimizin tüm annelerine, babalarına, şehitlerimizin geride kalanlarına diyorum ki o şehitler kanlarıyla vatan toprağını sulayıncaya kadar sizlerin yavrularıydı. Onlar şimdi bizim yavrularımız. Onlar şimdi bu milletin evlatları. Buradan bir kez daha söz veriyorum, şehitlerimizin hatırasını asla yere düşürmeyeceğiz. Şehitlerimiz karşısında asla mahcup olmayacağız. Şehitlerimizden aldığımız mirası, onlardan devraldığımız emaneti namusumuz, şerefimiz onurumuz bilecek, şehitlerimizin yüzüsuyu hürmetine, canımız pahasına, vatan için, millet için çalışmaya devam edeceğiz. - Biz AK Parti olarak bu büyük çınarın kollarından biriyiz. Bizim yolumuz Sultan Alparslan'ın, Melik Şah'ın, Kılıçarslan'ın yoludur. Bizim yolumuz Osmangazi'nin, Fatih Sultan Mehmet'in, Sultan Süleyman'ın, Yavuz Sultan Selim'in yoludur. Bizim yolumuz Gazi Mustafa Kemal'in, merhum Adnan Menderes'in, merhum Turgut Özal'ın, merhum Necmettin Erbakan'ın yoludur. Yani bizim yolumuz, sevginin, kardeşliğin, tevazunun, kucaklamanın, birleştirmenin yoludur. - Ne diyoruz? 'Büyük millet, büyük güç, hedef 2023' Ama bugün buradan bir şey daha hatırlatıyorum. O günleri bizler göremeyeceğiz. Kuvvet, kudret sahibi Allah'tır. Ama 2023 hedefinden sonra inşallah Cumhuriyetimizin 100. yılının dışında bir hedefimiz daha var. O da kuruluşun bininci yılı olacak. Hedef 2071. Gençler, 2071. - Diyor ki Şeyh Edebali, 'insanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. En büyük zafer nefsini yani kendini tanımaktır'. Diyor ki Şeyh Edebali, 'Ey Osman geçmişini iyi bil ki geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın'. Nereden geldiğimizi unutmadık, nereye yürüdüğümüzü de bir an olsun hatırımızdan çıkarmıyoruz. Bu büyük dava çınarının bütün köklerinin, bütün dallarının nasihatlerini kulağımızda küpe yapıyoruz. - Biz kendisine oy verenlerin muhabbetiyle, onların teveccühüyle yetinenlerin değil biz Türkiye partisiyiz. Biz Türkiye'nin, 75 milyonun partisiyiz. Biz Türkün, Kürdün, Arabın, Lazın, Romanın, Çerkezin, Tatarın, Boşnağın yani herkesin partisiyiz. Biz Van'ın, Diyarbakır'ın, Çankırı'nın, Eskişehir'in, Aydın'ın, İzmir'in, Edirne'nin, Sinop'un, Hatay'ın, Konya'nın, Kayseri'nin, 780 bin kilometrekarenin partisiyiz. Biz yola çıkarken etnik, bölgesel, dini milliyetçilik yapmayacağız dedik. Her türlü ayrımcılığı reddeden 75 milyon insanımızın tamamını kucaklayan bir anlayışla yola çıktık. Türkiye'nin ortak paydasının bütün kimlikleri taşıyacak kadar güçlü olduğuna inanıyorduk. Bu amaçla hiçbir komplekse kapılmadan demokrasi ve özgürlükler yolunda atılması gereken ne kadar adım varsa hepsini birer birer attık. - 10 yıl boyunca hiç kimsenin hayat tarzına karışmadık, hiçbir baskının arkasında, yanında, tarafında olmadık. Tam tersine, herkesin hayat tarzına her zaman saygı duyduk, her zaman garanti altına aldık. Biz imtiyazlara dokunurken, imtiyazlarla en güçlü şekilde mücadele ederken, seçme özgürlüğünü olabildiğince genişleten bir parti olduk. - İşte AK Parti 1920'deki Türkiye Büyük Millet Meclisi ruhunu, 1923'teki kuruluş ruhunu bugüne taşıyan partidir. AK Parti, kuruluş ruhuna tamamen aykırı şekilde otoriterleşen, militarist rejimi demokrasiyle buluşturan, kucaklaştıran bir partidir. AK Parti Türkiye'yi tarihin akışıyla örtüşen şekilde tabii mecrasına sevkeden partidir. AK Parti Türkiye'yi normalleştiren partidir. AK Parti tedirginlikleri bertaraf eden, refahı, adaleti, özgürlükleri, hakkı ve hukuku kendisine şiar edinmiş bir partidir. AK Parti kurulduğu gün olduğu gibi, bugün de umudun, güvenin istikrarın partisidir. - Yüzde 99'la bile iktidar olsak yüzde 1'in hakkını, hukukunu, tercihlerini korumak, bizim boynumuzun borcu olarak kalacaktır. - Biz hiçbir zaman 'biz ve diğerleri' anlayışına prim vermedik. Tam tersine her çalışmamızda 75 milyonun tamamını kucaklamak için elimizden geleni yaptık. Biz Menderes ile başlayan, milleti, milletin değerlerini esas alan bu anlayışla siyaset yapıyoruz. Bunun için kendimize 'muhafazakar demokrat' dedik. Kendimizi böyle tanımladık. Biz kefenimizi giyerek bu yola çıktık. Turgut Özal'ın dediği gibi ‘Allah'ın verdiği canı sadece Allah alır' diyerek yola çıktık. Çetelerden korkmadık, tehditlerden korkmadık. - Biz, dayatma yapmıyoruz, dayatmalara karşı çıkıyoruz. Biz, milletin fıtratına aykırı girişimlerde bulunmuyoruz, böyle girişimlerde bulunanların karşısında duruyoruz. Biz, kimseye yaşam tarzı dayatmıyoruz, kendi yaşam tarzını dayatanlara rağmen normalleşmeyi sağlıyoruz. Kendisini sur olarak, hakim olarak görenlerin, horladığı, dışladığı kesimleri özgürleştiriyor, eşit vatandaşlık anlayışını tesis ediyoruz. Devletin hücrelerine kadar sirayet etmiş çetelerle mücadele ettik, ediyoruz. Bütün tehditlere, engellemelere, bütün karanlık senaryolara rağmen bu milletin enerjisini tüketen asalaklarla kıyasıya mücadele verdik, bu mücadelemizi sürdürüyoruz. Siyasetin üzerinde bir korku unsuru olarak duran müdahalelere geçit vermedik, vermeyeceğiz. Hatta o müdahalelerle yüzleştik, o müdahalelere hesap sorduk, hesap sormanın önünü açtık. İşte bugün de hesap soruyoruz. - Seçkinci, statükocu, vesayetçi eski siyaset AK Parti ile bizzat millet tarafından tasfiye edilmiştir. Bugün artık siyasetin sahibi millettir. Sizsiniz. Siyaset AK Parti ile itibar kazanmış, sorun çözme yeteneği, milletine hizmet etme kabiliyetine kavuşmuştur. - Sevgili gençler, sevgili kardeşlerim, bugün 20-25 yaşın altında olan gençler belki AK Parti öncesi Türkiye'nin manzarasını hatırlamıyor olabilir. Bu ülkede özgürlüklerin nasıl kısıtlandığını, bu ülkede demokrasinin nasıl geri kaldığını, bu ülkede güvenin, istikrarın nasıl tesis edilemediğini, yamalı bohça gibi koalisyonları, korkuları, tehditleri, yasakları hatırlamıyor olabilir. Biz, 2002 yılında Türkiye'yi çok zor bir süreçte devraldık. 10 yıl boyunca yaptığımız reformlarla devlet ile millet arasındaki mesafeyi ortadan kaldırdık, demokrasinin standartlarını yükselttik. Biz, politikaya itibar, ekonomiye güven ve istikrar kazandırdık. - İşte gençler, sizden gençler olarak, tıpkı bizler gibi sizler de bu ülkeyi, sizler de bu milleti, bu reformları, özellikle de demokrasiyi çok daha ileriye taşıyacaksınız, milli iradeye sizler sahip çıkacaksınız. Bu ülkenin, geçmişte defalarca olduğu gibi, geriye gitmesine asla göz yummayacaksınız. Tıpkı bizim gibi sizler de çetelere geçit vermeyeceksiniz. Bizler gibi sizler de demokrasiye müdahale girişimlerine geçit vermeyeceksiniz. Cesur olacaksınız, kararlı olacaksınız, arkanıza milleti alacaksınız, böyle yürüyeceksiniz. Sizlere inanıyorum. - Bu ülkede artık hiçkimse sırtını devlete dayayıp işkence yapamaz. Faili meçhullerin üzerini örtemez. Hakkı, hukuku çiğneyemez. AK Parti ile bu ülkede darbeler dönemi kapanmıştır. İnşallah sizlerin demokrasiye sahip çıkmanızla bu ülkede darbeler dönemi geri gelmeyecektir. Şunu herkes görsün ve bilsin. Demokrasiye müdahale eden yada müdahale etme girişimde bulunan herkes er ya da geç milletin mahkemelerine çıkacak orada millete hesabını verecektir. - Bu ülkede milli iradenin üzerine ipotek konamayacak. Bu ülkede vesayet, statüko kendisine zemin bulamayacak. AK Parti ile bu ülkede darbeler dönemi kapanmıştır. İnşallah sizlerin demokrasiye sahip çıkmanızla, Allah'ın izniyle bu ülkeye darbeler dönemi geri gelmeyecek. Şunu herkes bilsin: Demokrasiye müdahale eden, müdahale girişiminde bulunan herkes milletin mahkemelerine çıkacak, orada millete hesabını verecektir. - Türkiye'nin meselelerini nasıl çözeceğimizi, hangi usullerle, hangi takvim çerçevesinde çözeceğimizi milletimize ilan ettik. Çok şükür 10 yıllık iktidarımız süresince Türkiye'nin pek çok meselesini çözdük. On yıllardır, hatta bazıları yüzyıllardır devam eden sorunlara cesaretle neşter vurduk. Kararlı, cesur reformlarla birçok sorunu Türkiye'nin gündeminden çıkardık. *** Erdoğan, konuşmasını Aşık Veysel'in 'Uzun İnce Bir Yoldayım' türküsünün mısralarıyla sürdürdü. Daha sonra, Aşık Veysel'in kendi sesinden türkü dinletildi. Salondakiler de şarkıya alkışla tempo tutarak katıldı. Eserin dinletilmesinin ardından Aşık Veysel'i rahmetle anan Erdoğan, "Biz milletimize efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Onun için gideceğiz gündüz gece" diye konuştu. - Açık konuşuyorum; Türkiye'de maalesef terörün bir piyasası oluşmuştur. Terörün siyaset alınıp siyaset satılan bir piyasası oluşmuş. Terörün kan alınıp kan satılan, can alınıp can satılan bir piyasası oluşmuştur. Terörün silah ticareti ve kaçakçılık üzerinden bir piyasası oluşmuştur. Terör maalesef sadece dışarıdan, sadece Türkiye düşmanı çevrelerden değil, hiç kimse kusura bakmasın, bu kanlı piyasadan rant sağlayan içerideki çevrelerden de destek alıyor. - Terör, milli iradenin hasımlarından destek alıyor. Terör, devletin derinlerine sirayet etmiş çetelerden destek alıyor. Terör, kendi şahsi hesaplarının peşine düşen kimi siyasetçilerden kimi medyadan kimi çevrelerden destek alıyor. Terör bittiğinde siyaseti de bitecek olanlar, terör bittiğinde rantı da bitecek olanlar, terörle mücadelede asla yanımızda olmadılar. - İktidar hayali kuran partiler, seçim meydanlarında fikirleri, projeleriyle hükümeti yıpratmak yerine terör üzerinden hükümeti yıpratmak gibi insanlık dışı, vicdan dışı yollara tevessül ettiler ve hala devam ediyorlar. - İşte görüyorsunuz; bu ülkenin ana muhalefet partisi terör örgütünün servis ettiği belgelerle, terör örgütünün diliyle, terör örgütünün üslubuyla konuşabiliyor. Bölücü terör örgütünü Sosyalist Enternasyonal'de Filistinli direnişçilerle bir görecek kadar bir zilletin içerisinde bunlar. - Bir yanda şehitleri istismar eden bir parti, bir yanda terör örgütünün kuklası haline gelmiş bir parti, bir yanda terör örgütünün parmağında oynattığı bir ana muhalefet partisi var. - Şu anda askerimizle, polisimizle orada kıyasıya bir mücadele var. Biz güvenlik güçleriyle salt teröre karşı bir mücadele olmayacağını bilen bir iktidarız. Onun için Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni ortaya koyduk, nice çalışmalardan sonra. Adına bakın, milli birlik ve kardeşlik. Bu ifadenin nesi kötü? Milli birlik istiyoruz, kardeşlik istiyoruz. Buna bile tahammül edemediler. Dediler ki 'Bunun içinde ihanet var, şu var, bu var' dediler. Bir şey gösterdikleri yok, söyleyecekler ya onu söylüyorlar. Ama biz bu projemizi devam ettiriyoruz. - Biz sadece güvenlik güçleriyle bunun olmadığını, olamayacağını bildiğimiz için, o olacak ama onun yanında diplomasi de olacak, onun yanında sosyo-ekonomik bütün adımları attık, psikolojik adımları attık. Sivil toplum kuruluşlarıyla mücadelemizi birlikte yürüttük. Biz sadece bu bölgeye 35 katrilyonu bulan yatırım yaptık. Okullarıyla, hastaneleriyle, yollarıyla, enerji santralleriyle aklınıza ne gelirse. Fakat bölücü terör örgütü orada atılan bütün adımların hep önünü kesmeye gayret etti. Müteahhitleri, mühendisleri kaçırdılar, iş makinelerini yaktılar. - Yaksalar da biz yine yapacağız. Üzerine giderek yapacağız, inadına bu hizmeti gerçekleştireceğiz. Şırnak'ta da yapacağız, inadına yapacağız, inadına bu hizmeti gerçekleştireceğiz. Böyle üç beş tane teröriste Allah'ın izniyle bu vatan topraklarına, bu millete hizmeti ertelemeyeceğiz. - Dikkat edin kaçırılanlar kimler? AK Parti'nin il başkanları, ilçe başkanları. Kaçırılanlar bunlar. Burası çok manidardır. Öldürülenler kimler? AK Parti'nin il başkan yardımcısı, AK Partili milletvekilinin kardeşi. Bunlar öldürülüyor, şehit ediliyor. Bölücü terör örgütünün ve uzantısının karşısında bölgede tek güç AK Parti. Bizi bu yıldıracak mı? Yıldırmayacak elbette. Bir ölürüz bin doğarız. Benim Kürt kardeşim şarkın sevgili sultanı, Kudüs'ün fatihi Selahattin Eyyübi'nin torunudur, bunların değil. Benim Kürt kardeşim İdris-i Bitlisi'nin, Ahmedi Hani'nin, Mela Ceziri'nin Fakiy Teyrani'nin torunudur, bunların değil. Benim Kürt kardeşimin başka ülkelerin, başka rejimlerin, Türkiye düşmanı çevrelerin taşeronu haline gelmiş bu eli kanlı terör örgütüyle hiçbir ortak yanı yoktur. Benim Kürt kardeşimin Kürtler'e bu kadar ağır bedeller ödeten, Kürt gençlerini zorla dağa kaçıran, Kürt çocuklarını ölmeye ve öldürmeye programlayan bu canilerle hiçbir duygu bağı kesinlikle yoktur. - Van depremi için Van'a gelmiş polisi şehit eden, Hakkari'de sabah namazına giden imamı şehit eden, bir polisi korkakça, alçakça, haince sırtından vuran, Kürt annelerini, Kürt kızlarını, sokak ortasında katledecek kadar canavarlaşmış, bu müsveddelerle benim Kürt kardeşimin hiçbir ilgisi, hiçbir ilişkisi yoktur. - Bize oy versin veya vermesin, bizi sevsin ya da sevmesin, bu topraklar üzerinde yaşayan her bir Kürt kardeşimin elini vicdanına koymasını ve bir an olsun vicdanıyla konuşmasını istiyorum. - Terör örgütünün propagandasının etkisi altında kalmadan, terör örgütünün uzantısının, propagandasının etkisi altında kalmadan her bir Kürt kardeşimin bir an olsun vicdanıyla baş başa kalıp düşünmesini istiyorum. - Cumhuriyet tarihi boyunca kim, hangi hükümet bu kadar cesur adımlar atmıştır? Cumhuriyet tarihi boyunca kim, hangi hükümet bu kadar samimi adımlar atmıştır? Cumhuriyet tarihi boyunca hangi dönemde kardeşlik için bu kadar çaba gösterilmiştir? Kürtlere karşı on yıllarca sürdürülen ret, inkar ve asimilasyon politikalarına AK Parti bu ülkede son vermiştir. 10 yılda 35 katrilyon tutarında yatırımı Doğu ve Güneydoğu'ya biz yaptık ve yılların, on yılların ihmaline biz son verdik. Yollarla, okullarla, hastanelerle, barajlarla, sulama kanallarıyla, kültür merkezleriyle, kütüphanelerle, adalet saraylarıyla, enerjide attığımız adımlarla AK Parti bölgenin çehresini değiştirmiştir. Duble yollarla bambaşka bir renk katmıştır. - İşte bugünden itibaren biz yeni bir sayfa açmak, o sayfayı da Kürt kardeşlerimle birlikte doldurmak, o temiz sayfayı şiddetten koruyup, barışın, kardeşliğin sayfası yapmak istiyoruz. Biz, 10 yıl boyunca yaptıklarımızı Kürt kardeşlerimizin başına kakacak bir parti, böyle bir hareket asla değiliz. - Biz Kürt kardeşlerimize karşı yüzlerce adım attık. Şimdi artık bu yeni dönemde Kürt kardeşlerimin bizlere karşı bir adım atmasını bekliyoruz. Kürt kardeşlerimin 'Yeter artık' diyerek teröre karşı cesaretle seslerini yükseltmelerini bekliyoruz. Yeniden Kürt kardeşlerimizle birlikte yol haritasını çizmek, bu ülkede kardeşliği, Kürt kardeşlerimizle birlikte yüceltmek istiyoruz. - Biz hepimiz aynı kıbleye dönüyoruz. Biz hepimiz aynı çatının altındaki, aynı sofranın etrafındaki, bir elin parmaklarıyız, bir ailenin fertleriyiz, biz kardeşiz. - Terör örgütünün 30 yıldır uyguladığı şiddet Türkiye'ye zarardan başka hiçbir şey getirmedi. Kürt kardeşlerimin oylarını alarak Meclis'e gelen siyasetçiler, öfkenin, şiddetin, ayrımcılığın dilinden başka dil kullanmadı. - Ben bugün bir kez daha kardeşliğin diliyle konuşuyorum. Gelin bu sorunları birlikte çözelim. Gelin bu sorunları şiddete teslim olarak değil, siyasetle çözelim. Gelin bu sorunları teröristlerle kucaklaşmak suretiyle çözeceğini zannedenlerle beraber değil, sizinle kucaklaşanlarla beraber çözelim. Onun için bugün hiç usanmadan, bıkmadan, yorulmadan tekrar ediyorum. 'İnadına demokrasi' diyorum, 'inadına barış' diyorum, 'inadına kucaklaşma' diyorum, 'inadına kardeşlik' diyorum. - İslamofobya bir nefret suçudur. Hele hele sevgililer sevgilisi Peygamberimize hakaret etme cüretini gösteren, alçakça saldırıda bulunan bir zihniyete katlanmak asla bir özgürlüğe tahammül anlayışıyla tanımlanamaz. Aslında bu özgürlükçü bir anlayışa saygısızlıktır. Çünkü, inanç özgürlüğü bu değildir, düşünce özgürlüğü bu değildir, fikir özgürlüğü bu değildir. Tam aksine buna 'evet' diyenler düşünce özgürlüğünü, inanç özgürlüğünü ayaklar altına almışlardır. Bu konuda bizler ulusal, uluslararası anlamlarda adımlarımızı atıyoruz. Dünya liderleriyle şahsım, dışişleri bakanım görüşmeler yaptılar, yapıyoruz ve bu işi dünya platformunda da çok farklı bir yere inşallah oturtacağız. - Müslümanlara, Müslümanların değerlerine yönelik alçakça saldırıları şiddetle kınıyoruz. Antisemitizmi insanlık suçu olarak değerlendiren Batı'nın, İslamafobiya karşısında sessiz kalmasını kabul edemeyiz. Batı dünyasında tırmanışa geçen İslam karşıtı söylemlere, buna paralel olarak tırmanan ırkçılığa karşı derhal önlem alınması, çok ağır yaptırımların getirilmesi hususunu bir kez daha altını çizerek söylüyorum. - Suriye'de bir zalim iktidar var, bu zalim iktidar halkını acımasızca katlediyor. 250 bini aşkın şu anda göç var, bunun 90 bine yakını şu anda misafirimiz. Biz, onları ağırlamaya devam edeceğiz, bir o kadar Lübnan'da var, toplamı Ürdün'de var. Biz, kardeşliğimizin gereğini yapacağız ve lojistik desteğimizi vermeye de devam edeceğiz, ama Rusya'ya, Çin'e, bunun yanında İran'a sesleniyoruz, lütfen şu ana kadar olan tavrınızı tekrar gözden geçirin. Bu zalim yönetimlerin yanında olanları tarih affetmeyecektir diyorum. - Evet, 1945 öncesinde Hitler'e, Mussolini'ye, faşizme övgüler düzen, faşizmin savaşta yenilmesiyle birlikte aniden saf değiştiren, Stalin'e yaranmak için kendisine sığınan Azeri kardeşlerimizi infaz edileceklerini bildiği halde Stalin askerlerine teslim eden zihniyet, bu CHP zihniyetidir. Ana muhalefet partisi gitsin Filistinlilere soykırım uygulayan İsrail ile ilişkilerini gözden geçirsin. Ana muhalefet partisi gitsin, Türkiye'de terörü destekleyen rejimlerle işbirliğini gözden geçirsin. Ana muhalefet partisi gitsin, Türkiye'deki bölücü terör örgütünü, Filistin direnişine benzeten, Suriye rejimini gayrimeşru gören Sosyalist Enternasyonal'le ilişkilerini gözden geçirsin. Bunların dış politika vizyonu bu. - Biz, kendi başbakanına hain damgasını vuran bu adamlarla nereye gidebiliriz. Affedersiniz abuk sabuk eline almış bir kitap parçası, onunla Başbakanı'na kalkıp saldırma cüretinde bulunan, yalan yanlış haberleri kullanan bu zatla nereye gidilir. Ben, bunu tazminata mahkum etmekten bıkmadım, bıkmayacağım. Durmadan tazminatta mahkum oluyor. Kayseri'de belediye başkanıma çok saldırdı, belediye bakanım da açtığı davaları hep kazandı, hep kazandı fakat bu bıkmadı gene iftira etti. Şimdi belediye başkanım da ana muhalefetin genel başkanından kazandıklarını Kayseri'deki kardeşlerime sucuk olarak dağıtıyor, sucuk olarak yediriyor. - Milli gelirimiz göreve geldiğimizde 230 milyar dolardı, şimdi 774 milyar dolar 2011 sonu itibarıyla. Tedbirleri milletimizle birlikte paylaştık, katbekat görüyorsunuz artıyor. 1993-2002 yılları arasında Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama büyümesi yüzde 3'tü. AK Parti dönemlerinde 2003-2011 yıllık ortalama yüzde 5,3'e çıktı. 2011 yılında küresel finans krizinin en ağır seyrettiği bir dönemde Türkiye yüzde 8,5 büyüyerek Çin'den sonra dünyada en hızlı büyüyen ülke oldu. Bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 3,2 büyüme kaydettik. İkinci çeyreğinde yüzde 2,9'la yine pozitif büyüme içinde olduk. Bilinçli bir tercih olarak özellikle cari açığı düşürme gayreti ile bu yılın dördüncü çeyreğinden itibaren inşallah yeniden yükselişe geçeceğiz ve büyüme oranlarında hedefimizi vuracağız. 2013-2014'te büyüme hedefimiz inşallah yüzde 5. Bunu da yakalacağız. Kişi başına milli gelir, 2002 yılında 3 bin 500 dolardı, bugün 10 bin 500 dolar. 2002'de 59 milyar lira olan toplam yatırım tutarı 2011'de 283 milyar liraya ulaştı. Enflasyon neydi yüzde 30, şu anda ağustos ayı itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 8,9 seviyesinde. Esnafın Halk Bankası'ndan kullandığı kredinin faiz oranı 2002'de yüzde 47'ydi, bugün yüzde 5. Buralara çektik. Faizle zulmeden onlar ama şimdi bu zulüm yok. - Devletin borçlanma faizi neydi? Yüzde 63. Şimdi bu 8,5'a falan düştü. Turizm gelirlerimiz 8,5 milyar dolardan 23 milyar dolara kadar yükseldi. Ülkemize gelen turist sayısı 2002'de 13 milyondu, 2011'de 31,5 milyon turiste ulaştık. Merkez Bankamızın rezervi neydi 27,5 milyar dolardı. Bugün 110 milyar dolara ulaştık. 'IMF, IMF, IMF' diyorlar değil mi? Biz geldiğimizde IMF'ye olan borç 23,5 milyar dolardı. Kimdi iktidarda, DSP-MHP-ANAP. 23,5 milyar dolarla devraldık. IMF'ye şu anda borç 1,3 milyar dolar. Nisan'da bitiriyoruz, Nisan'da inşallah sıfırlıyoruz. Yatırımlar yoğun bir şekilde devam ediyor ve şimdi IMF ile teknik müzakereleri yapıyoruz. IMF'ye 5 milyar dolar borç vereceğiz şimdi borç. Türkiye burada. Borçlanmada hazine tarihinin en düşük seviyelerine ulaştık. Borçlanma faizleri hızla düştü. Borçlanma vadeleri uzadı, kamu net borç stokunun milli gelire oranı biz görevi devraldığımızda yüzde 61,5'du. Şimdi ne oldu biliyor musunuz? Yüzde 22. Kardeşlerim yüzde 61,5 nire, 22 nire... - Onun için bazı örnekler daha vereceğim, refah göstergesi ile ilgili olarak muhalefet bazı çılgınlıklar yapıyor. Diyor ki 'Ne olmuş, kalkınma olmuş? Göstersinler' diyor, göstereyim. Bakınız 2002 yılında Türkiye'de bir yıl içinde toplam 91 bin adet otomobil satılmıştı, 2011 yılında tüm zamanların rekorunu elde ettik. Bir yıl içinde 594 bin adet otomobil satışı gerçekleşti. Şu anda trafiğe kayıtlı araç sayısı 2002'de 8 milyonken, şu anda 16 milyon. 2002 yılında yine 1 milyon 88 bin adet buzdolabı satılmışken, 2011 yılında bu ikiye katlıyor ve 2 milyon 193 bin buzdolabı satılıyor. Nereden nereye. Aynı şekilde, 2002 yılında 824 bin adet çamaşır makinası satılırken, şu anda iki katın üzerinde, 1 milyon 949 bin adet çamaşır makinası satılıyor. Demek ki satın alma gücü artıyor ve benim halkımda ya yeniliyor veya yoksa alıyor. Türkiye ekonomisini güven ve istikrar üzerine bu hale getirdik, getirmeye devam edeceğiz. - Milletin iradesini üst düzeyde yansıtacak yeni bir anayasaya şiddetle ihtiyacımız var. Kararlılığımız tam. Kapsayıcı, kucaklayıcı, bütünleştirici, özgürlükleri esas alan çeşitliliğe izin veren yeni bir anayasa hazırlanmasında mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Hangi parti bizimle burada bu işi halletmeye varsa biz onlarla da olsa, yeni bir anayasayı oturur, konuşur, azami müşterekleri belirlemek suretiyle gerçekleştiririz. Biz, asla masadan çekilen, kaçan olmayacağız. Sonuna kadar tahammülle bu yolculuğumuzu devam ettireceğiz. - İnşallah 27 Ekim'de, 16 olan büyükşehir sayısını 29'a çıkaracak yasal düzenlemeyle ilgili adımı atıyoruz, atacağız. - Ben tüzüğümüz gereği bu büyük kongrede son kez genel başkanlığa aday oluyorum. Yetki verilirse, Allah ömür verirse 3 yıl partimin başındayım. Ardından partimin vereceği sorumlulukları yüklenerek, o alanlarda görev ifa edeceğim. Allah ömür verirse, bu can bu bedende olursa inşallah farklı görevler, unvanlar altında yine bir, beraber olacağız. Milletimizin hizmetinde olacağız. Partim bana 'Ağrı'ya git' dedi, Ağrı'ya gideceğim, 'Edirne'ye git' dedi Edirne'ye gideceğim, 'Hatay'a git' dedi Hatay'a gideceğim. Şurada konferans, burada konferans. Ne derse yine onu yapacağım. Çünkü biz bu terbiyeyi böyle aldık. - Bu bir veda değil, bir estir, duraktır. Yorgunluğun, dinlenmenin molası değil. Bu bir sözün, bir vaadin yerine getirilmesidir. Bu molada yine milletin hizmetinde olacağız. Partim bana ve arkadaşlarıma hangi görevi verirse yerine getirmeye çalışacağız. - Ben hepinizden razıyım, hepinize hakkımı helal ediyorum. Sizlerin de benden, arkadaşlarımdan razı olmanızı diliyor, hepinizin haklarınızı helal etmenizi temenni ediyorum. Bu dava yolculuğu içinde, bu hareket içinde gönlünü kırdığım, üzdüğüm, zülfü yaresine dokunduğum kardeşlerim varsa haklarını lütfen bana helal etsinler. Bir kez daha bana sizler gibi yol arkadaşları nasip ettiği için Rabbime hamd ediyorum. Yolumuz, bahtımız her daim açık olsun. Millete ve ülkeye hizmet yolculuğunda yeniden kavuşmak dileğiyle. Bizleri yalnız bırakmayan tüm misafirlerime de şahsım, milletim adına tekrar teşekkür ediyorum. Sizlerle yeniden kucaklaşmak dileğiyle, hepinizi Allah'a emanet ediyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun inşallah. 4. genel kurulumuz yeni bir dirilişe vesile olsun inşallah. *** Erdoğan, tüm teşkilatlardan helallik istediğinde salondaki herkes ayağa kalkarak, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı alkışladı.
<< Önceki Haber İşte Erdoğan'ın merakla beklenen konuşması Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER