Darbeciler işte böyle öldürmüş

Ömer Türer, 12 Eylül askeri darbesinde Ankara İhtilâl Mahkemesi'nde, 220'si idamla yargılanan 587 sanıklı MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nın 417. sıradaki sanığı.Türer, o günlerde yapılan işkenceleri anlattı.

Darbeciler işte böyle öldürmüş

Ankara, Çankırı, Kastamonu İlleri Sıkıyönetim Komutanlığı Mamak Askeri Savcılığı'nda, merhum MHP Lideri Alparslan Türkeş'in birinci sırada sanık olduğu davada, 14 yıl boyunca idamla yargılandı. 12 Eylül 2010'da oylanacak anayasa değişikliği, Türer için de ayrı bir yer tutuyor. Yedi defa hapse atılan ve sonuçta beraat eden Türer, sadece ülkücüler değil, solcular için de "evet" diyeceğini söylüyor. İşkence gören sağcı ve solcu gençlerin çığlıklarının, bu referandumla bir nebze olsun dineceğine inanıyor. 12 Eylül 1980'de darbe yönetiminin sağcıları sorgulamak için solcu, solcuları sorgulamak için sağcı polis ve askerleri görevlendirdiğine dikkat çeken Ömer Türer, yaşadıkları işkenceleri anlatırken gözyaşlarına hakim olamıyor. İzmir'de kaldıkları Güney Deniz Saha Komutanlığı'nda özel yapılan askeri cezaevinden her gün bir apartmanın üst katında yapılan işkence odasına götürüldüklerini anlatan Türer, solcu bir genç kıza misina yutturulduğunu belirtiyor. Midesine takılan misinanın ipini kıza zorla çektirdiklerini aktarıyor: "Misina mideye takıldığı için gelmiyordu. Kızcağız bağıra bağıra can verdi." diyor. İşkence odasında solcu bir genci balkondan attıklarına, sonra da kendi atladığı yalanını uydurduklarına şahit olduğuna değinen Türer, şöyle konuşuyor: "Saffet Çelik isminde, sara hastası bir çocuk vardı. Otobüs taradıkları iddia edilen ağabeyinin silahının yerini söylemesi isteniyordu. Hasta çocuğunu görmeye gelen annesini de işkenceye aldılar. Başka bir sanığın babası gelmişti, onu da işkenceye alıp oğluyla birlikte falakaya yatırdılar." Ruhen çöktüklerini ve her gün ölümü beklediklerini anlatan Türer, işkence gördüklerini duyan beş ülkücüye de kendilerini görmek için geldikleri binanın karşı kaldırımda gözaltına alınıp işkence yapıldığına dikkat çekiyor. Solcular gibi ülkücülerin de kullanıldığına değinen Türer, adını hatırlayamadığı bir subayın kendisine, "Başkan, bir ihtiyacın var mı?" diye sorduğunu ve sürekli mermi verdiğini anlatıyor. Hapishanede tutuldukları yedi ülkücüden birinin menengiç hastası olduğunu, birinin işkenceden sakat kaldığını, bir diğerinin işkencede kolunun kaybettiğini belirten Türer, bir süre sonra solcularla içli dışlı olduklarını ve sonunda birilerinin kendilerini kullandığına kanaat getirdiklerini anlatıyor. 'BAŞBUĞ'UN BİRİNCİ SIRA MİLLETVEKİLİ YAPMADIKLARI, ŞEMDİ MHP'Yİ YÖNETİYOR' 12 Eylül darbesi sürecinde ülkücülerin yaşadığı bunca eziyete rağmen MHP'nin referandumdaki "hayır" tavrını eleştiren Ömer Türer, Başbuğ Alparslan Türkeş'in hapishaneden çıktıktan sonra Özdere'deki yazlığına geldiğini, sonra baba oğul gibi olduklarını anlatıyor. Korumaları almadan birlikte yemeklere çıktıklarını söyleyen Türer, Türkeş'in Fethullah Gülen Hocaefendi için, "12 Eylül'de bizim yarım bıraktığımız davayı aldı götürdü. Allah ondan ebeden razı olsun." dediğini vurguluyor. Bugüne kadar 4 bin 250 ülkücü dava arkadaşının hayatını kaybettiğine dikkat çeken Türer, referandumdan sonra MHP'de çok büyük çözülmeler olacağının sinyalini veriyor. Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin değil ayağına, kafasına kurşun sıktığını ifade eden Türer, "Ülkücülük, yaşam biçimidir. Ülkücülük görünmez, yaşanır. Başbuğ, Bahçeli'yi milletvekilliği için üçüncü sıraya koymuştu. Nedenini sorduğumda, 'Kapasite meselesi.' cevabını almıştım. Başbuğ'un, 'Bu insanları partiye almayın.' dedikleri, şimdi partinin en üst kadrolarında. Hiçbir partinin kabul etmediği kişiler MHP'de." şeklinde konuşuyor.
<< Önceki Haber Darbeciler işte böyle öldürmüş Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER