Akdağ: Sağlıkta cazibe merkezi oluyoruz

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ''Yeni düzenlemelerle ve gerçekleştirilecek atılımlarla Türkiye Orta Doğu'nun, Asya'nın, Afrika'nın bir sağlık cazibe merkezi olacak'' dedi.

Akdağ: Sağlıkta cazibe merkezi oluyoruz

Akdağ, OSTİM Yönetimi ve OSTİM Medikal Sanayi Kümelenmesi tarafından OSTİM Seminer Salonu'nda düzenlenen Plaket Töreni'ne katıldı. Programın açılışında konuşan OSTİM Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, Sağlık Bakanlığına yerli üreticilere verilen destekten dolayı teşekkür etti. Bugün kendilerini ziyaret eden Akdağ'a sorunlarını anlattıklarını belirten Aydın, birlikte sağlık alanında çok güzel hizmet vereceklerine inandıklarını söyledi. Bakan Akdağ da yaptığı konuşmada, ''Sağlık Sektöründeki Gelişmeler ve Sağlık Vizyonu'' başlıklı bir sunum yaptı. Sağlıkta Dönüşüm Programı hakkında bilgi veren Akdağ, bu kapsamda yapılan uygulamalarla vatandaşın sağlık hizmetine çok daha hızlı erişebildiğini, sağlık göstergelerinin beklenin çok üstüne çıktığını vurguladı. Akdağ, Türkiye'de ortalama yaşam süresinin 75'e yükseldiğini belirterek, ''DSÖ kaynaklarında 75 yaş Türkiye için 2015'te tahmin ediliyordu'' dedi. Anne ve bebek ölüm oranlarında da çok ciddi düşüşler elde edildiğine dikkati çeken Akdağ, küresel duruma bakıldığında çok sayıda diyabet, kalp, kanser hastası olduğunu, bu hastaların tanı ve tedavisinde birçok tıbbi cihaza ve malzemeye ihtiyaç duyulduğunu anlattı. Akdağ, ''Ne yazık ki en fazla ihtiyaç duyulan yerde de en az bulunabilir durumda. Çünkü, çoğu zaman pek de sebebi anlaşılamayacak şekilde pahallıya satılıyor. Aslında bilgi satılıyor burada'' diye konuştu. Dünya geneline bakıldığında sağlık hizmetinin yetersiz olduğunu belirten Akdağ, Türkiye'de de 2003 yılında hem hizmet alan hem de hizmet veren açısından mağduriyet yaratan bir ses olduğunu ifade etti. Akdağ, şöyle devam etti: ''Biz geldiğimizde SSK ve devlet hastanelerinde 18 MR cihazıyla çalışıyorduk. MR cihazı üretimi yapıp, kime satacaktınız? Satacak kimse yoktu ki. Bugün, 300'e yakın hastanelerimizde MR cihazı var. Diyaliz cihazların da aynı şekilde. Yoğun bakım yatak sayısı 2002'de 869 iken 2011'de 9 bin 400. Bu yataklar, tam bir teknolojik birim, birçok cihaz bulunuyor. Az sayıda yatak olduğunda cihaz üretilse ne olacak? Biz sayıyı artırdık, ama bunlar yenilenmesi gereken malzemelerdir. Ömürleri 3-7 senedir. Cihazına göre değişir. Ayrıca teknoloji gelişir, yeni teknik özellikleri olan cihazlar yapılır. Mevcut olanlar, onlarla değiştirilir. Bu da üretilenden istifa edileceği anlamına gelir. Örneğin yanık yatağını 35'ten 367'ye çıkartılmış. Toplam bin 500 diyaliz cihazı varken sadece kamuda 4 bin 500 cihaza çıkıldı.'' -''Türkiye, bir sağlık cazibe merkezi oluyor''- Türkiye'de çok ciddi bir teknoloji gelişme alanı bulunduğunu vurgulayan Akdağ, Sağlık Bakanlığının da yeniden yapılandırıldığını anlattı. Akdağ, şunları kaydetti: ''Yeniden yapılandırma kanununda, ofset uygulamalarla ve Türkiye'deki sağlık teknolojilerinin geliştirilmesiyle ilgili maddeler var. Bununla tıbbi ürün ve hizmetlerde yerli üretiminin teşvikini getiriyoruz. Serbest sağlık bölgeleri oluşturarak Türkiye'deki hizmet arzına çok daha geniş bir alan oluşturuyoruz. Türkiye, bir sağlık cazibe merkezi oluyor. Yeni, yeni başladı, ama tüm yaptığımız yeni düzenlemelerle ve gerçekleştirilecek atılımlarla Türkiye Orta Doğu'nun, Asya'nın, Afrika'nın bir sağlık cazibe merkezi olacak. Neden? Çünkü, en kaliteli hizmeti daha ucuza mal eden bir ülkeyiz de o yüzden. Bunu yapmak çok kolay değildir. Bu verimliliği gerektiren bir durumdur. Verimli bir sistem ortaya koyarsanız, insan kaynakları ve kullanımı açısından, tıbbi teknolojilerin kullanımı ve mevcudiyeti açısından, bu işi ucuza mal edersiniz. Bugün İspanya'da bir MR çektirmek isteseniz karşılığı 250 avrodur. ABD'de MR için bin-bin 500 dolar cebinizden para çıkarken, Türkiye'de ise 80 TL'dir. Sağlık Bakanlığındaki cihazların çoğunu hizmet alımıyla aldık. Kendi insanımıza sağlık hizmetini mükemmel sunuyoruz, ama bir taraftan da Avrupa'dan ve dünyanın her yerinden gelecek hastaları karşılayacak bir alan oluşturuyoruz. Bu alan, sayıca kısıtlı olduğumuz personeli artırmamazı gerektiriyordu. Bunu yapıyoruz. Önümüzde şehir hastaneleri, sağlık kampüsleri projeleri var. Buralarda da OSTİM gibi işini çok iyi bilen bir kuruluş mutlaka önemli yer alabilir. İş geliştirme ve iş büyütme anlayışını hedef alan bir kurum. Sağlıkla ilgili olarak burada medikal sanayi kümelenmesi oluşturulmuş durumda. Bir taraftan kanunu yaptık, mutlaka kanunun gereklerini birlikte yerine getirerek işi geliştirmeye çalışacağız. Bir taraftan da üniversitelerimize sesleniyorum, bu ortaklık anlayışına üniversitelerimiz de iştirak etsinler. Üniversitelerimizin, bu arayışı içinde olması lazım, her zaman biz onları aramayalım.'' Akdağ, gerek ilaç gerekse tıbbi malzeme açısından ürünlerin yurt dışına pazarlanabilmesi için mutlaka iş birliği içinde olunması gerektiğini vurgulayarak, ''Tek tek firmalar bu pazarlamada zayıf kalabilirler. Çünkü, dünya bu açıdan çok ciddi bir mücadele alanı'' dedi. -''Türkiye'nin cari açığı baş edilebilir''- ''Türkiye'nin cari açığının baş edilebilir olduğunu'' belirten Akdağ, bunun küçültülebileceğini söyledi. Akdağ, bunun bir tarafında sanayi ve bakanlıkların, üniversitelerin olduğunu ifade etti. Bunun için hep birlikte çalışılarak üretim yapılacağını ve dışarı ihracat yapılacağını belirten Akdağ, vatandaşların da dışarıdan ithal edilen mallar açısından biraz daha tasarruflu olması gerektiğini vurguladı. -''(Bitkisel ilaçlarla ilgili) hukuki temele yeni sahip olduk''- Katılımcılardan birinin bitkisel ilaçların kullanımında Bakanlığın alacağı önlemlerle ilgili sorusu üzerine Akdağ, şu yanıtı verdi: ''Bitkisel ilaç diye bir şey vardır. Bunlarla ilgili yönetmelik yaptık. Herhangi bir ürünün bitkisel ilaç olabilmesi için belli prosedürlerden geçmesi gerekiyor. Şimdi, sağlık beyanı satılan hangi ürün olursa olsun Sağlık Bakanlığından izin alacak artık. Öyle davranmadığında, biz o ürünün hakkında her türlü işlemi yapacağız, piyasadan toplattıracağız, yasaklayacağız. Ama bu hukuki temele yeni sahip olduk.'' Akdağ, öte yandan Sağlık Bakanlığının dışarıda yetişmiş en fazla 150 kişiyi uzman olarak alarak, sözleşme yaparak Sağlık Bakanlığında daha iyi imkanlarda çalıştırabileceklerini de söyledi. Bir başka katılımcının, ''Kurulacak şehir hastaneleri çok güzel projeler. Ancak bunların birine 1 milyar dolar ayrılsa 10 tane yapılsa 10 milyar dolar. Bu para, yurt dışından gelecek; çünkü bu parayı Türkiye veremez. Dışardan para gelmesi demek, Türkiye'deki döviz kurlarının aşağı çekilmesi ve sanayicinin 'imdat' diye bağırması demektir. Bunun finans mimarisinin kurgulanmasında kesinlikle iç tasarrufla yapılması gerekirdi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusunu Akdağ, şöyle yanıtladı: ''Biz, kimseden kredi falan almıyoruz. Tam tersine, yabancı yatırımcıya Türkiye'den 25 yıl boyunca parasının burada kalacağı bir sistemle yapıyoruz. Diyoruz ki, 'Gelin bu şehir hastanesini kurun' Kredi mi alıyoruz. Hayır. Para alıp yaptırmıyoruz. Özel sektör bunu krediyle bularak getiriyor, hastaneyi bize yapıyor. Bizim ona gösterdiğimiz malzemeleri satın almak suretiyle yapıyor ve değiştireceği zaman da bizim istediğimiz malzemeyi kendi parasıyla oraya koymak zorunda. Biz, onun geri ödemesini 25 yılda yapıyoruz. Yani, finansmanı biz özel sektöre yaptırıyoruz, bunun yabancı para olması da çok çok iyidir. Çünkü, cari açığı azaltacak en önemli hususlardan biri bu. Bu para, doğrudan yatırımdır. Dolayısıyla Sağlık Bakanlığının yaptığı şehir hastaneleri ve kampüsler, ülkenin gelişimine, cari açığının azaltılmasına son derece yararı olacaktır. Döviz fiyatlarıyla ilgili de en ufak bir zararı olmaz. Çünkü, dışarıdan bir döviz falan gelmiyor ki para Türkiye'de yatırıma dönüşüyor. Hiçbir endişeniz olmasın.'' Konuşmaların ardından Medikal Sanayi Kümelenmesi tarafından Bakan Akdağ'a ''Yerli üretime olan inancı ve desteğinden '' ötürü plaket verildi.
<< Önceki Haber Akdağ: Sağlıkta cazibe merkezi oluyoruz Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER