HASRETİ KÖRÜKLEMEK

Üstelik bu defteri bir açtık mı, öyle kolay kolay kapatamayız.


Şimdi, Hayrünnisa Gül'ün ayakkabıları 450 Euro'luk Christian Louboutin değil de 270 YTL'lik Nursace olunca, Cumhurbaşkanımız "sosyal adalet" sınavını aşmış mı oluyor yani? Hani, 270 YTL de az buz para değil çünkü. Salı pazarında 30 YTL'ye şahane pabuçlar satıyorlar. 270 lira kaç bebenin kaç günlük süt parasıdır kim bilir; ya da asgari ücretlinin kaç günlük ücretidir; meraklıları hesaplasın da görün! Üstelik bu defteri bir açtık mı, öyle kolay kolay kapatamayız. Arkasından Fatih Terim'in maaşı gelir mesela;Terim mi daha mühimdir, Başbakan mı diye kıyaslamalar yaparız. Sonra, Coca Cola'nın yeni CEO'su Muhtar Kent'in Ertuğrul Özkök ve Ömer Sabancı'yla tutuştuğu iddiaya takarız. Özel uçakla Paris'e gidip "Michelin yıldızlı" bir restoranda akşam yemeği yemeğinin faturasıyla kim bilir kaç tüyü bitmemiş yetim karnı doyardı (bu laf böyle değildi galiba) filan diye hesaplar yaparız. Hadi Muhtar Kent, "dünyanın muhtarı" olmuş, üstelik elin Amerikalısının parasını harcıyor; Sabancı desen bir istisna; zenginlikte dünya klasmanına giren bir ailenin ferdi... Ya, "Ben Türkiye'yim; Türkiye'nin kendisiyim" diye reklam yapan bir gazetenin yayın yönetmenine yakışıyor mu böyle pahalı iddialara girmek? "Türkiye" böyle iddialara girebilecek kadar zengin mi? diye de lafı oturturuz bir güzel! Peki sonunda ne geçer elimize? Bu son derece seviyesiz, bayat ama ne yazık ki her zaman iyi sonuç alınan bir yıpratma yöntemidir muhalefetler için. Türkiye'nin bütün kahvehanelerinde ve bütün kabul günlerinde Hayrünisa Gül'ün 450 Euro'luk pabucu konuşulur günlerce. Bazen hükümetlerin bir yanlış ekonomik kararıyla, ya da bir bürokratın bir bocalaması ve gecikmesiyle bir günde milyon dolarlarca zarara yol açmasının farkında bile olmayan; olsa da lafını etmeyen halkımız o pabucu diline dolar da dolar; bütün çektiklerini o kırmızı pabuca bağlar. Peki, pahalı pabuçlara, astronomik maaşlara ya da Paris'te yıldızlı akşam yemeklerine harcanmayan o para gidip de yoksulun cebine mi girer? Onu mu ihya eder? Hayır, sadece toplumda zaten son derece yaygın olan "haset ideolojsi"ni biraz daha körükler. Yoksul insanlar, elde edemedikleri, sahip olamadıkları şeyler için duydukları kızgınlığı, o pabuçları giyenlere, o maaşları alanlara yöneltip içlerini ferahlatırlar. Sanki, o lüks harcamalara giden para ortak bir paraymış da, o para böyle lükslere harcanmasa bir miktarı da kendi ceplerine girecekmiş gibi öfkelenirler; haksızlığa uğradıkları duygusuna kapılırlar. İçinde bulundukları kötü durumun, müsebbibi olarak o zengin insanları görür, onlara haset duyarlar. Yaşadıkları hayattaki olumsuzlukların sebebinin kendi dışlarında bir yerlerde olduğunu düşünmek, sorumluluktan kurtulmak rahatlatıcı bir duygudur belki ama derde çare değildir. Zira hiçbir ülke, yöneticilerinin yatı-katı; zengininin kürkü havyarı yüzünden batmamıştır. Filipin halkı da İmelda Markos'un yüzlerce pabucu yüzünden çekmemiştir onca acıyı. Zenginlerin lüks harcamaları orta halli aile bütçelerini yıkabilir belki ama ülke ekonomisine bir şey yapmaz. Herkes başkasının parasını diline dolamak yerine, birey olarak neden daha üretken olamadığını; üretmesinin önünde ne engeller olduğunu düşünse; o engelleri temizlemeye kalkışsa; o engelleri koyanlara karşı muhalefete girişse, hem kendisi hem de ülke için çok daha hayırlı bir iş yapmış olur.
<< Önceki Haber HASRETİ KÖRÜKLEMEK Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER