‘Bu kadına dokunan yanıyor’


Taraf’ın “Her taraf” sayfasının editörü Markar Esayan, aşağıda okuyacağınız okur eleştirisini kendi değerlendirmesini de ekleyerek bana göndermiş: “Haberimizi haklı bir biçimde düzeylice eleştiriyor. Ancak Hertaraf’ta yayımlanmasından ziyade senin değerlendirmenin daha uygun olacağını düşündük...” Taraf okuru, yazar Akdoğan Özkan’ın yazısının tümünü aktarıyorum, bir sonraki salı, bu metnin bana verdiği ilhamdan hareketle ben de bir şeyler yazacağım. *** 27 Ekim 2009 tarihli Taraf gazetesinin beşinci sayfasının manşetinde “Bu kadına dokunan yanıyor” başlığıyla verilmiş bir haber yer alıyordu. Haberde, Antalya’da bir yıl önce fuhuş suçundan gözaltına alınan ve nezarethanede iki polis memuruyla grup seks yaparken görüntülenen G.T. adlı kadının, bu sefer de üç kişiyle birlikte uyuşturucu ticareti suçundan gözaltına alındığı belirtiliyordu. İnsan “bu kadına dokunan yanıyor” şeklinde bir başlıkla karşılaşınca, doğal olarak haberin devamında “masum insanların hayatını karartan canavar ruhlu bir kadının” yol açtığı “yangınları” barındıran bir içerik bulacağını zannediyor. Ama haberi okuyunca kadının olayla ilgisinin ne olduğunu dahi anlamıyorsunuz. Hatta haberin adli bir vakanın içeriğini bir hayat kadını üzerinden boşaltıp, geri kalanı da bayatlamış bir kabartma tozuyla şişirerek “erkek-egemen” bir dille sıvamış olduğunu görüyorsunuz şaşırarak! Haberdeki asıl “yakıcı” detayın (!) ne olduğunu söylemeyi, onun da yaptığı gibi bu yazının finaline bırakıp şimdi aktörleri üzerinden olaya yakından bakalım. Ortada bir kadın var. Bir kamyonda 44 kilo esrar ele geçince bir şekilde o da gözaltına alınmış. Aslında gazetenin beşinci sayfasının manşetine çekilmiş haberin güncel kısmı bu kadar. Yani metinde kadının “kamyonda esrar ele geçirme” operasyonunun neresinde olduğuna dair en ufak bir bilgi kırıntısı yok. Başlıkta, kadın “yakıyor” ama biz ne bir fuhuş suçundan gözaltına alındığı bir yıl önce, ne de bugünkü yakalanışında kadının neden ve kimi yaktığını asla öğrenemiyoruz. Kadının yakalanan kamyonda olup olmadığını dahi duyamıyoruz. Eğer kamyonda yakalanmadıysa yakalandığı yerde üzerinde esrar bulunup bulunmadığını, birilerini suça itip itmediğini bilmiyoruz! Peki, acaba kadının bütün “yakıcı” hatası taşıdığı sebze kasaları arasına esrar bulunan kamyondaki şoför ya da diğer adamlarla fuhuş yapması mı? Yani kamyondaki erkekler esrar kaçakçılığı suçuyla bağlantılı olarak gözaltına alınmadan önce kadına “dokunup” öyle mi “yandılar”? Eğer öyleyse iki suç arasında böyle bir başlık atmayı haklı gösterecek nasıl bir ilişki olabilir? Yani kadın adamları niye yakmış olsun? Kadın uyuşturucu şebekesinin içinde ise şoförleri silah zoruyla uyuşturucu işine mi sokuyor? Bu tür “detayları” boşuna haberde aramayın, zira onlar yok orada. Haberde bu konuyla ilgili olarak sadece ve sadece tek bir cümle var! Evet, tek bir cümle! O da şu: “Polis olayla ilgili R.S, B.S. ve İ.U. adlı şahıslar ile G.T. adlı kadını gözaltına aldı.” Muhabirin bütün bildiği ya da haberin bize bütün aktardığı bu! Kapladığı metnin dörtte üçünü kadının bir yıl önce fuhuş suçundan gözaltına alınışına ve onunla ilgili detaylara ayıran koca haberde kadının bu kaçakçılık suçuyla bağlantılı olabileceğini düşündüren hiçbir detay yok! Peki, o zaman, neden “bu kadına dokunan yanıyor?” Haberde bu “detaylar” yok yok! Ama kendisini bir yıl önce nezarethaneye almış polislerle seks yapar halde yakalandıktan sonra kurmuş olduğu, “Hallerine üzüldüğüm için onlarla birlikte oldum” cümlesi var! Yani, en az bir yıllık bayat bir malumatın en pornografik gösterenini haberin finaline “şaak” diye koyuvermek var! Haberdeki boşlukları doldurmak da, “haberin” takibini (!) yapmak da artık (erkek) okurun muhayyilesinin bileceği iş! Oysa azıcık sağduyusu olan her insan, bir yıl önceki hadisede asıl “yakıcı” olayın, nezarete alınmış ve çaresiz bir konumda kalmış bir hayat kadınıyla işi topluca seks yapmaya vardırmış olan bir takım kamu görevlilerinin tavrı olduğunu anlar, hisseder. Ayrıca gelin görün ki, zaten bu polisler haklarında başlatılan soruşturma sonucunda meslekten ihraç edilmişler. Yani ortada o “vukuatı” detaylarıyla hatırlatmayı gerektirecek yeni bir gelişme de yok. Ama işte tam bu noktada muhabir, haberi hak ettiği içerik ve biçimle gazete sayfalarına yansıtmak yerine kadının bir yıl önceki başka bir olayda fuhuş yapışını hatırlatmayı, muktedirlerin diliyle haberi patetik bir biçimde büyütüp bu “dokundurucu” başlıkla manşete taşımayı seçiyor! * Söz konusu haberin yer aldığı Taraf gazetesinde aynı gün Alper Görmüş, “Araba devrildikten sonra yol gösterme yazısı” başlığıyla kaleme aldığı makalesinde, BBP lideri Yazıcıoğlu’nun NTV santralinden gönderilen cep telefonu sinyalleriyle düşürülmüş olabileceği iddiasını haberleştiren gazetesini eleştirirken, “heyecanlı, taraflı, kendi sözü olan ve bunu gizlemeyen gazetelerin kendi dünya görüşlerini ve varsayımlarını doğrular nitelikteki haberler karşısında kuşkularını törpülemeleri gerektiğini” söylüyordu. Yani Görmüş, birçok gazetede alışık olmadığımız bir içtenlik sergiliyor ve gazetesini masaya yatırarak içten bir özeleştiri yaparken, “insani eğilim ve zaaflarımızın, duygularımızın, heyecanlarımızın, gazetecilik pratiğimizdeki etkileri üzerinde kafa yormanın” çok önemli olduğunu vurguluyordu. Ancak aynı gün bu yazının tam karşı sayfasındaki haberde, Görmüş’ün uyarılarının neden önemli olduğunu, ağzımızda ekşi bir tat ile bir kez daha anlamış olduk! Görmüş, cep telefonu sinyalleriyle helikopter düşürme iddiasıyla gazetesinde çıkan ama çöken haberine ilişkin kaleme aldığı değerlendirme yazısının son kısmında, “Bu sonuçta, Taraf’ı beğensin beğenmesin bütün okurlardaki ‘sarsıcı haber beklentisi’nin yüksek olduğunu düşünüyorum” diyordu. Taraf’ı önemseyen ama ondan daha fazlasını beklediği için bazı şikâyetleri de olan bir okur olarak hemen cevaplayayım: Evet yüksek! Ama mesela şahsen ben bu kadar “sarsıcı” bir beklenti içinde değilim! Kadın okurların “bu kadına dokunan yanıyor” haberinin veriliş biçimine ilişkin yorumlarının ne yönde olduğunu bilemem. Ama bir gazetenin sadece “gündem belirleyecek haberlerde” değil, manşete taşınması kuşkulu haberlerde dahi bu denli “sarsıcı” olmasını kimse arzulamaz sanırım! Ayrıca “derede boğulmak”, “okyanusu geçmek” düşüncesindekilerin yüz yüze kalmak isteyebileceği bir sonuç da değil! 30 Ekim 2009 tarihli Agos gazetesindeki köşesinde Rober Koptaş’n da hatırlattığı gibi, Taraf Türkiye’nin demokratikleşmesi için çok önemli, ama, gazetenin bu önemi, onun muktedirlerin dilini konuşmasını hiç bir şekilde meşru kılmıyor!
<< Önceki Haber ‘Bu kadına dokunan yanıyor’ Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER