Bir insan neden idam seyreder?


Pazar sabahının sükûnetine hiç aldırmadan koca gazete tomarı içinden çıkıp beni şaşırtarak sarsalayan başlığı acaba ben mi buldum yoksa başlık mı beni buldu: 3 fidan’ı idama gönderen adam boğularak öldü.” 68 kuşağının öğrenci liderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam kararlarını veren... Bununla da yetinmeyip idamları izleyen dönemin Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nin Başkanı emekli Tuğgeneral Ali Elverdi, 86 yaşında “yediği yemeğin nefes borusuna kaçması nedeniyle solunum yetmezliği” sonucu boğularak ölmüştü. İdam edilen Deniz Gezmiş ile Yusuf Aslan 25, Hüseyin İnan’da 23 yaşındaydı... Biz böyle bir barbarlıktan geliyoruz. *** Dahası var... Tuğgeneral rütbesiyle emekli olduktan sonra, aynı davanın savcısı Baki Tuğ ile birlikte siyasete atılan Ali Elverdi, 1977 yılında Adalet Partisi Bursa milletvekili seçildi. Onu listesine alarak seçtirten kimdi? “Altı kere gidip, yedi kere gelen” dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. 12 Mart 1971 Darbesi’nin baş aktörü Orgeneral Faik Türün’ü de 1977 yılında Adalet Partisi’nden Manisa milletvekili seçtirten de gene aynı Süleyman Demirel değil mi? Siz böyle bir siyaset kurumu ve böyle bir siyaset anlayışı gördünüz mü? Parlamento, halk iradesinin temsilcisi mi yoksa cellâtlık yapan darbecilerin arenası mı? *** Hiç süphesiz halk iradesinin parlamentosu değil. Meclis bugün mini anayasa değişim paketini görüşmeye başlıyor olsa da, 12 Eylül rejimi anayasasının ruhu ve zihniyeti; “parti içi demokrasiyi” yerle yeksan etmiş bulunan “Siyasi Partiler Yasası” başta olmak üzere tüm hukuksal mevzuatı ile taş gibi duruyor. Neden gerçek bir demokrasimiz ve halkı temsil eden bir parlamentomuz yok? Cevap basit: “Vergi alan” bir devlet ile “vergi veren” vatandaş düzeyine henüz gelemedik. Türkiye’de yaklaşık 48 milyon seçmen var, peki “vergi veren” kaç kişi var? Nüfus... Nüfus içerisindeki işgücü sayısı... Kayıtlı gerçek kişi vergi mükellefi sayısı... Ve bu kayıtlı gerçek kişi vergi mükellefinin işgücüne oranı... Ülkelerdeki “gerçek” vergi verenleri işte bu oran belirtmekte... Örneğin, İtalya’nın 57,3 milyon nüfusu, 23,9 milyon işgücü, 37 milyon da gerçek kişi mükellefi var. Mükelleflerin işgücüne oranı ise yüzde 154,8. İrlanda’nın 4 milyon nüfusu, 1,8 milyon işgücü, 1 milyon 860 bin gerçek kişi mükellefi var. Kayıtlı gerçek kişi mükellefin işgücüne oranı ise yüzde 104. Türkiye’de ise kayıtlı gerçek kişi mükellefin işgücüne oranı yüzde 9,3. Demokrasi, vergi verenlerin vergi alanları kuruşuna kadar denetledikleri rejimin adı olduğu için bize hala çok uzak. Onun için çocukları asan ve asılmalarını seyreden patolojik bir darbeciliğin temsilcileri, siyasi parti liderleri marifetiyle parlamentoya taşınıyor... Onun için 12 Eylül otuzuncu yılında hala yaşamakta. *** Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruluşunun doksanıncı yılını kutlamaya hazırlanırken hala halk iradesine dayalı gerçek bir demokrasiye ve onun oluşmasını sağlayan sosyal gelişmişliğe ulaşamadık. Sanıyorum siyasetin gündemi bugünden itibaren epeyce bir zaman “başkanlık rejimi” olacak. Eline silah almamış gençlerini gözünü kırpmadan idam edenleri utanmazca parlamentoya taşıyan bir “siyaset anlayışı” ile hesaplaşmadan alelacele bir başka tartışma başlığına geçilecek gibi... Siyaset kurumu, parlamenter rejimi oturtmayı değil, başkanlık rejiminden yola devamı arzulamakta. Osmanlı’nın “tek adam” anlayışından Cumhuriyet’in “tek adam” rejimine geçip geçmemek gündem olacak... *** Vergi alan bir devlet ile vergi veren bir vatandaş yapılanmasının doğurduğu “parlamenter demokrasinin” şartlarını bunca yıl oluşturmayınca, tarih kendini mecburen tekrar ediyor. Çünkü görüntü değişse de sosyal yapı özünde hala aynı. *** Merak ediyorum, Ali Elverdi için TBMM’de de tören yapacaklar mı?
<< Önceki Haber Bir insan neden idam seyreder? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER