Barışı ve İsrail’i zehirleyen güçle çıkış yolu!


Amos Oz, 1939 Kudüs doğumlu bir yazar. Çağdaş İsrail edebiyatının önde gelen isimlerinden biridir ve romanları Türkçeye de çevrilmiştir. Aynı zamanda bir aktivisttir. İsrail’deki “Barış, Hemen Şimdi!” hareketinin içinde yer alır. Dokuz Türk’ün ölümüyle sonuçlanan İsrail saldırganlığını ve kendi ülkesinin ‘güç sarhoşluğu‘nu Amos Oz da eleştiriyor. Ama aynı zamanda olanca yalınlığıyla Filistin sorunu ile çözümünün çok genel bir çerçevesini yalın biçimde çiziyor. Doğrudur, bu sorun çözülmeden ne İsrail’e, ne Filistin’e, ne de Ortadoğu’ya barış gelebilir. Filistin’e kalıcı ve hakça bir barış gelmeden çok yakındığımız uluslararası terör sorununu çözmek de hayaldir. Barış diye bir derdi olanların Amos Oz’un aşağıdaki satırlarını dikkatle okumasında yarar var. * * * Güç bizi zehirledi! Karşılaştığımız her sorunu güç kullanarak çözebileceğimizi zannediyoruz. Tıpkı o atasözü gibi: Elinde büyük bir çekiç olan adama, bütün sorunlar çivi gibi görünür. İsrail 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan bu yana askeri güce takılıp kalmış durumda. Zihniyet şu: Güçle yapılamayan şey, daha da büyük bir güçle yapılabilir. Gazze ablukası bu bakış açısının yan ürünlerinden biri. Bu bakışın kökeninde yanlış bir varsayım var: Hamas silahların gücüyle yenilgiye uğratılabilir. Ya da daha genel ifadesiyle, Filistin sorunu çözülmek yerine ezilebilir. Fakat Hamas bir terör örgütünden ibaret değil. Hamas bir fikir. Bir çok Filistinli’nin perişanlığından ve öfkesinden ortaya çıkmış, çaresiz ve fanatik bir fikir... Tarihte hiç bir fikir güçle yok edilememiştir. Hiç bir fikir ablukayla, bombardımanla, tank namlularıyla ve deniz komandolarıyla yenilgiye uğratılmamıştır. Bir fikri yenmek için ondan daha iyi, daha çekici ve kabul edilebilir bir fikir ortaya koymanız gerekir. İsrail’in Hamas’ı bir kenara itmesinin tek yolu, Batı Şeria ve Gazze’de 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlet kurulması konusunda Filistinlilerle bir an önce anlaşmaya varmaktır. İsrail Gazze’ye giden 100 gemiye daha el koysa bile, Gazze’yi işgal etmek için 100 kere daha asker gönderse bile, ordusunu, polisini ve gizli kuvvetlerini kaç kere daha seferber etse bile sorunu çözemez. Çünkü sorun şu: Bu topraklarda sadece biz yaşamıyoruz ve bu topraklarda sadece Filistinliler de yaşamıyor. Kudüs’te sadece biz ya da sadece Filistinliler yaşamıyor. Biz, yani İsrailliler ve Filistinliler bu basit olgunun mantıksal sonuçlarını kabul etmedikçe, hepimiz daimi kuşatma halinde yaşayacağız. Gazze İsrail kuşatmasında, İsrail’se uluslararası toplumun ve Arapların kuşatmasında olacak. Gücün önemini azımsamıyorum. Askeri güç İsrail için hayati. Güç olmadan tek bir gün bile ayakta kalamayız. Fakat gücün ancak bir önleyici; İsrail’in yıkımını önlemenin, hayatlarımızı ve özgürlüğümüzü korumanın aracı mahiyetinde etkili olduğunu unutmamalıyız. Gücü nefsi müdafaa temelinde önleyici bir araç yerine, sorunları ezmenin ve fikirleri yok etmenin aracı olarak kullanmak yönündeki her teşebbüs daha fazla felakete yol açacak. Tıpkı Gazze kıyılarının açığındaki uluslararası sularda kendi başımıza getirdiğimiz son felaket gibi...(Amos Oz, Guardian, 2 Haziran 2010; çevirisi: Radikal, 3 Haziran, s. 12)
<< Önceki Haber Barışı ve İsrail’i zehirleyen güçle çıkış yolu! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER