Referandum hikâyeleri


Sevgili okuyucular, bu Pazar sohbetinde sizlere ‘referandum’dan bahsedeceğim. Malûm ya, Anayasa Mahkemesi, antidemokratik ve millî iradeye aykırı burnunu Anayasa değişikliği paketine sokmuş olsa da lûtfedip tamamını iptal etmediği için ‘Anayasa Reformu’ 12 Eylül 2010 tarihinde referanduma sunuluyor. ‘Hayır’da hayır yoktur Efendim, Türkiye’deki ilk referandum, -Dr. Mustafa Çalık dostumun kulakları çınlasın- ‘Vak’a-yı şerriye’den (27 Mayıs Darbesi) sonra cuntacıların postalseverlere hazırlattığı ‘1961 Anayasası’ için yapıldı. Yeni Anayasa silâhların gölgesinde 9 Temmuz 1961 tarihinde referanduma sunuldu. Cuntacılarla CHP’lilerin elele yürüttüğü referandum kampanyasında, Anayasa’ya evet oyu verilirse demokrasiye geçiş vaadinde bulunuldu. Kampanya esnasında eski Demokrat Partililer ve onların devamı olan AP’liler, ‘Hayır’da hayır vardır’ sloganını kullandılar. Slogan tesirli oldu ama tehdit ve şantaj altındaki halkımız, cuntacılar bir an evvel gitsinler diye ‘Evet’ oyu kullanmayı tercih etti ve 1961 Anayasası yüzde 61,7 oranındaki evet oyuyla kabul edildi. Sizin anlayacağınız, ‘Hayır’da hayır var’ sloganı bugünün lâikçi Kılıçdaroğlu’na ve CHP’lilere değil, yarım asır öncesinin DP/AP’lilere ait bir slogandır. ‘Tak tak’ tutmadı Efendim, gözünü sevdiğimin memleketinde darbeciler hiç rahat durmadılar ki... Bu defa da büyük nü ressamımız Evren Paşa beşi bir yerdesiyle birlikte borazanı öttürdü. Gene, postal tiryakisi hukuk hokkabazlarına hazırlattığı ‘1982 Anayasası’nın referanduma sunulması için kollar sıvandı. Evren, o her zamanki ‘zarif’ ifadesiyle, ‘sivillerin pisletmeyeceği bir kazan’ imali peşindeydi. Anayasa oylamasıyla bir taşta birkaç kuş vuruyor; bir yandan, ne yazık ki hâlen yürürlükte bulunan antidemokratik darbe anayasasını oylatırken, diğer taraftan da hem kendini Cumhurbaşkanı seçtiriyor, hem de yüzkarası geçici 15. maddeyle ömür boyu dokunulmazlık ve sorumsuzluk zırhına bürünüyordu. 7 Kasım 1982 tarihinde, 1982 Anayasası’nın referanduma sunulduğu gün Demirel ile beraberdik. Ekrem Ceyhun da bizimle birlikteydi. Demirel, eski AP teşkilâtlarına ve taraftarlarına haber ulaştırarak ‘Hayır’ oyu kullanılması veya ‘tak tak’ yapılıp geçersiz oy verilmesi konusunda gayret göstermişti. Sonuçtan ümitliydi. Bana, neticeyi nasıl tahmin ettiğimi sordu; ‘Yüzde 70 gibi evet oyuyla kabul edilir’ dedim. Aslında onu kırmamak için daha fazla tahmin ettiğim hâlde, az söylemiştim. Cevabıma çok kızdı; ‘1961 Anayasası bile yüzde 61,7 oy alabilmişti’ dedi. Ekrem beye tahminini sordu; Demirel’e çok bağlı olan Ekrem Ceyhun, ‘Herhalde yüzde 60 filân olur’ diye cevap verdi. Bu cevap da Demirel ’in hoşuna gitmemişti. ‘Siz ne söylüyorsunuz beyler?!..’ diye gürledi. ‘Göreceksiniz ya reddedilecek ya da kıl payı ile alabilecekler...’ Referandum, yüzde 91,7 evet oyu ile sonuçlandı. Bunun başlıca iki sebebi vardı. Birincisi, referandumun gene silâhların gölgesinde zor kullanılarak yapılmasıydı. İçi görünen oy zarfları, militan görevliler ve 1946 Seçimlerine benzer şekilde, ‘açık oy, gizli sayım’ kepazeliğiyle her şey bir kurgu gibiydi. İkinci olarak, özellikle kulislerdeki ‘Hayır oyu çıkarsa demokrasiye geçilmez’ şantajı etkili oldu. Kısaca, her iki anayasa oylamasında da halkımız, darbecilerin defolup gitmeleri ve demokrasiye geçilmesi için kabul oyu kullanmıştır. ‘No no’ da tutmadı Efendim, bugüne kadar yapılan referandumların sonucunda hep ‘Evet’ oyları daha fazla çıkmıştır. Bunda halkımızın olaylara olumlu bakışının da tesiri vardır. Üçüncü referandum rahmetli Özal’ın zamanında 6 Eylül 1987 tarihinde yapıldı. Aslında, ilk iki anayasa oylamasından sonraki bu referandum, Türkiye’de demokratik kurallara uygun olarak yapılan ilk referandumdur. Bu referandumun yapılabilmesi için, önce 17.5.1987 tarihinde 1982 Anayasası tâdil edilmiştir (175. madde). Özal, evvelâ 12 Eylül Anayasası’ndaki siyasî yasakları samimiyetle kaldırmaktan yanaydı. DYP Genel Başkanı Cindoruk’la görüşerek DYP temsilcisi Mehmet Dülger ile ANAP temsilcisi olarak benim siyasî yasakların kaldırılması için bir anayasa değişiklik teklifi hazırlamamızı istedi. Yakın dostum olan Dülger’le bizim evde bir araya gelerek taslağı hazırladık. Ertesi gün metni götürünce şaşırdı ve Cumhurbaşkanı Evren’in değişikliğe karşı çıktığını söyledi. Ben o sıra Devlet Bakanı ve Hükûmet Sözcüsü idim. Hemen Evren’den randevu alıp görüştüm. Evren, değişikliğe karşı olduğu iddiasına kızdı ve ‘Çıkarıp getirin, derhal imzalayayım’ dedi. Benim Evren ile görüşeceğimi tahmin etmeyen Özal’ın bu cevaba canı sıkıldı ve bu konudaki görüşünü değiştirdiğini söyledi. Sebebini sorduğumda, beni çok üzen ve düşündüren şu cevabı vermişti: ‘Demirel Demokratların yasağını kaldırmamak için 13 yıl direndi. Ne diye siyasî rakibimize kendi elimizle imkân verelim?’ Sonradan, zamanın Ticaret Bakanı Cahit Aral ile ANAP Teşkilât Başkanı Mehmet Keçeciler’in ona bu telkinde bulunduğunu öğrendim. Söyledikleri belki siyaseten doğru olabilirdi, lâkin ne yazık ki, Türkiye siyasetindeki oportünizm, Özal gibi demokrat ve ileri görüşlü bir devlet adamını dahi kötü etkileyebilmişti. Bunun üzerine Özal’a istifamı verdim fakat kabul etmedi. Ancak, Güneş Taner turuncu renkli ‘No, no’ tişörtleriyle dolaşırken ben ‘evet’ten yana oldum. Sonuç olarak halk yüzde 50,16 oranında evet oyuyla siyasîlerin affını kabul etti. Halkın irfanı her zaman olduğu gibi tecellî etmiş ve bu sonuç ile her iki taraf da dersini almıştı. Halk daima değişimden yanadır Efendim, özetle ifade edersek, dördüncü (bir bakıma ikinci) referandum da Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi konusunda yapıldı. AK Parti’nin bu istikametteki teklifi 21 Ekim 2007 tarihinde referanduma sunuldu ve yüzde 68,95 oranındaki evet oyuyla kabul edildi. Halkımız, bir defa daha ne kadar basiretli olduğunu göstermişti. Şimdi, 12 Eylül 2010 tarihinde yani iki ay sonra Türk demokrasisinin en önemli referandumu yapılacak. Bu referandumun neticesinde ‘evet’ oyları çok çıkar da ‘Anayasa Reformu’ kabul edilirse, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve modernleşmesi yönünde çok önemli bir merhale katedilmiş olunacak. Şu hususu altını çizerek belirtelim ki, bizim milletimiz daima değişimden yana olmuştur. 12 Eylül Darbesi’ni tasfiye eden bir Anayasa Reformu’nun karşısına çıkanlara pirim vermeyecektir. Son referandumda da halkın cevabı gene ‘EVET’ olacaktır.
<< Önceki Haber Referandum hikâyeleri Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER