Srebrenitsa'nın çığlığı ve Avrupa'nın ayıbı


Bundan 5 yıl önce, Srebrenitsa katliamının onuncu yılı törenlerini anlatırken "Bir acı ne zaman diner? Eğer birkaç ay, birkaç yıl şeklinde cevap verenlerdenseniz yanıldığınızın kanıtı Srebrenitsa'dır" diye bitirmiştim. Bugün ise o soruyu güncellemem gerekiyor. Katliamın üzerinden 15 yıl geçti. Yine anma törenindeyim ve görünen o ki yaşananların acısı asırlar geçse de dinmeyecek. Dün Potoçari Köyü yakınlarındaki şehitliğin manzarası acıların ne kadar taze olduğunun kanıtıydı. Sadece dünkü tabloya bakıp katliamın hemen önceki gün olduğunu bile düşünebilirsiniz. Boşnaklar, insanlık tarihinin en büyük trajedisini yaşadılar. 8 bini aşkın erkek birkaç gün içinde, üstelik tüm dünyanın gözleri önünde katledildi. Kadınlar, genç kızlar işkenceye maruz kaldı. Binlercesi hâlâ kayıp. Aradan geçen 15 yıl içinde izi bulunamamış toplu mezarlar bile var. Bu kadar kolay yazıp bu kadar kolay anlatıyoruz ama yaşanan vahşetin tanımı yok. Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve kalabalık bir heyetle katliamın 15. yıl dönümü anma törenlerine katılmak için Srebrenitsa'daydık. Bu yılki törenlerin öncekilerden bir farkı var. Çünkü ilk kez Hırvatlar, Sırplar da anma törenlerine katılıyorlar. Daha önce birkaç kez sivil toplumdan ve alt düzey politikacılarla katılmıştı Sırplar. İlk kez devlet başkanı seviyesinde ve resmen özür dilemek için buradalar. Bunda Türkiye'nin de büyük payı var. Çünkü iki yıl önce 'Yeni bir Balkan savaşı ne zaman çıkar' tartışması yapılıyordu. Fakat Davutoğlu ve ekibi adeta mekik dokuyup Boşnak, Sırp ve Hırvatları aynı masa etrafında toplamayı başardı. Son iki yıl içinde sayısız toplantı yapıldı. Hatta mevcut Sırp hükümeti bile Türkiye'nin devreye girmesiyle kurulabildi. İşleyen mekanizma sonuç verdi ve geçtiğimiz nisan ayında Sırp Parlomentosu'ndan Srebrenitsa için özür çıktı. Her ne kadar özür Boşnaklar'ı tatmin etmese de önemli bir aşama denebilir. Düne dönersek. Srebrenitsa, yaşanmadan, yaşayanlardan dinlemeden en önemlisi orada olmadan anlaşılabilecek bir olay değil. Düşünün, on bini aşkın nüfusu olan bir şehir ve birkaç gün içinde tümden katlediliyorlar. Eğer soykırım kelimesine sözlükte bir karşılık konacaksa iki nokta koyup, karşısına Srebrenitsa dense yeterli olacaktır. Üstelik bu olaylar öyle bir asır önce filan değil. Daha 15 yıl önce ve tüm dünyanın gözleri önünde oldu. Bugün bize bir asır önceki tartışmalı olaylardan soykırım dayatması yapan Avrupa'nın göbeğinde oldu bu katliam. Sırp çentiklerin gözü öylesine dönmüştü ki öldürdükleri Boşnaklar'ın cesetlerini ayrı ayrı toplu mezarlara doldurdular. Cesetlere bile işkence ettiler ki yıllar sonra yaptıkları ayıp yüzlerine vurulmasın. Aradan geçen 15 yılda hâlâ bulunamayan toplu mezarlar var. Toplu mezarlarda bulunan cesetlerin kimlik tespit çalışmaları da ağır aksak gidiyor. Çünkü Sırplar öyle bir soykırım yaptılar ki birçok aileden hayatta kalan kimse kalmadı. DNA eşlemesi bile yapılamıyor. Tuzla'da bulunan ICMP merkezindeki binlerce kemiğin kimlere ait olduğu belki de kıyamete kadar tespit edilemeyecek. Bu merkezlerde yıllar boyu süren çalışmalar sonucu kimliği tespit edilen Boşnaklar ise dün törenle defnedildi. Potoçari'deki tören alanında yaklaşık 800 tabut vardı. İçinde birkaç parça kemik. Ama bu bile Boşnaklar için çok önemli. Çünkü yıllardır "En azından başında dua okuyabileceğim bir mezarı olsaydı" diye gözyaşı döküyor Boşnak anneler, kadınlar. Bu durumu yaşamayanın anlaması zor. Düşünün, 15 yıldır kayıp eşiniz ve çocuklarınız için gözyaşı döküyorsunuz. Kim bilir hangi toplu mezardan çıkacak diye kulağınız ICMP'den gelecek telefonda. Bir gün kapınızı çalıyorlar. Birkaç parça kıyafeti önünüze koyuyorlar. Birkaç kemik ve şanslıysanız bir kafatasını gösterip "DNA eşlemesi tuttu, eşinizi bulduk" diyorlar. Sevinsinler mi? Kahrolsunlar mı? Bilemiyor Boşnaklar. Dün mahşeri kalabalıkta gözyaşlarını içine akıtan anneler vardı. Onlar, 15 yıldır "Belki bu yıl eşimi, oğlumu, kardeşimi defnedebiliriz" umuduyla bekledi. Bu yılda iz yoktu yakınlarından. Ve onlar için Bosna Savaşı, Srebrenitsa katliamı hâlâ bitmedi. Bir gün kapılarını çalıp "Bir torba içinde birkaç parça kemik" getirilinceye kadar da devam edecek o savaş. Burada anlatılan bir hikâye var. Sadece mezarlara konan mavi bir kelebeğin izini sürmüş Boşnaklar. Böylece toplu mezarları bulurmuşlar. Dünya, eli kanlı Sırp katilleri bulmamak için diretse de elini kolunu sallayarak gezdiği yerleri bilmesine rağmen yakalamasa da Boşnaklar mavi kelebeğin izini sürmeye devam edecekler. Ta ki son kaybın kemiklerini buluncaya kadar...
<< Önceki Haber Srebrenitsa'nın çığlığı ve Avrupa'nın ayıbı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER