Pazar ayini


Bugün özellikle dünyanın gözü Van Gölü’nde... Daha doğrusu Van Gölü’nde bulunan Akdamar Adası’ndaki Ermeni Kilisesi’nde... Yaklaşık 1100 yıllık tarihe sahip olan... ...Akdamar Kilisesi’nde 95 yıl aradan sonra ilk kez bir ayin yapılıyor... Başta AB, tüm dünya gelişmeyi dinsel özgürlükler açısından çok olumlu bir sinyal olarak yorumlamakta... Ben ise geçenlerde ziyaret edip efsunlandığım bu kilise üzerinden zamanın sonsuzluğunu... Bir nevi Pazar ayinine dönüştürerek, avuçlama gayreti içindeyim. *** Adeta “zaman makinesini” bir geri, bir ileri oynatıyorum... 1100 yıllık Akdamar Kilisesi’nden günümüze geliyorum... Birinci ve ana sınıflar Salı günü eğitime başlamıştı, diğerleri de yarın başlayacak... İstanbul’da ilkokula ilk adımı atan bir bebecik... İstanbul’un sekiz bin yıllık eşsiz tarihini, 500’ü aşkın eserle gözler önüne serecek serginin bilincinde olabilseydi... Bizantion’dan Nea Roma’ya... Constantinopolis’ten İstanbul’a... Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarına başkentlik yapmış kentin görkemli tarihi... Okula başlayanları, sekiz bin yıllık İstanbul üzerinden manevi bir bilinçle sarmalayabilseydi... Yaşam hem boyutlanır, hem de kanatlanırdı... *** Bu Pazar ayininde zaman makinesini Sultanahmet Meydanı’ndaki “Dikilitaş”da donduruyorum... Oraya gidip bir göz atmak, sahiden de zamanın sonsuzluğunu avuçlayacakmışsınız hissi veriyor. Sanki zaman varmış ve dokunulabilirmiş gibi... O “Dikilitaş”ı, milattan önce 1550’de Mısır Firavunu III. Tutmosis, Mezopotamya seferindeki zaferini anmak için yaptırmış. Demek ki üç bin beş yüz yılı aşkın bir süre... Muhtemelen İstanbul’daki en eski tarihi eser. İstanbul’da yaşayan herkesi dilediğinde zaman tüneline sokabilecek bir tılsım rüzgârı... İlk yapıldığında, şimdikinden üç kat daha uzun olduğu söylenen taşı, milattan sonra 390’da Luksor’daki tapınaktan alarak İstanbul’a Büyük Theodosius getirmiş. Bir anlamda Roma’nın dünya egemenliğini gösteren bu taş, uzun süre bir kenarda kalmış, yıllarca dikilememiş... *** İstanbul’un gözlerden saklı bir başka anlamlı taşı ise gene Sultanahmet’te bulunuyor. Ölümlü insanlar için o da çok eski bir taş. Ama “Dikilitaş”ın ancak yarı yaşında... “Milion Taşı”, İstanbulluların da, İstanbul’u yönetenlerin de inatla görmezden geldiği bir taş. Hâlbuki o görmezden gelinen taşın bizatihi varlık sebebi “azamet”... Ayasofya’nın karşısında, Yerebatan Sarnıcı’nın hemen yanı başında duran o kimsesiz Milion Taşı, Doğa Roma İmparatorluğu’nun başkentini “dünyanın başladığı yer” olarak ilan etmek için dikilmiş. Doğu Roma’nın bu “egosantrik” anlayışını, o imparatorluğun bugünkü mirasçıları olarak, aldırmazlıkla cezalandırıyoruz. “Milion Taşı”, Sultanahmet Meydanı’ndaki Dikilitaş yanında hem öksüz, hem de yetim. Sanki dünün kefaretini öder gibi... Dünün izlerini Fener’de, Balat’ta, Ayvansaray’da, daha da zenginleştirerek aramak ve bulmak mümkün. Kiliseden camiye dönüştürülmüş, ya da Bizans kilisesi olarak korunmuş tarihsel mekânları bulabilmek, İstanbul’un en eski konutlarına rastlamak bir rüya değil... Gün içinde gerçekleştirilebilecek bir keyif... Ama sadece Sultanahmet Meydanı’na bile bakınca “derin İstanbul”u görebiliyorsunuz. Aşılmaz mimarisiyle Ayasofya, altı minaresiyle tek örnek olarak duran Sultanahmet Camii... Asırların rüzgârlarını bize taşıyan Dikilitaş... Unutmak ister gibi ilgisiz kaldığımız bir azamet heykeli “Milion Taşı”... İstanbul’u keşfetmeden bu kentte yaşamak, zamanın derinliğinde kolan vurmamak, tarih bilinciyle sırdaş olmamak bizi azaltıyor... Yaşamı sınırlı yıllardan ibaret kılıyor. “Derin İstanbul”u görmedikçe biz biraz daha sığlaşıyoruz. Dikilitaş ile Milion Taşı arasında saklı insanlık serüveninin büyük bir parçasını göremeyen körlere dönüyoruz. *** Birinci ve ana sınıflar Salı günü eğitime başlamıştı, diğerleri de yarın başlayacak... Keşke onlar bu İstanbul’u zaman makinelerini oynatarak yaşayacak bir “derinlik” bilinciyle yetişseler... Çok şey mi istedim? O halde... Hiç olmadı, her 19 Eylül benim zaman makineme binip, Pazar ayini yaparak, ölüm yıl dönümlerinde Bedri Rahmi’den bir iki mısra mırıldanabilseler: “Önde zeytin ağaçları arkasında yar Sene 1946 Mevsim Sonbahar

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER