Kurban mutfağı...


Din, kültürlerin en etkin ana damarlarından biri. Tabii bu nedenle dinin günlük hayat ve yemek kültürü üzerinde önemli etkisi var. Örneğin... Hıristiyanlıkta oruç dönemlerindeki bazı istisnalar dışında her şey yeniyor. Hıristiyanlar, Cuma günü et yemiyor. Bunun Hz. İsa’nın Cuma günü çarmıha gerilmesiyle ilgisi var. Onun yasını tutmak amacıyla etten vazgeçiliyor. Hıristiyanlar, et ve kemik haline gelip insanlığa döndüğüne inandıkları peygamberlerinin öldüğü Cuma günü et yerine, dinlerine göre su yüzeyinin altında yaşadığı için ölüm ve cinler âlemiyle ilişkilendirdikleri balığı yiyorlar... Canlı yaratık saymadıklarından, Cuma günleri balık yemekte sakınca görmüyorlar... *** Bir hafta süren Hamursuz Yortusu ise Yahudiler için büyük önem taşıyor. Yahudiler, Hamursuz Yortusu boyunca bir hafta süreyle mayasız ekmek yiyor. Böylece Mısır’dan kaçış sırasında ekmeğin mayalanmasına fırsat bulunamaması hatırlanıyor. Hamursuz Yortusu’nun ilk iki ve son iki gecesi akşam evde ziyafet düzenleniyor... Kurulan ziyafet sofralarına Seder deniyor... *** Hangi yiyeceklerin caiz olduğu Museviliğin kutsal kitabında yazar. Sebze ve meyvenin her çeşidi yenebilir. Hayvani besinlerde ise oldukça ince ayrıntılara dikkat etmek gerekir. Yüzgeci ve pulu olmayan deniz yaratıkları yenmez. Yahudilikte, sadece çift toynaklı ve geviş getiren hayvanın etini yemek caizdir. Bu kurala göre domuz eti Yahudilikte de haramdır. *** Paskalya Yortusu sırasında... Doğu Avrupa ülkelerinde... Ortodoksların kiliseye götürdükleri yumurta ve diğer yiyecekleri papazlara kutsatıp öyle yediklerini de belirtelim. Bir Ortodoks Haham gıda maddelerinde riayet edilmesi gereken diğer kuralları şöyle açıklıyor: “Bir kere et sütten ayrılır. Biri etliler, diğeri süt ürünleri için olmak üzere iki mutfak kullanırız. Sadece buzdolaplarını ayırmayız. Etli ve sütlü ürünlerin muhafaza edildiği kap ve tencereler de ayrıdır. Aynı zamanda pişirilmez, birlikte sofraya konmazlar. Etli yemeğin üzerinden üç saat geçmeden sütlü kahve içilmez.” *** Yemek, Hindu inancında da önemli bir yer tutuyor... Bilindiği üzere... Hinduların birçoğu et yemez. Hinduizm’in de etli yemekle ilgili özel kuralları vardır. Özellikle sığır etinden uzak dururlar. Hindular her canlı yaratıkta tanrının bulunduğuna inanır, özellikle de milyonlarca Hintlinin anası saydıkları ineği kutsarlar. İnekler, “Tanrı’nın armağanı” olarak kabul ediliyor... İnek kesmek ve inek eti yemek yasaktır. Hinduizm’de inek öldürene katil gözüyle bakılır. Sih inancına göre ise insan bedeni “Tanrı’nın evi” kabul edilir. Bu yüzden her Sih kendisine iyi bakmayı ve sağlıklı beslenmeyi bir görev beller. Etten kaçan Sihler, vejetaryen beslenmeye ağırlık verir. *** Buna karşın... Budizm vejetaryenliği şart koşmaz. Ama hangi tür olursa olsun hayvan öldürmeyi men eder. Budist rahipler ise sofraya mutlaka birlikte oturur. Ve sofrada muhakkak pirinç bulunur. Pirinç, tam 9 bin yıldır sofralarda... Bu kadar uzun süredir yenmesi, ona yüklenen anlamları da doğal olarak artırıyor. Pirinç, hayatın ve doğurganlığın sembolleri arasında yer alıyor. *** Pirinç Japonya’da eski çağlarda kutsal kabul edilirdi. Şintoizm bu geleneği sürdürüyor. Bunun için bir tür pirinç rakısı olan sake Şinto tapınaklarından eksik olmaz. Her yıl Ocak ayının ikinci Pazartesi’si Japonya’da “Yetişkinler Günü” olarak kutlanıyor... O yıl 20 yaşına basan herkes bu günden itibaren oy kullanıp sigara ve alkol içebiliyor... *** Gördüğünüz gibi... İslam gibi her inancın da kendi farklı yaklaşımı var. Ama biz din ve mutfak konusuna, kurban bayramı nedeniyle muhtemel kırmızı et bolluğundan geldik. Şeker, kalp, damar ve tansiyon hastalarının beslenmesine en çok dikkat etmesi gereken hastalık grubu olduğunun vurguladığını unutmayın... Unutmayın ki bayram zehir olmasın...
<< Önceki Haber Kurban mutfağı... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER