Türkiye'nin örnekliği


- Arap dünyasındaki halk hareketi nereye doğru gidecek? - Türkiye'nin örnekliği ne ölçüde mümkün? Osmanlı Milletler Topluluğu, Neo- Osmanlıcılık gibi perspektiflerin tam da gündeme gelmesi gereken günlerde değil miyiz? Bu iki soru, Tunus ve Mısır'daki gelişmelerin hemen paralelinde gündeme düşüyor. Bunun ardından; - Türkiye, gelişmeler karşısında neden suskun, mütereddit, temkinli, sessiz, sorusu soruluyor. Bu soru, hem içeride hem dışarıda soruluyor. Hatta Mısır'dan, "Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun vicdan diplomasisi tam da bugünlerde harekete geçmeli değil mi, Davutoğlu neden suskun?" sorusu-sitemi geliyor. "Türkiye'nin örnekliği" denince, bunun tüm Arap dünyasında, özellikle halklar nezdinde bir karşılığının bulunduğu kesin. Tunus'un "İslamcı" simalarından Raşid Gannuşi'nin de bu yöndeki açıklamalarına bakılırsa, Türkiye örneğinin İslami muhitlerde de bir karşılık oluşturduğu söylenebilir. Tabii burada, "Hangi Türkiye?" sorusunun sorulması da kaçınılmazdır. Mesela Türkiye'de bir "CHP iktidarı" ya da "28 Şubat yönetimi" ya da "Tek parti iktidarı" bulunsaydı da bu Türkiye, İslam coğrafyasında örnek alınır mıydı? Kimse boşuna çabalamasın, asla örnek alınmazdı. Neden alınmazdı? Çünkü o yapı, zaten halkı ile boğuşan ve halkın değiştirmek istediği bir yapı olurdu ve o yapı, bugün İslam halklarının yıkmaya çalıştığı yapıdan farksız olurdu. "Şu andaki Türkiye'nin farkı ne?" diye sorulduğunda da bunu görmek zor değil. Bu, bölge ülkeleri açısından "İslami duyarlılığı" bilinen, görülen bir kadronun öncülüğünde oluşmuş AK Parti'nin iktidar olduğu bir Türkiye'dir. Türkiye demokrasisi, böyle bir siyasi kadronun iktidara gelmesine kapı aralayabilmiş, bu kadro Türkiye'yi dünyada etkin ülkeler arasına sokabilmiş, bu kadro İslam dünyası adına, dünyada bir onur ve itibar süreci başlatabilmiş, bir anlamda İslam coğrafyası üzerine çöken ezikliği parçalayabilmiştir. Bu hüviyetiyle Türkiye, bir ufuk gibi durabiliyor. Evet, Türkiye aynı zamanda laik bir ülke ama laikliğin militan yorumunu zorlaya zorlaya esnetmiş bir ülke aynı zamanda. Yani katı İslam karşıtlığını, kısmen de olsa geride bırakmış bir ülke. "Türkiye'nin örnekliği" dediğimizde, bütün bunları dikkate almak gerekiyor. Ama Türkiye, kendi dilinden bir "Örneklik" iddiasında bulunmayı da hem şık bulmuyor hem de özellikle aydın kesimlerde ortaya çıkacak tepkileri dikkate alıyor. Ayrıca, bu coğrafyada gerçekleşecek demokratikleşme olgusunun güdücüsü olmanın, şu ana kadar yönetimde bulunan kadrolarla sürdürülen ilişkileri birdenbire sakatlama sonucu doğurabileceğini dikkate alıyor. Oysa yaşanan bir süreçtir ve bugünden yarına billurlaşacak nitelikte değildir. BOP'un bölgeye demokratikleşme ihracına soyunduğu günlerde Türkiye, bu coğrafyanın bir değişime ihtiyacı bulunduğunu düşünse de bunun dışarıdan -mesela Amerika tarafından- empoze edilmek yerine, içeriden gelmesi tezini işlemiştir. Bununla birlikte, uygun ortam doğduğunda, siyasi istikrara ve yeni dengelerin oluşumuna katkı çerçevesinde, gelişmelerin sağlıklı istikamette sürmesi için yardımlarda bulunulabilir. Bunu da bağıra bağıra değil, uygun dillerle ve yöntemlerle yapmak doğrudur. Bu çerçevede, Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı'nın Tunus'a gönderilmesi bu yönde bir adım olarak görülebilir. Bütün coğrafyanın hassas bir süreçten geçtiği unutulmamalıdır. Belki de her ülke, kendi özelinde bir sistem restorasyonu gerçekleştirecektir. Mısır'da İhvan'ın temkinli duruşu da geleceği görme hassasiyeti ile bağlantılıdır. Raşid Gannuşi, "Türkiye örneği"ne vurgu yaparken, dünün "Radikal İslam" çıkışı noktasında bir özeleştiriden yola çıktığı izlenimi vermektedir. Dileyelim sancılar çabuk bitsin ve bu hareketlenme, bu coğrafya için sağlıklı doğumlara zemin hazırlasın. ... Gelişmeler karşısında Amerika'nın suskunluğu da dikkat çekiyor. Bunda da yeni oluşumların nereye doğru evirileceğini görememenin etkisi olmalıdır. Ben, Amerika'nın, belirli dozda İslami kadroların iktidarını kabul etmekte zorlanmayacağını düşünüyorum. Zaten Mübarek yönetimi, bölgeye ilişkin Amerikan çifte standardının somut göstergesi gibi durmaktaydı, şimdi o yükten kurtulmuş olacaktır. Tabii yeni oluşumların İsrail konusundaki tavrına da bakarak. Gelişmelerden dolayı en büyük tedirginliği İsrail'in yaşaması, özellikle Mısır'daki kurulu düzenin İsrail açısından önemini ortaya koyuyor. ... Bir kere daha tekrar edelim: İslam coğrafyasında tarihin normalleşmesi sürecini yaşıyoruz. Vakti gelmiştir, şimdi İslam toplumları yeni düzen kurma sınavından geçecektir.
<< Önceki Haber Türkiye'nin örnekliği Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER