CHP’nin çılgın projesi Hurşit Güneş mi yoksa?


Hurşit Güneş, rahmetli Turan Güneş’in oğludur. Kandıralıdır. Biz, babasını tanırız... Babası, nasıl derler, biraz sıra dışı bir adamdı. Klasik CHP’li reflekslerine sahip biri değildi; dobraydı dobra, sözünü sakınmazdı, işlek bir zekası vardı ve galiba biraz da tuhaftı. Tuhaflığı şundan: Çoğunluk onu, Kıbrıs Barış Harekâtı döneminden, özellikle “Ayşe tatile çıktı” parolasından tanıyor ama aynı zamanda vecize gibi sözlerin sahibidir. Mesela, “Bizde bir ileri gelenler vardır, bir de ileri gidenler vardır. İleri gelenler itibarlı kişilerdir, ileri gidenler ise cezalandırılacak kişilerdir” sözüyle, sistemin röntgenini çekmiştir ki, tuhaf adam payesini kazandırsa da pek az kişinin göze alabileceği bir cesaret örneğidir. Rahmetli, akademisyendi. Prof.’tu yani... İdare Hukuku uzmanıydı. Öğrencilerinin anlattığına göre, dersleri çok renkli, bol şamatalı ve nükteli geçermiş. Öğrencisi olamadım ama okuru oldum. Bir eseri vardır: “Araba Devrilmeden Önce...” Başka eserleri de vardır, “Türk Demokrasisinin Analizi” gibi ama kulak asmayın. Kitabı (Araba Devrilmeden Önce), hafif liberal tatlar barındıran, yol kazası öncesi şeraitini babacan bir sorumluluk duygusuyla ve nükteli bir dille anlatan, harikulade bir eserdir. Elbette sapına kadar devletçiydi (başka türlüsü mümkün mü?), sorunlarımızın “meşruiyet” temelinde kendisini gerçekleştirmiş “güçlü ve bağımsız devletle” çözülebileceğine inanıyordu ama “hürriyetçi” tutumu istemese de “liberal saflara” sürüklüyordu onu. Eski DP kurucusu ve milletvekilidir. Ünlü “ispat hakkı” tartışmasından sonra partisiyle yollarını ayırdı. Bir dönem, “Hürriyet Partisi”nde bulundu. Fevzi Lütfü Karaosmanoğlu, Ekrem Alican, Fethi Çelikbaş, Coşkun Kırca gibi, bir bölüğü sonradan “CHP tipi ilericiliği” keşfedecek isimlerle, Hürriyet Partisi çatısı altında, Adnan Menderes’i liberal olmaya zorladı. Liberal heveslerle kalkıştı ama Menderes’in soluna düştü. Menderes, CHP’de boncuk bulan Hürriyet’çilere göre daha solda duruyordu çünkü. Rahmetli, 60 darbesinden sonra da, “konvansiyonla” yakınlaştı. Kurucu Meclis üyesi oldu, filan. Diyorum ya, biraz tuhaf bir adamdı. Bir eseri daha vardır: Prof. Dr. Hurşit Güneş... Ne zaman Hurşit Bey’i dinlesem ya da bir beyanatıyla karşılaşsam, anlaşılmaz bir tedirginlik çöküyor üzerime. Her an bir pot kıracakmış, her an bütün çamları devirecekmiş gibi, müteyakkız oluyorum. Deviriyor da... Çam mam bırakmıyor... Bir defasında, refahı eğitilmiş kitlelerin talep edebileceğini, dolayısıyla istikbaldeki CHP iktidarının ancak “eğitilmiş kitlelerle mümkün olabileceğini” söylemişti, “eğitim şart” kıvamında bir dille. Yani, “Halk cahil olduğu için CHP’ye oy vermiyor” demeye getirmişti. Bir de, içinde “Kürt” ve “kucak” geçen bir beyanat atfedilmişti kendisine ama oralara girmeyelim. Günahını almak istemem. Fakat, “Cumayı kazaya bıraksalardı” sözü ve o sözünü teyiden yaptığı bir açıklama var ki, tam ömürlük... İddiasından vazgeçmiyor: “Cumanın kazası elbette olur. Kim demiş olmaz diye?” Eskiden aydınlar “bilmemekle” övünürlerdi. Halkın dinine ve mukaddesatına ne kadar yabancıysan, o kadar “aydın” ve “ilerici” sayılıyordun. Şimdikiler “bilmekle” övünüyorlar... Gelgelelim, bildiklerini sandıkları her şey yanlış... Bazen diyorum ki, CHP’nin çılgın projesi Hurşit Güneş mi yoksa? Daha çılgını olamaz çünkü.
<< Önceki Haber CHP’nin çılgın projesi Hurşit Güneş mi yoksa? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER