Bin Ladin, Tahrir Meydanı'nda öldü!


Pakistan'ın başkenti İslamabad'a 50 km mesafedeki villada ölü ele geçirilen Üsame bin Ladin'i, aslında Amerikalı askerlerden önce Tunus ve Mısırlı gençler öldürmüştü. 11 Eylül 2001'de, kurucusu olduğu El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide'ye atfedilen terör eylemiyle bir anda dünya çapında şöhrete kavuşan Ladin'in sözümona en önemli hedeflerinden biri, terörü kullanarak Ortadoğu'daki baskıcı/Batı yanlısı rejimleri yıkmaktı. Yardımcısı Mısırlı Eymen Zevahiri de otoriter ve Batı işbirlikçisi Mübarek rejimini yıkmanın tek yolunun kanlı eylemlerden geçtiğine inanıyordu. Zira El Kaide'ye katılmadan önce, 1981'de Enver Sedat'ı öldüren İslami Cihad'ın saflarına katılmış ve bu yüzden 3 yıl hapis yatmıştı. Ancak Ladin ve Zevahiri'nin öğretilerinin aksine, Tunuslu ve Mısırlı gençlerin, teröre başvurmadan yıllanmış Bin Ali ve Mübarek iktidarlarına son vermesiyle El Kaide'ye vurduğu darbe, liderinin öldürülmesinden çok büyüktü. Çünkü bu, diktatörlerden kurtulmak için terörün şart olmadığını gösterdi. Daha Mübarek devrilmeden önce, Maryland Üniversitesi'nde görevli Mısırlı Profesör Shibley Telhami, Arap sokağındaki isyanın anlamını değerlendirirken, tam da bu noktaya dikkat çekiyordu: "Kahire ve diğer Mısır şehirlerindeki barışçı gösterilerin gururu ve gücü, Bin Ladin'in kâbusu. Masum insanların öldürülmesiyle değil de barışçı gösterilerle bir rejimin yıkılacağı sadece akla çok uzak bir varsayımdı." Çünkü El Kaide'nin gücü, Ortadoğu'nun, Batı ile işbirliği veya ona terörle başkaldırmak şeklinde özetlenecek iki yol dışında seçenek olmadığı hipotezine dayanıyordu. Halbuki barışçı gösterilerle otoriter rejimlerin sarsılması, üçüncü bir yolun mümkün olduğunu ortaya koydu. Esasında Tunus ve Mısır'daki gençlere, Batı'ya işbirlikçilik veya başkaldırı seçenekleri dışında bir yol daha olduğunu gösteren faktörlere bakılırsa, Batı ile şahsiyetli bir ilişki içinde özgürlük ve ekonomik kalkınmada başarılı olan Türkiye örneğini de zikretmek gerekir. Dolayısıyla Ortadoğu'da Bin Ladin'in ruhunu öldüren unsurlar arasına Mısır ve Tunuslu gençlerle birlikte Türkiye'yi de eklemeli. Bugün, Bin Ladin'in ortaya koyduğu hedefler açısından geriye dönüp bakıldığında ise karşımıza tam bir kâbus tablosu çıkıyor. En başta, New York'tan Londra'ya; Cakarta'dan Madrid'e; İstanbul'dan Bağdat'a din adına masum insanları hedef alan eylemleriyle Bin Ladin ideolojisi, barış dini İslam'ın çehresine vurulmuş en büyük darbelerden biridir. İkincisi, Afganistan ve Irak işgallerini tetiklediği için ölen milyonlarca masum Müslüman'ın ölümünden, bu savaşları başlatanlar kadar terör ideolojisinin fikir babası Bin Ladin de sorumludur. Üçüncüsü, bugün dünyasının Doğu'sunda ve Batı'sında, Avrupa'da, Amerika'da insanlar korunmak için Müslüman isimlerini değiştirmek zorunda kalıyor; sınır kapılarında potansiyel terörist gibi aranıp taranıyor ve aklı eren bütün dindar Müslümanlar İslam'ın barış dini olduğunu anlatmak için göbek çatlatıyorsa bütün bunların da sorumlusu El Kaide ideolojisidir. Dördüncüsü, Bin Ladin'in terör ideolojisi İslam dünyasındaki otoriter yönetimleri yıkmak bir yana genel olarak Asya'daki bütün demokrasi özürlü rejimlerin daha baskıcı hale gelmesi için gerekçeler hazırlamış oldu. Hâlâ bu ideolojinin meydana getirdiği tahribatın sonuçlarını yaşayan ve bundan nasıl kurtulacakları bile belli olmayan zavallı Afganistan ve Pakistan'ın dramını bu ağır faturaya eklemek gerekir. Bin Ladin'in yol açtığı bütün tahribatı saymak imkânsız. Ama özetle şunu diyebiliriz: Karanlık bir senariste, "İslam dünyasına ve Müslümanlara en büyük zarar nasıl verilir?" diye bir sipariş verilseydi, herhalde ortaya çıkacak senaryonun ismi El Kaide olurdu. Tabii, bunları söylerken, neo-conların Haçlı zihniyetini, Bush'un yalan gerekçelerle yaptığı Irak işgalini, El Kaide ve benzeri yapıların doğmasına zemin hazırlayan Filistin dramını ve İslam dünyasının diğer bölgelerinde süren iç/dış zulümleri görmezden geliyor değilim. Ama şurası açık ki, ne bu sorunlar Bin Ladin'i meşru kılar ne de Bin Ladin yöntemiyle bu sorunlar çözülür. Kuşkusuz tartışılması gereken çok soru var: "Ladin'in ölümü El Kaide'yi bitirir mi?", "ABD'nin, CIA eğitimli Ladin'i 9 buçuk yılda bulabilmesine ne demeli?", "Neden yakalanıp sorgulanmak yerine öldürüldü ve cesedi denize atıldı?", "Mağarada aranan Ladin'in, İslamabad'a 50 km mesafede, Pakistan ordusundan emekli paşaların yaşadığı ve bir askerî akademiye taş atma mesafesinde ortaya çıkması, bundan sonra olacaklar için ne mesaj taşıyor?" Bunları konuşacağız, şimdilik sadece dünkü tepkiler arasında Hamas lideri Haniye'nin Ladin'i 'Arap dünyasının kutsal savaşçısı' diye nitelemesinin Filistin davası adına beni çok üzdüğünü not edeyim.
<< Önceki Haber Bin Ladin, Tahrir Meydanı'nda öldü! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER