Toplumsal enerji açığa çıkıyor


Son dönemde eski Türkiye-yeni Türkiye diye hem soyut, hem somut bir Sayrışma, bir tartışma yaşanıyor. Bendeniz bu tartışmanın çok doğru bir tartışma olduğuna inanıyorum. Ancak, eski Türkiye-yeni Türkiye tartışmasının temelleri çok karmaşık, kriterler çok çeşitli. Ben de bugün yeni bir kriter denemesinde bulunacağım, toplumsal enerji kriterini devreye sokacağım. Eski Türkiye, enerjisini kullanamayan Türkiye, sallanıyor, zaten kaçınılmaz idi, yenisi geliyor ama gelişi biraz da sorunlu oluyor; tüm bu dönüşümlerin zaman aldığı, alacağı kesin ama derdimiz de bu süreci en hızlı ve en az hasarla atlatmak değil mi? Eski Türkiye’nin bir dizi, beğenelim, beğenmeyelim, özellikleri var. Bunların en başında da, hiç kuşkusuz, eski Türkiye’nin kamusal yaşama, bürokrasiye, nüfusun çok az bir bölümünü, iradi bir biçimde dahil etmesi. Cumhuriyet zaten nüfusun yaklaşık yüzde doksanının kırsal alanda yaşadığı, bu kesimin görünür olmadığı, karar mekanizmalarına asla katılmadığı bir konjonktürle başlıyor. Bu iyi mi idi, başka türlü olabilir mi idi, bunlar başka mevzular, bendeniz sadece bir saptamada bulunuyorum. Nüfusun yüzde doksanının görünmez olduğu, üretime sadece çok düşük bir verimlilikle tarımda katkı yaptığı bir düzen, tahmin ve kabul ederseniz, bugünkünden çok farklı bir düzen. Bu düzenden yana olabilirsiniz, çok elitist (?) bir düzendir, ama bu az katılımlı düzenin en temel sonucu nüfusun çok büyük bir bölümünün enerjisinin toplumsal hasılaya yansımaması, büyümeye katkı yapmaması, ya da çok az bir katkıyı adeta geçimlik düzeydeki tarımda yapmasıdır. Görünür, kamusal yaşamın içindeki yüzde on ya da yirmi de (senelere göre) enerjisini toplumsal hasılaya biraz yönlendirmektedir ama yüzde yirminin enerjisi de çok sınırlıdır, Türkiye’yi çok ötelere taşımaya yetmemiştir. Bilebildiğim kadarıyla THY ilk uluslararası uçuşunu 1947 senesinde Atina’ya yapmıştır ve muhtemelen bu hatlara sadece söz konusu yüzde yirmi, hatta yüzde on ancak binebilmiştir. 1950’den sonra hepimizin yakından bildiği malum süreç başlıyor, toplumun daha geniş kesimleri kamusal yaşama katılmaya başlıyorlar, kentlere geliyorlar, enerjilerini bir biçimde üretime dönüştürmeye başlıyorlar. Malum tabir ile, ayaklar baş oluyor ama toplumsal enerjinin çok daha büyük bölümü açığa çıkmaya, üretime dönüşmeye başlıyor. 2000’li yıllar bu sürecin çok hızlandığı, nüfusun çok önemli bir bölümünün kamusal yaşama katıldığı, enerjisini üretime dönüştürmeye başladığı seneler; seneler boyu, nüfusun büyük bir bölümünün kamusal yaşam ve üretim dışı kalmış olmasının ülkeye maliyeti çok büyük olmuş. Bugün ise artık nüfusun yaklaşık tümü uçaklara binebiliyorlar, olağanüstü bir gelişme; hele sözde elitist 30’lar, 40’lar ile karşılaştırıldığında. Bugün uçak yolculuğu artık bir ayrıcalık, zenginlik simgesi olmaktan çıkmış durumda ve bu gelişme harika bir gelişme. Bana sorarsanız, bugünkü Türkiye, nüfusun yaklaşık tümünün enerjisinin kamusal yaşama yansımaya başladığı bir Türkiye, 30’ların, 40’ların Türkiye’sinden çok, çok daha güzel bir Türkiye. Çünkü bu Türkiye daha zengin, daha üretime dönük bir Türkiye olacak.
<< Önceki Haber Toplumsal enerji açığa çıkıyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER