Kemik Rahatsızlıkları Tedavisinde ''Türk Ekolü''

Kemik Rahatsızlıkları Tedavisinde ''Türk Ekolü''

Gülcan Kaplan - Türk mühendislerinin ABD'de geliştirdiği ve ''Paley's Method'' adını verdiği fiksatör, daha hızlı uygulanması, tedavi süresini kısaltması, daha az cerrahi müdahele gerektirmesi gibi özellikleriyle ''Türk ekolü'' olarak literatüre geçti. Cücelik, polio, sekeli, raşitizm ve blount hastalığının yanı sıra kemik kırıkları ve deformitelerinde, hatalı kaynamış kırıklarda, boy uzatmada kullanılan fiksatör, tüm dünyada ortopedi uzmanlarınca tercih edildiği bildirildi. Cihazı geliştiren ABD merkezli Imed Surgical kuruluşunun Başkanı Tamer Işın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, fiksatörün çocuk ya da yetişkinlerde kemiklerde meydana gelen kırıkların tedavisinde ve doğuştan veya sonradan oluşan yapısal bozuklukların, dizilim bozukluklarının düzelmesi için vücut dışından kemiği sabitlemek için kullanılan bir cihaz olduğunu anlattı. Dünyada çok eskiden beri kullanılan sistemler bulunduğunu, özellikle Rus, İtalyan, Amerikan ekolünün bu alanda söz sahibi olduğunu belirten Işın, ''Geliştirdiğimiz bu sistemle dünya ortopedi tarihinde Türk ekolü olarak yer aldık'' dedi. -ESKİ SİSTEMLERDEN FARKLARI- ''Paley's Method''un daha önce kullanılan cihazlardan en önemli farklarının neler olduğuna ilişkin soru üzerine Işın, ''Diğerlerinden en önemli farkı, bilgisayar desteğiyle kullanılan bir sistem olmasına rağmen, bilgisayara bağımlı ve zorunlu olmamasıdır. Yazılım anlamında çok büyük farklılığı var. Bizim yazılımımızda var olan bir navigasyon modülüyle birlikte ölçümler, röntgen filmleriyle üzerinden doktor tarafından yapılıyor. Bu ölçüm hatalarını ortadan kaldırmaktadır. Bu ölçüm hatalarına bağlı revizyon süreçlerini ortadan kaldırmaktadır'' diye konuştu. Işın, geliştirdikleri fiksatörün uygulamasının hızlı ve maliyetinin düşük olduğunu, tedavi süresini çok kısalttığını, daha az cerrahi müdahale gerektirdiğini, düzeltme sürecinde çoğu zaman kol değişiminin gerekmediğini veya daha az kol değişimiyle düzeltmeyi tamamladığını söyledi. ''Daha az sayıda ameliyatla daha önemli deformiteler, kemik bozuklukları düzeltilmektedir'' diyen Işın, görsel algılanabilirliği sağlayan sistemin hekim açısından da büyük bir uygulama rahatlığı getirdiğini anlattı. Tamer Işın, ''Görsel algılanabilirlik çok önemli bir fark. Böylece hangi kolunu hareket ettirdiğinde fiksatörün ne yapabileceğini doktorun biliyor olması çok büyük bir avantaj sağlıyor. Doktora uygulaması kolay ve sonuçları başarılı bir uygulama sağlıyor'' dedi. Daha önceki sistemlerde ölçümlerin röntgen filmleri üzerinden elle doktorlar tarafından yapıldığını, burada da bir takım hatalar olabildiğini anlatan Işın, ''Bu sistemle doktorun ameliyattan sonra bilgisayarda yapacağı iş 5 dakikadır. Bütün ölçüm ve hesaplamalar 5 dakikada hatasız olarak tamamlanır'' bilgisini verdi. -İTALYA'DAN HEKİMLER EĞİTİM ALMAK İÇİN GELDİ- Işın, mart ayı sonunda İtalya'nın çok ünlü doktorlarından oluşan bir grubun fiksatörle ilgli eğitim almak amacıyla Türkiye'ye geldiğini, haziran ayı içinde de İngiltere'den yine ünlü isimlerin bulunduğu bir grubun Adana'ya eğitim için geleceğini belirterek, ''Bu, Türk ortopedi tarihinde bir dönüm noktasıdır. Çünkü geçmişte Türk ortopedistleri özellikle bu alanda çok iyi olan İtalya'ya giderdi eğitim amacıyla. Bu yüzden de eğitimlerimiz İtalya'dan başlasın istedim. Geçmişteki bu süreci bildiğim için. Bu hem benim için hem de Türk ortopedi camiası için gurur verici diye düşünüyorum'' şeklinde konuştu. -ESİN KAYNAĞI MİMAR SİNAN- Üçüncü jenerasyon eksternal fiksatörü geliştirme sürecinde Mimar Sinan'dan esinlendiklerini söyleyen Işın, şu bilgileri verdi: ''Amerikalıların geliştirdiği yarı bilgisayar destekli ikinci jenerasyon bir sistem vardı. Bunun üzerine araştırmalar yapmaya başladık. 2 yıl bu sistemi inceledik, benzerini geliştirdik. Daha sonra ekibimdeki arkadaşlarımla yaptığımız araştırmalarda daha farklı bir dizilim, daha farklı bir yazılım nasıl olur diye araştırırken Mimar Sinan bize esin kaynağı oldu. Edirne Selimiye Camisi'nde kullandığı, kubbeleri sekizgen zemin üzerine oturttuğu sistemden esinlendik. Bu, sıradışı bir sistemdi mimaride. Çünkü kubbe mimarisinde altıgen zemin üzerine kubbe oturtulması klasik yöntemdi. Bundan esinlenerek biz de klasik altı bacaklı, altı kollu fiksatörler yerine sekiz kol üzerine halkaları oturttuk, bu şekilde ilk olarak octopod sistem, octopod teknik dediğimiz cihaz ortaya çıktı. Mimar Sinan'ın yaptığı çalışmalar esin kaynağı olmaya devam etti. İlk yaptığımız sekizgen zemin üzerindeki octopod teknikte sekizgen zemine halkaları oturtmuştuk. Bu bize kontrolde ve yazılama adaptasyonda bir takım zorluklar yaşattı. Akabinde bu zorluğu aşmak için yaptığımız çalışmalarda yine Mimar Sinan'ın Sultan Süleyman Türbesi'nde kare kesit zemin üzerine kubbeyi oturttuğunu tespit ettik ve bu bize çok önemli bir esin kaynağı oldu.'' Işın, geliştirdikleri bu ürünün bir dönüm noktası olduğunu kaydederek, ''Sistem artık sekizgen bir zemin olmaktan çıkıp, halkalar kare bir zemin üzerine kare bir ayakla oturmuş oldu. Bu da sistemi daha algılanabilir, daha hükmedilebilir hale getirdi. Gerek uygulamada gerek kullanıcının bunu kavramasında kolaylıklar getirdi'' dedi. -''UYGULAMASI ÇOK BASİT'' ''Paley's Method'' sistemiyle tedavi olan Bayram Eser (14), bacağında eğrilik olduğunu, durup dururken bacak kemiğinin kırıldığını belirterek, 4 yaşından bu yana 4 kez ameliyat olduğunu, ancak kesin bir sonuca ulaşılamadığını anlattı. 4 ay önce geçirdiği beşinci operasyonla bu yeni cihazın takıldığını dile getiren Eser, şu anda koltuk değneğine ya da tekerlekli sandalyeye bağlı kalmadan hayatını idame ettirebildiğini, birkaç ay içinde de tamamıyla sağlığına kavuşacağını söyledi. Eser, bacağı iyileştiğinde ilk yapmak istediği şeyin futbol oynamak olduğunu, doktorunun da oynayabileceğini söylediğini ifade etti. Sorunlu bacağında 7 santimetre kısalık olduğunu, bu cihazla bu kısalığın 1 santimetreye indiğini belirten Eser, iki bacağının aynı boya geleceğine inandığını sözlerine ekledi. -PAÜ ÖĞRETİM ÜYESİ YRD. DOÇ. DR. MURAT OTO- Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Murat Oto da Bayram'ın rahatsızlığının doğumsal bir kemik yokluğuyla seyreden bir problem olduğunu anlatarak, ''Bacak kemiklerinden biri yoktu. Dolayısıyla diğer kemiğe fazla yük biniyordu. O yüzden mevcut kemikte eğilmeler ve kırılmaya eğilim daha fazla oluyor. Bayram'ın da bu problemi 4 yaşındayken gün yüzüne çıkmış ve müteakip defalar kemikte kırılma olmuş. Dört kere benzer sistemlerle ameliyat geçirmiş. Bize 4-5 ay önce geldi. Kırığı iyileşmemişti. Bizim tabirimizle yanlış kaynamıştı, kaynamamıştı. Ve bu olduğu eski ameliyatlar sebebiyle de 7 santimlik bir kısalık oluşmuştu'' dedi. Bu sistemi daha önce de kullandığını ve işe yaradığını gördüğünü, Bayram'da da bu sistemi kullanmayı uygun bulduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Oto, şu bilgileri verdi: ''Bayram'ın yaklaşık 1-1,5 santim kısalığı var. Daha önce kaynamamış olan dokusu gayet iyi. Kaynaması başladı, hatta bitmek üzere denebilir. Bayram şu anda günlük aktivitelerini kendi başına yapabiliyor, idame ettirebiliyor. Ailesine muhtaç değil. Koltuk değneği olmaksızın yürüyebiliyor, okula gidebiliyor. Hala cihazın üstünde olmasının sebebi mümkün olduğunca iki tarafı birbirine eşit hale getirmek. Ve kaynamamış tarafın tam konsolide olup bir daha kırılmasını engellemek için tam kaynamasını müddet vermek.'' Yrd. Doç. Oto, cihazın hangi kemiklerde uygulanabileceğine ilişkin soru üzerine, pek çok yerde bunun kullanılabildiğini belirterek, ''Önümüzdeki günlerde yapacağım ameliyatların birinde kol kemiklerinde kullanacağım mesela. Bu sistemin faydası şu. Her zaman bilgisayar desteğine ihtiyaç duyulmuyor. Yani manuel olarak da hekim ameliyat içinde bu sistemi kullanıp, doğru dizilimi sağlayıp deformiteyi gideriyor'' dedi. Cihazın diğerlerine göre üstün yönlerinin hangileri olduğu yönündeki soruya da Oto, şöyle cevap verdi: ''Bu kadar komplike bir sistemin manuel olarak düzeltebilmeyi sağlaması, hekim için kullanım dostu dediğimiz lüksü veriyor. Deformite cerrahisi hasta ve hekim açısından tedavisi uzun olan bir cerrahi. Ameliyatı kısa sürede bitirebiliyorsanız, ameliyattan sonraki tedavi sürecini iyi planlayabiliyorsanız, bu çok önemli. Bunu manuel olarak da düzeltebilme lüksünüz varsa, ameliyatta yapılan bir hatayı hasta yatağındayken bile elinizle düzeltebiliyorsanız, bu büyük bir lüks. Hastanın tekrar tekrar genel anestezi ihtimalini azaltabilmek önemli.'' Yrd. Doç. Dr. Oto, sistemin hasta için en büyük avantajın ise hızlı bir şekilde hastaya cihazdan kurtulma imkanı sağlaması olduğunu ifade ederek, ''Hekimin işini kolaylaştırıyor, eğer hekimin işi kolaylaşıyorsa, hastanın işi kolaylaşıyor demektir. Ameliyat süresi kısalıyorsa, tedavi aşaması, planlaması kolaysa, taburcu olma süresi kısaldıysa hem hastanın hem devletin ödeyeceği maliyet açısından iyidir. Hasta ne kadar çabuk normal hayatına dönüyorsa hastanın, ailesinin psikolojisi için iyidir. Yani multifaktöriyel bir durum'' diye konuştu. Bu sistemlerin hepsinin boy uzatmada kullanıldığını, ama sekiz bacaklı sistemin en büyük avantajının boy uzatırken başka problemlere yol açmaması olduğunu anlatan Oto, ''Bu sistem çok çok engin tecrübe vesaire de gerektirmeyen bir sistem. Uygulanması çok basit'' dedi. (GLC-BAH-HMD)30.05.2011 10:12:40
<< Önceki Haber Kemik Rahatsızlıkları Tedavisinde ''Türk Ekolü'' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER