Bakanlar Eker ve Yıldırım, Siyaset Akademisinde

Bakanlar Eker ve Yıldırım, Siyaset Akademisinde konuştu -Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker: -Sistemi dönüştürmeye çalışıyoruz ama yakamızdan, paçamızdan, ayağımızdan da bir sürü tutanlar var -Türkiyenin, demokratik reji


DİYARBAKIR (A.A) - Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Türkiyenin demokratik rejimini tahkim etmesi gerektiğini belirterek, Sistemi dönüştürmeye çalışıyoruz ama yakamızdan, paçamızdan, ayağımızdan da bir sürü tutanlar var dedi.
     AK Parti teşkilatı tarafından Dicle Üniversitesi Kongre Salonunda düzenlenen Siyaset Akademisinde konuşan Bakan Eker, Arapça bir kelime olarak siyasetin, At terbiyecisi anlamındaki seyisle aynı kökten geldiğine dikkati çekti. Atın büyük bir enerjiye sahip olduğunu, seyisin ise bu enerjiyi, insan ile toplumun faydasına yönelik olarak dönüştürdüğünü anlatan Eker, Siyaset de aslında budur. Toplumsal hizmet alanıdır ve aslında yüksek bir sorumluluk duygusunun ürünüdür, tezahürüdür. Bunun için bunu saygın kılmak da siyaset erbabının sorumlulukları arasındadır diye konuştu.
     Eker, siyaset akademisinin yararına değinerek, akademi yoluyla toplumda çok daha geniş bir kitlenin siyaset kurumu, onun işleyiş ve mekanizmalarıyla ilgili bilgi sahibi olduğunu belirtti.
     Bakan Eker, bu faaliyetin aslında AK Partinin Türkiyede siyasi hayata getirdiği yeni bir bakışın tezahürü olduğuna değinerek, şöyle devam etti:
     Daha geniş bir kitlenin siyaset kurumuyla bağ kurmasına yol açıyor, özellikle gençliğin ki geleceğin teşekkülünde en dinamik toplum katmanıdır, bir de kadınların. Kadınlar, nüfusun yarısını oluşturuyor ama toplum yönetiminde siyaset mekanizmalarının oluşumunda buna paralel bir temsil ve bu kararların oluşumunda paralel bir güç geçmişte ortaya konulmadı. Bu toplum kesimlerinin siyasetle ilişkilerinin güçlendirilmesi ve siyaset kurumunun güçlenmesine daha çok yol açan bir müessese. AK Parti kurulduğu gün Sayın Genel Başkanımız, bugünden itibaren siyasette Türkiyede hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, her şey değişecek dedi. Bu, aslında hem bir gelecek tasavvuruyla hem de Türkiyenin siyaset sistemiyle alakalı, bunun şekillenmesiyle alakalı.
     Türkiyede rejimin adının, parlamenter demokrasi olduğunu fakat Türkiyedeki bu parlamenter demokrasinin kendini özgü bir geçmişi olduğunu ifade eden Bakan Eker, şunları söyledi:
     Nedir bu- 1946 yılına kadar tek parti, 46da yeni partiler kuruluyor, seçim yapılıyor fakat ibretlik. Oylar açık veriliyor, gizli sayılıyor. 1946 seçimleri böyle. 1950de ilk defa yapılması gerektiği gibi gizli oy, açık tasnifle oluyor. Türkiye farklı bir yere geliyor ama buna bazı zihinler tahammül edemiyor. Antidemokratik karanlık güçler buna tahammül etmiyor ve 10uncu yılda askeri darbe yapılıyor, darbeyi yapanlar anayasa hazırlatıyor. Ancak o anayasa ile Türkiyede demokrasiye karşı zihinlerindeki sistemi, bürokratik oligarşiyi garanti altına alacak bir mekanizma ihdas ediyorlar. Görünürde bir parlamento, mekanizma var, seçim var ama öyle bürokratik atanmışlarla öyle karar mekanizmaları oluşturulmuş ki siyaset bu alanda milletin iradesine çok fazla sahip çıkıp, bu karar mekanizmalarını milletin iradesi doğrultusunda şekillendiremiyor. Yetmiyor bu, 1961deki anayasaya da tahammül edilemiyor. Bu, Türkiyeye bol geliyor denilip 71de muhtıra veriliyor, o dönemin bir siyasetçisi de şapkayı alıp kaçıyor. 1980de yeni bir darbe, sil baştan yeni bir anayasa tamamen millet iradesini vesayet altına alan bir sistem. Türkiye 2001e kadar bununla geliyor.
     2010da referanduma götürdük, millet yüzde 58 ile tezimize destek verdi. 27 maddesi değişti ki bunlar çok çok önemli. Yani vesayet sistemini kıran Türkiyenin sivil siyasetini, askeri bürokratik vesayetin baskısını kıran bir yapı ortaya çıktı. Ama bunun bütün sisteme şamil olması için muhakkak suretle yeni ve sivillerin yaptığı bir anayasa gerekir. Yani darbe ürünü olmayan, bütünüyle milletin ve temsilcilerinin oturup yazdığı bir anayasa hazırlanması lazım.
    
     -Sistemi dönüştürüyoruz-
    
     Bakan Eker, bir yanda Türkiyenin bürokratik oligarşiden kurtulmasına çaba sarf ederken bir yandan milletten aldıkları emaneti taşıdıklarını belirterek, şöyle konuştu:
     Öbür yandan sistemi dönüştürmeye çalışıyoruz ama yakamızdan, paçamızdan, ayağımızdan da bir sürü tutanlar var. Bu arada birçok badireler atlattık. Gelecekte bir daha bu tür sorunlarla karşılaşmamak, gerçek bir demokratik nizamı tesis etmek için, milletin iradesini üstün tutacak, ona saygı gösterecek bir devlet yapılanmasının kalıcı olarak anayasal bir statüye kavuşması için mutlaka bu manada Türkiyenin demokratik rejimini tahkim etmesi, kuvvetlendirmesi gerekir. AK Parti olarak çabamız budur.
    
     -Kralların değil, kuralların geçerli olduğu bir ülke
    
     Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ise Türkiyede başkanlık mı yarı başkanlık mı parlamenter sistem mi olsun diye tartışıldığını dile getirerek, Ama bu tartışmaların arkasında bir gerçek var ki o da şudur; hangi sistemle yönetilirseniz yönetin, mutlaka ama mutlaka kralların değil, kuralların geçerli olduğu bir ülke olması. Demokrasinin gelişmiş hali budur. Bir ülkede krallar değil, kurallar hakimse o zaman demokratikleşme yolunda o ülke mesafe almış demektir dedi.
     Yıldırım, 10 yıldır işin hizmet tarafının tüm hızıyla devam ettiğini ama Türkiyenin AK Parti hükümetleriyle bir şeyi daha başardığını ve rejimine dış müdahaleleri ortadan kaldıracak reformları teker teker yaparak bu günlere geldiğini anlatarak sözlerini şöyle sürdürdü:
     Bu bölgede OHAL vardı. İnsanların tepesine güvenlik endişesiyle devlet bütün ağırlığıyla yüklenmiş, özgürlükler ertelenmiş. Dedik ki vatandaşı güvenlikle özgürlük arasına sıkıştıramayız, mutlaka güvenlik de özgürlük de olacak. Biri diğerinin tercihi olamaz. OHALi kaldırdık, reformlar yaptık, bölgenin kültürel ihtiyaçlarını göz önüne aldık zaman zaman bu reformları yavaşlatmak durumunda kaldık ama asla vazgeçmedik, hala da vazgeçmiş değiliz. Terörün bir sömürü aracı olmasına asla müsaade etmedik. Yaptığımız hizmetlerle demokratik düzenlemelerle birlik beraberlik projesiyle bunun üstesinden geleceğiz.
     Türkiyede kuvvetler ayrılığı vardı. Sözde kalan bir kuvvetler ayrılığı oldu geçmiş dönemde. Madem kuvvetler ayrılığı vardı herkes niye yerinde durmadı, başka alanlara niye heves etti- Niye darbe yapıldı, niye cumhurbaşkanlığı 7 sefer aynı usulle seçildiği halde 8inci de mızıkçılık yaptılar- Geçmiş dönemde hep demokrasi dışı müdahalelerle cumhurbaşkanı seçilmiş, AK Partiye de bu teklif ediliyor. AK Parti bir dakika dedi. İrade kim, irade millet. Bu iradeyi kim temsil ediyor- Parlamento. Yağma yok, böyle seçtik. Oradan sonuç alamayınca başka erklerden destek almaya, demokrasinin önünü tıkamaya çalıştılar. 367, bir yargı darbesi girişimidir. O olmadı, elektronik ortamda, sanal ortamda muhtıra girişimi, orada da AK Parti dik durdu. Bana muhtırayı ancak millet verir dedi, noktayı koydu. Vatandaş seçimde noktayı koydu, yola devam dedi. Yüzde 41 yetmez, 47 dedi. Biz de onu yolları yapmak olarak anladık, ha babam yolları yapmaya devam ettik. Sonra anayasa reformları yapıldı.
    
     -Cumhurbaşkanı ile başbakanın yetki ve sorumluluk alanlarının tarifi-
    
     Bakan Yıldırım, iki kuvvetli irade olduğunu, bu iki iradenin ahenkli çalışması için de yeni bir anayasa reformuna ihtiyaç olduğunu vurguladı.
     Aslında bunun temellerinin AK Parti tarafından atıldığını dile getiren Yıldırım, şunları söyledi:
     Şu anda tanımlama yapmak gerekiyor. Nedir o tanımlama, cumhurbaşkanı ile başbakanın yetki, sorumluluk alanlarının net olarak tarif edilmesi lazım. Bu, bugün sorun değil ama ileride siyasi güçlü irade, aynı yöne paralel bakan bir irade oluşmazsa ülke zarar görebilir. Onun için bu işin çakışma alanları varsa cumhurbaşkanlığı ile başbakanlık makamının, diğer kurumların çakışma alanlarını ortaya koymak, bugün siyasetin en önemli görevidir ancak Türkiyede siyaset istediğimiz kaliteyi henüz yakalayabilmiş değil. Gelişmiş demokrasilerde siyaset sorunları tartışmaz, sorunların çözümünde fikirlerini ortaya koyar. Biz sorunun tanımında hala anlaşamıyoruz, farkımız bu. Bunu aştığımız zaman çok kolay çözüm üreteceğiz.
     Anayasa uzlaşma komisyonuna da değinen Bakan Yıldırım, vatandaşların işini görecek, onları tatmin edecek bir uzlaşmayı sağlayarak yola devam edilmesi gerektiğini, bunun için AK Partinin gereken fedakarlığı yaptığını belirterek, şunları kaydetti:
     Nedir- Anayasa uzlaşma komisyonu. Bu, bir anayasadır, burada herkes eşit söz hakkına sahiptir, burada verilen aynı sayıda üyelerden en az milletvekili olan parti de en çok milletvekili olan parti olan AK Parti de aynı sayıyı vermek suretiyle bu iyi niyetli girişimi başlattık. Artık bunu sona erdirmek, bu sorumluluğu taşımak bütün parti temsilcilerinin görevidir. Şunu söylemek istiyorum, bazen diyorlar ki efendim yargı ayrı bir yer, yürütme ayrı bir yer, yasama ayrı bir yer, eyvallah itirazımız yok. Ne zamana kadar- Biri diğerinin işine burnunu sokmadığı müddetçe. Peki biri diğerinin işine heveslenirse, o alana girmeye çalışırsa ne yapacaksınız- O zaman en büyük erk var; millet. Bazıları tepede cumhurbaşkanı, aşağıda yürütme, yasama, aşağıda millet. Öyle değil tersine çevireceksiniz, üstte millet, parlamento ve sonra diğerleri. Bu şekilde düşünmeye başlarsak, gelişmiş demokrasiye sahip olan bir ülke olarak kendimizi hissedebiliriz.
    
     Muhabir: İrfan Cemiloğlu-Nail Kadırhan
     Yayıncı: Murat Taydaş
<< Önceki Haber Bakanlar Eker ve Yıldırım, Siyaset Akademisinde Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER