Bursa Aktopraklık Höyüğündeki kazı çalışmaları

Bursa Aktopraklık Höyüğündeki kazı çalışmaları -Büyükşehir Belediye Başkanı Altepe: -Kazılar sayesinde 8 bin 500 yıllık tarih, yani neolitik dönemin ilk çiftçi topluluklarının yaşamı, hayat tarzı, kurduğu sistem, evleri, fırınları


BURSA (A.A) - Bursa Aktopraklık Höyüğünde, Güney Marmara Arkeoloji Projesi kapsamında, 2004ten bu yana İstanbul Üniversitesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı ortaklığında süren Arkeopark çalışmaları ile kazıların 2012 yılı aşaması sona erdi.
     Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ile Kazı Başkanı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necmi Karul, Nilüfer ilçesine bağlı Akçalar beldesinde bulunan höyükteki arkeolojik çalışmalar hakkında basın toplantısı düzenledi.
     Altepe, yaptığı açıklamada, neolitik (cilalı taş) ve kalkolitik (bakır taş) dönemin izlerinin ortaya çıkarılması yönündeki çalışmaların yoğun şekilde sürdürüldüğünü bildirdi.
     Kazı çalışmaları kapsamında, arkeolojiyi toplumla buluşturacak Arkeopark Projesini gerçekleştireceklerini dile getiren Altepe, 60-70 yıllık Cumhuriyet dönemi, 500-600 yıllık Osmanlı dönemi yapıları ile Selçuklu, Doğu Roma ve Bitinya döneminin 3 bin yıllık surları, eserleri ve izleri 8-10 yıl içinde ayağa kaldırıldı. Bursa kent tarihinin yaklaşık 3 bin 500 yıllık olduğu bilinirken, Akçalardaki arkeolojik alanlarda 8 bin 500 yıllık geçmişin izlerine rastlanıldı dedi.
     Altepe, kazı çalışmasıyla değişik dönemlerdeki insanların bölgede bıraktığı izlerinin ortaya çıktığını belirterek, Hocalarımızın burada yaptığı projeyle 200-300 yıllık geleneksel köyümüz canlandırılacak. Kazılar sayesinde 8 bin 500 yıllık tarih, yani neolitik dönemin ilk çiftçi topluluklarının yaşamı, hayat tarzı, kurduğu sistem, evleri, fırınlarının kubbeleri dahi ortaya konacak diye konuştu.
     Bu yılki kazı çalışmalarında birçok eserin, binlerce parçanın ortaya çıkarıldığını, bunların müzeye sunulacağını anlatan Altepe, Kültür Tarihi ve Arkeoloji Müzesinin inşaatına başlayacaklarını, hedeflerinin ilk Arkeoparkı Bursada açmak olduğunu kaydetti.
    
     -Kazı Başkanı Doç. Dr. Karul-
    
     Kazı Başkanı Doç. Dr. Necmi Karul, bölgede çalışmaların 2004 yılında başladığını, çalışmalar sonucunda sadece Bursanın değil, Anadolunun evrensel kültür tarihindeki yerini anlamalarına katkı sağlayacak çok sayıda veriye ulaştıklarını bildirdi.
     Çalışmaların özellikle neolitik çağ için önemli veriler içerdiğini ifade eden Karul, Aslında bu yerleşik yaşamın başlangıcı, bugünkü toplum düzeninin ilk temellerinin atıldığı süreci ifade ediyor. Kuzey Batı Anadoludaki bu topluluklar, bu yerleşik kültürü Avrupaya taşıyan insanlar. Biz, sürdürdüğümüz hayat biçiminin başladığı ana vatandayız ve bu çalışmalarla yerleşik düzenin, ana vatandan hangi dinamiklerle dünyanın farklı coğrafyalarına yayıldığını izleyebiliyoruz diye konuştu.
     Karul, çalışmalarını Türkiyede bir ilk olarak nitelendirip, şu bilgileri verdi:
     Şunu çok rahat söyleyebilirim ki bu çalışma dünyadaki benzer örnekleriyle karşılaştırıldığında sayılı bir konumda. Buradaki yaşamı bir zaman tüneli kavramı içinde, bölgedeki önemli kırılma noktalarını canlandırmalarla, özgün kalıntılarla, herkesin anlayabileceği dille tercüme etmeye çalışıyoruz. Bu çalışmanın özellikle okul çağındaki gençler için hatta bizim gibi yetişkinler için çok anlamlı olacağını ve Türk tarihini anlamamıza katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
    
     -Bu yıl ortaya çıkan buluntular-
    
     Karul, konuşmasının ardından kazı alanlarında bu yıl açığa çıkan buluntular ve canlandırmalar hakkında bilgi verdi. 7 bin 500 yıl önce, hendeklerle çevrili bir yerleşim sistemini daha tanımlı hale getirdiklerini anlatan Karul, bunun alışılan bir yerleşim düzeninden farklı olduğuna işaret etti.
     Karul, söz konusu yerleşim alanının Anadolu yerleşim modelinin kökenini gösterdiğini belirterek, şöyle konuştu:
     130 metre çapındaki hendeklerden söz edebiliriz. 17 tane yapı açığa çıkardık. Çalışmaları tamamladığımızda 25 civarında yapı olacağını öngörüyoruz. Bölgede, sınırların ve evlerin içinde yaşayacak insan sayısının önceden belirlendiğini görüyoruz. Her evde fırınlar, ocaklar, bir takım standart yapı ögeleri var. Bu da ev içi ekonomisinin olduğunu gösteriyor. Her evin avlusunun, ortak kullanım alanlarının bulunması, hendeklerin sınırının belirli olması da ortak rızanın olduğunu ve bunu belirleyen bir sınıfın olabileceğini akla getiriyor.
     Tunç Çağında, Mezopotamyada yerleşimlerin bir tapınağın etrafında büyüdüğünü dile getiren Karul, Anadoluda ise yöneticileri barındıran bir akropol (Eski Yunan şehirlerinde en önemli yapıların ve tapınakların bulunduğu iç kale) vardır. Akropolün altında ise aşağı şehir bulunur. Aktopraklıktaki bu yerleşim yerinin Tunç Çağındaki bu sistemin başlangıcı olduğunu sanıyoruz dedi.
    
     -Kurban edildiği düşünülen 2 iskelet daha bulundu-
    
     Karul, 2011 yılındaki kazı çalışmaları sırasında, kurban edildiğini düşündükleri insan iskeletlerine rastladıklarını, bu yıl da aynı şekilde 2 iskelet daha bulduklarını ve iskeletlerle ilgili etlendirme çalışması yapacaklarını söyledi.
     Aktopraklıktaki mezarlarda ölülerin bir çocuğun anne rahmindeki pozisyonda, takıları ve eşyalarıyla bulunduğunu ifade eden Karul, kurban edildiği düşünülen iskeletlerin oturur biçimde gömüldüğünü, yanlarına hiçbir eşya bırakılmadığını ifade etti.
     Karul, Aktopraklıktaki 40 örnekle Marie Curie Ödülü projesine dahil olduklarını, böylelikle çalışmalarının Avrupadaki neolitik toplumların kökeniyle ilgili araştırmaları bir DNA projesine dönüştürdüğünü belirterek, Uluslararası akademik dünyada prestijli bir proje başlatmış olduk. Bu projede birçok kazı yerinden örnek alınıyor. Projeye dahil edilen 100ün üzerinde örnekten 40ı Aktopraklıktan diye konuştu.
     Arkeopark ile 9 yılda bulunan verilerin sonuçlarını birleştirdiklerini, parçaları ayağa kaldırıp, herkesin anlayabileceği bir dile dönüştürerek bilimsel sonuçlar elde ettiklerini anlatan Karul, Arkeoparkın bir oyun alanı olmadığını, bilimsel sonuçların herkesle paylaşabileceği alan olduğunu vurguladı.
     Karul, o dönemde insanların en çok diş hastalıkları sebebiyle öldüklerini, ortalama 25-30 yıl yaşadıklarını sözlerine ekledi.
    
     Muhabir: Büşra Nur Özcan / Mehmet Bayer
     Yayıncı: Doğan Sarıtaş
<< Önceki Haber Bursa Aktopraklık Höyüğündeki kazı çalışmaları Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER