Çözüm süreci

Çözüm süreci -Çalışmalarına Malatyadan başlayan Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, kanaat önderleri ve yerel basın mensuplarıyla bir araya geldi -Heyet başkanı Paker: "Bu grup, Tü


MALATYA (A.A) - Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti, çalışmalarına Malatyadan başladı. Heyet, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, kanaat önderleri ve yerel basın mensuplarıyla bir araya gelerek çözüm önerilerini dinledi.
     Ramada Altın Kayısı Otelde düzenlenen ve Abdurrahman Kurtun moderatörlüğünü yaptığı toplantıda konuşan heyet başkanı Can Paker, oluşturulan grubun "bir ara bulucu, taraflar arasında müzakereye katılan bir grup" olmadığını belirterek, "Bu grup, Türkiyede yıllardır süren Kürt sorununun çözüm olasılığı kalktığı bir dönemde, bu sorunun ancak barış içinde çözülme olasılığının olduğunu düşünen insanların bir araya gelmesidir" dedi.
     Sorunların silah olmadan barışla çok daha iyi çözüleceğine inandıklarını vurgulayan Paker, barış ortamının Türkiyeyi daha fazla demokratikleşmeye doğru yönlendireceğini kaydetti.
     Gruptaki üyelerin her birinin dünya görüşünün, bakış açısının olduğunu dile getiren Paker, "Bunlar, sizlerin sorularını bu açılardan cevaplayacaklar ancak hepimizin ortak tarafı, bu sürecin barış içinde geçtiği zaman, silahlar konuşmadığı zaman çözümün çok daha kolay olacağını, çözümün herkes için bir mutluluk getireceğini düşünen insanlarız. Çözümle, süreçle ilgili vereceğiniz fikirleriniz, sorularınız, şüpheleriniz çok önemli. Biz bunları not alıp Ankaraya ileteceğiz" diye konuştu.
     Başkan vekili Sibel Eraslan ise demokrasiyi, insan haklarını, hukuk güvenliğini, çözüm üreten siyaseti, daha da önemlisi bir anne ve kadın olarak hayatı önemsediği için burada olduğunu söyledi.
     "Geleceğe dair umudu önemseyen herkes gibi kanın ve gözyaşının durmasını istiyorum" diyen Eraslan, terör sebebiyle 40 bin civarında insanın toprağa verildiğini belirterek, "Çok büyük bir acı. Acı bize cidden değdi. Mesele toprağa koyduğumuz canlarımızla da kalmıyor. Bunun arka planında terörün bize ödettiği çok ciddi bir bilanço var. Ağır bir bilanço bu. Sadece siyasi, hukuki endişeler değil, ekonomik anlamda da çok büyük bir yıkım. Toplumsal bağların kopuşu, toplumsal sinerjinin imha oluşu, siyasetin güvensizliği besleyeceği, vesayet algısı gibi çok önemli sonuçları var yaşadığımız son 30 yılın özellikle" ifadelerini kullandı.
     Terörün sadece barışı ve huzuru tehdit etmekle kalmadığına, bölgesel anlamda etkinliği de önlediğine işaret eden Eraslan, "Ortadoğu ve Mezopotamya dediğimiz bölgede barış ve huzur timsali bir ülke olmak varken, terörden içine kapanmış, kendi sorunlarıyla boğuşan bir ülke profili, elbette hiçbirimizin istediği bir ülke profili değil" dedi.
     Çözümsüzlüğü çözüm olarak görenlerin olabileceğini dile getiren Eraslan, "Ama artık terörle beslenen vesayetlerin miadı dolmuş, geçmiştir. Ayrıca çözüme karşı herhangi bir teklifleri olmayanların da aslında kan dökülmesine razı gelemeyeceğini düşünüyorum. Hangi insan kan dökülmesini ister ki çözümsüzlük adına" değerlendirmesinde bulundu.
     Eraslan, kan dökülmesini istemediklerini belirterek, "Çocuklarımız adına güven duyabileceğimiz, umut, hayal kurabileceğimiz bir Türkiye istiyoruz. Kalplerimiz barıştan, kardeşlikten yana çarpacaktır" şeklinde konuştu.
    
     -"Halklar kardeş değil, dost olmalı"-
    
     Heyette yer alan Zübeyde Teker de "Kürdüm, Kızılbaşım aynı zamanda sosyalistim. Birçok kimliği bir arada taşıyan biriyim. Bu ülke kurulduğu günden bu güne yaşatılan imha ve inkar siyasetinin ötekileşen en önemli kimliklerden birinin sahibiyim aynı zamanda" dedi.
     Türkiyede herkesin ağır bedeller ödediğini, özellikle bunlardan direk etkilenenlerin büyük acılar yaşadığını ifade eden Teker, sözlerini şöyle sürdürdü:
     "Açıkçası kardeşlik kavramına çok sempati duymuyorum. Bu ülkede olacaksa halklar dost olmalı çünkü insanlık tarihinde dostluğun yeri çok ayrıdır. Dostun bir tek külünün yarattığı o acıyı, kırılganlığı tamir edecek bir şey yok ama insanlık tarihinde hep kardeş kardeşi katletmiştir. Bu Habilden Kabile, bu güne kadar gelen süreçte, ilkesi olmayan, sadece duygu, hırs üzerinden sürdürülen kardeşlik, hiç kimseye fayda sağlamamıştır. Türkiye halkları yıllarca dostluk içinde yaşayabilmeyi başarabilmiş halklardır ama her dönem devletler, iktidarlar bu halkları karşı karşıya getirip kırdırmıştır. Birilerinin sürekli üstün olma isteği, yapay yarattığı ırk kimlikleriyle diğerlerini yok ettiği bir gerçeklik, bu ülkede hayat bulmuştur ve bunun bedelini bütün halk ödemiştir. Bunun bedelini bütün ötekiler olarak ödedik ama artık ödemek istemiyoruz. Bu ülkede hiçbir düşüncenin egemen olmasını istemiyoruz eğer bir egemenlik olacaksa insan olmak şahsında bir ortamlaşmada egemenlik söz konusu olsun. Hiçbirimizin bir diğerine göre üstün sayılabilecek bir vasfı yok."
     Teker, toplantılarla halkların nasıl bir barış arzuladığını dinlemeyi istediğini dile getirerek, halkın, tabanın ne istediğinin daha önemli olduğunu vurguladı.
     Ayhan Ogan ise sürecin önemine dikkati çekerek, "Tarih, bu günleri farklı şekilde yazacaktır. Bu partiler üstü siyaset, mesele, ileri katılımcı demokrasi dedikleri, toplumu dikkate alan, sırtını halka dayamış bir siyasal sistemin yeniden inşasına katkı sağlayacak bir sürecin başlangıcıdır" dedi.
    
     -"Bizim tek ortak paydamız var; barış"-
    
     Gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak da kendilerine "kimin postacısısınız-" diye sorduklarını aktararak, "Biz sizin postacınızız. Bizim tek ortak paydamız var; barış. Barışa nasıl gidilir-, bunun dilini konuşmak istiyoruz" ifadesini kullandı.
     Farklılıklara rağmen barış içinde yaşamanın yolunu aradıklarını dile getiren Dilipak, şunları kaydetti:
     "Birbirimize karşı kazanılacak bir zaferimiz yok ama tek bir zaferimiz var, o da birlikte kazanabileceğimiz bir zafer. Birileri bizlerin ideolojik, vicdani ve kanaat farklarımız üzerinden, kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerinden kendilerine iktidar ve servet edindiler. Adalet yoksa barış olmaz. Adalet ve barış yoksa hiçbir özgürlük güvence altında olamaz. Bizim yeniden tarihimizle, birliğimizle, kültürümüzle, geleneğimizle barışmayı denememiz gerekiyor. Bu süreçte dünyadaki çatışmalar nasıl düzeldi, bunu örnek almalıyız. Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisinin bizim çözüm önerimiz olmaması gerekiyor. Ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyacağız ya da kendi cehennemimize sırtımızda odun taşıyacağız. Benim çözümüm çok basit; ben bir Müslümanım ve Türk olduğumu düşünüyorum. Bulgaristandaki Müslüman ve Türkler için ne düşünüyor, ne istiyorsam burada ötekilere onu vadediyorum."
     Toplantıda, katılımcılar, çözüm sürecine ilişkin temenni ve önerilerini paylaştı.
     Heyet üyeleri İzzettin Doğan, Mehmet Uçum ve Mahmut Arslan, planlı programları olduğu için toplantıya katılamadı. Üç üyenin, akşam saatlerinde kente geleceği bildirildi.
    
     Muhabir: Tuba Karahan
     Yayıncı: Cemal Coşkun

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER