'Dünyevi kaygı taşıyan büyük adamlar'a bir uyarı

Samanyoluhaber.com yazarı Eyüp Ensar Uğur bugünkü köşe yazısında 'Dünyevi kaygı taşıyan büyük adamların vebali'ni anlatan çarpıcı bir konuya değindi.

'Dünyevi kaygı taşıyan büyük adamlar'a bir uyarı

Halkın düşüncelerini oluşturan yada yönlendiren aydınların sözlerinin çoğu zaman halk tarafından hiç düşünülüp tartılmadan, koşulsuz şartsız doğru kabul edildiğini belirten Uğur, çoğu topluluğun bu nedenle bir çok kez yoldan çıktığını vurguladı. 'Kalabalıklar onların fikirlerini fikir edindi, onlar reddettiği için reddetti, onlar eleştirdi diye sevmedi, insanlar hakkında “iyidir veya kötüdür” tanımlamalarını onların hükümlerine göre yaptılar.' diyen uğur, böylece nice toplumların yanlışlara saptığını ve birçok zulme sebep olduklarını anlattı.

Uğur, söz konusu olayla ilgili Efendimiz (sas) dönemine Hz. Halid bin Velid’in babası Velid bin Muğire'nin yaşadığı ibretlik bir hadiseyi anlatarak, Kuran-ı Kerim'de halkın düşüncelerini kendi çıkarları yüzünden olumsuz yönde etkileyenlerin başına gelecek korkunç azabı işaret eden ayeti de hatırlattı. 

İşte Eyüp Ensar Uğur'un 'Dünyevi kaygı taşıyan büyük adamların vebali' isimli köşe yazısı;

Halk, kesimine göre profesörlerin, yazarların, aydınların, önderlerin sosyal alandaki düşüncelerini; hiçbir menfaat hesabı gütmeden, statü kaygısı taşımadan, kıskançlık duygusunun kıskacında olmadan yalın bir şekilde söylenen sözler, fikirler olarak görmekte.

Bu yüzden onların hükümlerini herhangi bir süzgeçten geçirme küstahlığında kendilerince bulunmuyorlar.Onlar söyledikten sonra başka bir şey okumaya, dinlemeye hacetleri de yok.  Zira onlara göre, o koca adamlar, kendilerinin göremediklerini görebilen, anlayamadıklarını anlayan, kendilerinden üstün özellikli ve yol gösterici insanlar.

Peki, halkın fikirlerini fikir yaptığı sanatçılar, yazarlar, liderler; kişilikleri açısından da ideal insanlar mı? İnsanların çoğunda bulunmayan özellikler onları her konuda baz alınacak insanlar yapmaya yeter mi acaba?

Örnek alınabilecek insan kişiliği;  erdem ve ahlâki prensipleri, insanların çoğunun dünyevi öncelik ve hedeflerinin üstünde kabul eden ve bu prensiplerin hangi şartlar içerisinde bulunursa bulunsun tavizsizce uygulandığı hayat tarzında aranmalı.

Bir insanın böyle iyi ahlâki özelliklere sahip olabilmesi ise; iyi bir çevre, yetişme tarzı, iç dünyasının terbiye edilmesi gibi çok yönlü sebeplere ve disiplinli bir iradeye bakıyor yani sıkı bir çaba gerektiriyor. 

Ahlâki prensiplerden yoksunluk, kişisel zaaflarını aşamamışlık, topluma rehber veya önderlik yapanlar için kendisi bir yana kitlelere zarar verme, insanlar arasında ihtilaflara yol açıp onları buhran ve sıkıntı içerisine sokma potansiyeline sahiptir.

Peygamber Efendimiz (sav), Mekke'de risalet vazifesini üstlenip tebliğe başladığı ilk zamanlarda halk şaşkındı. Güzel ahlâkına ve doğru sözlülüğüne hep şahit oldukları birinden, Yaratıcının mesajları diye daha önce duymadıkları etkileyici sözler karşısında ne yapacaklarını bilemediler. 

Mekke’de özellikle bazı gençler başta olmak üzere bir kısım insanlar, Hz. Muhammed’in (sas) anlattıklarından etkilenip Müslüman olmuştu ama halkın büyük çoğunluğu kendince temkinli olup; akıllı, bilgili, donanımlı, gördüğü insanların düşünce ve hükümlerine başvurdular.

Halkın danıştığı aydınlardan biri de meşhur Halid bin Velid’in babası Velid bin Muğire idi. Halk, o ne derse kabulümüzdür dedi. Çünkü o aklı, dirayeti, güzel konuşması, üstün şiir zevki, geniş ailesi, mal varlığı ve zenginliğiyle Mekkeliler içerisinde temayüz etmiş, adeta sözünün üstüne söz söylenemeyen bir otorite idi.

Peygamber Efendimiz(sav), kendisine gelip felsefik diyalektiklerle nasihatler eden kibirli muhatabına Kur’an’dan sadece bir ayet okudu. Kûdsi sözlerin emsalsizliğini en iyi anlayabilecek vasıflara sahip Velid, ayetlerin ne bir sihir, ne bir cinnet ne de bir yalan ürünü olmadığını anlayıp kalbi yumuşadı. Derin düşüncelerle Hz. Peygamber’in yanından ayrıldı.

Velid’in görüşme sonrasında tavır değişikliğini fark eden Ebu Cehil , Hz. Muhammed’in (sas) onu da etkilediğini söylediği avanesine:

“Vallahi, Velid dininden dönecek olursa, muhakkak bütün Kureyşliler de dinlerinden döner.” Dedi.
Velid,duyduklarının ne sihir, ne yalan ne de bir büyülenmenin ürünü olmadığını belirtmesine karşın Ebu Cehil, onu ikna etmek için birçok yol denedi. 

İlmiyle Arapların gururu olan bir bilgenin nasıl olur da bir ümmi karşısında çaresiz kaldığından tutun, kavmi arasında şerefini lekeleyecek söylentilerin yayılabileceğini imâsıyla üstü kapalı tehditlerde bulunmasına kadar yaptıklarıyla Velid’i ikilemde bıraktı. 

Ebû Cehil: "O’nun hakkında bir şey söylemedikçe, kavmin senden hoşnut olmayacaktır, mutlaka bir şey söylemelisin!" ısrarında bulundu.

Velid İbn-i Muğîre, uzun düşünceler sonrasında üstünlük kibri ve statüsünün sarsılma kaygısı doğruları söylemesine mâni oldu.

Merakla kendisini bekleyen halkın karşısında çıktığında ona:

" Muhammed’in güttüğü dava ve sözler neyin nesidir “ diye sordular.

Velid de: " Bu (Kur'ân), olsa olsa sihirbazlardan öğrenilip nakledilen bir sihirdir ve bu, insan sözünden başka bir şey değildir." şeklinde mırıldandı. 

Böylelikle Velid bin Muğire kendisini zarara uğratacağını düşündüğü doğruyu söyleyemedi. Bu kişisel kaygısından dolayı ağzının içine bakan kavminin Hz. Muhammed (sav) hakkındaki müspet algıyı yıkarak onları hâkikatten mahrum eyledi. 

Bunun üzerine Allah:

“Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.Canı çıkasıca, ne biçim ölçtü biçti!. Sonra, canı çıkasıca tekrar (ölçtü biçti); nasıl ölçtü biçtiyse!. Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi. ”Bu (Kur'an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir.” Bu, insan sözünden başka bir şey değil.” (Müddesir 18-25)

Evet, insanların içindekileri çok iyi bilen Yaradan, verdiği bu örnekle nimet verdiği bu tip insanları uyarıyor.

Ama gelin görün ki, sahip oldukları üstün özelliklerden dolayı insanların kendilerine olan teveccühlerini;  kişisel hesaplarından dolayı sûistimal edip doğruları yanlış, yanlışları doğru gösteren aldatıcılar her dönem çıktı. 

Kalabalıklar onların fikirlerini fikir edindi, düşüncelerini kendi düşüncesi yaptı, onlar reddettiği için reddetti, onlar eleştirdi diye sevmedi, insanlar hakkında “iyidir veya kötüdür” tanımlamalarını onların hükümlerine göre yaptılar.  Böylece nice toplumlar/kişiler yanlışlara saptı ve birçok zulme sebep oldular. 

Bu insanların sebep oldukları vebal dünyada, dün de bugün de yaşanan nice kavga ve problemin kaynağı olarak karşımıza hep çıktı, bunun ahirette ise karşılığı ne olacak onu en iyi Allah bilir ama Velid Bin Muğire için inen ayetlerin devamında söylenenler, doğruları saklayanlar için gerçekten endişe verici :

“Onu sürükleyip Sekar’a (cehenneme) atacağım.” (Müddesir 26)

<< Önceki Haber 'Dünyevi kaygı taşıyan büyük adamlar'a bir uyarı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER