İnanılır gibi değil: Vekil değil emir eri

CHP'li Mengü ile ETÖ sanığı Hurşit Tolon arasındaki telefon konuşması teknik takibe takıldı.

<b>İnanılır gibi değil:</b> Vekil değil emir eri

Ergenekon terör örgütü (ETÖ) soruşturmasında gözaltına alınan şüphelilerin ilk aradığı isim olan CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün ilginç bağlantıları ortaya çıktı. İkinci iddianameye giren kayıtlara göre Meclis Anayasa Komisyonu Üyesi Mengü'nün Tolon'a, Meclis'teki belgelerden haberdar etme sözü verdiği belirlendi. 30 Mayıs 2008'de yapılan telefon konuşmasında Mengü, şu ifadeleri kullanıyor: "Bak paşam, bazı konularda Parlamento'da ordu ile ilgili kanunlar geldiği zaman ben yapacağımı sana söyleyeyim. Defteri kalemi toplayıp senin önüne geleceğim... Sen bana ders vereceksin, ben çıkıp orada söyleyeceğim." Yapılan görüşmede Şahin Mengü'nün, "Paşam emredin." şeklinde selamladığı Tolon, Mengü ve arkadaşlarından beklentilerini ise şu sözlerle ortaya koyuyor: "Siz bizi hep mutlu edeceksiniz inşallah... Şey de edeceksiniz inşallah zannediyorum o sevgili arkadaşımız da onların belini bükecek... Herhalde gerekli işlemi yapıyordur o. Bana ne tereddüp ediyorsa hazırım biliyorsun." ETÖ operasyonu sırasında gözaltına alınan Hurşit Tolon, ilk olarak CHP Milletvekili Mengü'yü aramıştı. Ayrıca aynı soruşturmada gözaltına alınan Tuncay Özkan da Mengü'den yardım istemişti. CHP'li Mengü, ETÖ soruşturmasını yürüten savcılardan Zekeriya Öz hakkında Meclis'e soru önergesi vermişti. Ancak söz konusu konuşmada Tolon'un 'o' diye bahsettiği ve kendisinden talimat aldığını vurguladığı şahsın ismi geçmiyor. Ergenekon silahlı terör örgütü soruşturması kapsamında düzenlenen operasyonda gözaltına alınan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, polisleri karşısında görünce telefona sarılmış ve ilk olarak CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü'yü aramıştı. Söz konusu telefon görüşmesi Mengü'ye soruldu. Milletvekili, geçmişte Hurşit Tolon'a avukatlık yaptığını ve kendisini bu sebeple aramış olabileceğini söylemiş, Tolon'a teslim olması gerektiğini söylediğini anlatmıştı. Ergenekon terör örgütünün tutuklu sanıklarından medya patronu Tuncay Özkan'ın da gözaltına alınırken Mengü'yü aradığı anlaşıldı. Mengü, daha önce basına yansıyan açıklamasında bu telefon trafiğini de, "Çok doğal bir şeydir. Allah'tan Türk ordusunun şerefli bir orgeneralinin avukatlığını yaptım. Allah'tan Tuncay Özkan gibi çok namuslu, Türkiye'de çok önemli haberlerin altına imzasını atmış bir gazetecinin avukatlığını yaptım. Tuncay Özkan, bana sadece, 'Abi beni gözaltına alıyorlar.' dedi. Peki dedim. Telefonu kapattım." şeklinde izah etmeye çalıştı. Mengü'nün ismi operasyonun ilerleyen günlerinde de gündeme geldi. Soruşturmayı eleştiren açıklamalar yaptı. Ergenekon savcılarından Zekeriya Öz hakkında Meclis'e soru önergesi veren Mengü, iddianamede örgütün medya ayağı olarak geçen Ulusal Kanal'ın dayanışma yemeği için de devreye girmişti. Mengü, Cumhurbaşkanlığı seçimi için 367 şartı gerektiği görüşünü ilk kez kendisinin ortaya attığını söylemiş ve şöyle demişti: "Bu da benim çocuklarıma bırakacağım en büyük miras." Mengü: Paşam, bana ders vereceksin İddianamede yer alan Hurşit Tolon'un Şahin Mengü ile yaptığı görüşme şöyle: Hurşit Tolon: Sayın vekilim... Efendim hürmetler ediyorum, günaydın. Şahin Mengü: Paşam emredin. Tolon: Manisa çok müspet. İki taraflı hem sizin, benden beklediğiniz hem de yakası değişik olan, ben iki taraftan ayrı ayrı talep ettim. Mengü: Tamam paşam, çok sevindim, buna nasıl mutlu ettiniz beni çok teşekkür ederim. Tolon: Siz bizi hep Türkiye'yi mutlu edeceksiniz inşallah. Şey de edeceksiniz, inşallah zannediyorum o sevgili arkadaşımız da onların belini bükecek. Herhalde gerekli işlemi yapıyordur, o bana ne tereddüp ediyorsa hazırım biliyorsun. Mengü: Bak paşam, bazı konularda Parlamento'da ordu ile ilgili kanunlar geldiği zaman ben yapacağımı sana söyleyeyim, defteri kalemi toplayıp senin önüne geleceğim. Önüne geleceğim, sen bana ders vereceksin, ben çıkıp orada söyleyeceğim. 28 Şubat, STK'lar için buluşma günü Ergenekon silahlı terör örgütünün darbe ortamını hazırlamak için etkin şekilde kullandığı sivil toplum örgütlerinin arka yüzü, iddianamede çarpıcı şekilde yer aldı. Soruşturmada ele geçen örgütsel içerikli dokümanlarda her biri örgütün bir hedefi için kullanılan STK'ların 28 Şubat tutkusu dikkatlerden kaçmıyor. Ergenekon'un bütün STK'ları birleştirdiği çatı kuruluşu Ulusal Birlik Hareketi'nin (UBH) son toplantısını 28 Şubat 2004'te yaptığı ortaya çıktı. Toplumu darbeye hazırlama görevini de STK'lara yükleyen Ergenekon terör örgütü, kontrol altına aldığı kuruluşları darbe tarihlerinde bir araya getirmiş. Çatı kuruluş UBH, son genişletilmiş STK toplantısını 28 Şubat 2004'te İstanbul Üniversitesi (İÜ) Baltalimanı Sosyal Tesisleri'nde gerçekleştirmiş. Örgütün 'postmodern darbe'nin yıldönümlerinde büyük toplantılar organize etmesi dikkat çekiyor. Toplantıda hazırlanan 'sivil uyarı metni'nin bazı gazete ve televizyonlar aracılığıyla kamuoyuna duyurulması planlanmış. "Ankara'ya yapılacak yeni ziyaret programının mart ayına ertelenmesi", "İÜ ve ÇEV (Çağdaş Eğitim Vakfı) tarafından hazırlanan '4 Kasım'dan Bu Yana Neler Oldu' kitabına UBH'nin katılması", "Anadolu toplantılarının nisan ayına ertelenmesi", "Star TV, TV8, NTV ve Yön FM için belirlenen üyelerin temasa geçerek UBH sözcülerinin programlarda yer alması", "ÇEV'in CD'sinin broşür haline getirilmesi" ve gelecek toplantının ÇEV'de yapılacağı kararları alınmış. Cumhuriyet'in ekine Metal-İş'ten kaynak Ergenekon'un 2. iddianamesinde örgütün finansörleri arasında gösterilen Türk Metal-İş Sendikası Başkanı Mustafa Özbek, sendika ve işçilerin paralarını çarçur etmiş. 2004 tarihli belgede Mustafa Balbay tarafından, Metal-İş Başkanı Özbek'ten haftalık 25 milyar TL'nin Türkiye Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi'ne (TUSAM) aktarıldığı kayıt altına alınmış. Cumhuriyet'in Strateji eki TUSAM denetiminde çıkıyor. Merkezin Yönetim Kurulu Başkanlığını da Özbek'in oğlu Ahmet Oğuz Özbek yürütüyor. Mustafa Balbay'ın 2004- 'girişimcilik adına yaptıklarım' adlı notlarında "Mustafa Özbek'le konuşup TUSAM'ın ayda 20 milyar TL vermesiyle haftalık Strateji Dergisi 5 Temmuz'da ilk sayımız çıktı. Geçen hafta parayı ayda 25 milyara sayfayı da 24'e çıkarma kararı aldık." diyor. Mustafa Balbay, ASAM'dan ayrılan Dr. Şenol Kantarcı'nın Mustafa Özbek'in aracılığıyla sendikanın desteği ile edindiği kaynak sayesinde TUSAM'ı kurduğunu da notlarında belirtmiş. Merkezin açılış toplantısı da Özbek'e ait Akyurt Büyük Otel'de gerçekleşmiş. Yaklaşık bin kişinin katıldığı görkemli törende ATO Başkanı Sinan Aygün, emekli Hava Korgeneral Erdoğan Özalan, gazeteci Saygı Öztürk, Türk Metal- İş Sendikası Başkanı Mustafa Özbek de hazır bulunmuştu. Ergenekoncular da 27 Mayısçılar gibi Türkçe ibadet istemiş Cumhuriyetin ilan edildiği ilk yıllarından itibaren devrimlerin içerisinde anılan 'Türkçe ibadet', Ergenekon darbe ve teşebbüslerinin merkezinde de yer alıyor. 1932 ile 1950 yılları arasında 18 yıl Türkçe olarak okutulan ezan, bu planın en somut göstergelerinden biri. Ergenekon terör örgütü üyeleri de 27 Mayısçılar gibi Türkçe ibadet isteyerek konunun emellerine ulaşmada önem taşıdığını vurguluyor. Mustafa Balbay'ın ajandasından çıkan bir belgede MGK Genel Sekreteri Orgeneral Cumhur A. ve 5 kişilik MGK üst yönetiminden kişiler dört gazeteciyle sohbet toplantısı düzenliyor. Yazılmaması kaydıyla yapılan söyleşide Orgeneral Cumhur A., Sedat E., Fikret B., Murat Y. ve Mustafa Balbay'a Türkiye'de yaşanan birçok problemin altında Türkçe ibadete geçilmemesi olduğunu söylüyor. Bu konuda brifing verdiği gazetecilerden yardım isteyen Cumhur A. "Türkiye'de Türkçe ibadete geçmediğimiz sürece şu sorunla çok uğraşırız. Bu konuyu sizler de sık sık gündeme getirmelisiniz." diye konuşuyor. Cumhuriyet Gazetesi'nin 27 Mayıs darbecilerini temize çıkarmak için ihtilalin kahramanları ile yaptığı 'İkinci Cumhuriyetin İhtilal Meclisi Üyeleri' başlıklı röportajlar serisi de Türkçe ibadetin hangi dönemlerde gündeme geldiğini gösteriyordu. 'Bahtiyar Aydın'ı bir asker vurdu, onu da başka bir asker' İkinci Ergenekon iddianamesinde örgütle PKK bağlantısını gözler önüne seren ilginç bilgiler yer alıyor. Gizli tanık Deniz, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın 1993 yılında PKK tarafından öldürülmediğini, helikopterden indiği sırada bir asker tarafından vurulduğunu ve o askerin de başka bir askerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybettiğini söyledi. Gizli tanık, 1993 yılında TSK'nın terör örgütüne karşı Diyarbakır kırsalında geniş çaplı operasyon başlattığını, kendisinin de o bölgede PKK militanı olarak yer aldığını ifade ediyor. Operasyonda PKK militanlarının imha sürecinde olduğu anda Türk askerlerinin telsiz konuşmalarında 'Geri çekiliyoruz, paşa vuruldu' sözlerini duyduğunu, paşanın örgüt mensupları tarafından vurulmadığını daha sonra öğrendiğini kaydediyor. Tanık, "Lice'de PKK'nın büyük bir baskını olduğu söylenerek paşanın ilçeye gelmesi sağlandı. Helikopterden iner inmez bir asker tarafından vuruldu. Vuran asker de başka bir asker tarafından öldürüldü. İkisinin birlikte helikopter ile Diyarbakır'a getirildiğini öğrendim. Bu olayı PKK'nın yapmadığını, en üst düzey örgüt mensuplarından bizzat öğrendim. Bahtiyar Aydın isimli paşanın ne amaçla ve kim tarafından öldürüldüğünü bilmiyorum. PKK'nın en üst düzey mensuplarından bazılarının da imha edilmesi aşamasına gelindiği esnada böyle bir hadisenin olması, karanlık nokta olarak kaldı." diyor. PKK, Bingöl'de 33 askeri pusuya düşürdü Aynı gizli tanık, 1993 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Güneydoğu Anadolu'daki problemler konusundaki projelerinin örgütte olumlu karşılandığını belirterek, Öcalan'ın Lübnan'daki Bekaa kampında basın açıklaması yaparak tek taraflı ateşkes ilan ettiğini anlatıyor. Bu açıklamadan sonra Bingöl'de 33 askerin Doktor Süleyman kod adlı Sait Çürükkaya kontrolündeki PKK örgütü mensuplarınca vurulduğunu anlatıyor. Gizli tanık, bu olayla yeşeren umutların tamamen kaybolduğunu, devletin çözüm arayışlarına girdiği dönemde PKK içerisindeki bir grubun bu eylemi gerçekleştirmesine, bu askerlerin de korumasız, silahsız olarak tehlikeli bölge üzerinden gönderilmesine hiçbir zaman anlam veremediğini kaydediyor. Ancak şimdiye kadar bu olayın Bingöl kırsalındaki PKK'lı ekibin başında bulunan Parmaksız Zeki kod adlı Şemdin Sakık olduğu ve olayı Sakık'ın gerçekleştirdiği biliniyordu. Nazi yöntemlerini aratmayan 'azınlık' planları 2. Ergenekon iddianamesinde yer verilen bazı belgeler, okuyanın kanını donduracak türden. Şüphelilerden eski Ülkü Ocakları İstanbul Şube Başkanı Levent Temiz'den elde edilen 3 sayfalık "Turan İhtilal Ordusu / Manifestosu" başlıklı yazıda, Nazi yöntemlerini aratmayacak planlar yer alıyor. Türk kimliğinin Osmanlı döneminde eritildiği ve aşağı ırklara gereksiz yere hoşgörü gösterildiği öne sürülen yazıda, yapılacak bir ihtilalle azınlıkların tüm hukukî ve mülkiyet haklarının ellerinden alınacağından bahsediliyor. Bunun yanı sıra azınlıkların mal varlıklarının ihtilal komitesince devletleştirileceği, nüfus kâğıtlarının ellerinden alınacağı, Müslüman olan azınlıklara devşirme, Müslüman olmayanlara Jenosit kartı verileceği ifade ediliyor. Levent Temiz'in, Danıştay saldırısından üç gün önce, 14 Mayıs 2006 gecesi Ergenekon sanıklarından Veli Küçük, Sevgi Erenerol, Zekeriya Öztürk, Fikri Karadağ ve Kemal Kerinçsiz'e gönderdiği mesaj da bir hayli ilginç. Türklerin, tarihte görülmediği kadar aşağılandığını öne süren Temiz, mesajında, "Bu durumda Türkçü-devrimci gençlere ihtiyaç vardır. Türklüğün tek kurtuluş çaresi kalmıştır; o da silahlı mücadeledir." diyor. ZAMAN - CİHAN
<< Önceki Haber İnanılır gibi değil: Vekil değil emir eri Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER