ŞOK İTİRAF

"İfademi değiştirmemi istediler. El bombaları Oktay Yıldırım'ın değil diyeceksin dediler. Kemal Kerinçsiz aradı, ifademi değiştirmemi istedi."

<b>ŞOK İTİRAF</b>

''Ergenekon'' davasının bugünkü duruşmasında savunma yapan Ali Yiğit, Ümraniye'deki gecekonduda ele geçirilen el bombalarının tutuklu sanık Oktay Yıldırım'a ait olduğunu savunarak, kendisini tehdit eden kişilerin bu konudaki ifadesini değiştirmesini istediklerini ileri sürdü. Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'nde, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülün davanın duruşmasında savunma yapan Yiğit, daha önceki ifadelerinin doğru olduğunu söyledi. Yiğit, sanıklardan emekli astsubay Oktay Yıldırım'ı, 4 yıl önce dayısı Mehmet Demirtaş'ın LPG istasyonunda tanıdığını ifade ederek, ''Yıldırım beni tanımadığını iddia ediyor. Beni tanıdığını ispatlayabilirim'' dedi. 2005'de askerden geldikten sonra dayısı Demirtaş'ın söylemesi üzerine Ocak 2006'da bir manav dükkanı açarak işlettiğini anlatan Yiğit, Yıldırım'ın bu manav dükkanına da gelip gittiğini savundu. Yiğit, LPG istasyonuna da gelen Yıldırım'ın, burada çalışan insanlara karıştığını, kendine emir vermeye çalıştığını öne sürerek, ''Yıldırım beni göz aşinalığı ile değil, çok iyi tanıyor'' diye konuştu. -''MANAVA GELEN MUZAFFER TEKİN DEĞİLDİ''- Oktay Yıldırım'ın bu manav dükkanına 1,5 yılda ayda 3 kez gelip gittiğini, sanıklardan Mahmut Öztürk'ün de bir kez alış veriş yaptığını belirten Yiğit, ''Önceki ifademde siyah bir otomobil ile gelen ve manavda 5 dakika kalıp ayrılan kişinin Muzaffer Tekin olduğunu söylemiştim. Tekirdağ Cezaevi'nde kalırken bu kişinin Tekin olmadığını, simasını görünce hatırladım. Tekin manava gelmemiştir'' dedi. -ÜMRANİYE'DE ELE GEÇİRİLEN El BOMBALARI- Sanık Ali Yiğit, Ümraniye'de oturduğu gecekonduda el bombaları bulunmadan 3 ay önce babasının çatıda askeri sandık gördüğünü, bunu da dayısı Mehmet Demirtaş'a söylediklerini anlatan Yiğit, ''Dayım bunların Oktay Yıldırım'a ait olduğunu ve kimseye bir şey söylemememizi istedi. Bir şey olursa içeriden çıkamayacağımızı da söyledi. Babamın da memlekete gitmeden önce el bombalarını ihbar ettiğini bilmiyordum'' diye konuştu. Manavdan ayrıldıktan sonra taksicilik yapmaya başladığını, el bombaları bulunmadan 20 gün önce gecekonduyu boşalttığını anlatan Yiğit, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Taksi ile bu gecekondunun önünden geçerken polisleri gördüm. 'Bu evde ben duruyordum' diyerek ne olduğunu sordum. Bana ihbar olduğunu arama yapacaklarını söylediler. Evin anahtarını dayım bana güvenmediği için ağabeyime vermişti. Polislerin arabasına binerek ağabeyimden anahtarı almak için yanına gittik. Daha sonra eve geldik, polisler arama yaptı. Bu sırada ben de yanlarında idim. 'Eve zarar verilmediği ve bombaların bulunduğu' şeklindeki tutanağı imzaladım. Karakolda da bütün bildiklerimi, dayımın bana söylediklerini anlattım.'' -TEHDİT EDİLDİĞİNİ İDDİA ETTİ- Ali Yiğit, yargılandığı bu mahkemeye gelip giderken de polisin kendisini koruduğu yönündeki iddiaların tamamen yalan olduğunu belirterek, 2 hafta öncede Trabzon'da bulunan evine tehdit telefonu eden kişilerin, ''15 yıl sonra Ali ile görüşeceğiz'' dediğini bildirdi. Bu kişilerin ailesini değil, kendisini tehdit etmelerini isteyen Yiğit, cezaevinde kaldığı dönemde de bazı tehditlere maruz kaldığını öne sürdü. Yiğit, cezaevinde kendisine yazılan tehdit mektuplarının fotokopilerini çektiğini belirterek, bunların dava dosyasında bulunduğunu söyledi. Tekirdağ Cezaevi'nde, Oktay Yıldırım'ın aracılığıyla Mehmet Anıt adlı bir avukatın kendisi ile görüştüğünü kaydeden Yiğit, ''Beni tehdit ederek avukatımı reddetmemi istedi. Ben ona 'tamam' dedim, ama kabul etmedim. Oktay Yıldırım ile Mehmet Demirtaş'a da bu avukatı kabul ettiğimi söyledim. Aslında onlar ne diyorsa 'evet', 'siz haklısınız' diyordum. Sadece yüzlerine diyordum. Bunlar dilekçelerimde de mevcuttur'' diye konuştu. Bayrampaşa Cezaevi'nde bulunduğu sırada da üstü kapalı şekilde, ''Bu el bombalarını polis koydu diyeceksin'' şeklinde tehditlere maruz kaldığını iddia eden Ali Yiğit, yine davanın tutuklu sanığı avukat Kemal Kerinçsiz'in kendisini cep telefonu ile arayarak, görüşmek istediğini belirtti. Yiğit, kendisinden ifadesini değiştirmesinin istendiğini kaydederek, şöyle konuştu: ''Devamlı çağrılınca İstanbul'a geldim. Ümraniye'deki gecekondunun yanındaki Kardak balıkçısında buluştuk. 6-7 kişi idik. Kemal Kerinçsiz, Mahmut Öztürk'ün ağabeyi, kayınpederim ve kardeşim Murat Yiğit vardı. Benden ifademi değiştirmemi istediler. Babam silah kaçakçılığı yapıyordu. 'Bunlar (el bombaları) babamındır. Oktay Yıldırım'ın değil' diyeceksin dediler. Onlara 'tamam' dedim.'' Ali Yiğit daha sonra mahkeme başkanı tarafından okunan emniyette verdiği ifadeyi de kabul ettiğini bildirdi. Duruşmada, Yiğit'in savcılık ifadesinin okunmasıyla devam ediyor. İLGİLİ HABERLER:

ÜMRANİYE BOMBALARI İŞTE BUNLAR!

PEKİ KİM BU OKTAY YILDIRIM?

OKTAY YILDIRIM: BOMBALARI GÖRMEDİM!

İŞTE ÜMRANİYE'DEKİ CEPHANELİK GİBİ EV

ERGENEKON'UN İŞLEDİĞİ KANLI EYLEMLER

MUZAFFER TEKİN NE BİLİYORSAN DOĞRULARI SÖYLE ''Ergenekon'' davasının bugünkü duruşmasının öğleden önceki oturumunda, Ümraniye'de ele geçirilen bombaların bulunduğu gecekonduda oturduğu belirtilen tutuksuz sanık Ali Yiğit'in çapraz sorgusu yapıldı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, çapraz sorguya tutulan Yiğit, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün tarafından okunan savcılık ifadesinin doğru olduğunu söyledi. Başkan Şengün'ün ifadesinde bazı tekrarlar bulunduğunu hatırlatması üzerine Yiğit, Oktay Yıldırım ile dayısı Mehmet Demirtaş'ı kastederek ''Benden bir şey sakladıklarını hissediyordum'' dedi. Şengün, Yiğit'in, baskı altında kalmadığını ve polisin kendisini yönlendirmediğini belirttiğini kaydederek, Muzaffer Tekin'i daha önce tanıyıp tanımadığını sordu. Ali Yiğit, Tekin'i basından tanıdığını belirterek, Mahmut Öztürk'ün de işlettiği manava bazen siyah, bazen de sarı renkli 2 ayrı otomobille geldiğini anlattı. ''Ümraniye'deki gecekonduda ele geçirilen patlayıcıların, çatıya, kendisi bu gecekonduya taşınmadan 1.5 yıl önce konulduğunu duyduğunu söylediğinin'' hatırlatılması üzerine Yiğit, bunların, ''bu adrese taşınmadan 1,5 yıl önce Oktay Yıldırım tarafından getirildiğini kendisine dayısı Mehmet Demirtaş'ın söylediğini'' anlattı. Ardından hakimlikteki ifadesi okunarak ekleyeceği bir şey olup olmadığı sorulan Yiğit, ifadenin doğru olduğunu ve ekleyeceği bir şey bulunmadığını bildirdi. Mahkeme heyeti üyesi hakim Hasan Hüseyin Özese, Yiğit'e, el bombalarının bulunduğu gecekonduda ne kadar kaldığını sordu. Yiğit, ''8 ya da 10 ay'' olduğunu kaydetti. Bu süre içinde çatıya çıkıp çıkmadığı sorulan Yiğit, ''Bahçe için kazma almak amacıyla daha önce bir kez çıktım'' dedi. Hakim Özese'nin çatıya herkesin çıkıp çıkamayacağını sorması üzerine Ali Yiğit, çatıya evin dışından bir çıkış olduğunu bildirdi. Yiğit, ifadesinde, çatıdaki sandığın içinde gördüğü ve eline alıp salladığını belirtiği kutunun içine bakıp bakmadığının sorulması üzerine, ''Hayır sadece elime alıp salladım. Tekrar yerine koydum'' diye konuştu. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün, ''Evde oturanlar dışında, ev sahibi bilmeden oraya çıkılabilir mi?'' şeklinde soru yönelttiği Yiğit, ''Çıkılamaz, illaki biri görür'' dedi. Yiğit, Başkan Şengün'ün, ''Taksi ile geçerken tesadüfen polisleri gördüm, durdum diyorsun, az çok beni alırlar korkusu olur insanda'' sözlerine karşılık, ''Hiç kaçmaya gerek duymadım efendim'' diye konuştu. Şengün de bunun biraz doğaya aykırı bir şey olduğunu dile getirdi. Köksal Şengün'ün, ''Gecekonduya polisle birlikte mi gittin?'' sorusu üzerine Yiğit, ''Tamamen tesadüf, oradan geçiyordum, durdum. İhbar var, sen kimsin dediler. Kapıyı kırmanıza gerek yok, anahtar var dedim. Sonra polislerle birlikte anahtarı aldım geldim'' dedi. Daha sonra dayısı Mehmet Demirtaş'ın olay yerine telefonla çağrıldığını anlatan Yiğit, Hakim Şengün'ün, ''Polisler dayını biliyorlar mı ki telefonla aradılar?'' şeklindeki sorusu üzerine, dayısının telefon numarasını polislere kendisinin verdiğini kaydetti. Şengün'ün, ''İşlem bitmiş miydi? Bombalar bulunmuş muydu, o sırada'' sorusuna Yiğit, ''Evet'' yanıtını verdi. SAVCI PEKGÜZEL'İN SORULARI Sanık Ali Yiğit, Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorusu üzerine, çatının çok karanlık ve buradaki kasanın üstünün büyük siyah naylon poşetle kapalı olduğunu söyledi. Pekgüzel, ayrıca sanık Oktay Yıldırım'ın daha önce çatıyla ilgili ayrıntılı anlatımda bulunduğunu ifade ederek, Yıldırım'ın bunu nereden bildiğini ve çatıya çıkıp çıkmadığının kendisine sorulmasını istedi. Oktay Yıldırım da 18 aydır hapiste olduğunu, ayrıca Mehmet Demirtaş ile aynı koğuşta kaldığını belirterek, bu nedenle bunu bilmesinin doğal olduğunu öne sürdü. Cezaevinde birlikte bir süre kaldığı Muzaffer Tekin'in, kendisine herhangi bir şey söyleyip söylemediğinin sorulması üzerine Ali Yiğit, ''Tekin, 'ne biliyorsan doğruları söyle, suçlu ben dahi olsam benim adımı ver' dedi'' ifadesini kullandı. Tutuklu sanık Muzaffer Tekin söz alarak, Yiğit'in, ''kendisinin Beykoz Çavuşbaşı'nda villası olduğu ve bu villada daha önce silahların saklandığı şeklindeki'' ifadesine atıfta bulunarak, şöyle konuştu: ''Çavuşbaşı'nda bir metrekare yerim varsa bunu kabul edeceğim. Benim bir kızım var. Ona 'yalanın ilki vardır, sonu yoktur' diye öğrettim. Yiğit benim bulunduğum koğuşta yattıktan sonra 'siz bana babalık yaptınız' dedi. Ağlayarak ayrıldı.'' Ali Yiğit bunun üzerine Çavuşbaşı'ndaki villa konusunu kendisine dayısı Mehmet Demirtaş'ın anlatığını ifade etti. Söz alan Demirtaş ise Tekin'i daha önceden tanımadığını ileri sürdü. SANIKLARDAN YİĞİT'E SORULAR Daha sonra Mehmet Demirtaş, kendisinin ne iş yaptığının Ali Yiğit'e sorulmasını istedi. Yiğit, Demirtaş'ın öz dayısı olduğunu anlatarak, cezaevine girmeden önce 1500 YTL maaşla amcasının oğlunun yanında çalıştığını söyledi. Söz alan Oktay Yıldırım da Yiğit'e, bahsettiği manav ve LPG istasyonundaki toplantılara kaç kişinin katıldığını sordu. Yiğit, genelde dayısı ve Yıldırım'ın da bulunduğu 3-4 kişinin katıldığını kaydetti. Ali Yiğit, Yıldırım'ın, 2007 Nisan ve Haziran ayları arasında nerede kaldığını sorması üzerine, ''Aynı yılın Nisan ayında gecekonduyu boşaltıp bir süre ağabeyimin yanında kaldım'' dedi. Oktay Yıldırım'ın, ''Kuvayı Milliye'yi bana sormak nereden aklına geldi?'' sorusuna karşılık Yiğit, Yıldırım'ın elinde kağıt, takvimler gördüğünü, bunun için sorduğunu anlattı. Yıldırım bunun üzerine, savcılık ifadelerinin farklı olduğunu, Yiğit'in ifadesinin çelişkili olduğunu ileri sürerek mahkeme heyetinden bunun kayda geçirilmesini istedi. Başkan Şengün de ''kayda geçiyor hepsi'' dedi. Gecekonduda polisin yaptığı aramada Demirtaş'ın da orada olup olmadığı sorulan Yiğit, ''Hayır'' yanıtını verdi. Yıldırım bunun üzerine, bu ifadenin de polis tutanağıyla çeliştiğini savundu. Tutuklu sanık Oktay Yıldırım, ayrıca Ali Yiğit'e, Muzaffer Tekin ismini nereden bildiğini sordu. Yiğit, ''Danıştay saldırısı olduğunda televizyonda görmüştüm'' diye cevap verdi. Oktay Yıldırım bunun üzerine, ''Danıştay nedir, orada ne oldu?'' diye sordu. Yiğit de ''Ben edebiyat falan yapamadığım için bileyemeyeceğim. Danıştay'a saldırı yapılmıştı. Televizyonda ne duyduysam odur'' dedi. MEKTUPLAR Ali Yiğit, kendisine zorla yazdırıldığını iddia ettiği mektuba ilişkin Oktay Yıldırım'ın sorusu üzerine, mektubun ilk birkaç satırındaki yazının kendisine ait olduğunu, Yıldırım'ın dolma kalemle elini karalayıp kendisine bir kağıda parmak bastırdığını ileri sürdü. Kendisini ziyaret eden avukatın hangi cezaevine geldiği sorulan Yiğit, ''Önce Tekirdağ'da, sonra Bayrampaşa'da cezaevinde kaldım. Tam olarak hatırlayamadım. Bunu avukatım bilebilir'' dedi. Mahkeme heyeti başkanı Köksal Şengün de ''Adam bilmez mi nerede görüştüğünü?'' diye sorunca Yiğit, emin olmadığını söyledi. Oktay Yıldırım bunun üzerine söz alarak, Tekirdağ'da Yiğit ile ayrı cezaevlerinde kaldıklarını, Bayrampaşa Cezaevi kayıtlarının da incelenmesini istedi. Yiğit, Yıldırım'ın, ''Gözaltında iken polislerle restoranda yemek yemiş mi? sorusu üzerine, ''Tatbikat için gittiğinde acıktığını söyleyince yemek yediğini ve bu sırada ellerinin kelepçeli olmadığını'' bildirdi. Yıldırım'ın, gecekondudaki sandıkta C-4 türü patlayıcı da bulunduğu yönündeki iddiaları hatırlatması üzerine Yiğit, ''Ben C-4 diye iddia etmedim'' diye konuştu. KERİNÇSİZ İLE GÖRÜŞTÜĞÜ İDDİASI Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz de söz alarak, ifadesinde kendisi ile telefonda görüştüğünü ileri süren Ali Yiğit'e, kendisini hangi tarihte cep telefonundan aradığının sorulmasını talep etti. Yiğit de, tutuklanmadan 3-4 ay kadar önce Kerinçsiz'in kendisini aradığını anlattı. Kerinçsiz, ''Aradığımda benim numaram çıktı mı?'' diye sorunca Yiğit ''Bilgim yok'' dedi. Ali Yiğit, bu arada Mehmet Öztürk'ün ağabeyi ya da kardeşinin de kendisini aradığını bildirdi. Kerinçsiz'in, ''Ben değil, onlar aramış olabilir mi?'' sorusu üzerine Ali Yiğit, ''Olabilir ama sizinle de konuştuğumu hatırlıyorum, sesinizi hatırlıyorum'' dedi. Duruşmada bazı sanık ve avukatların sorularını cevaplandıran Yiğit, Kerinçsiz'in, balıkçıda yaptıkları görüşmenin ayrıntılarına ilişkin sorularını da yanıtladı. Balıkçıda yaptıkları görüşmeye ''kendi ifadesi yüzünden Mahmut Öztürk ve Muzaffer Tekin'in cezaevinde yattığının söylenmesi nedeniyle vicdanen rahatsız olduğu için'' gittiğini belirten Yiğit, tahliye olduktan sonra da Tekin'in ailesini arayarak durumlarının iyi olduğunu bildirdiğini söyledi. Yiğit, bu görüşmede tehdit edilmediğini, sadece ifadesinin bazı yerlerinin değiştirilmesinin istendiğini kaydederek, ''Onlarla birlikte savcıya giderek ifademi değiştirmedim. Beni başka avukatla götürmek istediler. Ben kendi avukatımı istedim. Çünkü bana yollanan avukattan yeteri kadar baskı görmüştüm'' diye konuştu. ''BASKI GÖRMEMEK İÇİN 'EVET'' DEDİM'' Sanık Ali Yiğit, mahkeme heyeti hakiminin, ''Bu görüşmede size vaat yapıldı mı?'' şeklindeki sorusuna da hayatını rahat yaşayabileceği, kimseden baskı görmeyeceğinin söylendiğini bildirdi. Yiğit ''İfademi değiştirerek, bütün her şeyi babama yüklemem gerekiyordu. Babamın içeri girmesi gerekiyordu. Biz dışarda rahat rahat gezecektik. Onlara babam silah kaçakçılığı yapıyor demedim'' şeklinde konuştu. Ali Yiğit, balıkçıdaki görüşmede ileride baskı görmemek için her şeye ''evet'' dediğini söyledi. Yiğit, bazı soruları cevaplandırırken bir kısım ifadelerini hatırlamadığını belirtti. Avukatların ısrarlı soruları üzerine Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, araya girerek, birçok ifadenin bulunduğunu, sanığın hepsini hatırlamasının mümkün olmadığını belirtti. Bunun üzerine duruşma salonundaki avukatlar ve sanıklar savcıya tepki gösterdi. POLİS MUHBİRİ İDDİASI Oktay Yıldırım ve Mehmet Demirtaş'ın koğuşunda bir hafta kaldığını anlatan Ali Yiğit, çocuğu olduğu için birçok şeyi sineye çektiğini dile getirdi. Duruşmada tutuklu sanık Hayrettin Ertekin de Yiğit'in ''polis muhbiri'' olduğunu, kullandığı ticari taksinin de istihbarat şubeye ait olduğunu iddia etti. Bunun doğru olmadığını belirten Yiğit, 40 bin YTL'ye aldığı arabasının, 20 bin YTL'sini babasından temin ettiğini, geriye kalanı da bankadan kredi çekerek ve eşinin bileziklerini bozdurarak toparladığını anlattı. KEMAL ALEMDAROĞLU Bu arada duruşma devam ederken salona gelen ve söz alan tutuksuz sanıklardan eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Yalçın Alemdaroğlu, 25 yıldır Adli Tıp Genel Kurulu'nda hekim ve cerrah olarak görev yaptığını söyledi. Bu sürede çok sayıda psikiyatri hastası görme fırsatı bulduğunu anlatan Alemdaroğlu, ''Ergenekon kurgusu, hukuki ve ceza ehliyeti tartışılır Tuncay Güney sayesinde oldu'' iddiasında bulundu. Alemdaroğlu, şöyle devam etti: ''Şimdi Ali Yiğit de ifade veriyor. Onun da hukuki ceza ehliyeti tartışılır. Çünkü başından beri emniyet ve savcılıkta çelişkili ifadeler veriyor. Ben emniyette saygıyla karşılandım. Savcılıkta ise saygıyla karşılanmadım. Nasıl oluyor da hukuki ve cezai ehliyeti tartışılan bu kişiyle polisler İstanbul'da arabayla dolaşıyor. Lokantada yemek yeniyor. Ben bu sanıkların bu şekildeki ifadeleriyle örgüt yöneticisi olarak suçlanıyorum.'' Bu arada, duruşma salonunun genişletilmesi için bu salonun bulunduğu binanın önündeki bahçede yapılan ek bölümdeki çalışmaların sürdüğü ve çatısının yapıldığı görüldü. Ergenekon davası kapsamında 3. sanık Mehmet Demirtaş'ın da ifadesi alındı. Demirtaş, sabahki oturumda ifade veren yeğeni Ali Yiğit'i yalanladı. Ali Yiğit'in babası ile arasında husumet bulunduğunu ifade eden Demirtaş, bu kişi tarafından defalarca tehdit edildiğini söyledi. Yeğeni Ali Yiğit'ten güvenilmez, tutarsız ve ahlaksız şeklinde bahseden Demirtaş, "Sırf ablamın oğlu olduğu için ablamın yalvarmalarıyla yardım etmeye çalıştığım bir insana herhangi birşeyi teslim etmem mümkün değil. Zira ertesi gün ya çalar ya satar. Ali Yiğit'in el bombalarının Oktay Yıldırım'a ait olduğunu iddia etmektedir. Ali Yiğit elimde doğmuştur, bu kadar uzun cümle kuramaz. Bu cümlenin Ali Yiğit'e ait olma imkanı yoktur. Baştan sona düzmece yalan ve iftiralarla dolu esas hedefin ben olmadığını hedefin Oktay Yıldırım'ı bu suçla ilişkilendirilerek onun üzerinden diğer şahıslara ulaşılmayı hesaplandığı bir kurgu ile karşı karşıyayım. Oktay Yıldırım iddia edildiği gibi bana hiçbir zaman değil saklamam için el bombası vermek, yasa dışı hiçbirşey teklif etmemiştir" diye konuştu. Demirtaş, "En son teknolojiye göre dizayn edilmiş güven sistemleriyle korunan bir işadamının çalışma ofisindeki banyosuna bir silah silah yerleştirilebiliyorsa eğer herkesin girebileceği metruk bir gecekondaya bırakın el bombasını tanksavar füzesi bile yerleştirilebilir." ifadesini kullandı. Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda müdahil Şebnem Korur Fincancı'nın avukatı Özkan Yücel, sanıkların savunması alınırken diğer sanıkların salon dışına çıkarılmasını talep etti. Avukat Özkan Yücel bu talebe gerekçe olarak, bir örgütten bahsedildiği ve bu örgütün işine yaramayan üyelerini yok etmekle tehdit ettiğini gösterdi. Sanıkların baskı altında kalmaması için salonda savunmalar yapılırken diğer sanıkların dışarı çıkarılması isteği ile ilgili Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, söz konusu durumun sanık Ali Yiğit ve Coşkun Çalık için uygulanmasını, diğer sanıklar yönünden de taleplere bağlı olarak uygulanmasını istedi. Bu talebe sanık avukatları itiraz etti. Mahkeme Heyeti duruşmaya ara vererek talebi değerlendirdi. Mahkeme heyeti, sanıkların salonda tek tek savunma yapmaları yönündeki bu talebi reddeti. -ÖRGÜT YÖNETİCİSİ OLMAKLA SUÇLANIYOR- Ergenekon soruşturması kapsamında kilit isimlerden olan emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin, örgüt yöneticisi olmakla suçlanan sanıklardan biri. 15 Haziran 2007 tarihinde gözaltına alınan Tekin 19 Haziran 2007 günü tutuklandı. Tekin, silahlı terör örgütü yöneticisi olmak, zorla hükümeti ıskata teşebbüs, TC Hükümetine karşı silahlı isyana tahrik, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri bulundurma, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma, mala zarar verme, kasten öldürmeye azmettirme, korku ve panik yaratacak şekilde patlayıcı madde atma suçlarına azmettirmekle suçlanıyor. Danıştay saldırısının azmettiricisi olduğu ileri sürülen Muzaffer Tekin'in Danıştay saldırganı Alparslan Arslan ile 35 kez cep telefonuyla görüşme yaptığı belirlendi. Danıştay saldırısı sanığı Osman Yıldırım, Ergenekon savcısına verdiği ifadesinde Cumhuriyet gazetesine atılan bombaları kendisine Tekin'in verdiğini söyledi. Yıldırım, Tekin'in "Bunlar Cumhuriyet Gazetesine atılacak. Rahat ol, kimse ölmeyecek. Bitince sana 500 bin dolar para vereceğiz. Senin attırdığın kişilere ne kadar verirsen ona karışmayız." dediğini anlattı. Yıldırım, kendisinin de 2 adet el bombasını alıp cebine koyduğunu 1 tanesini de Alparslan Arslan'ın alarak çantasına koyduğunu beyan etti. Tekin'in ev ve işyeri aramalarında Ergenekon-LOBİ adlı dokümanlarla birlikte Genelkurmay Başkanlığı'nın bilgisayarlarından çıktığı anlaşılan, Milli Güvenlik Kurulu öncesi kuvvet komutanlarının kendi aralarında yapmış oldukları gizlilik ibareli toplantılara ait askeri ve siyasi gizli bilgiler içeren birçok belge de ele geçirilmişti. Tekin'in Veli Küçük ile birlikte gizli ve sivil yapılanmalar arasında 'köprü' olduğu belirtildi. ARANIN ARDINDAN OTURUMA DEVAM EDİLİYOR İddianamede 4'üncü sırada yer alan tutuklu sanık Muzaffer Tekin savunmasına başladı. Danıştay saldırısı sonrasında kendisine bir çok kesim tarafından destek olunduğunu anlatan Tekin, "Bir kişi var ki 'kan içip kızılcık şerbeti içtim' diyen asil kadın, eşine güvenini eksitmeyen ufacık bedeninde cesur yürek taşıyan Müge Tekin'dir. Tüm Türk anaları adına sevgi ve şükranlarımı sunuyorum. Ben Deniz feneri davası sanığı olmadım, Ergenokon'un ferdi olduğum için gurur duyuyorum. Bu dava sizin adalet kılıcınızı bekliyor" diye konuştu.

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER