Kim demiş 'televizyon yok olacak' diye!

Televizyon 91. yaşını kutluyor. Yrd. Doç. Dr. Ali Murat Kırık, 'televizyon yok olacak' diyenlere güzel bir cevap veriyor..

Kim demiş 'televizyon yok olacak' diye!

Keşfedildiği ilk günden günümüze değin etkisini hiç kaybetmeden arttıran televizyon, görsel ve işitsel yönü nedeniyle her yaştan her kesimden insanın ilgisini çekmiş ve popüler bir kitle iletişim aracı olmuştur.

İnsanoğlunun en büyük icatlarından biri olan televizyon bu yıl 91. yaşını kutluyor. Sayısal sistemler ve internet teknolojisi ile entegre bir şekilde çalışmaya başlayan televizyonun gelişim safhasını ve günümüze değin yaşadığı değişimleri bu alanda önemli çalışmalara sahip olan Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Murat Kırık’a sorduk. 

TELEVİZYONUN DOĞUŞU

Televizyonun “uzaktan görme” anlamına geldiğini ifade ederek Türkiye’de televizyonun çok hızlı bir zaman dilim içerisinde gelişim gösterdiğini belirten Kırık; “Siyah-beyaz yayıncılıktan renkli yayıncılığa geçiş konusunda dünya ile eş zamanlı bir süreç yaşamamış olsak da sayısal yayıncılık ve internet televizyonculuğu konusunda bugün Türkiye çok iyi bir noktadadır. Televizyonun mucidinin tek başına İskoç mühendis John Logie Baird olduğu söylemek diğer bilim insanlarına haksızlık olacaktır. Andrew May, Paul Nipkow, Vladimir Zworykin gibi bilim adamlarının gerçekleştirmiş olduğu çalışmalar televizyonun gelişimi adına büyük önem arz etmektedir. 1923 yılında televizyon alıcısının temellerini atan Baird; çalışmalarına düzenli bir şekilde devam etmiş ve 1926 yılında Londra’daki Kraliyet Enstitüsü’nde hareketli görüntülerin iletildiği bir televizyon gösterisi düzenlemiştir ve böylece ilkel de olsa ilk televizyon yayını gerçekleştirilmiştir.” şeklinde konuştu. 

DÜZENLİ YAYINLARA GEÇİŞ

Düzenli yayınlara geçişin 1936 yılından itibaren gerçekleştiğini belirten Kırık, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Televizyon gibi önemli bir kitle iletişim aracına yönelik ilk denemelerin ardından elektronik tarama tekniğini kullanarak düzenli yayın yapan ilk ülke İngiltere’dir. 1936 yılında Londra’da yer alan Alexandra Palace’da kurulan televizyon stüdyosundan gerçekleştirilen yayın seyirciler tarafından büyük ilgi görmüştür. Düzenli yayınları başlatan ikinci ülke ise Amerika Bileşik Devletleri’dir. Deneysel yayınlara 1936 yılında RCA tarafından başlanmış olsa da resmi nitelikte ilk televizyon yayını 1939’da New York’ta yapılan Dünya Fuarı’na ait görüntülerin iletilmesiyle gerçekleştirilmiştir. Televizyon yayıncılığı 1941 yılında ticari bir boyut kazanmıştır. Çünkü bu yıl içerisinde yayınlara reklâm verilmeye başlanmıştır. Düzenli televizyon yayınlarını başlatan üçüncü ülke ise Sovyetler Birliği’dir. Sovyetler Birliği’nde ilk düzenli yayınlar 1939 yılında başlamış; fakat II. Dünya Savaşı’nın cereyan etmesi nedeniyle yayınlara mecburi olarak ara verilmiştir. Savaş sonrasında yayınlar tüm dünyada kaldığı yerden devam etmiştir.

TÜRKİYE’DE TELEVİZYON YAYINCILIĞI

Türkiye’nin televizyon yayıncılığına geç başladığını ifade eden Kırık, “Türkiye’de genel anlamda televizyon yayıncılığının başlama tarihi 1949 olarak kabul edilebilmektedir. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Elektrik Fakültesi’nin girişimleriyle birlikte başlayan bu çalışmaları 1952 yılında fakülte öğrencilerine uygulamalı eğitim vermek amacıyla ilk deneme yayınlarının yapılması takip etmiştir. Türkiye’de televizyon yayıncılığının başlaması İTÜ’nün girişimleriyle sağlanmıştır. TRT ise; 1 Mayıs 1964’te, özel yasayla özerk tüzel bir kişiliğine sahip bir şekilde kurulmuş ve kurumun ilk genel müdürü Adnan Öztrak olmuştur. O dönem içerisindeki ismiyle Ankara Televizyonu ilk deneme yayınını, TRT’nin ilk yönetim kurulu kararıyla 31 Ocak 1968 tarihinde saat 19:30’da gerçekleştirmiş, böylece Türkiye’de yayıncılık resmi bir temele oturtulmuştur.” şeklinde sözlerini sürdürdü. 

İNTERNETE RAĞMEN TELEVİZYON REVAÇTA

İnternetin gelişim göstermesiyle birlikte televizyonun güç kaybettiğini düşünenlerin aksini iddia eden Kırık, televizyonun internet teknolojisinden faydalandığını ifade ederek; “İnternet ve sosyal medya özellikle gençleri etkileme gücüne sahiptir. Şu unutulmamalıdır ki; televizyon hali hazırda her yaştan her kesime rahatlıkla seslenebilmekte ve evlerin baş köşesinde yer almaktadır. Fakat internet ve bilgisayar teknolojisi için aynı şeyi söylemek oldukça güçtür. Ben televizyonun yok olacağına kesinlikle inanmıyorum. Televizyon sadece çehresini değiştiriyor, işlevini aynen koruyor. Eskiden karasal antenlerle izlenen yayınlar şimdi uydu teknolojisi ve internet aracılığıyla kitlelere ulaştırılıyor. Bu açıdan televizyon gelişime açık çok kapsamlı bir teknolojidir.” diye konuştu. 

TELEVİZYONUN GELECEĞİ

Televizyon üzerine çok farklı tartışmaların günümüzde de sürdürüldüğüne değinen Kırık; Amerikalı iletişim bilimci Neil Postman’ın görüşleriyle sözlerini noktaladı: 

“Televizyonun görüntüyü çılgınlığa dönüştüren, mükemmel, tehlikeli ve kusursuz bir araç olduğunu ifade eden Postman, televizyonu yeni epistemolojinin (bilgi felsefesi) kumanda merkezi olarak nitelendirmiştir. Nitekim çağımızda yaş sınırı olmaksızın tüm seyirciler televizyon izlerken zevk almakta, maddi durumu yerinde olmayan insanlar bile onu izlemekten vazgeçememektedir. Çünkü televizyon beyinleri uyuşturmakta ve bireylerde afyon etkisi oluşturmaktadır. Gelecekte ise televizyon yok olmayacak aksine daha kapsamlı bir teknoloji haline gelecektir. Sosyal medya ile entegre bir şekilde çalışan Sosyal TV buna en güzel örnektir. Yani artık bir değil birkaç ekran göreceğiz ama televizyon varlığına devam edecek. Bu açıdan yasal düzenlemelerin bir daha gözden geçirilmesi ve revize edilmesi çok daha iyi sonuçlar doğuracaktır.”

<< Önceki Haber Kim demiş 'televizyon yok olacak' diye! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER