"HASAN ŞAŞ YAVAŞ YAVAŞ"

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte Mısır’daydık.


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte Mısır’daydık. Protokol proğramlarından fırsat buldukça Mısır’ın alış veriş merkezlerine ve tarihi çarşılarına attık kendimizi. Belli bir yaşın üstündeki insanların yüzde 90’nı Türk olduğunuzu anlayınca tebessüm ederek “Hasan Şaş Yavaş Yavaş” cümlesiyle sesleniyor size. Mısırlılar Türk futbolunu Hasan Şaş ile tanıyor anlayacağınız. Hasan’ın bu kadar tanınması, ilgi duyması ve sevilmesi açıkcası şaşırttı bizi. Sinirleri alınmış bu coğrafyanın insanları Türkiye’ye karşı da özel sempati besliyor. Mısır’a gidip de Piramitlere gitmemek olur mu? Olmaz elbet.. Mısır’a iner inmez ilk durağımız Kahire müzesi ardından da Piramitler oldu. Dünya’da en çok gezilen ilk 5 müzeden biri olan Kahire müzesi buram buram tarih kokuyor. Lahitler, Firavunların özel eşyaları bir yana Mumyalar insanı hayretlere düşürüyor. 4 bin yıl önce yaşamış insanları etiyle, kemiğiyle ve tırnağıyla önünüzde yatıyor görmek tarifi mümkün olmayan bir his uyandırıyor. Hz Musa ile mücadelesinden tanıdığımız 2. Ramses bu müzede. Kahire müzesinde onlarca Firavun’un mumyası yer alıyor. Mısır’ın en ünlü Firavun’u olan 13 yaşında tahta çıkan ve 19 yaşında hayatını kaybeden Tutankamon’un mumyası da birkaç ay içinde müzeye getirilecek. Kahire’deki ikinci durağımız ise Piramitler oluyor. Piramitler hakkında herkesin az çok malumatı var, bizimde öyleydi.. Ancak bu olağanüstü yapıları yakından görmek çevresinde dolaşmak ve içine girmek bambaşka bir duygu. Piramitlerin en büyüğü konumundaki Keops her biri 20 ton ağırlığındaki 2 milyon taştan oluşuyor. O dev anıt mezarları gördükten haklarında daha fazla bilgiye sahip oluktan sonra o döneme ait merakım iyice arttı. Piramitlerin içinde bulunan mezarlara girmek ise biraz cesaret istiyor. Özellikle 2. büyük Piramit Kefren’e giden tünel çok dar ve iki büklüm oluyorsunuz. Tünele girer girmez hava bir anda değişiyor ve kısa bir süre nefes darlığı yaşıyorsunuz. Mısır’a beraber gittiğim kameraman arkadaşım Ahmet Baltacı’nın tünele girmesiyle kendini dışarı atması bir oldu. Onun bu tedirginliği beni de etkiledi ve bende kendimi dışarıda buldum. Geri dönüp bir baktım ki 60-70 yaşındaki insanlar giriyor, o manzarayla cesaretimi toplayıp girdim içeriye. İyi ki girmişim. Yoksa içimde ukde kalacaktı.. Nil nehrinde tekne gezisi ayrı bir keyif.. Yine Turu Sina’ya çıkmak bambaşka bir güzellik.. Özetle istatistik bilgilere bakmadım ama Mısır her bakımdan Türkiye’den 30-40 yıl geride. Hele tarihi eserlerin bakımsızlığı insanın içini acıtıyor. O güzelim Osmanlı ve Memlük eserleri harabe içinde. Camiiler ise ayrı bir vakıa.. Namaz kıldığımız camilerin durumu bir Müslüman olarak canımı yaktı. Ve kendi kendime sordum. Mısır’ın tarihi güzelliği için buralara akın eden milyonlarca turist özellikle camilerin durumu karşısında dinimiz hakkında ne düşünüyordur? Maalesef İslam coğrafyasındaki temsil problemi Mısır’da da karşımıza çıkıyor.
<< Önceki Haber "HASAN ŞAŞ YAVAŞ YAVAŞ" Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER