SİZİN HİÇ KÖYÜNÜZ BASILDI MI ?

Şu Televoleleri hatırladınız mı ? İşte o zamanlar OHAL vardı.


Sizin hiç köyünüz basıldı mı ? Cevap pek çoğumuz için ‘hayır’dır. Ama yine bu ülkede epey bir kitle bu soruya ‘keşke basılmasaydı’ diye cevap verecek. Şu tezada bakın ki; her gece baskın yeme korkusuyla uykuya dalan ne kadar çok insanımız varsa Güneydoğu’daki illerden 3 tanesinin bile ismini sayamayacak kadar çok gencimiz büyükşehirlerdeki gece kulüplerinin yerlerini navigasyon cihazlarından daha hızlı bulabilme yeteneğine sahip. İşte bu tezat yıllarca televole kültürünün ürünü programlarla doğu halkını batıya kin ve nefret besler hale getirdi. Batıdakini de ‘aman bize ilişmesinler, ne halleri varsa görsünler’ mantığıyla yetiştirdi. Olağanüstü hal uyguladığımız illerde evlere hapsettiğimiz insanlara televizyonlardaki televole programlarını izleterek ‘biz burada terör kıskacında inlerken, İstanbul gecelerinde gençler nasıl da eğleniyor’ dedirttik. Batı’dakilere de; oranın insanının, evinin kapılarını teröriste açtığı ve dolayısıyla tecridi hak ettiği fikrini yerleştirdik. Olağanüstü hallerle vebalı muamelesi yaptığımız insanımıza İstanbul’daki herkesin geceleri sabahlara kadar vur patlasın çal oynasın bir hayat sürdüğü imajını verip durduk. İstiklal savaşını, Çanakkale’yi bu milletin Türküyle Kürdüyle birlikte kazandığını kimsenin düşünmesine fırsat vermedik. Doğu’da basılan köyün orta yerine toplanan halka nispet yaparcasına, İstanbul Boğazının Ortaköy’ündeki gece kulüplerinin önünde, içerden çıkacak manken kızların ve yakışıklı erkeklerin kuyruğuna takılan kameralar birbiriyle yarıştırıldı. Niye ? Çünkü İstanbul’daki durum olağandı ama Doğu’daki olağanüstü. Olağan olan İstanbul’un haliydi, Diyarbakır’ın, Mardin’in, Batman’ın, Bingöl’ün, Adıyaman’ınki olağanüstüydü. Ne oldu ? Zaten toplumsal ayrışmayı, kini, nefreti insanımıza pompalamaya çalışan terör örgütünün ekmeğine kalınca bir tabaka yağ sürüldü. Koca bir bölgenin insanını kendimizden tecrit ederek örgütün rahat rahat propaganda yapmasına imkan verdik. ‘Biz sırtımızı dönüyoruz, siz işinize bakın’ dedik örgüte. Örgüt ne yaptı ? ‘Hadi İstanbul’daki züppelere hesap soralım’ diye kandırıp gencecik delikanlıları, kızları dağa çıkarttı. Ne için ? Televole’deki gibi bir yaşam için. Niçin ? Çünkü olağanüstü hal vardı. Çünkü kapıyı kapatmıştık. Çünkü o insanlar vebalıydı. Bize zarar verirlerdi. Bizimle aynı yerde olamazlardı. Onlar kendi köylerinde terörle yaka paça yaşamaya mahkumdu. Şimdi; sorun kendi kendinize. Böyle bir ortamda siz daha iyi bir hayat için ne yapardınız ? Asker kılığına girmiş militanlar ananızı, babanızı, bacınızı, karınızı alıp giderken, bebeklere varana kadar kurşun sıkarken, içerdeki televizyondan Bebek’teki tekne partisinde kendinden geçmiş insanların çığlıkları yükselse ne yapardınız ? Üstelik köyünüzü basanlar sizi devletten tamamen koparmak için bir de asker kılığına girip bunu yapsalar kime güvenirdiniz ? Gördüğünüze inanmaktan başka çareniz kalır mıydı ? Ne de olsa siz olağanüstü halin olağan insanı değil miydiniz ? Bu ülkede yanlış politikalar yüzünden teröre fazlasıyla prim verildi. Şimdi yeniden bir olağanüstü hale herkes karşı çıkmalı. Hiç köyümüz basılmamış olabilir. Doğu’da, Güneydoğu’da bir köyünüz de olmayabilir. Ama lütfen kendimizi köyü basılanların yerine koyalım. Göremediklerimizi görmeye çalışalım. Bu ülkenin insanını birbirine düşman etmeyelim. Hepimiz ‘Olağan’ olalım. Açalım kapılarımızı. Paylaşalım. Kaynaşalım. Var mısınız; şimdi haritayı önümüze koyalım ve Doğu’dan bir köy seçelim. Gidemesek de o köyü sevelim. O köyün insanını sevelim. Hem de çok sevelim. Teröre barınacak alan bırakmayalım.
<< Önceki Haber SİZİN HİÇ KÖYÜNÜZ BASILDI MI ? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER