ANKARA VE ERİVAN'I KUTLUYORUM

Yol haritasının ne gibi güçlüklerle karşılaşacağını, ne kadar hızla işleyebileceğini bilmiyoruz.


Ankara ve Erivan, 22 Nisan gece yarısına doğru, İsviçre'nin arabuluculuğuyla yürüttükleri görüşmeler sonunda ilişkilerini normalleştirmek için bir "yol haritası" üzerinde anlaştıklarını açıkladılar. Anlaşmanın esas olarak, diplomatik ilişki kurulup sınırların açılmasını ve 1915 olayları dahil ikili sorunların komisyonlarda ele alınmasını içerdiği anlaşılıyor. Yol haritasının ne gibi güçlüklerle karşılaşacağını, ne kadar hızla işleyebileceğini bilmiyoruz. Ne var ki normalleşme yolunda atılan bu adımın, sadece Türk-Ermeni ilişkilerinin iyileştirilmesi açısından değil, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sorunların çözülmesi, bütün bölgede barış ve istikrarın sağlanması açısından da büyük önem taşıdığı muhakkak. Bu nedenle, iki hükümeti muhaliflerinden gelen bütün itirazlara rağmen, cesaretle bu adımı attıkları için kutlamak gerekiyor. Mutabakatın 24 Nisan'a çeyrek kala açıklanması, Türk tarafının bu anlaşmayla ABD Başkanı Barack Obama'nın üzerindeki baskıyı azaltma çabası içinde olduğunu gösterdi. Obama da Ankara'da yaptığı açıklamaya uygun olarak, seçim kampanyası sürecinde verdiği, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Ermenilerinin yaşadığı büyük trajediyi "soykırım" olarak tanıyacağına dair sözünü tutmadı; Türkiye'de büyük bir tepki doğuracak ve iki ülke arasında normalleşmeye zarar vereceği kesin olan kavramı kullanmaktan kaçındı. İttihat ve Terakki diktatörlerinin hemen hepsini zorunlu göçe, tehcire tabi tutma kararı nedeniyle Osmanlı Ermenilerinin başına gelenlerin, yani yüz binlercesinin kıyıma tabi tutularak, açlık ve salgın hastalıklarla ölmesinin (Obama'nın kullandığı Ermenice ifadesiyle) bir Büyük Felaket olduğu muhakkak. Ama bunun 20. yüzyılın ilk soykırımı olarak nitelenip nitelenemeyeceği, yani Osmanlı hükümetinin Ermenilerin kısmen veya tamamen katledilmelerine emir verip vermediği, Türk olmayan Osmanlı tarihçileri tarafından dahi kabul görmeyen bir iddia. Hele Osmanlı Ermenilerinin başına gelenlerle Nazi Almanyası'nda Yahudilerin başına gelenler arasında paralellik kurulması büsbütün tartışmalı. Ermeni diyasporasının ve lobisinin güçlü olduğu ülkelerin parlamentolarında 1915 olaylarını soykırım olarak niteleyen kararlar alındı. Ama konu öteki ülkelerde ya gündeme gelmedi ya da geldiyse de, haklı olarak parlamentoların tarihteki olayları yargılama yetkisi olmadığını söyleyen İsveç örneğinde olduğu gibi reddedildi. Parlamentolardan çıkan soykırımı tanıma kararları, söz konusu ülkelerin Türkiye ile ikili ilişkilerine fazla bir zarar vermedi. ABD'den böyle bir kararın çıkması, Türk�Amerikan ilişkilerine zarar verebilir. Neden? Kuşku yok ki bu, Türkiye'de gerek siyaset sınıfının gerekse kamuoyunun ABD'ye atfettiği önemle ilgili. Azerbaycan'ın, Karabağ sorunu çözülmeden Türkiye-Ermenistan normalleşmesine itiraz etmesi makul değil. Türkiye ile Azerbaycan "bir millet, iki devlet" kadar birbirlerine yakın olabilir. Ama (Dışişleri eski bakanlarımızdan İlter Türkmen'in dediği gibi) iki ayrı devlettir ve ulusal çıkarları her zaman örtüşmeyebilir. Bakü'nün KKTC'yi tanımayışını Ankara'nın makul karşılamasının nedeni budur. Öte yandan Ermenistan ile ilişkilerini normalleştiren Türkiye'nin Karabağ sorununun çözümünde daha etkili bir konuma geleceği muhakkaktır. Türkiye'deki başlıca iki muhalefet partisinin, yani CHP ve MHP'nin Karabağ sorunu çözülmeden Ermenistan ile normalleşmeye karşı çıkmalarında şaşılacak bir şey yok. Çünkü onlar AKP hükümetinin attığı her adıma karşı çıkmayı marifet sayıyor. Ermeni diasporasının ve Ermenistan'daki muhaliflerin gerek Erivan'ın Ankara ile önşartsız normalleşme politikasına, gerekse Obama'nın "soykırım" değil "Meds Yeghern" demesine ateş püskürmesine gelince, bunun kimsenin yararına olmayan düşmanlıkların körüklenmesinden başka bir anlamı yok.
<< Önceki Haber ANKARA VE ERİVAN'I KUTLUYORUM Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER