Çanakkale, büyük halka


MİLLİYET fikrinin bizde, mekteplileri aşarak geniş kitlelere ulaşması, Balkan felaketiyle oldu, Kurtuluş Savaşı ile devletini kurdu... Aradaki büyük halka, tarihimizin en büyük savaşı olan Çanakkale’dir. 1912 Balkan Harbi’nde, bugünkü Trakya bölgemizin yaklaşık yedi katı büyüklüğündeki Rumeli’yi kaybettik. En çok yatırım yaptığımız, en çok okul ve demiryolu açtığımız Rumeli’yi utanç verici bir mağlubiyetle, büyük kıyım ve tehcir felaketlerini yaşayarak terk ettik. İmparatorluk ordusu, Meşrutiyet kargaşasında zaten yetersiz olan eğitim ve disiplinini tümden kaybetmiş, bir köylü yığınına dönmüştü. Dil ve ruh birliği de yoktu. Komutanların durumunu ise İsmet İnönü Hatıralarım‘da şöyle anlatır: “Balkan Harbi’nin kaybının asıl sebeplerinin başında hiç şüphesiz kumandanlar gelir!” Mektepli genç subaylar ise ‘İttihatçı militanı’ olmuşlardı! Mahmut Muhtar Paşa’nın yazdıkları da her devir için ibret dersidir: “Bir ordu için en büyük felaket genç subayların askeri vazifelerinin dışında olarak, ordunun ve memleketin düzeltilmesine kalkışmalarıdır; kanunları ve nizamları değiştirmeye girişmeleri, hükümeti denetim altına almak, devletin siyasi hayatına etki yapmak gibi maksatlara dayanan kulüpler ve cemiyetler teşkil etmeleridir.” Yeni bir dinamizm Balkan felaketinin önemli sebeplerinden biri bu İttihatçı militanlığıdır. Dışişleri Bakanı Gabriel Noradungyan Efendi savaş felaketini önlemek için diplomasi yaparken, İttihatçılar “Harp isteriz” diye mitingler yapıyorlardı: “İleri, ileri haydi ileri, Alalım düşmandan eski yerleri!” Eldeki Rumeli de gidecekti! Ama Edirne’yi Bulgar işgalinden onların gözü kara atılganlığı kurtaracaktı. Dahası, ‘Çanakkale ruhu’nu da onlar yaratacaktı. Yine İsmet Paşa’dan dinleyelim: “Enver Paşa Balkan Harbi’ni yapan orduyu kâmilen değiştirmiş ve yeni bir ordu kurmuştur... Yeni ordunun kurulmasında ve bu ordunun ümitsizlikten kurtulup yeni bir çatışma şevkine sahip olmasında Enver Paşa’nın kuvvetli disiplini âmil olmuştur.” Ama Birinci Cihan Harbi felaketimizin birinci sorumlusu da yine Enver Paşa olacaktı. Vatan ve hedefler Balkanlar’da silahını bırakıp kaçan ordunun Çanakkale tabyalarında göğüs göğse çarpışarak zaferler kazanmasında yeni ruh birinci etkendir. Teğmenden albaya kadar Çanakkale’nin genç subayları, kan ve ateşle pişerek Milli Mücadele’nin lider ve kumanda ordusunu oluşturdular: Mustafa Kemal, Yakup Şevki, Karabekir, İsmet, İzzettin Çalışlar, Cevat Çobanlı, Fahrettin Altay, Şükrü Naili... İçlerinde bir tek Fevzi (Çakmak) tuğgeneraldi. Bu felaket ve zafer halkaları “vatan” şuurunu da yarattı. Namık Kemal’in üç kıtaya yayılmış, uçsuz bucaksız “Osmanlı vatanı” ve ardından Ziya Gökalp’in “müebbed ülke Turan” fikri yangınlı ufuklarda kaybolurken, sınırları belli “gerçek bir vatan” fikri yükseldi. Hepsi daha Harbiye yıllarında ilerideki Misak-ı Milli’yi düşünmeye, Genç Kalemler de bunu yazmaya başlamıştı. Çanakkale’de onu korumak için, Milli Mücadele’de onu kurtarmak için çarpıştılar. Bu askeri tarih aynı zamanda modernleşme tarihimizi de yansıtır. Sadece bağımsız bir ülke değil, yüz elli yıllık tarihimize yön veren “hürriyet, müsavat, anayasa, modern eğitim, hür teşebbüs” gibi kavramlar da onların idealleriydi... Nur içinde yatsınlar. NOT: Org. Saldıray Berk hakkındaki iddianamede geçen “Alevi köylerine yardım...” söyleminin savcılara ait olmadığını, bunun “fişleme” belgelerinde geçtiğini hatırlatan okurlarıma kısa bir not: Önemli olan Alevi açılımıyla görevli Devlet Bakanı Faruk Çelik’in Alevi vatandaşlarımız hakkındaki duyarlığıdır. Ve, iddianamelerde suçun yasal tanımı için “unsur” niteliğinde bulunmayan bu tür hatalı ifadeler veya özel hayata ilişkin bulgular gibi gereksiz ‘malzeme’ye yer verilmesinin yanlış olmasıdır. Hukuki bir kuraldır bu.
<< Önceki Haber Çanakkale, büyük halka Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER