‘Şehit’ dediğimizde ilk akla gelen yerlerden biri de
Yemen’dir.
Anadolu’dan binlerce kilometre uzakta bıraktığımız 30.000’den fazla vatan evladı hala
kalplerimizi burkar.
Ne var ki ‘şehitler diyarı Yemen’de önceki güne kadar tek bir Türk şehitliği bile yoktu. Bırakınız şehitliği, Türk elçiliği bile Cumhuriyet’in kuruluşundan ancak 65 yıl sonra açılabilmiştir. Anlayacağınız şehitlerimizi unutmuşuz, kabirlerine bir tas suyu, bir demet gülü çok görmüşüz. Oysa ki memleket milliyetçiden, ulusalcıdan geçilmiyor. Ancak pek çoğumuzun milliyetçiliği kuru gürültüden, Türk’ü Türk’e anlatmaktan ibaret. Gerçek milliyetçiliğin Yemen’de, Somali’de,
Brezilya veya Nepal’de Türk bayrağını dalgalandırmak ve Türk’ün marşını bu insanlara da okutmak olduğunu bazıları unutalı çok olmuş.
Önceki gün Cumhurbaşkanı Gül’ün resmi ziyareti nedeniyle Yemen’deydik. Gül Yemen’deki ilk Türk şehitliğinin açılışını yaptı. Önce
saygı duruşu gerçekleştirildi, ardından
Kuran okundu. Tam
tören bitiyor derken Sana sokaklarında Yemen Türküsü yankılanmaya başladı.
Ah o Yemen’dir, gülü çimendir.
Giden gelmiyor acep nedendir
Ağlamamak elde değil. Serde erkeklik de var, yaşaran gözleri kimse görmesin diye başımı sağa kaydırdığımda şehitliği saran sıra sıra isimleri gördüm. Kimi Osman, kimi Hasan. Ahmet de var, Mehmet de… Kimi İzmir’den gelmiş, kimi Halep’ten. Çanakkale’den de var, Kırıkkale’den de. Yüzlerce vatan evladı… Burada ağlamayan kalp, hiçbir yerde ağlamaz. Doğrusunu isterseniz buraya gelmeyenin Türklüğü de tamam olmaz.
Başımı tören alanına çevirdiğimde Cumhurbaşkanı Gül’ün de aynı durumda olduğunu gördüm,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da. Diğer bakanlar Arınç,
Gönül ve
Akdağ da ağlıyordu, milletvekilleri de. Gazeteciler ve akademisyenler, hepsinin gözleri nemliydi. Neredeyse herkes gözleri
yaşlı dinliyordu türküyü. Cumhurbaşkanı Gül “ben aslında hislerine hâkim olan biriyim. Ancak ilk kez 2005’te burada bu türküyü dinleyince hislerime hâkim olamamıştım. Sonra yine burada” dedi.
***
Şüphe yok ki bu gözyaşlarımız onlarca yıl süren vefasızlığı yıkayıp temizlemeye çalışıyordu. Fakat sadece
gözyaşı yetmez. Yemen
Türkiye için çok önemliydi, hala da çok önemli.
Osmanlı Yemen’in
Arabistan,
Akdeniz ve Afrika’nın giriş kapısı olduğunu biliyordu. Eğer Osmanlı Yemen’i elinde tutamasaydı, Yemen’den girecek Portekizliler Akdeniz’e ve ötesine ulaşabilirdi. Onları İspanyollar, Fransızlar ve İngilizler izlerdi. Osmanlı yıkılırken en sıkı durmaya çalıştığı yerlerden biri de Yemen oldu. Çünkü gerek Fransızlar, gerekse İngilizler bugün
Ortadoğu dediğimiz bölgeye Kızıldeniz’in kuzeyinden ve güneyinden girmek istediler. Osmanlı’nın direnişinde Kâbe’yi korumak gibi kutsal bir
hedef elbette vardı. Ancak bunun ötesinde Hicaz düşerse Akdeniz yolunun ve Suriye’nin de düşeceği biliniyordu. Bu ise Anadolu’nun güneyden savunmasız kalması anlamına gelirdi. Kısacası Yemen savunması Akdeniz ve Anadolu savunmasıydı.
Çağ değişti, ancak Yemen’in stratejik önemi değişmedi. Bugün hala pek çok
ülke ve grup Yemen’i ele geçirmek için kıran kırana mücadele veriyor.
İran, Şiiler üzerinden Yemen’de. Bu topraklar El Kaide’nin en faal olduğu yerlerden biri. Pek çok yorumcuya göre Afganistan’dan sonra müdahale edilecek ülkelerden biri Pakistan’sa, diğeri de Yemen. Ülke
ajan kaynıyor. Sınırdaki aşiret çatışmaları nedeniyle geçtiğimiz yıl
Suudi Arabistan bile çatışmalara müdahale etti. Yemen semalarında hala pek çok
Amerikan insansız hava-saldırı-araçları dolaşıyor.
İsrail ve Washington’daki bazı neo-conlar ülkedeki
küçük terör gruplarını bahane ederek bir an önce Yemen’e müdahale edilmesi gerektiğini seslendiriyorlar. Anlayacağınız
kılavuz kargalar yine iş başında. Nitekim Türkiye Cumhurbaşkanı Sana sokaklarında elini kolunu sallayarak rahatça dolaşırken ABD
Dışişleri Bakanı Clinton da Yemen’e çok ağır güvenlik önlemleri altında resmi bir ziyarette bulunuyordu. Türkiye Yemen’de okullar açıp,
hastane kurma planları yaparken, Amerikalılar ülkeye yeni silahlar getirmenin hazırlığındaydı.
Yemen geçmişte olduğu gibi bugün de Anadolu için hayati bir konuma sahip.
Filistin,
Irak ve Afganistan’dan sonra eğer Yemen’de de bir cephe açılırsa dört bir koldan gelen terör ve şiddet dalgası altında Türkiye’nin siyasi,
ekonomik ve toplumsal istikrarını koruyabilmesi mümkün olamaz. Kısacası Türkiye’nin sınırlarının başladığı yerlerden biri de Yemen’dir. Ne mutlu ki devlet bunun farkında. THY, Sana seferlerini başlatmış, her gün Yemen’e uçuş var. Ülkenin 3 ayrı şehrinde 5
Türk okulu faaliyet gösteriyor.
Üniversite yolda. Gönüllü
Türk doktorlar ülkenin dört bir yanında ameliyatlara giriyor.
Ticaret hacmi şimdiden 500 milyonu aşıyor, hedef kısa sürede 1 milyar doları yakalamak. Yeter mi derseniz, yetmez. Her alanda daha yolun başındayız. Ancak, zaman çok dar. Birileri ülkeyi savaş alanına çevirmeye hazırlanırken bizlerin Yemenlileri birleştirmesi ve ülke kalkınmasını hızlandırması gerekiyor. Hatta şu anda iç savaşı hızlandırabilecek ABD politikalarını dahi Türkiye’nin etkilemesi ve kılavuz kargaların yerini Türk Aklı’nın alması gerekiyor. Çünkü bölgenin bize, bizimse bölgeye ihtiyacımız var.