Gül’den asker-sivil ilişkilerine...


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Belgrad’dan dönerken asker-siyaset ilişkileri konusunda ilginç açıklamalar yapmış. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’de artık askeri darbeler döneminin kapandığını belirtmekle birlikte, ’35. Maddenin değiştirilmesi’ dahil bazı reformcu adımların daha atılması gerektiğini söylemiş. Yerinde bir tespit. Evet, 2000’li yıllarda sivil-asker ilişkilerini demokrasi rayına oturtacak önemli adımlar atıldı. Ama daha atılacak adımlar var. Onların bir bölümünü, TESEV’in 20 Nisan’da yayınladığı Anayasa Raporu’undan(+) özetle aşağıya alıyorum: Demokratik anayasa düzeni... “Türkiye’de demokratik bir anayasa düzeninin kurulmasını engelleyen önemli faktörlerden biri, asker-sivil ilişkileridir. Asker-sivil ilişkilerinin demokratik modeli, askeri makamların, parlamento ve hükümet gibi seçilmiş organların kararlarına tabi olmasını gerektirmektedir. Türkiye’de ise bu modelin tam aksine parlamento ve hükümet gibi seçilmiş organlar izleyecekleri politikalar konusunda askeri makamların icazetine ihtiyaç duymaktadır. 1982 Anayasası genel olarak incelendiğinde, bu Anayasanın Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK’yı) yasama, yürütme ve yargı organları yanında adeta dördüncü bir kuvvet olarak düzenlediği izlenimi uyanmaktadır. Genelkurmay Savunma’ya... Halen Başbakanlığa bağlı olan Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalı, bu kurumun, normal bir demokrasi ile bağdaşması mümkün olmayan yetkileri sona erdirilmelidir. Çalışma grubumuz, Genelkurmay Başkanı’nın Bakanlar Kurulu tarafından atanması gerektiği, yüksek rütbeli subayların terfiinde nihai yetkinin Bakanlar Kurulu’nda olduğu TSK ile işbirliğine dayanan bir sistemin benimsenmesi düşüncesinde mutabıktır. Bugün olduğu gibi, Jandarma Komutanlığı’nın İçişleri Bakanlığı’na bağlı olması kuralı muhafaza edilmeli, ancak bu Komutanlık bünyesindeki tayin ve terfiiler sivil makamların kararlarına tabi kılınmalıdır. Güvenlik ve savunma... Türkiye’de siyasal kurumların askerileşmesi, askeri makamların ise siyasallaşmasında önemli faktörlerden biri, güvenlik ve savunma kavramlarının iç içe geçmesidir. Bu nedenle yeni anayasada güvenlik ve savunma kavramları birbirinden ayrılmalıdır. Dış tehditlerin bertarafı savunma hizmetleri çerçevesinde değerlendirilmeli, bu hizmetlerden Türk Silahlı Kuvvetleri sorumlu kılınmalıdır. Milli Güvenlik Kurulu... 1961 Anayasasından bu yana anayasal bir kurum olarak varlık gösteren Milli Güvenlik Kurulu evvelce olduğu gibi, Milli Savunma Üst Kurulu adı altında yeniden yapılandırılmalıdır. Kurulda askeri otoriteyi temsilen sadece Genelkurmay Başkanı yer almalıdır. Kurul’un toplantılarına Başbakan başkanlık etmelidir. Bugün dahi bir anayasal dayanağı bulunmayan Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi, Milli Savunma Siyaseti Belgesi olarak isimlendirilmelidir. Bu belgenin hazırlanması, Bakanlar Kurulu’nun görevleri arasında yer almalı, belge Bakanlar Kurulu tarafından TBMM’ne sunulmak, tüm siyasi partiler tarafından müzakere edilmek suretiyle kabul edilmelidir. Askeri harcamalar, denetim... Türkiye’de, 1971’ de yapılan Anayasa değişikliği ile birlikte, TSK harcamaları Sayıştay’ın denetimi dışında bırakılmıştır. Anılan madde 2004 Anayasa değişikliğiyle ilga edilerek, TSK harcamalarının şeffaflaşması ve denetlenebilir hale gelmesi konusunda önemli bir adım atılmıştır. Bu anayasal reformu uygulanır kılacak yasal düzenlemeler ise, ancak geçtiğimiz günlerde kabul edilmiştir. Yeni anayasa, TSK harcamalarının şeffaflığı ve denetlenebilirliğini sağlayacak hükümlere yer vermelidir. Askeri Yargıtay, Danıştay... Türkiye’de askeri otoriteye sunulan ayrıcalıklardan biri, idari yargı alanında Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin (AYİM), ceza yargısı alanında ise Askeri Yargıtay’ın mevcut olmasından kaynaklanmaktadır. Danıştay ve Yargıtay yanında bu kuruluşların mevcut olması, yargılamanın birliği ile kanun önünde eşitlik ilkesini dolayısıyla, demokrasinin olmazsa olmaz şartlarından olan hukuk devleti ilkesini aşındıran sonuçlar yaratmaktadır. Bu nedenle çalışma grubumuz, AYİM’in ilga edilmesini, bu Mahkeme’nin yetki alanına giren idari uyuşmazlıkların evvelce olduğu gibi Danıştay’ın yetki ve görevleri arasında kabul edilmesini önermektedir. Benzer şekilde grubumuz, Askeri Yargıtay’ın ilgasını, bu Mahkemeye ait yetkilerin Yargıtay’ın bu maksada özgü olarak görevlendirilecek özel bir dairesine intikalini önermektedir. Vatan hizmeti... Anayasamızın 72. maddesi “Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir” hükmüne yer vermektedir. Bu hüküm, zorunlu vatan hizmetinin, askerlik hizmeti olarak yerine getirilmesi yanında, bu hizmetin yerine geçmek üzere çeşitli kamu hizmetlerinin yapılmasına da olanak tanımaktadır. Yeni anayasa, 72. maddede yer alan bu hükmü muhafaza ederek, kanun koyucuya askerlik hizmetine tekabül edecek, zorunlu kamu hizmetleri konusunda takdir yetkisi sunmalıdır. Vicdani red... Bundan başka yeni anayasa, vicdani red hakkını temel bir hak olarak tanımalıdır. Çalışma grubumuz asker-sivil ilişkilerinin normalleşmesinde anayasal reformların önemine inanmakla birlikte, askeri vesayet sisteminin sona erdirilmesinde bu reformların yeterli olmayacağı kanısındadır. Bu nedenle grubumuz, 27 Mayıs müdahalesinden bu yana kabul edilen tüm mevzuat hükümlerinin sistematik olarak gözden geçirilmesini, askeri makamlara sunulan anormal yetkilerin sona erdirilmesini önermektedir. Toplumu militarize etmeye yönelik olan milli güvenlik derslerinin ortaöğretim müfredatından kaldırılması da grubumuzun önerileri arasındadır.” ________________________ +TESEV Anayasa Komisyonu: Hasan Cemal, Ümit Cizre, Mustafa Erdoğan, Cengiz Güleç, Etyen Mahçupyan, Ergun Özbudun, Can Paker, Tosun Terzioğlu, Serap Yazıcı, Mehmet Salih Yıldırım.
<< Önceki Haber Gül’den asker-sivil ilişkilerine... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER