Platini kazansın


Ne ters herifim yahu, sen birinci maçı Madrid'de izle, sonra kalk, ikinci ayak için Barcelona'ya geri döneceğine İstanbul'a gel... Oysa Camp Nou'nun kapısında kaşkol satıyorlar, üstünde de "Antimadridismo" yazıyor, sar boynuna gir içeri bağır çağır! Üstelik iyi bir yerden bilet al bu sefer, on yedi yıl önce Barcelona-Galatasaray maçında başına geldiği gibi o dev stadın tepelerine çıkıp yüz bin kişinin arasında kaybolma. (Şeref tribününe davetiyem vardı da, davetiyeleri dağıtan televizyon yöneticisi arkadaş metresine yer açmak için onu benim yerime oturtup beni de en üst tribüne şutlamıştı.) Hayır, eve döndük, yol yorgunluğuyla meyvemizi kabuklu yemişlerimizi hazırladık, geçtik televizyonun başına. Eee, saat dokuz kırk beş oldu, Star televizyonunda bitmek bilmeyen dandik bir yerli dizi... Star maçı vermiyor! Halkımızın Aydın Doğan'ın kulaklarını nasıl çınlattığını duyar gibiyim... Belli ki maç, beyefendinin "şifreli" kanallarından birinde. Maç hastaları son gün koşup para bayılacaklar ister istemez, üye olacaklar, şifre kutusu taktıracaklar (akşama kadar vakit kalırsa ve de teknik ekip evin yolunu bulup gelirse), beyefendi müşterisini oraya yöneltip para kazanacak. Harbiye-Maçka tepelerine inşaat yapınca kazanılacak para kadar çok değilse de, ne yapalım, paranın kötüsü olmaz. "Belki başka bir kanal verir" diye "zaplama" yapıyorum, hani Eurosport falan, ı ıh, kesik... Hanım da içeriki odada "Öyle Bir Geçer Ki Zaman" dizisine yazılmış (dizinin adını doğru mu söyledim?), Ali Kaptan, sakallı ve balıkçı şair Orhan Alkaya, asıl adı Wilma olan kötü kadın Caroline, küçük Osman falan derken, benimle de uzaktan ve de ufaktan dalgasını geçiyor: Kahve ister misin? Çıldıracağım. Kim dedi sana en olmayacak günde Türkiye'ye dön diye be adam? Aklıma geldi, şunu Google'a bir sorayım dedim. Açtım bilgisayarı, girdim Internet'e, Karadenizli vatandaşın bilgisayara "ne var ne yok" diye sorması gibi, yekten yazdım: "Barcelona-Real Madrid maçı hangi kanalda?" Karşıma bir sürü site çıkıverdi. Hayrettir, oralarda, yüz kızartıcı suçtan yatmış çıkmış olduğu için takma adın arkasına saklanmak zorunda kalan birtakım zavallılar bana küfür edip sonra da kendilerini savcılıkta bulunca ağlamıyorlar, efendi gibi sitecilik ediliyor... Tövbe, pek de efendi gibi değil, çünkü "maçı canlı yayınlıyoruz" yalanını savuran siteler sizi gene dön dolaş Aydın Doğan'ın şifreli kanalına yöneltiyorlar. Yandı kulakları Aydın Bey'in geçen gece boyunca, cayır cayır yandı! Derken, birden bir "blog" dikkatimi çekti. Adam demiş ki, "arkadaşlar, ne kızıyorsunuz, ya alırsınız Aydın Doğan'ın kutusunu, ya da bastırırsınız beş avroyu 'uefa.com'a, paşa paşa seyredersiniz"... Aaa! Anaa! Tıp ne kadar ilerlemiş de haberimiz yokmuş! Hemen girdim, kredi kartı numarası, kullanıcı adı falan filan, tak diye maç ekranımda. Bastım "ekranı kapla" düğmesine, televizyondan farkı kalmadı. Aklınızda olsun, UEFA her önemli maçı resmi sitesinden canlı yayınlıyor, hediyesi beş avro, on iki lira. Enayi tuzağına düşmeyin, doksan dakika için beyefendiye beş yüz lira ödemeyin. Bize böyle yapan Bay Doğan kazanacağına, maçı ayağımıza getiren Bay Platini kazansın.

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER