Sandığa saha dışından atılan yabancı maddeler


Seçim sürecinde bir yandan argümanlar, tezler, projeler ve vaatler yarışıyor. Ama bu unsurlara kimsenin itibar etmediği, etmeyeceği düşünülüyor ki, sonucu etkilemek üzere saha dışından yabancı maddeler atılıyor, bunların sonucu belirleyeceğine güveniliyor. En önemli iki madde, şiddetin tırmandırılması ve kasetler. Her ikisi aynı sonucu elde etmeyi hedefliyor, hiç kuşku yok. Şiddete ha PKK'nın eylemsizlik ilan etmiş olduğu halde tam teçhizatlı elemanlarıyla dağlarda boy göstermeye başlaması ve ara ara saldırlar düzenlemesi yol açıyor ha askerin bu halleriyle masum masum dağlarda gezinen PKK'lılara operasyonlar düzenlemesi yol açıyor. Bu saatten sonra bunun hiç bir önemi yok ki. Sonuçta karşılıklı bir dans ile seçim atmosferi üzerinde kara bulutları gezindirmeyi beraberce başarıyorlar. BDP'liler şiddet davetlerinin hiç birini kaçırmyor, ordan burdan yapılan her saldırıya bir kaç misliyle sokakları savaş alanına çevirerek karşılık veriyorlar. Bu davetlerin nasıl bir planın eseri olabileceğini bilmiyor gibi davranıyor, her fırsatta AK Parti'yi Kürt sorununun karşısında bir şahin gibi resmetmeye çalışıyor. Ya olan biteni gerçekten tahlil etmiyorlar, ki kadar saf olmadıkları çok belli. Veya kalan tek ihtimal, onların da bu şiddet davetlerinin nerden geldiğini bilerek sürekli hazır bekliyor olduklarıdır. Sınırda 12 PKK'lının öldürülmesi gerçekten tuhaf, anlaşılmaz, mantık-dışı bir operasyon. Operasyonun ayrıntıları ortaya çıktıkça tahrikin bütün unsurları da yerini buluyor. Öldürülen PKK'lıların cesetlerine ve yakınlarına yapılan aşırı saygısızlık olayda bir kast-ı mahsusa olduğunu da artık net bir biçimde gösteriyor. Ama bir de şu soruyu da sordurtuyor gelişmeler: Eylemsizlik ilanını yapmış olan örgüt bu kadar silahlı teçhizatlı elemanlarıyla sınırın sıfır noktasında ne yapıyor? Onları örgütün hangi birimi ne yapmak üzeere oraya sürmüş? Bu elemanlar Dağlıca ve Aktütün gibi bir saldırı için hazırlık mı yapıyordu yoksa bu fecaat manzaraları oluşturmak üzere Kandil'in merkezinden askerin önüne kurban olarak mı atıldı? Bu sorular bir kaç gündür gezmekte olduğum bölgede herkesin aklına takılan sorular. Kürt sorununda aslında hayli yüksek eşiklerin aşılmış olduğu, paradigmanın değşitiği ve bir hayli mesafe kat edildiği aşamalarda PKK'nın şiddeti tırmandırma biçimi bölgede giderek PKK'ya karşı ciddi bir tepkiyi de harekete geçiriyor. Başbakan'ın Siirt mitingi Kürt seçmenin meydan okurcasına yüksek katılımıyla gerçekleştiyse bir sebebi de bu. Arkasına PKK'nın silahlı baskı unsurlarını alarak seçime katılan BDP'nin bölgede başka partilerin siyasi faaliyetleri üzerindeki baskısı çok açık ve bundan dolayı gizliden gizliye yoğun bir antipati de topluyorlar. Şiddetin tırmandırılması kendi mahalleleri içinde baskılarını sürdürmenin en geçerli yolu. Belli sandık bölgelerinde ev ev, seçmen seçmen herkesi fişlemiş durumdalar ve muhtemel bir arayışı önceden tespit edip tedbirlerini alıyorlar. Bu tedbir baskı, tehdit ve yıldırma şeklinde cereyan gerçekleşiyor. Star Gazetesinin Açık Görüş ekinde değerli Kürt entelektüellerinden Vahdettin İnce ibretlik bir tespitle başlamış Dil Yarası Nasıl Geçsin başlıklı yazısına: "Tarihin tanık olduğu en büyük zulümler büyük oranda geçmişin mağdurları eliyle işlenmiştir." PKK-BDP çizgisi, kendilerini bütün Kürtlerle özdeşleştirerek Kürtlerin her türlü mağduriyetinden kendilerine bir bedel hakkı üretirken devletten yana şikayet ettikleri her şeyi misliyle bölgedeki başka unsurlara çektiriyor. Kendilerini Kürtlerin doğal ve tek temsilcileri gibi gördükleri için, Kürtlüğün tanımı üzerinde bir tekel kurmaya çalışıyor, başka Kürtleri ya "devşirme" ya "hain" ya "AKP'nin Kürdü" ya "asimile Kürt" veya "yanlış Kürt" olarak tanımlıyor ona karşı da inkar ve imha edici bir şiddet için kendinden menkul bir haklılık üretiyorlar. Başka partilerin çalışmaları üzerinde uyguladıkları şiddet bir yana, seçimlerde taraf olmayan Mustazaf-Der'in göderek artan örgütlülüğü de PKK'lılarda ciddi bir rahatsızlık kaynağı. Üstelik Mustazaf-Der yaklaşık on yıldır her türlü silahlı etkinlikten uzak, tamamen sivil alanda faaliyet göstermekte ısrar eden bir yapılanma. Dernek binaları defalarca molotof kokteylli saldırılara maruz kalıyor. En son derneğin Yüksekova'daki şube başkan yardımcısı Tunceli'de öldürülen 7 PKK'lının cenaze törenleri esnasında uğradığı saldırıyla PKK'lılarca öldürüldü. Sağduyulu BDP çevreleri bu olayların muhtemel sonuçlarına karşılık dernek temsilcileriyle iletişime geçmiş ve taziyede bulunmuş. Derneğin bütün bu saldırılara karşı sergilediği sabırlı tutum bölgedeki bütün İslami gruplardan takdir topluyor, ancak onlara yönelik bizzat PKK'lıların bir grubunun ısrarla sürdürmekte olduğu tahrik herkesi düşündürüyor. Devletin Kürtlere yaptığını iddia ettikleri inkarın, imhanın çok daha fazlasını başka Kürtlere yapmaktan çekinmeyen PKK-BDP çizgisinin çözüm sürecinde daha da hırçınlaşması ayrıca düşündürücü. Açılımın bitmiş olduğu fikrine aslında hevesle sarılıyorlar, oysa başbakanın söylemlerinde açılımdan vazgeçildiğine dair bir işaret yok, aksine onlara rağmen açılımın devam edeceği net bir biçimde ifade ediliyor. Başbakanın çözüme dair kendi dili ve söylemi var ve bu dilin bölgede hiç de anlaşılmaz olmadığı hem Siirt hem Van mitinglerinde çok iyi görüldü.
<< Önceki Haber Sandığa saha dışından atılan yabancı maddeler Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER