[Abdullah Aymaz] Eslafın başına gelen gelmeden

Geçmiş büyüklerin başına gelenler başımıza gelmeden hemen cennete gireceğimizi zannetmemizin doğru olmayacağı ayetlerde ihtar edilmektedir. Bu hususu büyüğümüz zaman zaman bizlere hatırlatmaktadır:

SHABER3.COM

ABDULLAH AYMAZ- SAMANYOLUHABER.COM 

Geçmiş büyüklerin başına gelenler başımıza gelmeden hemen cennete gireceğimizi zannetmemizin doğru olmayacağı ayetlerde ihtar edilmektedir. Bu hususu büyüğümüz zaman zaman bizlere hatırlatmaktadır: 
“Demek ki Enbiya-ı İz’amın yolu bu tür şeylerden âzâde olmuyormuş, demek ki hep aynı şeyler çekilecekmiş. Peygamberler yolunda hep aynı şeyler olmalıymış. Bizim hissemize düşen de bu oldu. Ashab-ı Kehf, Dakyanus zamanında bir mağaraya girip saklanıyorlar. Bir gün geliyor başağa yürüyorlar; Yedi, 7000 oluyor. Onlar bizim mesleğimizden. Uyanıyorlar ve dışarı bakıyorlar ki olan olmuş. Sonra yönelmeleri gereken yere yöneliyorlar.” “Ben de buraya mağara gibi bakıyorum; modern çağda mağara böyle olur. Bize düşen, hizmette aktif olmak ve hep fokur fokur kaynamak olmalıdır.”

 “Bugünler de geçecek 
Bugünler de bitecek 
Güzel günler gelecek 
Gözlerini al yerden...”

 Hocaefendi’ye Prof. Dr.  İbrahim  Canan Hocamızın  vefat haberi verildiğinde ben de aynı mekandaydım. Telefonu Hocaefendi’ye verdiklerinde büyük bir üzüntü ile bana dönüp ‘Duydun mu? İbrahim Canan Hoca’mız vefat etmiş!” diye adeta feryat etti: “İbrahim Canan çok vefalıydı. Vefat ettiğinde öbür binanın koridorunda namazı ben kıldırıyordum. Telefon geldi, “İbrahim Canan vefat etmiş!” dediler; kendimden geçtim. Sulh çizgisi kitabına bir önsöz yazmamı rica etmişti. Kalp rahatsızlığımdan dolayı yataktaydım ve o durumda bir takriz yazdım. Gerçi onun bana ihtiyacı yoktu ama tevazuundan öyle yapmıştı. İbrahim Canan da İbrahim Erkul da vefat ettiğinde ben buradaydım. İbrahim Erkul dünyaya karışmamıştı; yaşlı annesi vardı, ona bakıyordu. Unutulmayacak insanlar! Mahviyet içerisinde idiler…”

 Vakti dolup emeklilik hakkı doğan bir öğretmene M. Fethullah Gülen Hocaefendi “Öğretmenin emeklisi olmaz; rahmetlisi olur!” demişti. Aslında her meslek sahibine, daha doğrusu herkese, elden ayaktan düşünceye  kadar hizmette gayret içinde olmayı tavsiye ediyor. Onun içinde Allah’tan sıhhat ve afiyet isteyerek koşturmamızı arzuluyor. Bir yatsı namazından sonra yapılan sesli tesbihat bittikten sonra odasına giderken bizlere şöyle dedi:
 “Allahümme innî euzu bike min en uredde ila erzelil 'umuri.” Hep dua edelim Allah bizleri yatağa bağlı hale getirmesin! Yaşadığımız sürece ibadet-u tâat gücünü bizlere bağışlasın!”
 Hocaefendi, bütün dünyada bulunduğunuz ülkenin kanunlarına ve hassasiyetlerine son derece önem vermemizi ister. Bunun için, bulunduğumuz ülke insanlarının samimiyetimizi yakından tanımaları için vazgeçilmez arkadaşlıklar edinmemizi tavsiye eder. “Dostluklarımızı geliştirip daha sıcak hale getirmemiz lazım.” 

 Çok değerli bir akademisyen kardeşimizin gayretleri ve diyalog faaliyetleriyle bir grup akademisyen Hocaefendi’nin ziyaretine gelmişlerdi. Her biri kendi dalında uzman bu seçkin insanlarla çok güzel bir sohbet ve seviyeli bir görüşme oldu. Bu ziyaretle ilgili Hocaefendi şunları söyledi:

 “Geçenlerde buraya bir grup akademisyen getirmişti arkadaşlar. Oturdukları andan itibaren hep inşirah içerisinde oldular. Soru sorarken tebessüm yağdırdılar, giderken tebessüm yağdırdılar; Sanki Cenab-ı Hak, birilerinin içinde bize karşı olması gereken alakayı söküp başkalarının kalbine atmış. Kin ve nefrettin olduğu bir kalpte Allah sevgisi bulunmaz.”

Bizler az, zayıf, fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde gayet ağır ve bir o kadar da mukaddes bir iman vazifesi ve Kur’an hizmeti omuzumuza İhsan-ı İlahî tarafından konulmuş. Bu herkesi ilgilendiren hizmet ve vazife için gerçekten bizim çok büyük gayret göstermemiz gerekiyor. Cenabı Hakk’ın büyük bir lütfu olan bu hizmete herkesin ihtiyacı ve onda hakkı var. Onun için planlı olarak ve iş bölümü yaparak hareket etmemiz lazım. Bu gerçeği M. Fethullah Gülen Hocaefendi bir sohbetinde şöyle ifade ediyor: “Gece uykumuzu kaçıracak, gündüz rahatımızı götürecek yapılması gereken çok iş var. Cenabı Hak sizin işiniz bitti diyeceği ana kadar zamanı en rantabl şekilde değerlendirmemiz lazım ki; öbür tarafa gittiğimizde keşke keşke demeyelim!” 

Hocaefendi, 129 Lâtif ismi okuma hususunda şöyle diyordu: “129 Yâ Lâtif çekilince Allah birtakım sürprizler lütfeder… Allah, Latîf’tir. O, lütuflarını insanların içine, onlara hiç hissettirmeden akıtıverir. İnsanlar hissetmezler; ama onları ilâhî esintiler sessiz sessiz sarı verir. Bazen çok cüz’î bir hadiseyle, içinizin aydınlandığını görürsünüz. Halbuki tenasüb-ü illiyet prensibi ile (sebep-sonuç ilişkisine göre) mes’eleye baksanız, yaptığınız o cüz’î şeyle elde ettiğiniz büyük lütûf arasında bir münasebet kuramazsınız. Hocaefendi, bu sefer şöyle dedi: “Akşam aklıma geldi: Cenab-ı Hakk’ın ekstradan inayetleri olur; Ya Latif İsm-i Şerîfini 129 defa, okuya geldiğimiz şeylerden sonra, hep beraber okusa arkadaşlarımız; sonrasında da “Allah’ım bu yardımlaşmayı coştur!” deseler. Ben demiyorum bunu ilk defa; dene gelmiş bir şey bu. Ekseriyetin hâlis duası ferec-i umumîyi cezb eder. Her gün okunsa ne olur! 5 dakika sürer. Dünya çapında bir mesele haline gelmiş ise bunu tüm dünyanın desteklemesi lazım. Çok geniş dairede bir ihtiyaç açığı var; beri tarafta da bir büzülmüşlük var. İleriye doğru adımlarımızı istişare esprisiyle derinleştirerek atalım, dökülenler dökülür ama inşallah ulaşırız hedefimize.” 

Muhterem Hocamız, Alvarlı Muhammet Lütfi Hazretleri’nden de zaman zaman çok güzel misaller verir ve unutulmaz hatıralar anlatır. Bir gün ‘jahsı’ kelimesi telaffuz edilince acaba ‘yahşi’ mi? diye sormuştu; evet, diye cevap verilince de şunları anlattı: “Alvarlı Efe Hazretleri ‘Herkes yahşi men yaman! Herkes buğday men saman!’ derdi. 

Şu da ona ait:
 ‘Ne ilmim var ne amalim,
 Ne hayr-u taate kaldı mecalim, 
Garik-i isyanım çoktur vebalim,
 Acep ruz-i cezada ne ola halim.’
 Üstadımızın ortaya koyduğu tevazu meselesini bu mübarek ve muhterem zatlar kendilerini sıfırlayarak fiilen yaşıyorlar.”  
Şahit olduğumuz bu sohbet-i Cananlardan inşallah zaman zaman bahsetmek istiyoruz. Hayra ve ibrete vesile olacağını ümit ediyoruz. Bu vesileyle de büyüğümüzden ufuk açıcı bir şeyler aktarmak istiyoruz.

<< Önceki Haber [Abdullah Aymaz] Eslafın başına gelen gelmeden Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER