11 şehit olayında AKIL ALMAZ İDDİA

Akıllara öyle bir soru takıldı ki;

<B>11 şehit olayında AKIL ALMAZ İDDİA</B>

Hakkari-Çukurca karayolunda, askeri sevkiyat konvoyuna yapılan mayınlı saldırıda şehit olan mehmetçik sayısı 7'ye yükselirken akıllara 'PKK askeri sevkiyattan haberdar mıydı?' sorusu takıldı. Aksiyon dergisinin bu haftaki sayısında Haşim Söylemez imzası ile yayınlanan haberde, bu iddiayı güçlendirecek çok sayıda bilgi var. İşte o haber... Askerî harita ve kriptolar PKK'nın elinde Yeni komuta kademesinin terörle mücadelede yapması gereken ilk iş, ordu içinden sızmaları önlemek. Zira PKK'dan ayrılanların anlattığına göre, TSK'ya ait harita, kroki ve kriptolar örgüte ulaştırılıyor. Yüksek Askerî Şura'da (YAŞ) belirlenen yeni komutanların önünde bir dizi sorun bulunuyor. Şüphesiz bunların başında terör geliyor. Her şeyden önce "Terörle mücadele nasıl yapılacak?" sorusuna cevap bulunması gerekiyor. Bu arada peş peşe gelen terör saldırıları ve şehit haberleri ülkeyi derinden sarsıyor. PKK'nın yayın organları şehit haberlerini propaganda malzemesi olarak iyi kullanıyor. Dolayısıyla yeni komuta kademesinin öncelikle yapması gereken şey, terörün oluşturduğu psikolojik havayı yok etmek ve terörle mücadelede yeni bir sistem geliştirmek. Tabii bir de sızmalara izin vermemek... Çürük elmaların ayıklanması da acil bir durum olarak karşımızda duruyor. Çünkü bu zamana kadarki bilgi sızmaları, örgütün rahat etmesine ve operasyon yapmasına imkân sağladı. Aksiyon'un ulaştığı ve tim komutanlığı görevi yapmış eski bir PKK'lının anlattıkları, yeni komuta kademesinin TSK içinde ciddi bir temizlik yapması gerektiğini ortaya koyuyor. Ronai adını kullanan ve hâlen Kuzey Irak'ta yaşayan eski PKK'lının sözleri, terörle mücadelede neden başarısız olunduğunu da gösteriyor. Kısa süre önce örgütten ayrılan Ronai, rütbeli askerlerin sürekli örgüt kamplarına geldiğini, toplantılar yaptıklarını iddia ediyor. Örgüte yeni patlayıcılar ve ilaç yardımı yapıldığını söylüyor. Aslında Ergenekoncu subayların derin PKK ile irtibatları eskiden beri bilinen bir gerçek. 1 Haziran 2004'te savaş kararını ilan eden Öcalan'ın avukatlarından Mahmut Şakar'ın askerî helikopterle Kandil'e getirilip götürüldüğü birçok kişi tarafından ifade edilmişti. Bu bilgi dönemin tanığı olan eski örgüt yöneticisi Nizamettin Taş tarafından doğrulanmıştı. Aynı şekilde ordudan ayrılıp PKK'nın yönetim kadrosuna katılan 50 subayın varlığı da artık biliniyor. Bunların hâlen ordu içinde yer alan JİTEM'ci, Ergenekoncu kadro ile irtibatlı oldukları ve bilgi paylaşımı yaptıkları ileri sürülüyor. Bu noktada Ronai'nin anlattıkları çok önemli. Onun iddiaları doğruysa askerî sırlar, mücadele ettiği terör örgütünün eline günlük, haftalık ve aylık olarak geçiyor. Ronai bu durumu şöyle anlatıyor: "Askere dair bilgiler bize günlük, haftalık, aylık olmak üzere gelirdi. Bunlar çoğu zaman elden kurye aracılığı ile ulaştırılırdı. Bazen de haberleşme araçları kullanılırdı. Bu, anlık durumlarda geçerliydi. Asker arazi taramasına veya operasyona çıktığında eğer önceden bilgi yoksa hemen bize haber ulaştırılırdı. Asker olduğunu bildiğimiz kişiler gerilla kıyafetiyle ya da sivil kıyafetle bilgiler getirirdi. Toplantılarımıza katılır, bize ne zaman nasıl operasyon yapmamız gerektiğini anlatırlardı. Bunu saha komutanlarımızın hepsi bilir. Ben tim komutanı olarak bu toplantıların bazısına katılırdım. Bir sefer ismini bilmediğimiz ancak 'albayım' dedikleri birinin geldiğini biliyorum. Esmer tenli, 1.80 boylarında, hafif göbekli biriydi. Yanında iki sivil giyimli kişi vardı. Kelareş kampına kadar gelip bizimle toplantı yaptı. Seçimlerde ve sonrasında neler yapmamız gerektiğini anlattı. İmam Aziz (Tan) Hoca ve başka 6 kişinin infaz edilmesi için isimleri bu kişi verdi." Kuzey Irak'ta peşmergeler tarafından korunan güvenlikli bir bölgede yaşayan Ronai'nin şu sözleri örgütün karakol ve askerî birliklere kolayca saldırı düzenlemesini açıklıyor: "Bize haritalar getirildi. Askerî, özel haritalar. Krokiler de vardı. Karakolların nerede olduğunu, asker sayısı, mühimmat durumu, komutanların özel ve genel durumları gibi bilgiler gelirdi. Bazen de kriptolu bilgiler getirilirdi. Bunları içimizdeki asker kökenliler hemen çözerdi. Bize ona göre talimat verilirdi. Bunları görünce örgütten kaçtım. Benim gibi olanlar çok ama şanslı sayılmazlar. Kaçmak isteyen 5 genç arkadaşımız kurşuna dizildi. Askerî haritalarda Doğu ve Güneydoğu'da bütün tabur, alay, karakol ve devriye ekiplerinin güzergâhı bulunuyordu. Başarılı olan komutanların ne zaman izine gidecekleri, acemi asker sayısı, özel eğitimli askerlerin nerede görev yaptıkları gibi bütün bilgiler gelirdi. Bazen telsizlerdeki şifreler de ulaştırılırdı. Aynı kodla askerleri rahatça dinleyebiliyorduk." Telsiz konuşmalarının örgüt tarafından dinlediğini TSK ve emniyet birimleri geç fark etti. Bunun için 'telsiz kesmelere' seçimden (12 Haziran) sonra başlandığını yazmıştık. Çünkü bu, bölgede hareketlilik olduğunu ve örgütün telsiz konuşmalarını dinleyebildiğinin kabulü manasına geliyor. Ayrıca sızmalara karşı alınan bir tedbirdir 'telsiz kesme'. Ronai'nin anlattıkları, aslında çeşitli zamanlarda güvenlik güçlerine teslim olan PKK'lıların da verdiği bilgilerden farklı değil. Ancak sızmaların önüne geçilememesinin asker içindeki kliklerden kaynaklandığı dile getiriliyor. Güvenlik güçlerine ifade veren M.K. isimli eski bir terörist de şunları anlatıyor: "Askerin elinde olmayan haritalar örgütün elinde vardı. Bütün karakolların yüzölçümleri bilinir. Hatta bir karakolda kaç kişi kalır, izin günleri, teskerecilerin durumu, yeni gelen askerlerin sayısı bilinir. " Son süreçte yapılan bütün operasyonların karşılıklı bilgi paylaşımıyla olduğunu anlatıyor Ronai: "Silvan'da 13 askerin şehit edilmesi, açık alanda askerlere yönelik saldırıların düzenlenmesi böylesi yardımlar sonucunda gerçekleşmiştir. PKK'nın çıplak arazide operasyon yapması bu kadar kolay değil. Çünkü saldırı ve pusudan çok daha önemli olan zayiat vermeden bulunulan alanı kolayca terk etmektir. Oysa olayların meydana geldiği yerlerde kaçmak mümkün değil. İki helikopterle, saldırıyı yapanlar kolayca avlanır. Ama buna birileri izin veriyor. Aktütün ve Dağlıca'da izin verdikleri gibi." HAŞİM SÖYLEMEZ - AKSİYON Kırşehir'den Sudan'a 2 doktor gitti Kırşehir'den 2 gönüllü doktor, Sudan'ın Darfur bölgesinde kurulmuş olan Kimse Yok mu Tıp Merkezi'nde görev almak için yola çıktı. Kırşehir İl Sağlık Müdürü Saadettin Doğangün, Sudan'ın Darfur bölgesinde, Sağlık Bakanlığı ve Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi (A haberleri'>TİKA) ile birlikte organize edilerek kurulan Kimse Yok mu Tıp Merkezi bulunduğunu hatırlattı. Doğangün, Kırşehir'den 2 doktorun burada görev yapmak için Sağlık Bakanlığı'ndan izin istediğini ve izinlerin verildiğini aktardı. Dr. Doğangün, "Ana Çocuk Sağlığı Şube Müdürümüz Dr. Tuncay Taş ve Ahi Evran Üniversitesi Araştırma ve Devlet Hastanesi Diyaliz Ünitesi'nde çalışan Dr. Ali İhsan Akar'ı yolcu ettik. Arkadaşlarımız, yaklaşık 20 gün Sudan'da kalacak ve Ramazan Bayramı'ndan sonra Kırşehir'deki görevlerine dönecekler." dedi.
<< Önceki Haber 11 şehit olayında AKIL ALMAZ İDDİA Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER