Başörtüsü 'siyasi simge' midir?

Başörtüsünün üniversiteye girmesi tartışmalarında artık sona gelinirken, bugüne kadar üniversiteye girmiş olan sembollerle başörtüsünü bir kıyaslayalım istedik.

Başörtüsü 'siyasi simge' midir?

Başörtüsü yasağına ilişkin tartışmalarda artık sona gelinirken, bazı kesimlerce siyasi simge olarak tanımlanan başörtüsünün bir zamanlar üniversiteleri kasıp kavuran sembollerle farkını tartışalım istedik. Başörtüsü 'velev ki siyasi bir simgedir' peki ama parkadan, postaldan, tespihten, bozkurttan, posbıyıktan, sarkık bıyıktan farkı nedir? Başbakan Erdoğan'ın “Başörtüsü velev ki siyasi simgedir yine de yasak kalkmalı” sözleri hafta boyunca tartışıldı. Yıllardır uzayıp giden, “üniversitede başörtüsü özgürlüğü” tartışmalarında kritik bir konu olan başörtüsünün neyin sembolü olduğu sorusu en yetkili ağızdan ve en kestirme biçimde cevaplanmış oldu: Neyin sembolü olursa olsun. Başörtüsünün üniversiteye girmesi tartışmalarında artık sona gelinirken, bugüne kadar üniversiteye girmiş olan sembollerle başörtüsünü bir kıyaslayalım istedik. Kimine göre “inanç özgürlüğünün ve dindarlığın” kimine göre de “irticanın” göstergesi olan başörtüsü, “velev ki siyasi bir simgedir” vaktiyle üniversiteleri kasıp kavurmuş olan parka, postal, bozkurt, tespih, posbıyık sarkık bıyık gibi siyasi simgelere göre nerede duruyor?
Bu soruyu 70'li yıllarda farklı uçlardaki siyasi simgelerini anfilere kantinlere taşımış eski bir devrimciye ve ülkücüye sorduk. ODTÜ'de öğrenciyken TKP'nin gençlik kolu İlerici Gençlik Derneği (İGD) üyesi olan Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nün sevilen hocası Ferhat Kentel ve Deniz Gezmiş'in mezarına gidip dua okuduğunu açıklayarak dikkatlerini üzerine çeken eski ülkü ocakları başkanı, şimdi ticaretle uğraşan Alaattin Aldemir, öğrencilik yıllarının sembolik hallerini anlattı.



BAŞÖRTÜSÜ OTORİTEYİ SORGULATIYOR ODTÜ'nün parkalı-postallı yıllarında devrimci bir öğrenci olan Ferhat Kentel'e göre, başörtüsünün siyasi bir simge olarak görülmesi aslında başlıbaşına siyasi bir tavır ve başörtüsünü anormalleştirme sürecinin köşe taşlarından biri. Rejim şimdiye kadar kamusal alanda başörtüsüzlük halini tek ve mutlak doğru olarak dayattığı için, başörtüsü, varolan siyasi dayatmayı sorgulayıcı ve çözücü bir anlam taşıyor. Başörtüsü özgürlüğünün bu açıdan demokratik bir potansiyel taşıdığını söyleyen Kentel, “CHP'nin siyasi bir simge olarak gördüğü başörtüsünü Nazilerin kara gömleklileri ya da Franco'nun kahverengi gömleklileriyle eşdeğer tutması gerçeği yansıtmıyor, çünkü bunlar erkek ve otoriter rejimlerdi başörtüsü ise kadına ait ve otoriterliğe karşı. Başörtüsü otoriter bir yükselişten ziyade varolan otoriter yapıların sorgulanmasını sağlayan bir şey. Kendisi bizzat demokratik potansiyel taşıyor. Varolan düzenin içinde bazı insanlar başörtüsü takarak bu düzenin kurgularını açığa çıkarıyorlar” diyor. Kentel'e göre bugün normal olarak algılanan traşlı suratlar, başörtüsüzlük, kravat, İstanbul Türkçesi ve daha birçok şey aslında rejiminin kendini gerçekleştirdiği siyasi semboller. Biz bunları normal kabul ederek aslında bir siyasi duruşu normal kabul ediyoruz ve bunun dışındaki her şeyi anormal olarak algılıyoruz. Oysa olması gereken insanların kamusal alanda farklı siyasi duruşları ve sembolleriyle yeralabilmesi ve bunları müzakere etmesi. Kurt işaretini çocukça bulurduk Eski Ülkü Ocakları Başkanı ve 12 Eylül öncesinin tanınmış ülkücülerinden olan Alaattin Aldemir, haber kanalı 24'te yayımlanan "Keşke Olmasaydı" adlı programda Deniz Gezmiş'in mezarını ziyaret ederek dua okuduğunu açıklamıştı. Bu açıklamayla şaşkınlık yaratan Aldemir'le 70'li yıllarda ülkücülerin okullara taşıdığı sembolleri konuştuk. Sembollerin doğal karşılanması gerektiğini söyleyen Alaattin Aldemir'e göre, nasıl ki bayrak ülkenin, bülbül aşkın, baykuş uğursuzluğun sembolüyse siyasi grupların da kendilerini ifade ettikleri sembolleri olabilir. MALKOÇOĞLU BİZİM KARAOĞLAN SOLCULARIN Ülkücü gençlerin de solculara benzer bir şekilde parka giydiğini söyleyen Aldemir'e göre benzerlik yalnızca bununla sınırlıydı çünkü eski tarihi kahramanlardan sağ kesime kadar ülkücüler her konuda kendi tarzlarını oluşturmuştu. Malkoçoğlu, Battalgazi gibi kahramanları benimsediklerini söyleyen Aldemir, “Karaoğlan Ecevit üzerinden solcularla özdeşleştiği için onu bir kenara bıraktık” diyor. Bunun dışında ülkücüler arasında saçların kısa, olması, kumaş pantolon giyilmesi, tespih sallanması neredeyse zorunluluktu. Tabi bıyıklar da modaya uygun bir şekilde ille sarkık olmalıydı. Bugün ülkücülerin en yaygın sembolü olan kurt işaretini gençlik yıllarında çocukça bulduklarını söyleyen Aldemir, “Alparslar Türkeş'in 80'li yıllarda yaptığı bir Azerbaycan gezisinde Azeri milliyetçilerinin de bu işareti yapmasıyla birden bire yaygınlaştı. Yoksa eskiden ağabeylerimiz kurt işaretini çocukça bulurdu” diyor BAŞÖRTÜSÜ AKSESUAR DEĞİL Aldemir'e göre, bugünkü başörtüsü tartışması geçmişteki siyasi sembollerle eş değer tutulamaz. Başörtüsünün inanç sembolü olduğunu söyleyen Aldemir şunları söylüyor: “Başörtüsünün ne olduğu aslında ona bakışa göre değişiyor. Laikçilere göre gericiliğin sosyolojiye göre modernliğin sembolü. Türkiye'nin düşünen insanları bu tartışmaları bir barış projesi haline getirmeli. Orduya karşı ordu üniformaya karşı üniforma 70'li yıllarda üniversitede herkes istediği gibi giyiniyordu ancak grup ve cemaat etkileri sözkonusuydu diyen Kentel'e göre, insanların yükselen sembollere bağlanması önüne geçilemez bir durum ve bu sembollerin yaygınlaşması da gayet normal. Ancak başörtüsüne aynı muameleninin yapılamayacağını söyleyen Kentel, “E ne yapalım bu yüzden insanların kılık kıyafetini mi yasaklayalım” diyor. Ferhat Kentel 12 Eylül öncesi özellikle öğrenci gençlik arasında yaygınlaşan “devrimci modanın” aksesuarlarını ve bu aksesuarların şifrelerini anlattı. PARKA DEVLETİ TAKLİT ETMEKTİ Özellikle 12 Mart döneminden sonra devrimci gençlik arasında parka yaygınlaştı. Bu hem o dönemdeki gerilla hareketlerine öykünmeydi hem bundan daha fazla olarak devleti taklit etmekti. Yani bu düzene karşı verilecek olan savaşı aynı düzenin yaptığı gibi yapmak. Ordusu mu var biz de halk kurtuluş ordusu kuracağız, cephe örgütü kuracağız. Rakibe benzeyerek benzer bir şiddet ortamı yaratıldı. Diğer yandan parka halkın en çok güvendiği kurumun üniformasını taşıyarak güven kazanmakla da açıklanabilir. BOTLAR ÇAMURLU OLACAK Parkanın tamamlayıcı unsurları kadife pantolon ve postaldı. Kot pantolon Amarikan malı olduğu için giyilmiyordu. Kumaş pantolan da mitinglerde eylemlerde dayanmıyordu. Bu yüzden kadife patnolona yöneldik. Postallar da aynı şeyi simgeliyordu. Postalın çamurlu olması özellikle tercih edilen bir durumdu yani biz caddelerde değil halkımızın çamurlu mahallelerinde geziyoruz anlamına geliyordu. “İç birinci ol devrimci” adabına uygun olarak da sigarada özel tercih Birinci ya da Bafra'ydı. Bunu da halka yakın olmak, halk gibi olmakla açıklamak mümkün. STALİN BIYIĞI, ASIK SURAT Bütün bu manzaranın tamamlayıcısı olarak da asık surat ve posbıyık tabir edilen Stalin bıyıkları vardı. Aslında Stalin'den taklit edilen bıyıklar, Anadolu'da Alevi erkeklerinin de geleneksel bıyığıydı. Böylelikle dışarıdan alınan bir tarz yerel bir motifle de destekleniyordu. Bu durum Seyh Bedrettin, Pir Sultan gibi merkezi otoriteye isyan eden tarihi kahramanlarla da birleşince solun kültür dünyasına birebir uyuyordu. Gayet sert ve asık yüz ifadeleri de ciddi bir davanın adamı olduğumuz anlamına geliyordu. ERTAN ALTAN / YENİ ŞAFAK - PAZAR
<< Önceki Haber Başörtüsü 'siyasi simge' midir? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER