Bir de bu yönüyle bakın

Samanyolu Haber Radyo Genel Yayın Yönetmeni Mazhar Arslanoğlu, 12 Eylül referandumana ilişkin çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

Bir de bu yönüyle bakın

12 EYLÜL'DE SEVR'İN DELİ GÖMLEĞİNİ YIRTMAK! Adını anarken bile çekindiğimiz, tartışamadığımız, İngilizlerin bile memnun olmadığı Sevr'in şartnamesiyle, halkıyla kavgalı T.C. devlet zihniyetinin paralel olduğunu rüyamda görsem inanmazdım. Sevr'de; İstanbul ve boğazlar ortak komisyona, İzmir ve Trakya Yunanistan'a, doğu vilayetleri Ermenistan'a, Güneydoğu'da İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecek şartlar yer alıyordu. Kabataslak bu maddelerden oluşan Sevr'i İtilaf Devletleri Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Belçika, Yunanistan, Hicaz Krallığı, Portekiz, Romanya, Ermenistan, Polonya, Sırp-Hırvat Cumhuriyeti ve Çekoslovakya ile mağlup Osmanlı Devleti imzalandı. ABD ve SSCB imza atmadılar. Ancak Antlaşmanın yürürlüğe girmesi için önce Meclis-i Mebusan'ın antlaşmayı görüşüp kabul etmesi, sonra da imzalamak üzere Vahdettin'e göndermesi gerekiyordu. Fakat antlaşma imzalandığı tarihte Meclis-i Mebusan kapalı olduğundan antlaşma mecliste görüşülemedi ve padişahın önüne gelmedi. Dolayısıyla antlaşma hiçbir zaman yürürlüğe girmedi. Bu arada Ankara'da toplanan TBMM anlaşmayı kınayarak kabul edilemezliğini duyurdu. Sevr ile adeta bir açık hava hapishanesine mahkûm edilmek istenen Anadolu halkları Milli Mücadele ile bu duvarı yıktı ve bugünkü devletin sınırlarını dost ve düşmanlarımız kabul etmek zorunda kaldı. Ki! Milli Mücadele önderleri bu tehlikenin farkındaydı. Ve o dönemde Yunanistan ile diyalog kurulmuş, Ruslar ile iletişim hiç kesilmemiştir. Hatta bunun en bariz nişanesi ise taksim meydanındaki anıttır. Ancak ikinci dünya savaşıyla ortaya çıkan soğuk savaş'ın dayattığı bloklaşma ile Türkiye'de kendi halklarına karşı Sevr maddeleri, tek tek işler hale getirildi. Çünkü Sevr'i imzalayan Damad Ferit zihniyeti devletin bürokrasisinde bağımsızlık iradesinin eksenini, batıya bağımlılık olarak tanımladı. Ve halkları kontrol eksenli toplum mühendisliğine dayalı bir idare oluşturdular. Devletin erklerini bunun üzerine şekillendirdiler. Ve bu zihniyet aynı zamanda içeride bir korku imparatorluğu kurdu. Acı olanı ise imparatorluktan kurtulduk diyenler bu kötü tuzağın farkına dahi varamadılar. Onlar dahi işbirlikçi duruma düştüler. Çünkü Osmanlı'da tek bir Osman oğulları hanedanlığı vardı. Cumhuriyet ile birlikte devletin kurumları kadar hanedanlık oluştu ama kimse farkına bile varamadı. Çünkü millet karnını doyurmaya mahkûm edilirken, devletin imkânlarını şahsı nevi'sine kullanan bürokrasi, gemisini istediği gibi yürütüyordu. Daha da ötesi devletin kurumlarını işgal eden bu zihniyet, üç tarafı deniz, dört tarafı düşman söylemiyle Sevr'de dışlanan halkları, hem düşman hem de devletin vazgeçilmezi olarak ilan etti. Bazen sevdi bazen dövdü. Ama merkezde hep kendisi kalmak şartıyla. Yani! Kürtleri vur, Alevileri kovala, Lazlara aptal muamelesi yap, Müslümanları rejimin tehdidi olarak gör politikasıyla bugünlere geldi. Darbelerle, muhtıralarla ve toplum mühendisliği ile iktidarın hep tepesinde oturan bu zihniyet, dün başörtülüyü Arabistan'a gönderirken, şimdi ise ‘vur kurtul'dan ‘ver kurtul'u dillendiriyor. Bu kadar zaman iktidar nimetini elinde bulunduranların yaptığı ve yapabileceği ancak bu kadarmış demek bile insana acı veriyor. Yazık. Geçelim. Bu yüzden Sevr haritasına baktığımda; fail-i meçhulleri, darbeleri, devlet malını gaspı, hortumlamaları, sürgünleri, fişlemeleri ve hukuksuzluğu görüyorum. Bugün ise halkı ile kavga eden bir zihniyetin ifşa olması elbet birilerini rahatsız ediyor. Onların içinde ise salon efendileri, statükodan beslenen ve devletin imkânlarını hanedanlarına aktaranlar başı çekiyor. Ayrıca Anayasa değişiklik paketinin insan haklarından, hukuk reformuna kadar bir çok konuyu yeniden düzenlemesi; iktidar ve devlet imkânlarını kendi adlarına kullananlar ya da kıyısından kenarından nemalananları elbet rahatsız ediyor. Çünkü eldeki devlet imkânları ve iktidarı ellerinden kayacak, bunun korkusuyla da teröre bile selam duruyorlar. Bu yüzden; 12 Eylül'deki anayasa değişiklik paketine yönelik referandumda evet, Sevr gömleğini yırtmanın diğer bir adımı olarak önümüzde duruyor. Son tahlilde hayatımızı istediğiniz gibi yaşamamızı engelleyen, bizleri asgari ücrete mahkum eden ve insanca yaşama şartlarını elimizden alan bir zihniyetin devre dışı kalması için 12 Eylül'de referandumun sonucu elbet evet olacaktır. MAZHAR ARSLANOĞLU
<< Önceki Haber Bir de bu yönüyle bakın Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER