Dünyanın yıldızı parlayan ülkesi

Azerbaycan, son zamanlarda genellikle Ermenistan tartışmalarıyla Türk kamuoyunun gündemine geliyor.

Dünyanın yıldızı parlayan ülkesi

Türkiye'nin Ermenistan'la ilişkilerini düzeltmek adına attığı veya atmayı düşündüğü her adımda, masaya hemen Azeri kartı sürülüyor bir süredir. Ermenilerle kurulacak her ilişkinin, iki kadim dostun arasını bozacağından dem vuruluyor. Son sınır meselesinde gerginlik ciddi şekilde yükseldi. İki ülke ilişkileri, Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazandığı 1991'den bu yana ilk kez bir kriz yaşadı. Hatta süreç öyle noktalara geldi ki, her iki ülkedeki ulusalcı kesimler, bu süreci 'ara bozma' malzemesi olarak bile kullandı. Türkiye'de yapılan araştırmalara bakıldığında, "Türk halkının en sevdiği ülkeler' sıralamasında hep açık ara ilk sırada yer alan Azerbaycan'la ilişkilerin daha fazla zedelenmesini istemeyen Başbakan Erdoğan, Bakü'ye giderek Cumhurbaşkanı Aliyev ile görüştü. Sonuçta araya sokulmaya çalışılan fitnelerin, büyük ölçüde önüne geçildi. Erdoğan'dan sonra Bakü'ye gelen yeni Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun ziyareti de ilişkiler açısından son derece yararlı geçti. Bakü'de kiminle konuşsanız bu iki ziyaretin önemi üzerinde duruyor. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in dış politika danışmanı, Büyükelçi Nevruz Mammadov, son günlerde Azerbaycan ile Türkiye arasına soğukluk ve nifak sokmak isteyenler olduğunu ancak her iki halkın ve devletin soğukkanlı ve yapıcı bir tutum benimseyerek bunun mümkün olmadığını gösterdiklerini belirtiyor. Mammadov'a göre iki kardeş ülkenin arasını bozmak, birtakım güçlerin uzun vadeli bir stratejisiydi ancak bu beklenmedik şekilde kısa vadede bertaraf edildi. Aslında nereden bakarsanız bakın, Türkiye de Azerbaycan da gerginlik ve anlaşmazlıklarla anılmayı hak eden ülkeler değil. 'Tek millet, iki devlet' ifadesi, Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ilişki biçimini özetlemeye yetiyor. Peki, bu kadar yakın, tarihî, kültürel ve coğrafi bağlarımız olan bu ülke hakkında Türk kamuoyunun ne kadar bilgisi var? Aksiyon, bu dosyada bir yandan ilişkilerin önemini analiz ederken, diğer yandan Azerbaycan'a içeriden bakıyor. Azerilerin gözünden Türkiye ve bu ülkede yaşayan Türklerin gözünden Azerbaycan'ı konuşuyor... Bağımsızlık sonrası Azerbaycan'a geçmeden önce, iki ülke arasındaki en önemli olay için 20. asrın başlarına gidelim. İlişkilerde bilinen en önemli tarihî olay, Kafkas İslam Ordusu'dur. 1917'de Çarlık Rusyası çökünce iktidara gelen Bolşevikler, Ermeniler ile birlikte Bakü'yü işgal eder. 10 bin insan katledilir. Azeri siyasiler tek kurtuluş ümidi olarak Osmanlı'yı görür ve yardım istenir. O dönem ciddi sıkıntılarla boğuşmasına rağmen Devlet-i Aliye, yardım talebini geri çevirmez ve Nuri Paşa komutasındaki 500 kişilik askeri, Azeri ordusunu eğitip savaşa hazırlamak amacıyla Bakü'ye gönderir. Birlik, Bakü yakınlarındaki Gence'ye yerleşir ve düzenli ordu kurma çalışmaları başlar. Ancak Ermeni işgalciler ülkeyi ele geçirme noktasında hızlarını artırınca yeni ordu için vakit kalmaz ve Nuri Paşa İstanbul'dan ordu birlikleri talep eder. Bunun üzerine Şark vilayetlerindeki Osmanlı Ordusu Gence'ye yaklaşık bir ay sonra intikal eder ve Göyçay denilen mevkide çatışmalar başlar. Çok kanlı muharebeler sonucunda Ermenilere ağır kayıplar verdirilir ve işgalciler püskürtülür. O zaman daha 26 yaşında bir delikanlı olan Nuri Paşa ve askerleri Azerbaycan'ı işgalden kurtarır. HAYDAR ALİYEV ÖNCESİ VE SONRASI Kafkas İslam Ordusu çok önemli bir tarihî olay; ancak bağımsız Azerbaycan denince gündeme gelen ilk isim şüphesiz, devletin kurucusu ve millî lider merhum Haydar Aliyev. Azerbaycan'ı Haydar Aliyev öncesi ve sonrası diye ikiye ayırmak gerekiyor. Sovyet sisteminin çökmesinden sonra Ekim 1991'de bağımsızlığına kavuşan ülke, kendini yeni sıkıntıların ortasında bulur. Bir yanda Dağlık Karabağ meselesi ve Ermenistan'la yaşanan çatışmalar, diğer yanda ekonomideki sıkıntılar, yer altı kaynaklarından faydalanılamaması ve elbette Rusya'nın nüfuzunu devam ettirme çabaları, bağımsızlığın getirdiği nimetleri gölgelemektedir. İktidardaki Halk Cephesi lideri Ebulfeyz Elçibey, bu sıkıntılar kadar iç karışıklıklarla da uğraşmaktadır. İşte böyle bir ortamda Azerbaycan'ın önde gelen 91 ismi, Elçibey'in de isteğiyle o sırada Nahcivan Millî Meclis Başkanı olan Haydar Aliyev'e bir mektup göndererek ülkeye sahip çıkmasını ister ve Bakü'ye davet eder. Bunun üzerine Aliyev, karşı bir mektup göndererek önce 91 aydını Nahcivan'a çağırır ve ülke için kendisinin ne yapabileceğini sorar. Aydınlar ondan bir parti kurmasını ister ve eğer kurarsa ilk seçimde iktidara geleceği yorumunu yapar. Bunun üzerine Yeni Azerbaycan Partisi, Kasım 1992'de resmen kurulur. Haziran 1993'te kendisine karşı silahlı isyan çıkması üzerine Elçibey, Aliyev'i Bakü'ye davet eder. Aliyev'in yeni görevi artık Azerbaycan Millî Meclis Başkanlığı'dır. Zaten bu görevden hemen sonra 1993 Ekim'inde Azerbaycan'da genel seçimler yapılır ve Haydar Aliyev yüzde 98 gibi rekor bir oyla devlet başkanı seçilir. Artık Azerbaycan için yeni bir dönem başlamıştır. Aliyev'in ülkeye geliş yıldönümü her yıl 15 Haziran'da törenlerle kutlanmaya devam ediyor. Bu yıl Aliyev'in Bakü'ye gelişinin 16. yıldönümü... Ülkenin yakın tarihindeki bu ilginç gelişmeleri aktaran isim, olayların birinci elden şahidi, Prof. Dr. Şahlar Asgerov. Bakü Devlet Üniversitesi öğretim üyesi ve Aliyev'i siyasete ikna eden 91 isimden biri. Aslında Asgerov, fikirlerine NASA'nın bilimsel yayınlarında atıf yapılan bir fizik profesörü. Buna rağmen o, ülkenin kuruluşunda aktif rol üstlenmiş, merhum Aliyev'in en yakınında bulunmuş ve yine Aliyev'in kendisine 'filozof' dediği bir isim. İktidarın el değiştirme sürecinin ayrıntılarını anlattıktan sonra, yeni dönemin kilometre taşlarına değiniyor. Bu dönemin, daha doğrusu Azerbaycan tarihinin en önemli kilometre taşı elbette 'Asrın Anlaşması'dır. 'Asrın Anlaşması'yla birlikte söz petrole geliyor. Azerbaycan denince akla yaklaşık 100 yıldır petrol geliyor. Son yıllarda ise petrol boru hatları... Ülkede 'neft' denilen petrol, Azerbaycan'ın son yıllarda Kafkasların yükselen yıldızı olmasındaki en önemli etkenlerden. Başkent Bakü, 20. yüzyılın başında dünya petrol üretiminin neredeyse yarısının gerçekleştirildiği bir şehir. Bakü ve çevresi, bu yüzyılın kuşkusuz en önemli ve stratejik yer altı zenginliği petrol açısından çok mümbit bir coğrafya. Bu bereket Hazar Denizi'nin içlerine kadar uzanıyor. Ülkede petrol üretiminin tarihi 1890'lı yıllara kadar gidiyor. Toplam rezervin 7 milyar ton ve bunun 4,3 milyarına yakınının sanayide kullanılabilir olduğu belirtiliyor. Buna karşılık tek yer altı zenginliği petrol değil elbette. Doğalgaz rezervlerini de unutmamak lazım. Azerbaycan işte böylesine önemli bir zenginlikten, 1995 yılına kadar hemen hemen hiç faydalanamaz. Aliyev döneminin ilk büyük icraatı, Azeri-Çırak-Güneşli Yatakları Anlaşması ya da meşhur adıyla Asrın Anlaşması'dır. 20 Eylül 1994'te Bakü'nün Gülistan Sarayı'nda Azeri devletinin petrol şirketi SOCAR ile uluslararası konsorsiyum arasında imzalanan anlaşma, Azerbaycan Millî Meclisi tarafından onaylandıktan sonra 20 Aralık 1994'te yürürlüğe girer. 30 yıllık süreyi kapsayan anlaşmaya göre, ülkedeki üretilebilir petrol rezervinin 4,3 milyar varil, doğalgaz rezervlerinin ise 90 milyar metreküp olduğu tahmin edilmektedir. Azeri SOCAR ve Rus Lukoil'in yüzde 10 hissesinin olduğu anlaşmanın diğer ortakları arasında Amerikan, İngiliz, Suudi ve Norveçli petrol devi şirketler bulunuyor. Konsorsiyumda Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın da yüzde 6,75 oranında ortaklığı var. İşte bu tarihî gelişme Azerbaycan'ın bugünkü hızlı büyüme, gelişme ve zenginleşmesinde milat anlamı taşıyor. 1995 yılının ülke açısından ikinci hayati gelişmesi ise Ermenistan ile imzalanan ateşkes anlaşmasıdır. Azeri halkına daha bağımsızlığın tadına varamadan büyük acılar yaşatan ve yaklaşık 1 milyon insanı evlerinden, topraklarından ederek göçmen olmaya zorlayan bu savaşın sona ermesi, kalkınma sürecinin başlamasındaki diğer önemli kilometre taşı. İşte bu iki gelişmeyle birlikte Azerbaycan artık tarihinde ilk kez hem sahip olduğu bu çok önemli zenginlikten hak ettiği payı almaya başlamış hem de savaşın yıkıcı etkisinden kurtularak tırmanışa geçmiştir. 'Asrın Anlaşması', petrolden elde edilecek kârın yüzde 80'ini ve doğalgaz gelirinin de tamamını Azerbaycan'a vermektedir. Bu anlaşma, ülkenin dünya ekonomisine aktif şekilde entegre olması noktasındaki ilk ve en büyük adım kabul ediliyor. Petrolün ülke ekonomisine yaptığı katkıda Asrın Anlaşması ilk adımsa, ikinci adımın Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattı olduğunun altını çizmek gerekiyor. Azerbaycan ekonomisi son 3-4 yıldır büyüme rekorları kırıyor. 2006 ve 2007'de yüzde 36'lara kadar çıkan yıllık büyüme hızı, 2008'de yüzde 11. Ülkelerin küçülmesinin beklendiği kriz yılı 2009'da bile ülkenin yüzde 12 büyümesi bekleniyor. Azerbaycan'ın ilk 5 üniversitesi arasında yer alan Kafkas Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Doç. Dr. Cihan Bulut, bu gelişme hızının BTC'nin devreye girmesinden sonra gerçekleştiğini belirterek Azeri petrolünün asıl değerini bu yeni boru hattıyla birlikte bulduğu tespitini yapıyor. Dekan Yardımcısı Dr. Mayis Azizov ise meseleyi daha da somutlaştırarak ülkesinin yakın tarihini analiz ederken "1994-2003 arası ayrı, 2003 sonrası ayrı değerlendirilmelidir. BTC'den sonra petrolden kazandığımız gelir katlandı. Ülke gerek yapısal, gerekse toplumsal anlamda büyük değişim yaşadı. Bu seviyeye gelmek uzun yıllar aldı ve ciddi bedeller ödendi." diyor. Azizov'un sözünü ettiği son üç-dört yıldaki değişimi özellikle başkent Bakü'de gözlemlemek mümkün. Kente en son çok değil, üç yıl önce gelmiş olsanız bile manzaranın ne kadar değiştiğini gözlemleyebilirsiniz. Daha havaalanından sizi kent merkezine getiren yoldan itibaren değişimin izlerini sürmek mümkün. Şehir âdeta şantiye gibi, geniş ve bakımlı caddeler ve restore edilen eski binaların ihtişamı dikkat çekici. Sokaklar en lüks araçlarla dolu. İşin ilginç yanı Azerbaycan'ın küresel krizden en az etkilenen ülkelerden olması. Enerji fiyatlarının düşmesi bir sarsıntı oluştursa da yatırımlar durmamış. Konut fiyatları Türkiye'ye göre çok yüksek. Kriz satışları düşürmesine rağmen, inşaatlar devam ediyor. İş dünyasındaki genel yorum, halkın konut fiyatlarının düşmesini beklediği yönünde. Önümüzdeki günlerde fiyatların biraz gerilemesi beklentisi yaygın. Dr. Azizov bu noktada önemli bir ayrıntının altını çiziyor. O da ülkenin petrolden elde ettiği geliri, petrol dışındaki sektörleri kalkındırmak için kullanması. Ekonominin can damarı petrol, gerçekten de topyekûn kalkınmanın motoru olmuş. Ekonomide geleneksel kalıplar kırılarak dış dünya ile entegrasyon sağlanmış, kapalı sistem bütünüyle terk edilmiş. Azerbaycan bu dönüşümü eski Sovyet cumhuriyetleri içinde en ileri düzeyde sağlayan ülke konumunda. Elbette bütün bu dönüşümler, toplumu da ciddi şekilde etkiliyor. Fazla konuşulmasa da son yıllarda Azerbaycan'daki en önemli değişim, orta sınıfın oluşmaya başlaması. Orta sınıf tüketim, tatil, moda, seyahat gibi alışkanlıklarıyla birlikte geliyor. Orta sınıf; aslında bir ülkedeki ekonomik istikrar ile demokratik gelişimin güvencesi konumunda. Azerbaycan'da orta sınıfla birlikte devam eden demokratik gelişimi gözlemlemek de mümkün. GENÇLER HER YERDE Orta sınıf kadar Azerbaycan'da gençlerin sürekli artan etkinlikleri de dikkati çeken bir diğer gelişme. Ülkede gençliğe büyük önem veriliyor. Gençlerin siyasette, ekonomide, devlet kademelerinde ve sivil toplumda aktif olması ve görev alması bir devlet politikası. Ülkede ilk gençlik konseyi 12 üyeyle kurulmuş, şimdi 170 gençlik kuruluşu faaliyette. Gençlik ve Spor Bakanı Azad Rahimov, 1994'ten beri gençlik politikalarının bakanlık seviyesinde yürütüldüğünü söylüyor. Rahimov'a göre bugün ülkede dünyadaki gelişmeleri izlemeye çok meraklı, çağdaş ve açık fikirli bir genç kitle varsa, bunun sebebi yıllardır özenle yürütülen gençlik politikaları. Gençlerin ülkesindeki en önemli kurumlarda başarıyla görev almasının gururunu yaşadıklarını ifade ediyor. Bakan Rahimov'un şikâyeti ise çok istemelerine rağmen gençlik konusunda Türkiye ile ortak politikaları hayata geçirememek. Yıllardır protokoller imzalanmış ancak bunlar bir türlü hayata geçememiş. Rahimov'un gurur duyduğu isimlerden biri de Fuat Muradov. Genç siyasetçi henüz 29 yaşında olmasına rağmen 4 yıldır milletvekili. Azerbaycan'da seçilme yaşı 25. O da 26 yaşında milletvekili olmuş. 'Bir ayağım Türkiye'de' diyecek kadar Türkiye'ye sık geliyor. En son Kayseri'de oynanan Türkiye-Azerbaycan millî maçını izlemiş. Haydar Aliyev'den bu yana devlette gençlerin fikirleri ve katılımına büyük önem verildiğini belirterek burada temel hedefin devlet yönetiminde gençlerin daha fazla bulunması olduğunun altını çiziyor. Muradov, Türkiye ile ortak bir siyaset ve dış politika izlenmesi gerektiğini vurguluyor. Sınır kapısı gibi meselelerin iki ülkenin arasını bozmasına izin verilmemesi gerektiğinin de altını çizerek, "Aramızı bozmak isteyenler hep olacaktır ama ne Azeri halkı ne de Türk halkı buna izin verir. Türkiye bizim bir ve beraber olmamız en vacip olan ülkedir." diyor. 'ARTIK TAHSİL ÖLDÜ DERKEN...' Haydar Aliyev'den bu yana Azerbaycan siyasetinin ve akademi camiasının etkin isimlerinden Prof. Şahlar Asgerov, sadece iç gelişmelerle ilgilenmiyor. Aliyev'in önceliği olan Türkiye'yi yakından izleyen Asgerov, "Son 6 yıldır Türkiye'nin dış politikasını çok beğeniyorum. Eskiden Türkiye dünyadaki önemli gelişmelerde kenarda kalan, pasif politika izleyen bir ülkeydi. Son yıllarda ise dünyadaki önemli süreçlerde söz sahibi hâline geldi. Bu çok önemli bir dönüşüm." diyor. Onun Türkiye ile ilgili çok önem verdiği diğer konu başlığı ise ülkesinde faaliyet gösteren Türk Okulları... Asgerov, okulları anlatırken, "Hastalanmış adama lazım olan derman gibiydiler." diyor. Hastalıktan kastı, Azerbaycan eğitim sistemi. Zaten Sovyet sisteminden yeni çıkmış bir ülkede bir de Karabağ savaşının yaşandığı ve devamında başlayan iç göçün eğitim sistemini tamamen çökerttiği tespitini yaparak Türk liselerinin önemini anlatıyor: "O zamanlar biz 'bu ülkede tahsil ölüyor, ruhuna Fatiha okuyun' derdik. Tam bu karamsar tablonun üstüne okullar geldi ve çocuklarımıza sahip çıktı. Bu okullar sadece eğitimiyle değil, çocuklara kazandırdığı insani değerleriyle de Azerbaycan eğitim sisteminde model oldu." Peki, Asgarov'un önemini veciz şekilde vurguladığı Azerbaycan'daki Türk Okulları'nın öyküsü nedir? Okulları açanlar elbette Türk girişimciler, daha doğru yaklaşımla Can Azerbaycan'a el uzatan Anadolu insanı. Bünyesinde ilk ve orta öğretim kurumları, liseler, üniversiteye hazırlık kursları ve bir de üniversite barındıran Türk Okulları faaliyetlerini Çağ Öğretim Şirketi'ne bağlı sürdürüyor. Okullar bugün Azerbaycan'da 18. yılını kutluyor. Bu 18 yılın içinde çok ilginç ve ibretlik hikâyeler saklı ama en dikkat çekici olanları başlangıç dönemine ait. Liselerin kuruluşu Nahcivan Özerk Cumhuriyeti'yle başlıyor. Dönem, Haydar Aliyev'in Nahcivan Meclis Başkanı olduğu 1991 yılıdır. Merhum Devlet Başkanı, İstanbul'da gördüğü ve eğitim sistemini çok beğendiği Fatih Kolejleri'nin bir benzerinin Nahcivan'da açılmasını ister. Bunun üzerine Azerbaycan'ın ilk Türk Koleji, aynı zamanda dünyadaki Türk Okulları'nın da ilki konumundaki okul, bizzat Aliyev'in talebiyle Kasım 1991'de Nahcivan'da faaliyete başlar. Bu gelişmeyle, Aliyev'in Türkiye ile yaptığı ilk ikili anlaşma da eğitim alanında olur. Çağ Öğretim İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı Enver Özeren, okulların daha sonra yine Aliyev'in talimatı ile yaygınlaştırıldığını vurgulayarak, "Bu okullardan mezun gençler hâlen 50 farklı ülkede, 60'tan fazla üniversitede yüksek eğitim alıyor. Merhum Aliyev her zaman Türkiye ile Azerbaycan'ın dışarıda ortak diaspora faaliyeti yürütmesi gerektiğini söylerdi. Bu gençler şimdi onun ideallerini hayata geçiriyor ve ülkelerini en iyi şekilde temsil ediyor." diyor. Türk Koleji öğrencileri bugüne kadar uluslararası bilim olimpiyatlarında 72'si altın olmak üzere 300'den fazla madalya kazanmış. Özeren, babasından sonra devlet başkanı olan İlham Aliyev'in de okullara aynı özeni gösterdiğinin altını çiziyor. Azerbaycan'ın fikir önderleriyle konuştuğunuzda kullandıkları bir tabir dikkat çekiyor. İki ülke ilişkilerini değerlendirirken, 'beraber olması en vacip iki ülke' tabirini kullanıyorlar. İşte bu vacibin teşekkülünde eğitim kadar, iş adamlarının rolünü de unutmamak lazım elbette. Türk iş adamlarının dünyada en etkin olduğu ülkelerin başında geliyor Azerbaycan. İki ülke iş adamlarını aynı çatı altında buluşturan Türk Azerbaycan İş Adamları Derneği (TUSİAB) gibi çok etkin bir sivil toplum kuruluşu var iş dünyasının. TÜSİAB, devlet kademelerinde bile kendisinden görüş istenen bir kuruluş. Derneğin yönetim kurulu başkan vekilliği görevini yürüten Selamet Kanberoğlu, 13 yıldır Azerbaycan'da yaşıyor. Ülkedeki en büyük inşaat firmalarından Aksesuar İnşaat'ın sahibi. Kanberoğlu burada fiilen faaliyet gösteren 500 civarındaki Türk firmasının Azerbaycan'ı kendi ülkeleri gibi benimsediklerini ve girişimcilerin iki ülke ilişkilerinin ekonomik anlamda gelişmesine önemli katkılar yaptığını vurguluyor. TUSİAB'ın hâlen 189 üyesi var. Her iki ülkede yatırım yapmak isteyen girişimcilere destek verdiği gibi, sorun yaşayanlara da yardımcı oluyor. Kanberoğlu, yatırımla ilgili bakanlıkların bir karar alacakları zaman derneğe fikir ve görüş sorduklarını söyleyerek bu durumun Türkiye'nin prestijine de önemli yansımaları olduğunu belirtiyor. Türk şirketleri hâlen ülkede toplam 60 bin kişiyi istihdam ediyor. İki ülke arasında hâlen enerji hariç yıllık 3,5 milyar dolarlık bir ticaret hacmi var. Kanberoğlu'na göre Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu projesi sonuçlanır ve Türkiye'nin Azerbaycan'a uyguladığı gümrükler düşürülürse, ticaret hacmi şimdikinin birkaç katına çıkacak. Rusya ile Azerbaycan arasında hâlen gümrük birliği anlaşması var ve aradaki demiryolu da nakliye maliyetlerini düşürüyor. Kanberoğlu bu sebeple Azerbaycan ile ticarette, Rusya ile rekabet etmekte zorlandıklarını söylüyor. Bütün bunlara rağmen Azerbaycan'ın dış ticaretinde Türkiye her zaman Rusya'nın hemen arkasından gelen ikinci önemli partner konumunda. AZERBAYCAN SADECE ADALET İSTİYOR TÜSİAB'ın diğer ayağı ise Azerbaycanlı iş adamları elbette. Dernek üyelerinden Agasemed Efendiyev, iki ülke ticaretinde önemli emekleri olmuş bir isim. Kendisi aynı zamanda Türk şirketleriyle ortaklık kuran ilk Azeri girişimci. 18 yıldır da ortaklıklarını sürdürüyor. İlk yıllarda iki ülke girişimcileri arasında bazı güven sorunlarının yaşandığını ancak bunların zamanla aşıldığını söylüyor. Kendisi gibi Türk firmalarıyla ortaklık yapan çok şirket olduğunu belirterek Türkiye'nin mal alımında Azeri şirketler için ilk tercih olduğunun altını çiziyor. Bugün Azerbaycan, Hazar'ın kıyısından, kararlı şekilde dünya sahnesine çıkmaya başladı. Kafkasya satrancının en önemli aktörü olmanın yanı sıra, sahip olduğu stratejik kaynakları çok iyi kullanarak Avrasya ve Avrupa coğrafyalarında da adından söz ettirmeye başladı. Hatta öyle ki Cumhurbaşkanı Dış Politika Danışmanı Nevruz Mammadov'a göre, ülkenin Dağlık Karabağ dışında ciddi sorunu kalmadı, en azından bütün sorunlar çözüm yoluna girdi. Bugün Dağlık Karabağ sorunu diye bilinen meselenin açtığı yaralar, ateşkese rağmen kapanmıyor. Hâlen Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si Ermenistan'ın işgali altında bulunuyor. 15 yıldır devam eden müzakerelerden ise henüz sonuç alınmış değil. Mammadov daha önce küçük gelişmeler yaşansa da şu anda hiçbir mesafe alınamadığını ve bu konuda ülkesine karşı ciddi bir adaletsizlik yapıldığını vurguluyor. Toprakları haksız yere işgal edilen ülke olmalarına rağmen mazlum rolünü Ermenistan'ın oynadığına işaret ederek "Artık Azerbaycan'ın dahli olmadan bu bölgede hiçbir şey yapılamaz. Azerbaycan Batı dünyası ile Avrasya coğrafyası arasındaki ilişkiyi sağlayacak ülkedir. Onun için artık bize karşı Batı dünyasının adil olması gerekiyor." diyor. Gerçekten de bugün Azerbaycan sahip olduğu stratejik coğrafi konum, çok stratejik doğal kaynaklar, Avrupa için hayati değerdeki BTC ve NABUCCO gibi enerji nakil hatları ve elbette Türkiye ile kan bağı ve kadim dostluğu ile dünya sahnesinin yeni oyuncusu. Rolünün hakkını vermeye fazlasıyla hazır. Sahnenin diğer aktörlerinden tek beklentisiyse, haklı davasına karşı adil bir tavır. Görünen o ki, her alanda güç birliği yapan Türkiye ile Azerbaycan, orta vadede bölgede ve dünya siyasetinde temel belirleyiciler arasına girecek. HABERİN DEVAMI AKSİYON DERGİSİ'NDE
<< Önceki Haber Dünyanın yıldızı parlayan ülkesi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER