İşte Öcalan zirvesinin perde arkası

Koalisyon hükümeti, Abdullah Öcalan’ın idamını saatler süren tarihî zirvenin ardından ertelemişti. Aksiyon, zirvenin kodlarını deşifre ediyor.

İşte Öcalan zirvesinin perde arkası

PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın Kenya’dan getirilmesi, sanıldığının aksine Türkiye’yi rahatlatmadı. Başka yönlerden ‘sıkıntıları’ beraberinde getirdi. ‘Türkiye’nin huzuru, Güneydoğu meselesinin çözümü’ neredeyse Öcalan’a endekslendi. Doğrusu, siyaseti de etkiliyor ‘İmralı sendromu’. CHP lideri Deniz Baykal’ın Terörle Mücadele Kanun Tasarısı’na (TMKT) kim tarafından eklendiği hâlâ açıklığa kavuşturulamayan maddeye dayanarak ‘Apo salıverilecek’ iddiasını ortaya atmasının ardından kopan fırtına, bu sendromun eseriydi. 20 yıllık baş ağrısı, ‘siyasi koza’ dönüşmüştü. Aslında, bugün AK Parti’yi köşeye sıkıştırmak için kullanılan ‘İmralı’, daha önce MHP’nin canını yakmıştı. “Apo asılacak” söylemi, bu partinin en iddialı vaadiydi. Ancak, şartlar farklı gelişecek; ülkücüler, 1999’da hükümet olunca idam dosyasının Başbakanlık’ta bekletilmesine razı olacaktı. Her ne kadar, MHP eleştiri oklarından kurtulamamıştı ama ‘infazın ertelenmesi’ asker ve Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) doğrudan dâhil olmadığı bir devlet kararıydı. Dönemin başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan da, “Devlet Bahçeli’yi Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) raporları sayesinde ikna ettik.” diyecekti. Yıllar sonra gelen bu açıklama, ‘Abdullah Öcalan’ın idam cezasının infazının askıya alınmasıyla’ sonuçlanan 2000’deki tarihî zirveyle ilgili önemli bir ayrıntıydı. Peki, zihinlerdeki tazeliğini kaybetmeyen o zirvede gerçekte ne olmuştu? MİT’in uyarıları neydi ve Bahçeli’nin önüne somut bir rapor konulmuş muydu? İşte, Aksiyon, benzeri sorulara cevap aradı, zirveye katılan isimlere ulaştı. Onların anlattıklarından, kısa ama gelişmelerin perde arkasına ışık tutacak, hem de bugün yaşananları daha anlaşılır kılacak bir tutanak çıktı ortaya. DONDURAN OCAK Tarih, 12 Ocak 2000... Yer, Başbakanlık Binası’nın (eski) ikinci katı... Koalisyon partilerinin liderleri ve ilgili bakanlar, ülkenin geleceğiyle ilgili bir karara imza atmak için bir aradalar... Genişçe masanın etrafındakiler, ellerinde dosyalar müzakereye hazır. Hepsi de tanıdık: DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit (Başbakan), MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli (Başbakan Yardımcısı), ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Cumhur Ersümer (Başbakan Yardımcısı-ANAP), Hüsamettin Özkan (Başbakan Yardımcısı-DSP), Dışişleri Bakanı İsmail Cem (DSP), Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk (DSP), Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu (MHP) ve Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik (ANAP)... Konu hassastı, hukuki ve siyasi sonuçları olacaktı. Zirvenin, ‘bıçak sırtında seyretmesi’ de kaçınılmazdı. Nitekim öyle oldu. İlk sözü, Başbakan Bülent Ecevit aldı. Uzun bir sunuş yaptı. İdam dosyasının neden Başbakanlık’ta bekletilmesi yani infazın ertelenmesi gerektiğini anlattı. Gerekçelerini, ‘devletin hassas kurumlarının’ kendisine sunduğu çalışmalara dayanarak sıraladı. Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan rapora değindi önce. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AHİM) 30 Kasım 1999 tarihli ve Öcalan’ın başvurusunun incelenmesi tamamlanıncaya kadar infaz sürecinin işletilmemesini talep eden ihtiyati tedbir kararı ile ilgiliydi rapor, bu karara uyulmasının zorunlu olduğu ana fikrini içeriyordu. Gerisini, tanıkların anlattıklarına bırakalım: Bülent Ecevit: Bu noktaya kadar, hep uyumlu çalıştık. Birlikte, uyum içinde kararlar aldık. Problem yaşamadık. Uyumu burada da gösterelim. Dosyanın, AİHM karar verinceye kadar Başbakanlık’ta bekletilmesi doğru olur. İsmail Cem: Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere uyması, verdiği sözleri yerine getirmesi bunu gerektiriyor. Hüsamettin Özkan: Dosya TBMM’ye gönderilirse, şu prosedür işleyecek. Dosyayı önce, Adalet ve Anayasa karma komisyonu görüşecek. Sonra genel kurulda oylama yapılacak. Mehmet Ali İrtemçelik: İdam kararı için yürütmeyi durdurma kararının muhatabı hükümettir. Dosyanın buna rağmen TBMM’ye havale edilmesi, devletin taahhüdünü yerine getirmemesi sayılır. AB süreci sıkıntıya girer. AİHM kararını bekleyelim. Dosyayı da şartlı bekletelim. İdamın kaldırılması gibi eş zamanlı diğer tedbirlerle değerlendirelim. İsmail Cem: Bu konuda, devlet politikası olmalı. İdama dış dünya nasıl bakar? Anlatamayız. İyi düşünmeliyiz. AB üyeliğimiz zora girer. Dışlanma sürecine gireriz. İzole oluruz. Kenarda, köşede bırakılırız. AİHM’den çıkacak neticeye kadar dondurulsun. İnfaz edilmemesi için her tedbirin alınması lazım. BAHÇELİ: ADAM ASMA MERAKLISI DEĞİLİZ Hikmet Sami Türk: Hukuki yönden bakılsın olaya. Bu da dosyanın Başbakanlık’ta bekletilmesini gerektiriyor. AİHM’nin kararı bu yönde. Mesut Yılmaz: Hükümet başarılı gidiyor. Konunun iki boyutu var. Hukuki yönü bizim işimiz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde taahhütlerimiz var. AİHM’nin ihtiyati tedbir kararına uymalıyız. Dosya, burada beklesin. Siyasi boyutunda ise mevki biz olmayalım. MGK kararı gibi çıksın. Başka bir gündemle bu konuyu müzakere edelim. MGK, infazla ilgili hiçbir görüşme ve değerlendirme yapmadı. Bu eksiklik. Devlet Bahçeli: AİHM’nin ara kararı çok boyutlu olarak ele alınmalı. Verilecek cevap üzerinde çalışılmalı. İç hukuk açısından, Anayasa’nın 87. maddesi açık. Dosya Başbakanlık’ta tutulamaz. Yargı kararlarının geciktirilemeyeceği ilkesi ortada. Bu bekletme, Anayasa ihlali anlamına da gelebilir. Konu, Başbakanlığa inisiyatif bırakmıyor. Başbakanlık, sevk makamıdır. O zaman diğer idam dosyaları neden sevk edildi. Biz adam asma meraklısı değiliz. Ama bir yargı kararı var ve bu hukuki karara uymak zorundayız. Hukuki süreci başlatmak durumundayız. Ecevit: İç ve dış konular birbirine girmiş. Ulusal hukuk ile uluslararası hukuk iç içe girmiş. Ulusalar arası hukuku göz ardı edemeyiz. Bekletelim başbakanlıkta. Hem ben, insan olarak, ilkesel olarak idam cezasına karşıyım. İsmail Cem: İdamın kaldırılacağına dair sözleşmeyi imzaladık. Devlet Bahçeli: “Bu devlet Apo’yu asamaz” anlayış oluşmamalı. Meclis’e gönderelim. Diğer idam dosyalarına ne prosedür uyguluyorsa, buna da öyle baksın. 52 dosya, olur 53. Sevk edip, ne karar verirse versin Meclis kararına saygı duyalım. Terör suçları hariç, idamın kaldırılmasına da o zaman bakarız. Dosyanın gönderilmesi ile idamın kaldırılmasını eş zamanlı yapalım. İdam yaftası da, bu adamın üzerinde kalsın. Ecevit: Meclis’e gönderdiğimizde, ya diğer dosyalar arasından o dosya çekilip ele alınırsa? Ne olur o zaman? ECEVİT’TEKİ MİT DUYUMLARI (Başbakan Bülent Ecevit, söz alarak Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) raporunu gündeme getiriyor ve raporda şu görüşlerin yer aldığını aktarıyor: “PKK’nın yapacağı 7. Kongresi’nin kararları beklensin ve stratejisini görelim. Öcalan’ın siyasi olarak nasıl kullanılacağı üzerinde durulmalı. İdam süreci uzatılırken, koz olarak kullanılıp kullanılamayacağı düşünülmeli. Tunceli’de meydana gelen son hadiselerde, PKK’nın bir grubu Öcalan’ı dinlememiştir. Örgüt içinde farklı görüşler ve fraksiyonlar mevcuttur. Bunlar, süreci kullanma amacında.) Bülent Ecevit (Devamla): MİT’in duyumlarına göre, infazın gerçekleşmesi durumunda PKK’nın eylemleri artacak. Sıkıntılı bir süreç başlayacak. Ülkeyi kan gölüne döndürmeye hazırlanıyorlar. Yine, MHP teşkilatları ve mensuplarına saldırı olacağı duyumları var. MHP’li bakanlara ve milletvekillerine suikastlar olabilirmiş. MİT, bana böyle bir şey söyledi. BAHÇELİ: BİR ÜLKEYE SÖZ MÜ VAR? Devlet Bahçeli: Hukuki süreci başlatmak durumundayız. Ardından, yeni bir hamle ve eylem yapmalıyız. MİT’in kullanma meselesine gelince, ona da dosyayı Meclis’e sevk ettikten sonra bakarız. Şartı biz koşalım. Türkiye olarak şart koşacak yerde şart koşulacak olmayalım. Rapordan, duyumlardan bahsediliyor. Rapor dediğiniz ne? Bir rapor mu var? Bu raporları verenler, raporunun arkasında dursun. Öyle duyumlara sahipsen, tedbir alacaksın. Eğer, tehditler varsa, devlet bunları engellemek içindir. Duyumlar karşısında bir şey yapılmaması acziyet değil mi? (MHP lideri Devlet Bahçeli bir ara Başbakan Bülent Ecevit’e dönerek, “Devlet olarak, başka bir ülkeye bu kişiyle ilgili taahhüdümüz var mı?” diye sordu. Ecevit, bu soruya cevap vermedi.) Bahçeli (Devamla): Dosya, TBMM’ye gönderilmezse, MHP olarak hükümetten çekilelim. Koltuk sevdalısı değiliz. Söz verdik, kararlıyız. Bekletilmesinde ısrar edilirse hükümetten çekiliriz. Siz devam edersiniz. Daha önce de kendi aranızda hükümet oldunuz. İdam konusunda da uyumlusunuz. Biz dışardan destek verir, Türkiye’yi hükümetsiz bırakmayız. Buyurun, biz yokuz. Bahçeli, ani bir hareketle önündeki dosyaları aldı, şaşkın bakışlar arasında toplantı odasını terk etti. Herkes, şaşkındı. Koalisyonun bitmesi an meselesiydi. Hüsamettin Özkan, “Makamınıza alayım efendim.” diyerek Ecevit’i dışarı çıkarttı. Şaşkınlık henüz geçmemişti ki, Bahçeli, Mesut Yılmaz’ı odasına davet etti. İki lider, burada baş başa uzun bir görüşme yaptı. Bahçeli yumuşadı. O günü yaşayanlara göre, Yılmaz, Bahçeli’ye istihbarat raporlarına itibar etmesi gerektiğini anlattı. Ardından da, ortağına şu sözü verdi: “Erteleme sürecinde, PKK eylemleri sürerse dosyanın Meclis’e gönderilmesi konusunda sizinle aynı yönde oy kullanacağım.” Bu sözlü garanti Bahçeli’yi rahatlatmıştı. Ancak, garantiye diğer ortakların da katılması ve bunun yazılı hale getirilmesi gerekiyordu. Bu kez kamuoyuna yapılacak açıklama metninin yazımında tartışmalar baş gösterdi. Bülent Ecevit’in kaleme aldığı metin üç kez Bahçeli’nin önüne geldi. Bahçeli, her defasında bazı bölümleri çizerek geri gönderdi. Metne “PKK’nın kararı Türkiye aleyhinde kullanması durumunda infaz sürecine derhal geçilecek.” ibâresinin eklenmesiyle, 7,5 saat süren maraton da noktalandı. Buna karşın, aradan altı yıl geçti. ‘Öcalan sorununda’ maraton hâlâ sürüyor. Aslında, dönemin hükümet ortaklarının aldığı karar ‘şartların’ da zorunlu kıldığı bir uzlaşmaydı. O ZİRVE VE TARİHÎ KARAR Zirve öncesi, dönemin koalisyon hükümetini (57’nci) oluşturan DSP-MHP-ANAP liderlerinin uykularını kaçıran gergin bir atmosfer hâkimdi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) idamın infaz sürecinin işletilmemesi yönünde karar alması, dosyanın durumunu tartışmalı hale getirmişti. Kararın muhatabı Başbakanlık mı yoksa TBMM miydi? DSP ve ANAP’a göre, ‘dosya başbakanlıkta bekletilmeliydi’. MHP ise dosyanın bir an önce Meclis’e gönderilmesi için bastırıyordu. Diğer yandan, MGK konuyu görüşmemiş, asker kanadı ‘Biz tarafız’ demekle yetinmişti. Böylece, sorumluluğu almak zorunda kalan koalisyon liderleri çareyi önünde tek seçenek duruyordu: Sorunu zirvede çözmek. Ortakların zirvede aldığı ve Başbakan Bülent Ecevit tarafından kamuoyuna açıklanan tarihî karar ise şöyleydi: “Koalisyonu oluşturan DSP, MHP ve ANAP’ın genel başkanları, bugün Başbakanlık’ta yaptıkları toplantıda, AİHM’nin terörist başı Abdullah Öcalan hakkındaki kesinleşmiş idam cezasının infazının bir süre ertelenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararını ayrıntıları ile değerlendirmişlerdir. Bilindiği gibi Türkiye’nin de yargı yetkisini kabul etmiş olduğu AİHM’nin Türk yargısınca verilmiş kararları değiştirmesi hiçbir şekilde söz konusu değildir. Anayasamızdan ve uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandığında, dosya gereği için ivedilikle TBMM’ye gönderilecektir. Genel başkanlar, hukuka saygı içinde aldıkları bu kararın, terör örgütü ve yandaşı çevrelerce milleti ve devleti ile Türkiye’nin yüksek menfaatleri aleyhine kullanılmak istendiğinin değerlendirilmesi halinde, erteleme süreci kesilerek infaz sürecine derhal geçilmesi hususunda görüş birliğine varmışlardır.” AKSİYON
<< Önceki Haber İşte Öcalan zirvesinin perde arkası Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER